Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1359
KARAR NO : 2019/1410
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2018
NUMARASI : 2015/1208E- 2018/234 K.
DAVANIN KONUSU: Limited Şirket Ortaklığının Sona Erdiğinin Tespiti
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … isimli şahsın 22.05.2006 tarihinde … Ltd. Şti.’ni kurduğunu, daha sonra ortaklıktan ayrılma kararı alan müvekkilinin ortaklıktaki hisselerinin tamamını …. isimli şahsa şirket hisse devir sözleşmesi ile devrettiğini, bu durumun şirketin diğer ortağı olan … bildirilmiş olduğunu, ancak … tarafından ortaklar kurulu kararı alınıp tescil ettirilmediği gibi müvekkilinin imzası taklit edilmek suretiyle müvekkilinin bilgisi olmaksızın 20.05.2008 tarih ve 2008/01 numaralı karar ile şirket merkezinin değiştirildiğini, …, Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile ortaklıktaki hisselerinin tamamını, müvekkilinin imzası taklit edilerek alınan karar ile … isimli üçüncü kişiye devrettiğini, aynı karar içerisinde müvekkili …’in 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak atandığını ve münferiden temsile yetkili kılındığını, …’ın davacının imzasını taklit ederek yukarıda anılan kararların dışında 07/05/2008 ve 17/10/2008 tarihli iki ortaklar kurulu kararı daha alındığını, Küçükçekmece 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/738 Esas numaralı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenmiş olan 12.07.2010 tarihli bilirkişi raporunda yukarıda bahsedilen her iki karardaki imzanın da davacıya ait olmadığının tespit edildiğini belirterek, müvekkilinin 06.05.2008 tarihi itibariyle ortaklıktan çıkmış olduğunun tespitine, durumun Ticaret Sicilinde tescil ve ilanına karar verilmesini, tüm yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava ve tensip zaptı usulüne uygun tebliğ edildiği, cevap dilekçesi vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı …, Kadıköy …. Noterliğinin 06.05.2008 tarih ve … yevmiye numaralı Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile ortaklık dışı … payını devrettiği ancak her ne kadar payın devri taraflar açısından geçerli olsa da, şirket açısından devrin hüküm ifade edebilmesi için gerekli olan ortaklığa bildiriminin yapılmadığı ve ortaklık genel kurul kararının alınmadığı, bu kararların tescil ve ilan edilmediği, dolayısıyla TTK m. 520 de (TTK m.594) belirlenen devir işlemi süreci gerçekleşmediğinden davacının ortak sıfatının şirkete ve üçüncü kişilere karşı devam ettiğinden…”, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İlk derece mahkemesi tarafından şirketin faal olup olmadığı veya 2008 sonrasında davalı şirketin defter, fatura ve evraklarının müvekkilinde bulunup bulunmadığının araştırılmadığını,Müvekkili tarafından 06.05.2008 tarihinde hisse devri yapılıp devir durumu diğer ortak … bildirildikten sonra, diğer ortak … usulsüz işlemlerle müvekkilinin zararına hareket ettiğini, Şu an müvekkilinin davalı şirketin münferiden tek yetkilisi olarak gözüktüğünü, müvekkilinin 2008 yılından itibaren şirket ile hiçbir ilgisi kalmamasına rağmen yapılan usulsüz işlemler ile tek yetkili kılındığından, şirket borçlarından ve sair diğer hususlardan da tek başına sorumlu olduğunu, Dava dışı … 06.05.2008 tarihinden itibaren şirketi tek başına yönettiğini, dolayısıyla defter gibi değerli evrakın tamamının kendisinde olduğunu, bahse konu defterler, faturalar ve sair kıymetli evrak bulunmadan ve çoğunluk sağlanmadan müvekkilinin ortaklıktan çıkamayacağını, ancak dava dışı … kusuruyla ve kastıyla bu duruma engel olduğunu,Davalı şirketin diğer ortağı … karşı müvekkilinin güven duyguları tamamen yok olduğunu, imzası taklit edilerek açıkça müvekkilinin zararına hareket edilmesinin de ortaklıktan çıkmak için haklı sebep teşkil ettiğini, İlk derece mahkemesi tarafından yazılan kararın gerekçesinde ilgili genel kurul kararlarının geçersiz olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında bu hususlarla alakalı karar oluşturulmadığını ve ticaret siciline de bildirimde bulunulmadığını,İlk derece mahkemesi tarafından yazılan gerekçeli kararın ” Deliller ve Gerekçe” kısmında, 15.05.2017 tarihli bilirkişi raporuna atıfta bulunarak bilirkişi raporunun içeriği ile aynı şekilde gerekçe oluşturulduğunu, Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının 06.05.2008 tarihi itibariyle şirket ortaklığının sona erdiğinin tespiti ile işbu durumun ticaret siciline tesçil ve ilanı isteğine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, pay devrinin şirkete bildirilmediği ve bu nedenle şirkete karşı hüküm ifade etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olaya uygulanması gereken devir sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 Sayılı TTK’nun 520. maddesinde, “Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder” hükmü mevcut olup, 520/2. maddesi hükmünde ise devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin dörtte üçüne sahip olmasının şart olduğu öngörülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 595/3 maddesi hükmüne göre ise şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemiş ise ortaklar genel kurulunun sebep göstermeksizin onayı reddedebileceği, 595/5 maddesiyle de genel kurulun onay vermeyi reddetmesi halinde, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkının saklı kalacağı hüküm altına alınmıştır.Dosya kapsamındaki ekli belgelerden, davalı şirketin ana sözleşmesi incelenmiş, söz konusu sözleşmede pay devrinin ortaklar genel kurulunun onayına bağlı kalmaksızın kararlaştırılabileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacının şirketteki %50 payına karşılık gelen 25.000,00 YTL sermayesinin tamamını 06.05.2008 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile … devrettiği, bu hisse devri işleminin ortaklar kurulu kararı ile onaylanmamış olduğu, bu işlem yönünden 6762 sayılı Yasanın 520. maddesindeki ¾ çoğunlukla devre izin verme koşulunun somut olayda gerçekleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Yasa maddesinde hisse devrine muvafakat için bir şekil öngörülmemiş olup, muvafakatın yasada öngörülen nisapla alınmış bir ortaklar kurulu kararı biçiminde verilmesi olanaklı olduğu gibi -ispat edilmesi koşuluyla- kişi ve sermaye payı olarak ¾ oranındaki ortakların devre muvafakat yönünde irade açıklamasında bulunmalarıyla da mümkündür. Bu durumda ayrıca yazılı bir ortaklar kurulu kararının bulunmaması, sonuca etkili değildir.Somut uyuşmazlıkta; az yukarıda bahsi geçen davaya konu devir bakımından muvafakatin gerçekleştiğinden de bahsedilemeyecektir. Sonuç olarak, söz konusu işlem pay defterine kaydedilerek ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmediğinden, davcının şirkte ortaklığının yasaya uygun şekilde sona erdirildiğinden söz edilemez. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı hukuka uygun olup davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde değildir.Davacının, dava dilekçesinde açıkça 06.05.2008 tarihi itibariyle ortaklıktan çıkmış olduğunun tespitinin talep edildiği anlaşılmakla ve talepten fazlasına hükmedilemeyeceğinden, davacının istinaf dilekçesinde 20.05.2008 ve 09.10.2008 tarihli genel kurul kararlarının geçersiz sayılmasına yönelik olarak ilk derece mahkemesince herhangi bir hüküm oluşturulmadığından bahisle kararın hukuka aykırı olduğuna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.Yine, davacı vekili, müvekkilinin sahte genel kurul karıyla müdür atandığını, bu nedenle müvekkilinin, şirketin kamuya ilişkin borçlarından sorumlu hale geldiğini belirtmiş ise de davacının davadaki talebi şirket ortaklığının hisse devriyle sona erdiğinin tespitine ilişkindir. Eldeki davada davacının, şirket müdürü olmadığının tespitine dair bir talebi bulunmamaktadır.Davacı vekili istinaf dilekçesinde ilk derece mahkemesinin bilirkişi raporuna atıf yapmak suretiyle, gerekçelendirmeden karar vermiş olduğunu ileri sürmektedir. Bilirkişi raporu takdiri delillerden olup, HMK’nın 282. maddesinde hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği hüküm altına alınmıştır. Yine HMK’nın 33. maddesi uyarınca, hakim, Türk hukukunu resen uygular. İstinaf başvurusu üzerine verilen hükmün dairemizce maddi ve hukuki açıdan denetlenecek olması da gözetildiğinde, İlk derece mahkemesince sunulan deliller, alınan bilirkişi raporundaki tespitlere göre kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, bu yöndeki istinaf nedeninin de yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/11/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.