Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1325 E. 2019/1294 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1325
KARAR NO : 2019/1294
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/775 Esas – 2018/480 Karar
TARİHİ : 31/05/2018
DAVA : Tazminat(Bayiilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın tahkim şartı nedeniyle usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2006 yılında makine satışı ve satış sonrası servis hizmeti hususunda münhasır bayilik anlaşması yapıldığını ve müvekkilinin bu anlaşma uyarınca düzenlenmiş olan 27/04/2006 tarihli yetkilendirme belgesi ile davalının Türkiye genel distribütörü olduğunu, taraflar arasındaki ilk sözleşme 2010 yılı sonuna kadar akdedilmiş olsa da müvekkilinin başaralı faaliyetleri nedeniyle 01/09/2011, 07/01/2013 ve 10/02/2014 tarihli yetki belgeleri ile uzatıldığını, ancak davalının sözleşme ilişkisi boyunca özellikle 2013 yılından itibaren kötüniyetli davranışlarda bulunduğunu, başka firmalara da makine göndererek münhasırlık klozunu ihlal ettiğini ve müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu, daha sonra davalının sadece kendisini koruyan yeni bir sözleşme akdetmek istediğini, ancak müvekkilinin yeni sözleşme taslağını kabul etmediğini, bunun üzerine davalının 18/01/2016 tarihli e-posta ile 31/05/2016 tarihi itibariyle müvekkilinin bayiliğinin sona ereceğini bildirdiğini, ancak davalının sözleşmeyi fesih nedeninin geçerli veya haklı bir neden olmadığını, fesih bildirimi üzerine müvekkilinin zor duruma düştüğünü, ayrıca davalının müvekkili ile olan sözleşmesi sona ermeden müvekkilinin müşterilerine 19/01/2016 tarihinde dava dışı bir firma ile bayilik sözleşmesi akdettiğini bildiren e-postalar göndermeye başladığını, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin maddi manevi zarara uğradığını ileri sürerek, feshin geçersiz olduğunun tespitine, feshin geçerli olduğu kanaatine varılması halinde haksız fesih nedeniyle uğranılan zararın şimdilik 11.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekiline talep sonuç kısmında belirttiği 11.000,00 TL tazminatın ne kadarının maddi tazminat, ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğunu açıklaması, ayrıca maddi tazminat talebinin içeriğini açıklaması ve her bir zarar kalemine ilişkin alacak talep tutarını ayrı ayrı bildirmesi, yine talep ettiği manevi tazminat tutarını kesin bir biçimde tespit ederek bildirmesi ve bildirdiği tutar üzerinden harç eksikliğini tamamlaması için ihtaratlı kesin süre verilmiş, davacı vekili verilen sürede madddi tazminat kalemlerini tutarları ile ayrı ayrı açıklamış, şimdilik toplam 10.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istediklerini bildirmiş ve talep üzerinden harç tamamlamıştır. Davalı vekili; öncelikle taraflar arasında akdedilen 09/02/2011 tarihli tahkim anlaşması uyarınca mahkemenin görevsiz olduğunu, tahkim anlaşması mevcut olmasa dahi Türk Mahkemelerinin değil San Marino Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının sözleşmenin feshi nedeniyle haksız rekabet ve tazminat talebiyle müvekkili ile dava dışı firma aleyhine açmış olduğu davadan dolayı derdestlik itirazında bulunduklarını, kaldı ki feshin geçerli ve haklı olduğunu, davacı taleplerinin haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 31/05/2018 tarihli, 2016/775 Esas – 2018/480 Karar sayılı kararında; “…Somut olaya döndüğümüzde, 09/02/2011 tarihli sözleşmenin 5.maddesi ile taraflar arasında bu sözleşmeden veya ticari ilişkiden doğan, sözleşmenin geçerliliği, ifası veya feshi ile ilgili herhangi bir ihtilaf halinde tahkime başvurulacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sözleşmede taraflar arasındaki bayilik ilişkinin tüm kurallarını düzenleyen hükümlerin yer almadığı kabul edilse dahi, tahkim sözleşmesi ayrı bir sözleşme ile dahi yapılabileceğinden ve sözleşmede taraflar arasındaki salt sözleşmeden değil tüm ticari ilişkinden doğan herhangi bir ihtilaf halinde tahkime başvurulacağı kabul edildiğinden davacı yanın tahkim şartının geçerli olmadığı yönündeki itirazları haklı görülmemiştir. Yine sözleşmenin baskı ile imzalatıldığı ve tahkim şartının emredici hukuk kurallarına aykırı olduğu yönündeki itiraz da haklı görülmemiştir. 09/02/2011 tarihli sözleşmenin 5. maddesi, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi yolundaki taraf iradelerini tereddüte yol açmayacak şekilde içermektedir. Tahkim yeri ve uygulanacak tahkim kuralları da açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla tahkim şartı geçerlidir…” gerekçesiyle, tahkim ilk itirazı kabul edilmiş ve (HMK’nın 413. maddesi uyarınca) davanın usulden reddine karar vermiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Dosya kapsamında daha evvel beyan ettikleri üzere; 09.02.2011 tarihli sözleşmenin bayilik sözleşmesi niteliğinde olmayıp, müvekkilinin açmış olduğu davalardan feragat edilmesi amacıyla yapıldığını, müvekkiline baskı ile imzalatıldığını ve daha sonrasında da taraflar arasında uygulanmadığını, kaldı ki sözleşmenin 4. ve 5. maddelerinde kişilik haklarına ve emredici hukuk kurallarına aykırı düzenlemeler mevcut olduğundan ortada uygulanabilir geçerli bir sözleşmeden bahsedilemeyeceğini, Taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin bahsi geçen sözleşmeyle başlamadığı gibi, yine aynı sözleşme gereğince de devam etmediğini, yüksek mahkeme kararları ile de sabit olduğu üzere, yukarıda iddia ettikleri hususlara ilişkin olarak ilk derece mahkemesi tarafından herhangi bir inceleme yapılmamış olmasının kararın kaldırılması için tek başına yeterli olacağını, Tahkim şartının geçersiz olduğu gibi, geçerli olduğu varsayılsa dahi, taraflar arasında sonradan imzalanan ve tahkim şartını ortadan kaldıran sözleşmelerin de dosya kapsaımda yer aldığını, dolayısıyla davalı şirketin tahkim şartının geçerliliğine ilişkin diğer açıklamalarının da haksız olduğunu, Tarafların 2011 tarihli protokolün akabinde 01.09.2011, 07.01.2013 ve 10.02.2014 tarihlerinde tahkim şartı içermeyen yeni sözleşmeler imzaladıklarını, nitekim müvekkilinin kendisine baskı ile imzalatılan tahkim 09.02.2011 tarihli sözleşmenin, tahkim vb. sözleşmenin amacı ile örtüşmeyen maddelerinin geçersiz olduğunu ve bunlarla bağlı olmak istemediğini davalıya bildirdiğini, kaldı ki sözleşmedeki tahkim şartının sadece o sözleşme açısından düzenlendiğini, tarafların daha sonra düzenledikleri sözleşme ile de önceki 09.02.2011 tarihli protokolde yer alan tahkim hükmünün ortadan kaldırıldığının açıkça anlaşılmakta olduğunu, zira bu sözleşmede tarafların açıkça tahkim sözleşmesine atıfta bulunmadıkları gibi sözleşmenin önceki şartlarda devam edeceğine yönelik herhangi bir madde de düzenlemediğini, taraflar arasındaki ilişkiye son olarak imzalanan 10.02.2014 tarihli sözleşmenin uygulanacağını, Tahkim şartının emredici hükümlere aykırı ve ayrıca şekli olarak da kesin hükümsüz olduğunu, tahkim şartının geçerliliğini hiçbir surette kabul anlamına gelmemekle birlikte 09.02.2011 tarihli protokolde kararlaştırılan tahkim şartının yalnızca işbu protokolde yer alan hususlarda uygulanacağını, taraflar arasındaki 09.02.2011 tarihli sözleşmenin sadece davacının … Şirketine başlattığı davadan feragatine ve fikri mülkiyet haklarının devrine ilişkin olduğunu, Taraflar arasında imzalanan 09.02.2011 tarihli protokolün müvekkili şirketin dava dışı … ikame ettiği davadan feragat etmesi ve müvekkili şirketin zararının bir kısmının karşılanması amacıyla imzalandığını, davalı şirketin dava dışı …’a ürün satışı yapan … Almanya şirketinin eylemlerini engellemediğini, …’a müvekkili şirket tarafından dava açılması üzerine …Almanya’ya başvurduğunu, … Almanya’nın da davalı şirketten durumun düzeltilmesini istediğini, konuya ilişkin e-mail yazışmalarının dosyada olduğunu, bu olay akabinde müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki gerilen ilişkiler neticesinde davalı şirketin ekonomik gücünü ve üretici firma olmasının verdiği üstünlüğünü baskı aracı kullanarak müvekkili şirketin protokolü imzalamak zorunda bıraktığını, o an için başka çaresi olmayan müvekkili şirketinde protokolü imzaladığını, bu nedenle tahkim şartının uygulanmaması gerektiğini,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı yanca haksız feshedildiği ileri sürülerek, uğradığını ileri sürdüğü müspet, menfi zararlar ile denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat talepli açılan davada, mahkemece yazılı gerekçe ile ve davalının tahkim itirazı nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 27.04.2006 yılından itibaren bayilik ilişkisi bulunduğu, davalı yanca ilişkinin 18.01.2016 tarihli mail ile 31.05.2016 tarihinde feshedildiği, taraflar arasında bayilik ilişkisi devamı sırasında 09.02.2011 tarihli tahkim şartı içerir sözleşme imzalandığı ihtilafsızdır. Taraflar arasında ticari ilişkinin bu sözleşme tarihinden sonra da devam ettiği, davacının feshe kadar sözleşmenin geçersizliğine yönelik itiraz ve dava hakkı kullanmadığı, davacının şirket şirketi olup TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca basiretli davranma yükümlülüğü altında olmakla, sözleşmenin 4. ve 5. maddelerinin geçersizliği ve baskı ile imzalatıldığı yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Yine davacı vekilince 09.02.2011 tarihli sözleşmedeki tahkim şartının, daha sonra imzalanan 01.09.2011, 07.01.2013 ve 10.02.2014 tarihli tahkim şartı içermeyen sözleşmeler uyarınca geçersiz hale geldiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Yargılama aşamasında delil olarak Türkçe tercümeleri sunulan 01.09.2011, 07.01.2013 ve 10.02.2014 tarihli yazıların davalının tek yanlı yetkilendirme yazıları niteliğinde olup, ayrı birer sözleşme olarak kabulü mümkün olmadığından ve çerçeve nitelikteki sözleşme hükümleri ve tahkim şartının devam ettiğinin kabulü gerektiğinden, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.Taraflar arasındaki 09.02.2011 tarihli protokolün 5. madesiyle, taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan tüm ihtilaflar yönünden tahkim şartı getirildiği, tahkim şartının geçerli olduğu dikkate alındığında, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/10/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.