Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1362 E. 2019/1413 K. 07.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1362
KARAR NO : 2019/1413
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2017
NUMARASI : 2014/658 E.- 2017/1175 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin, müvekkili şirketten emtia satın aldığını, karşılığında fatura keşide edildiğini, bu emtia bedellerinden kaynaklanan 16.542,00 EUR alacağın tahsili amacıyla Tuzla İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ilamsız takip başlatılarak örnek 7 ödeme emri gönderildiğini, ödeme emrine karşı süresinde haksız ve kötüniyetli olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu belirterek, davalı yanın haksız ve kötüniyetli itirazlarının iptali ile duran takibin devamına, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap savunmasında özetle; davacının Romanya yasalarına göre kurulan ve idare merkezi de Hollanda’da bulunan bir şirket olduğunu, dolayısıyla 5718 sayılı MÖHUK’un 48. maddesi uyarınca mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğunu, davaya dayanak yapılan faturaların davacı tarafından yabancı dilde düzenlendiğini, bu durumun kanuna aykırı olduğunu, huzurdaki davaya esas faturaların tacirlere ilişkin usule uygun olarak davalı müvekkiline tebliğ edilmediğini, teslim edildiği iddia edilen emtialara ilişkin de sevk irsaliyesinin ve teslim tesellüm tutanağının bulunmadığını, dava konusu faturaların mükerrer olarak düzenlendiğini belirterek, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; Türkiye ile Romanya arasında teminat gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldıran ikili anlaşmanın varlığı sebebiyle müvekkili şirketin Türkiye’de dava açarken teminat yatırma yükümlülüğünün bulunmadığını, davalının müvekkili şirketten gemiler için egzost satın almış olduğunu ve fatura bedellerini ödemediğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili 29.11.2016 tarihli beyan dilekçesinde: Hollanda’da faaliyet gösteren …ile davacı şirket arasında ticari özdeşlik olup söz konusu şirketlerin grup şirketler olarak faaliyet gösterdiğini beyan etmiştir.Davacı vekili karşı beyan dilekçesinde, davalı şirkettin Romanya’da kurulu bir şirket olduğunu, davalı şirketin bildirdiği Hollanda’da faaliyet gösteren şirket ile grup şirket olsa dahi davalı şirketin farklı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayandıklarından; tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş; tarafların sunduğu defter, belge ve deliller üzerinde mali müşavir bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmış; Buna göre; davacı tarafın dosyaya tercümeleri de sunulan hesap özetine göre davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş 8 adet fatura toplamının 63.316,00 EURO olduğu, davacı tarafından yapılan ödemeler toplamının 49.936,00 EURO bakiyenin ise 16.542EURO olduğunun göründüğü; Davalı kayıtlarında bakiye borcun görülmemesi ve davalının faturaya konu emtiaların teslim edilmediği itirazı nedeniyle dosyada malların teslim edildiğine dair teslim tutanağı ve irsaliye de bulunmadığı gözetildiğinde malın teslimini gösterir diğer hususlar araştırılmış; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü cevabı yazısı ile beyannameler üzerinde 13/01/2016 tarihi itibariyle ile yapılan sorgulamada 03/02/2008 tarihli 17 nolu fatura muhteviyatı emtia bilgilerine rastlanıldığının bildirildiği, bu durumda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve ilgili müdürlükleri tarafından mahkemeye gönderilen yazılar üzerinde yapılan incelemeler dikkate alındığında davacının dava konusu ettiği fatura muhteviyatları malların 2.055 EURO tutarlı (17 nolu fatura) fatura dışında davalıya teslim olgusunun ispatlanamamış olması nedeniyle dava bu miktar üzerinden kısmen kabulüne…” karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 2.055 EURO üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren merkez bankasının 1 yıl vadeli EURO cinsi mevduata uyguladığı en yüksek faizinin uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak hesabı yargılamayı gerektirdiğinden davalılar hakkında icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, davalı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusu yapmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilinin kayıtlarındaki davalı ödemesi ve gelen gümrük kayıtları ile taraflar arasında ticari ilişkinin varlığının sabit olduğunu,Gümrükte davalı tarafça ithal edildiği sabit olan 2.055 Euro bedelli fatura dışındaki faturalar konusunda alacağın ispatı açısından HMK’nın 222/5. maddesi doğrultusunda münhasıran davalı ticari defterlerine dayandıklarını beyan etmelerine rağmen ilk derece mahkemesinin taleplerini hukuka aykırı olarak reddettiğini, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının redde ilişkin bölümünün bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini yada dosyanın yeniden yarılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Gümrük ve Ticaret Bakanlığına yazılan 08.05.2014 tarihli müzekkereye verilen cevabi yazıda, davacı ile müvekkili şirket arasında yalnızca 2.055,00 Euro tutarında bir ithalatın gerçekleştirildiği, bu ithalata dair 03.07.2008 tarih ve … numaralı fatura muhteviyatı emtia bilgilerine rastlanıldığı, dosyaya sundukları 09.07.2008 tarih ve 2.055,00-Euro tutarındaki “mal mukabili ithalat” açıklamalı dekont uyarınca, bu bedelin müvekkili şirket tarafından davacı yana ödenmiş olduğu, dolayısıyla müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı hususlarının sabit olduğunu, ilk derece mahkemesinin bunları göz ardı ederek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu,Başlattığı icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu sabit olan davacı aleyhine %40’dan az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince bu hususta bir hüküm kurulmamasının isabetsizlik olduğunu, İlk derece mahkemesince alınan 07.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda; müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığının açıkça tespit edildiğini, bu doğrultuda davacı tarafın haksız ve hukuki mesnetten yoksun istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini,Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın tümünün reddine ve kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini, davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, ticari satımdan kaynaklı bakiye alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda gösterildiği üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Lahey Sözleşmesi 23.03.1972 tarih ve 14137 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu sözleşmeye taraf olan ülkelerin vatandaşları, ülkemizde dava açmak istedikleri taktirde yabancılık teminatından muaf olacaktırlar. Mahkeme, davacının teminat muafiyetine tabi olup olmadığını resen gözetmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı şirketin Romanya yasalarına göre kurulmuş olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamakta olup, Romanya ülkesi Lahey sözleşmesine taraf olduğundan, davacıdan yabancılık teminatı alınmamasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamamaktadır.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;Davacı, davanın başında dava dilekçesinde açıkça münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığını ve tek delil olarak kabul ettiğini belirtmemiş, 17.07.2017 tarihli bilirkişi raporu dosyaya ibraz edildikten sonra, 29.08.2017 tarihli rapora itiraz dilekçesinde aynı zamanda 2.055 Euro bedelli fatura dışındaki alacakların dayanağı belgeler yönünden HMK’nın 225/5. maddesi doğrultusunda münhasıran davalının ticari defterlerine dayanıldığına ilişkin beyanda bulunmuştur. Davanın başında davalı defterlerine münhasıran delil olarak dayanmayan davacının, deliler toplandıktan sonra, yargılama sırasında bu şekilde bir talepte bulunması ve HMK’nın 222/5. maddesi hükmünün uygulanmasını istemesi mümkün değildir (Emsal nitelikte bknz. Yargıtay 19. HD’nin 06.11.2013 tarih, 2013/13579 E., 2013/1736K sayılı ilamı). Ayrıca, dosya kapsamına celbedilen belgeler içeriğine göre, diğer faturalara konu mal teslim olgusunun kanıtlanamadığı dikkate alındığında, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmektedir. Davalı vekili istinaf başvurusunun incelenmesinde; Dosya kapsamındaki … Bankası Atatürk Havalimanı Şubesine ait 09.07.2008 tarihli dekont incelendiğinde, dekontun üzerinde ”ithalat KKDF tahsilatı” şeklinde ibarenin bulunduğu, yine KKDF matrahı olan 2.055,00 Euro üzerinden 118 TL ödeme yapılmış olduğu görülmektedir. Yani, davalının sunduğu banka dekontu, iddia edildiği gibi 2.055,00 Euro ödemesine ilişkin olmayıp sadece 118 TL’lik KKDF ödemesine ilişkindir.Davacı vekili 20.12.2016 tarihli beyan dilekçesi ile, bahsi geçen dekontun 2.055,00 Euro tutara ilişkin olarak kaynak kullanım destekleme fonu yatırılmış olduğu hususunda düzenlendiğini, bu sebeple bu tutara ilişkin fatura bedelinin ödenmediğinin ispatlandığını ileri sürmektedir. Kabul kararına konu faturanın keşide tarihi 03.07.2008’dir. Kural olarak havale bir ödeme vasıtası olup, dekont üzerinde başkaca bir açıklama bulunmadığı taktirde mevcut bir borcun tevdiyesine yönelik yapıldığının kabulü gerekir. Ancak az yukarıda bahsi geçtiği üzere söz konusu dekontun üzerinde ” ithalat KKDF ” şeklinde ibare bulunduğundan ve yine dekontun 2.055.00 Euro tutarlı mal ithalatı için sadece 118 TL KKDF ödemesine ilişkin bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin 2.055,00 Euro tutarındaki fatura bedelinin davalı tarafından ödendiği yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir. Bu konudaki davalı istinafı yerinde değildir.Dosya kapsamındaki 07.10.2013 tarihli bilirkişi raporu aynı taraflar arasında İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmüş olunan 2013/503 esas sayılı dosyaya ilişkin olarak yapılan yargılama kapsamında alınmıştır. Bilirkişi raporunun incelenmesinde, davacı vekili tarafından Tuzla İcra Müdürlüğünün 2012/8072 sayılı dosyasıyla 17.05.2015 tarihinde, farklı 10 adet faturaya dayanarak davalı borçlu aleyhine başlatılan iflas yoluyla takibe yönelik olarak davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporundan anlaşılacağı üzere, davacının apostil tasdikli defter özeti incelenmiş, sonuç itibariyle davacının 01.09.2010 tarihi itibariyle 50.669,00 Euro alacaklı olduğu, davalının ticari kayıtlarına göre ise 31.12.2012 tarihi itibariyle davacıya herhangi bir borcu olmadığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesi takip dayanağı faturalar kapsamında davalı şirketin davacı şirketten yaptığı her hangi bir ithalata rastlanmadığı, bu itibarla takip konusu fatura muhteviyatı malları davalıya teslim ettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hüküm tesis etmiştir. Somut uyuşmazlıktaki davanın açılış tarihi 05.06.2012’dir. Ayrıca uyuşmazlık Tuzla İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan genel haciz yoluyla takipten kaynaklanmaktadır. Dosya kapsamındaki Gümrük ve Ticaret Bakanlığına yazılan 21.01.2014 tarihli müzekkere cevabından anlaşılacağı üzere, dosyada mündemiç Gümrük beyannamesi uyarınca çıkışın yapıldığı bildirilen davaya konu 2.055,00 Euro tutarındaki mallar davalı …. Ltd. Şti. tarafından ithal edilip teslim alınmıştır. O halde uyuşmazlıktaki ihtilaf, 2.055,00 Euro tutarlı fatura dışındaki faturalara konu emtianın teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, alınan 17.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda taraf defterlerinin incelemesi yapılamamıştır. Her ne kadar davalı taraf İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmüş olunan 2013/503 esas sayılı dosyaya ilişkin olarak yapılan bilirkişi incelemesi neticesi dosyaya ibraz edilen rapor doğrultusunda herhangi bir borcunun bulunmadığını iddia etmiş olsa da söz konusu raporda dahi davacının davalıdan alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak teslim olgusu davacı tarafça ispatlanamadığından davanın reddi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmüş olunan 2013/503 E sayılı dava dosyasına esas iflas takibine konu Tuzla İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasındaki dayanak faturalar eldeki dava dosyasına konu oluşturan Tuzla İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına dayanak faturalardan farklıdır. Dolayısıyla davalının bu yöndeki istinaf talepleri de yerinde değildir. İcra takibine konu alacağın likit-bilinebilir olduğu, reddedilen kısım yönünden alacaklı icra takibinde haksız ise de kötü niyetli olduğu dosya kapsamı itibari ile sabit olmadığından, davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, davalının bu yöndeki istinaf taleplerinin reddi gerekir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,5-Bakiye 242,14 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 6-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,7-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.07/11/2019