Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1457 E. 2019/1422 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1457
KARAR NO : 2019/1422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/392 Esas – 2018/432 Karar
TARİHİ : 16/04/2018
DAVA : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 17.06.2013 tarihinde, 25.03.2016 tarihine kadar geçerli otogaz LPG bayilik sözleşmesi akdedildiğini, Sözleşmenin 6. maddesine göre anlaşma eklerinin, taahhütlerini, yürürlükte bulunan mevzuatın herhangi bir hükmünü kısmen veya tamamen ihlal ettiği ve/veya mubayaa ettiği otogaz bedellerini ödemediği ve/veya 10 (On) günden fazla bir sürede … otogaz ikmal etmediği durumlarda, … iş bu anlaşmayı ve eklerini tek taraflı olarak feshetme hakkını haiz bulunduğunu peşinen kabul ettiğini, Sözleşmenin 5. maddesinin devamında Bayinin anlaşmanın feshine sebep olması halinde … ‘ın maruz kaldığı zarar, ziyan tutarı ile anlaşmanın sonuna kadar hesap edilmek üzere mahrum kalınan kâr karşılığı tazminatın ve cezai şartın davacı tarafından birlikte talep edebileceği, 6/c maddesinde 50.000,00 USD cezai şartı ifa tarihinde uygulanmakta olan TCMB döviz satış kuru üzerinden nakden ve defaten ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının ayrıca davacı şirketin brüt karı üzerinden davalının bir önceki ay ve yıllarda gerçekleştirdiği aylık otogaz satış ortalaması esas alınarak sözleşme feshedilmemiş olsaydı davacının elde edeceği kârın tahsili konusundaki hükümü çerçevesinde kar mahrumiyeti alacağının olduğunu, yine sözleşme ekindeki ariyet belgesi gereğince davacının sözleşmenin feshi ile ariyet olarak verilen demirbaşları iade etmemesi durumunda beher gün için 100,00 USD cezai şart ödenmesi gerektiğini ve davalının söz konusu ariyetleri halen iade etmediğini, davalının ayrıca 1.576,56 TL cari hesap borcunun olduğunu, söz konusu borcunun fazi ile ödenmesi gerektiğini, davalının otogaz ikmalini durdurması üzerine davacı tarafından Kadıköy…. Noterliğinden 16.02.2015 tarih ve … sayılı ihtarname keşide edilerek fesih işleminin yapıldığını, 50.000,00 USD cezai şartın, 1.576,56 TL cari hesap bakiyesi, kar mahrumiyeti ve davalının almış olduğu ariyetlerin mutat kullanımdan kaynaklanan yıpranmalar ile derhal kullanılır vaziyette davacıya iadesinin istendiğini sonuç alamadıklarını belirterek, fazlaya ilişkin alacak hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.576,56 TL cari hesap bakiyesi, Sözleşme gereğince ödenmesi gereken 50.000,00 USD tutarındaki cezai şart bedelinden şimdilik 1.000,00 USD lik kısmı, kâr mahrumiyeti bedeli olarak şimdilik 1000,00 TL’nin davalıdan tahsiline, iadesi yapılmayan ariyetlerin öncelikle ayın olarak davalıdan alınıp davacıya verilmesine, iadesi mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsiline ve iade edilemeyen beher gün için hesaplanmak üzere günlük 100,00 USD üzerinden hesaplanacak cezai şart bedelinden şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı veya vekilinin dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusuna konu edilen 16/04/2018 tarihli, 2015/392 Esas – 2018/432 Karar sayılı kararında; “…Taraflar arasında 17.06.2613 tarihinde imza edilen ve 25.08.2016 tarihine kadar geçerli Otogaz Bayilik Anlaşması akdedildiği, Davacı Şirket Kadıköy …. Noterliğinden 16.02.2015 tarih ve … sayılı ihtarnamesi taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinden cari hesap borcunun olması, uzunca bir süre otogaz alımında bulunmamasını gerekçe göstererek sözleşmeyi feshederek, Davalının l.576.56.-TL olan cari hesap borcunun Ödenmesini, Sözleşme gereğince 50,000,00.-USD cezai şartın ödenmesini ihtar ettiği,ihtarnamede; Ariyetlerin iadesini aksi takdirde gecikilen beher gün içir 100,06.-USD üzerinden hesaplanacak cezai şartın ödenmesini, o Ayrıca sözleşmenin sonuna kadar hesaplanacak kar mahrumiyetinin ödenmesinin talep edildiği, davalı şirket … bayiliğini, ilk olarak dava dışı … ile yapmış olduğu bayilik sözleşmesi ile tesis etmiş, akabinde … davacı Şirket tarafından satın alınması ile davalının bayiliğinin davacı … bayliğine geçtiği, davalı ile davacı arasında ise; davacının davalıya herhangi bir otogaz satışının olmadığı, 17.06.2013 tarihinde bayilik sözleşmesi yapıldığı, 08.12.2012 tarihinde ariyet sözleşmesi yapıldığı, EPDK’ya yapılan lisans başvuru harçlarının davacı şirket tarafından ödendiği ve davacının talep ettiği cari hesap alacağınında EPDK’ya ödenen bu lisans bedellerin kadar olduğu, davalının EPDK lisans bilgilerinin kurum internet sitesinde temin edildiği, Davacı lehine bayiliğin 15.12.2011 tarihinde (… dan geçişi yapılan bayilik) yapıldığı ve bayiliğin 10.11.2015 tarihinde iptal edildiği, davacının fesih ihtarnamesini 16.02.2015 tarihinde keşide ettiği, davacını yaklaşık iki yılı aşkın bir süre yakıt ikmali yapmayan davalıya ne iki yıllık durağan sürede ne de fesihten önce davalının mal alım yapması gerektiği yönünde bir ihtarının olmadığı, bu hususun Türk Medeni Kanunun 2. maddesine göre ‘herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.’ hükmüne aykırı olduğu, İhtarnemenin düzenlendiği tarih itibariyle davalının zaten lisansının iptal edildiği, davacı vekilleri, davalıya davacının otogaz satışının olmadığı ilk otogaz satışının bpgaz tarafından yapıldığının beyan edildiği, bu veriler ışığında taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi fiilen uygulanmadığı gibi uzunca bir süre davalının mal alımında bulunmaması ki bu süre ( sözleşme tarihi: 17,02,2013 fesih tarihi: 16.02.2015) iki yıl olup, davacının en azından sözleşmenin akabinde yakıt alımında bulunmayan davalıya yakıt alımında bulunması yönünde bir ihtarının da bulunmamış olduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine dair karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin görmezden gelinerek hatalı şekilde davanın reddine karar verildiğini, her ne kadar mahkemece sözleşmenin fiilen uygulanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de sözleşmenin her iki tarafı da tacir olup, sözleşmenin imzalanması ile hangi yükümlülükleri üstlendiklerini bilerek ve hür iradeleri ile işbu sözleşmeyi imzaladıklarını, dolayısıyla mahkemece sözleşmenin daha önce uygulanıp uygulanmadığının, müvekkilinin taleplerinin haklılığı noktasında gerekçe yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereği müvekkilinin alacak taleplerinin kabulü gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin davalının sözleşmeyi süresinden önce sonra erdirmesi yahut buna sebep olacak şekilde hareket etmesinin, müvekkilinin işbu davaya konu taleplerinin dayanağını oluşturduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle sona erdirildiğinden, davalının sözleşme gereği müvekkilinin zarar ziyanını karşılaması, 50.000 USD tutarında cezai şart bedelini, cari hesap alacağının sözleşmede kararlaştırılan faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte müvekkile ödemesi, ayrıca müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan şekilde kâr mahrumiyeti talebini ödemesi, davalıya ariyet olarak bırakılan malzemelerin öncelikle müvekkile iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin ödenmesi ve gecikilen her gün için 100 USD tutarında cezai şart ödemesi gerektiğini, müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin davalıya ihtar gönderme zorunluluğu bulunmadığını, dolayısıyla müvekkilinin davalıyı ürün alımına zorlamasının beklenemeyeceğini, mahkemenin gerekçeli kararında, müvekkili şirketin sözleşmenin imzalanmasından fesih tarihine kadar geçen süre içerisinde, davalının ürün alımı yapmamasına sessiz kaldığını, davalıya ürün alımı yapması hususunda ihtarname dahi gönderilmediğini, dolayısıyla sözleşmenin fiilen uygulanmadığından müvekkilinin alacak talebinde bulunamayacağı gerekçesine dayandığını, müvekkilinin sözleşmeyi mümkün olduğunca ayakta tutmaya çalışmışsa da ekonomik gereklilikler nedeniyle sözleşmenin sona erdirilmek zorunda kaldığını, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, müvekkilinin sözleşmenin uygulanmasını talep etmemesinin haklarından feragat ettiği anlamına gelmediğini, bayilik lisansının iptalinin, sözleşmenin fesih tarihinden dokuz ay sonra gerçekleştiğini, davalının bayilik lisansının iptalinden sonra sözleşmenin feshedilmesi ve bu cihette müvekkilin iyi niyetle işbu davayı açmadığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğundan mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshine dayalı olarak, cezai şart, cari hesap alacağı, kâr mahrumiyetinin tahsili ve davalıya ariyet olarak verilen emtianın aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili ile iade edilmeyen günler karşılığı cezai şart alacağının tahsili istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı davaya cevap vermemiştir. Dosyanın incelenmesinde davalıya dava dilekçesinde bildirilen adres itibariyle Tebligat Kanunu (TK)’nın 21. madde uyarınca tebligat yapıldığı, sonraki aşamalardaki tebligatların da aynı şekilde yapıldığı anlaşılmaktadır.Davalı tüzel kişi olup, tüzel kişilere tebligat 7201 sayılıTK’nun 12. ve 13. maddelerine göre yapılır. Öte yandan, TK’nın 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile değişik35/ IV maddesi hükmüne göre, “ Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükmü uygulanır.” Adres geçici olarak kapalı ise TK’nın 21/1. maddesine göre tebligat yapılabilirse de adresin sürekli kapalı olduğu durumlarda bu maddeye göre tebligat yapılamaz. Mahkemece davalı şirketin ticaret sicil adresinin celbi ile sicil adresine tebligat çıkartılması, tebligatın bila dönmesi halinde ise TK’nın 35. maddesine göre tebligat yapılması gerekir. Somut olayda yasa hükümlerine uygun şekilde tebligat yapılmadan yargılamanın yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, yukarıda anılan yasa hükümleri çerçevesinde davalı şirkete tebligat yapılması gerekirken, TK’nın 21. maddesine göre tebligat yapılması usulsüz olup, davalının savunma hakkı kısıtlanmıştır. Bu durum 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenme hakkının ihlali sonucunu doğurur. Hal böyle olunca, mahkemece davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi tebliği sağlandıktan sonra davaya devam edilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle kaldırılması gerekecektir.Kabule göre de HMK’nın 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kararda tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakalar hakkında toplanan delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta; davacının yaklaşık iki yıl yakıt ikmali yapmayan davalıyı bu süre zarfında ve fesihten önce ihtarda bulunmadığı gerekçesiyle TMK’nın 2. madde uyarınca davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince kararın gerekçesinde, davacının her bir alacak istemi yönünden, sebepleri gerekçeli bir şekilde gösterilmeden, hukuki ilişkiyi düzenleyen maddi hukuk hükümleri hiç değerlendirilmeden, soyut bir gerekçeyle dürüstlük kuralından hareketle karar verildiği anlaşılmaktadır.T.C. Anayasası’nın 141/3. maddesi hükmünce tüm mahkeme kararları gerekçeli olmalıdır. Kararlara konulması gerekli gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki nedenlere dayandırıldıklarını anlayabilecekleri gibi kararlar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da inceleme sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir. İstinaf incelemesine konu kararın, HMK’nın 297. maddesinde sayılan zorunlu unsurları içermediği ve kararın istinaf incelemesine elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/11/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.