Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/142 E. 2018/869 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/142
KARAR NO : 2018/869
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2017
NUMARASI : 2015/1369 2017/450
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın dava dışı … Ltd. Şti.’nde ortak ve müdür olduğunu, sonrasında bu şirkete tasfiye memuru olarak atandığını, müvekkilinin bu şirket aleyhine Gebze 1.İş Mahkemesinde tazminat davası açtığını, sonuç olarak mahkemece 12.698,59 TL maddi tazminat ve 45.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiğini, maddi tazminat hususunda …Ltd. Şti.’ne karşı icra takibi başlatıldığını, bu esnada şirketin tasfiye ve sicilden terkin edildiğinin anlaşıldığını, davalının tasfiye memuru olarak resen, alacağı şirket pasifine kaydetmesi gerekirken kaydetmediğini ve bu şekilde müvekkilini zarara uğrattığı gerekçesiyle, müvekkilinin maddi tazminat alacağı olan 12.698,59 TL’nin olay tarihi olan 30/08/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte toplam 33.253,61 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından daha önceden Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında müvekkiline muhtıra gönderildiğini, bu muhtıraya karşı yapılan şikayet sonucu Kocaeli 2.İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/418 esas 07/11/2013 tarihli kararı ile şikayetin kabulüne, muhtıranın iptaline karar verildiğini, ortada kesin hüküm bulunduğu itirazını ileri sürdüklerini, tasfiye memuru olarak müvekkiline atfedilecek kusur bulunmadığından davacının tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, şirket iflas halinde olmadığından şirket alacaklıların sorumluluk davası açamayacaklarını, davacının süresinde alacağını yazdırmaması sebebiyle yargılama sürecindeki dava için şirketin borçlu olduğunun kabul edilemeyeceğini beyan ederek ve ayrıca davanın zaman aşımına uğraması sebebiyle reddi gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; …Ltd. Şti.’nin tasfiye sonu terkin edildiği, bu terkinin 03/12/2012 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı, bu sebeple davacının şirketin sicilinden terkinine ilişkin ilanı bilmediğini ileri sürmesinin mümkün görülmediği, bu nedenle mahkemece davalının TTK 541. maddesinde öngörülen yükümlülüklerini öğrendiği tarihin 03/12/2012 olarak kabul edilerek bu tarih esas alındığı, davacı tarafın 05/05/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 1.ATM’de 2014/945 esas sayılı dosyada davalı aleyhine tasfiye memurunun sorumluluğu kapsamında dava açmış, uğradığı zarar karşılığı şimdilik 1.000 TL talep etmiş, yargılama neticesinde talep konusunun miktarı tartışmasız ve belirli ise kısmi dava açılmasının mümkün olmadığı ve somut olayda alacak ilama dayalı olduğundan kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle usulden red kararı verildiği, bu kararın kesinleştiği, dava esastan reddedilmemişse ve bu sebeple yeniden açılması mümkün olmakla birlikte davanın açıldığı gün ile reddedildiği tarih arasında geçen zaman içinde zamanaşımı süresi dolmuşsa TBK 158. maddesinde belli haller için alacaklı yararına ek süre öngörüldüğü, TBK 158. maddesi kapsamında reddin kesinleştiği tarihten itibaren 60 günlük ek süre içerisinde alacaklının hakkını kullanabileceği, davacı tarafın kararın kesinleştiği 16/04/2015 tarihinden itibaren 60 günlük ek süre içinde 03/06/2015 tarihinde davasını açmış olduğundan, davalının ilk davaya konu edilmiş olan 1.000 TL yönünden zaman aşımı itirazının yerinde görülmediği ve davalının 1.000 TL ile sınırlı olmak üzere zarardan sorumlu olduğu kabul edilerek bunun dışında kalan taleplerin zaman aşımı talebiyle reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın 1.000 TL alacak yönünden kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Müvekkili tarafından failin davalı … olduğu hususunun Kocaeli …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına gelen müzekkere cevabıyla 11/06/2013 tarihinde öğrenildiğini, bundan öncesinde müvekkilinin bu konuda hiçbir bilgisinin bulunmadığını ve bu hususu öğrenmekle 05/05/2014 tarihinde davayı açmış olması nedeniyle tazminat isteme hakkının zaman aşımına uğramadığını,
Davalının borçlardan kurtulmak için şirket merkezini başka ile taşıdığını ve tasfiye işlemlerinin orada yürütüldüğünü, müvekkilinin Kayseri’de başka bir şirket adı altında yapılan ilanı bilmemesinin mazeret sayılamayacağını kabul etmenin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini,
İstanbul Anadolu 1. ATM.’nde önceden açılmış bulunan davanın kısmi dava olması nedeniyle, bu davada verilen red kararının kesinleşmesinden itibaren 60 günlük süre içinde açılan iş bu davanın önceki davanın devamı mahiyetinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu sebeple iş bu dava 60 günlük ek süre içinde açılmış olduğundan, alacağın tümü yönünden zamanaşımının geçmediğini belirterek,
İlk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının kaldırılarak davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TTK 553. madde kapsamında açılmış tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, reddedilen kısım yönünden davacı vekili istinag başvurusunda bunulmuştur.
Kısmi davada zamanaaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. Zaman aşımını kesen sebeplerin çoğaltılması veya yorum yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
TBK.’nun 158.maddesine göre, dava veya defi, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması yada düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zaman aşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklı 60 günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
Anılan yasal düzenlemeye göre, açılan davanın, düzeltilebilecek bir yanlışlık (usuli bir hata) nedeniyle reddedilmiş olması halinde davacı, 60 günlük ek süreden yararlanabilecektir. Somut olayda, davacının açtığı ilk dava kısmi dava olup, mahkeme o davayı, kısmi davanın koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddetmiştir. Tam dava yerine kısmi dava açılmış olması, yasal düzenlemede belirtilen “düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması” olarak kabul edilmelidir. İlk derece mahkemesinin bu konudaki karar ve gerekçeleri isabetlidir.
İlk derece mahkemesi, davacının 158.maddedeki yasal imkandan, ilk açılan davadaki miktar yönünden yararlanabileceğini, usulden reddedilen ilk davaya konu edilmemiş olan kısım yönünden davacının bu yasal ek süre imkanından yararlanamayacağını benimsemiş, davacı vekili bu hususu istinaf sebebi yapmıştır.
Kısmi dava, sadece dava konusu edilen kısım yönünden zamanaşımını keser; davaya konu edilmeyen alacak kısmı yönünden kesmez. TBK.’nın 158.maddesindeki imkan da sadece davaya konu edilmiş olan kısım için söz konusu olabilir. Usulden reddedilmiş olan ilk davaya hiç konu edilmeyen kısım için 158. maddedeki ek süre uygulanamaz. İlk derece mahkemesinin bu konudaki kararı ve gerekçeleri isabetli olduğundan, davacı vekilinin bu konuda ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan, ticaret siciline yapılan kayıtlar kaydı yapılan hususların açıklanması ya da hukuken varlık kazanması açasından önemli oldukları gibi üçüncü kişiler bakımından da önem taşırlar. Tescil ve ilanı zorunlu olan bir husus tescil ve ilan edilmiş ise üçüncü kişiler bu hususi bilmediklerini iddia edemeyecekleri gibi, kaydı gerekli olmasına rağmen kayıt ve ilan edilmeyen bir hususunda üçüncü kişilerce bilinmedikleri kabul olunur. Ticaret sicilinin bu fonksiyonu, sicilin üçüncü kişiler açısından etkisi veya dış etkileri ya da olumlu- olumsuz etkisi olarak adlandırılmaktadır.
TTK’nun 36/1.maddesinde sicil kayıtlarının etkisinin üçüncü şahıslar açısından başlangıcı düzenlenmiş; ticaret sicilinin dış etkilerine ise aynı maddenin 3. fıkrasında ” Üçüncü kişilerin kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenemez” hükmüne yer verilmiştir. Benzer düzenleme, 6762 sayılı TTK’da da yer almaktadır.
…Asansör… Ltd.Şti.’nin tasfiye sonucu terkin edildiği hususu 03/12/2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmıştır. Şu halde davacının şirketin terkinine ilişkin ilanı bilmediğini ileri sürmesi mümkün olmadığından, davacının davalı …’ı TTK 541.maddesinde öngörülen yükümlülüklerini ihlal ettiğini öğrendiği tarih ilan tarihi olan 03/12/2012 tarihi olarak kabul edilmelidir. Bu tarihten itibaren, istinaf incelemesinie konu davanın açıldığı tarihe kadar TTK.’nın 560.maddesinde belirlenen 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Bu tespitlere göre, ilk derece mahkemesice verilen karar isabetlidir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/09/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.20/09/2018
KANUN YOLU : HMK.362/1.a.maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.