Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1428 E. 2019/1423 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1428
KARAR NO : 2019/1423
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/124 Esas – 2018/469 Karar
TARİHİ: 10/05/2018
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini davalı borçlunun müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kullandırılan kredilerin bir kısmının çekilen ihtara rağmen ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan İstanbul …. icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın 111.269,36 TL alacak yönünden iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin hisselerini … devrederek şirketten ayrıldığını, hisse devri suretiyle borçlu şirketten ayrılmasından sonra kullandırılan kredilerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuş, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen istinaf başvurusuna konu edilen 10/05/2018 tarihli, 2017/124 Esas – 2018/469 Karar sayılı kararında; “…Taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında, davacı banka tarafından dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan ve ödenmeyen kredilerin fer’ileriyle birlikte tahsili için alacaklı davacı tarafça, kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olan davalı gerçek kişi ve dava dışı diğer takip borçluları hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, bilirkişi raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacı bankanın, kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan davalı gerçek kişiden toplam 342.978,13 TL alacağının bulunduğu, davalının savunmasında ileri sürdüğü şirketteki pay devrinin kişisel kefaletinden dolayı sorumluluğunu kaldırmayacağı, bu nedenle benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen likit alacak miktarlarından taleple bağlı kalınarak 111.269,36 TL alacak miktarına yönelik, davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; yine taleple bağlı kalınarak asıl alacağın 105.901,32 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren yıllık %36,36 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisi uygulanması gerektiği anlaşılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğu…” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı borçlunun İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 111.269,36 TL’lik asıl alacağa yönelik itirazının iptaline ve asıl alacağın 105.901,32 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren yıllık %36,36 oranında temerrüt faizi ve faizin %5′ i oranında gider vergisi uygulanmak suretiyle takibin devamına, 111.269,36 TL üzerinden %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece, tüm itirazlarına rağmen hükme esas alınacak nitelikte olmayan 22.01.2018 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemece, tüm dava sürecindeki sözlü ve yazılı beyanları ile özellikle bilirkişi raporuna karşı itirazları dikkate alınmaksızın ve itirazları doğrultusunda yeni bir rapor alınmaksızın eksik, hatalı, yüzeysel ve denetime elverişsiz bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin, şirketteki pay devrinin kişisel kefaletinden dolayı sorumluluğunu kaldırmayacağı şeklindeki yorumunun doğru olmakla birlikte, işbu davanın bu gerekçeyle kabulüne karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zaten hisse devrinin kişisel kefaletten dolayı sorumluluğu kaldırmayacağını, kefalet sözleşmesinin kanunen aranan şartları taşıdığını kabul edilmemekle birlikte, taraflarınca da kabul edildiğini, bu davada savunmalarının, hisse devri anında var ise bu borçtan sorumluluğun kalkacağı değil, hisse devri anında borcun kalmadığı ve hisse devrinden sonra şirket ile davacı arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde ise kefil sıfatıyla sorumluluğun doğmayacağını savunduklarını, müvekkilce gönderilen hisselerini devrettiğine ve bundan sonra imzalanacak kredi sözleşmelerinde kefil olarak sorumluluğu olmayacağına ilişkin ihtarnameye rağmen, müvekkilin hisse devrinden sonra eski kefalet sözleşmesine dayanarak şirket ile banka arasında kredi sözleşmesi imzalanması ve bu kredi sözleşmelerinden borçlu ve kefil sıfatıyla imzası da bulunmayan müvekkilin sorumlu tutulmasının haksız olduğunu,Bu savunmaya rağmen, bilirkişi raporunda, hisse devir tarihi olan 12.02.2015 günü itibariyle müvekkili ve dava dışı borçlu şirketin davacı bankaya borcu olup olmadığına ilişkin bir tespit yapılmadığını, aynı şekilde mahkemece de bu raporun hükme esas alınarak karar verildiğini, bu nedenlerle müvekkilinin hisselerini devrettiği 12.02.2015 tarihindeki borç- alacak durumunun tespitinin yapılmaksızın hazırlanan eksik bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu,Müvekkilinin borçlu olduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, eksik değerlendirme yapan bilirkişinin, alacağın faizleri ile birlikte hesaplanmasına ilişkin tespit ve değerlendirmelerini esas alan mahkeme kararının bu yönüyle de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin ilgili sözleşmeler bakımından borçlu veya kefil sıfatı ile imzası bulunmamasına rağmen bir an için varlığı kabul edilse dahi müvekkilinin kefaleti kanunun aradığı (limit, süre vs.) şartları taşımadığından geçersiz olup bu yönü ile de müvekkilinin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını, Davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinini usul ve yasaya aykırı olduğunu,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı banka tarafından, asıl kredi borçlusu şirkete kullandırılan kredi alacağının, sözleşmeye kefil olan davalıdan tahsili için başlatılan ilamsız takibe, davalı kefil tarafından yöneltilen itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve inkar tazminatının tahsili istemiyle eldeki davanın açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalı vekilince istinaf edildiği anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Müteselsil kefil olarak davalı yanca imzalanan 02.08.2013 tarihli sözleşme uyarınca asıl kredi borçlusu şirkete kullandırılan kredi borcundan doğan sorumluluk, şirket ortaklığından ayrılmakla sona ermeyeceğinden, bir başka ifade ile sorumluluk şirket ortağı olmakla bağlantılı olmadığından, davalının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. Alacak likit olup itiraz da haksız olduğundan ilk derece mahkemesince icra inkar tazminatına karar verilmesi yerinde olup, davalı yanın bu yöndeki istinafı da yerinde değildir. Kefalet sözleşmesinin yazılı olduğu, sözleşmede kefil imzası ve kefalet limitinin bulunduğu, kefalete ilişkin yasal geçerlilik şartlarının bulunduğu görüldüğünden davalı yanın bu yöndeki istinafı da yerinde değildir. Davalının, 02.08.2013 tarihli imzalanan sözleşme ile asıl kredi borçlusu şirketin kullandığı kredilere müteselsil kefil olduğu, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda ayrıntıları gösterildiği üzere, taraflar arısında imzalanın sözleşme hükümleri ve bankacılık mevzuatı uyarınca kredi faiz düzenlemeleri kapsamında uygulanan akdi ve temerrüt faiz oranları yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı da anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-a)Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, b)Bakiye 5.700,56 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına.3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/11/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.