Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1309 E. 2019/679 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1309
KARAR NO : 2019/679
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2018
NUMARASI : 2015/1313- 2018/475 E.K
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı tarafça 30.09.2012 tarihli 150.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak icra takibine girişildiğini, müvekkilinin davalı firmanın 2009 yılından buyana yetkili bayisi olduğunu, davalı şirkete içinde icra takibine konu olan çekin de yer aldığı 30.08.2012 tarihli 150.000 TL, 30.09.2012 tarihli 150.000 TL, 30.10.2012 tarihli 200.000 TL, 30.11.2012 tarihli 150.000 TL ve 30.12.2012 tarihli 38.000 TL olmak üzere toplam 688.000 TL tutarında 5 adet çekin satın alınacak mallar karşılığında davalıya keşide edilerek teslim edildiğini, müvekkil şirketin bu çeklere konu malları davalı şirketten teslim almadığı gibi davalı şirketin bu çekleri müvekkiline iade etmediğini, bu çeklerden 30.08.2012 tarihli 150.000 TL bedelli çek için Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/785 E. Sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasının müvekkili lehine sonuçlandığını ileri sürerek İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas (eski Kadıköy …. İcra Müd. … Esas) sayılı icra dosyasına konu 30.09.2012 tarihli 150.000 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 2009 tarihli “Bayi Satış Protokolü” başlıklı sözleşme gereğince davacının müvekkili şirketin üretimini yaptığı boya ürünlerinin dağıtımını ve satışını üstlendiğini, sözleşmeye göre, davacının o anki fiyatlarla geleceğe dönük bağlantı yaptığını, böylece ileride oluşacak fiyat farklarından ve dövizdeki dalgalanmalardan etkilenmediğini, aynı zamanda müvekkili şirketin uyguladığı prim uygulamasından faydalandığını ve ekstra prim aldığını, ön ödeme kapsamında verdiği sipariş miktarına göre prim faturası tahakkuk ettirmekte ve müvekkili şirketten bu miktarı mal olarak almakta olduğunu, davacının bu davayla sözleşmeden caymak istediğini, oysaki 88. yıl kampanyası dâhilinde ve taraflar arasındaki sözleşme gereğince verilmiş olan çekler hakkında işbu davanın açılmasının hukuki dayanağının olmadığını belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında 2009 yılında bayi satış protokolü imzalanarak bayilik sözleşmesi akdedildiği ve bu sözleşme kapsamında davacının davalı şirketin bayisi olarak davalı şirketin üretimini yaptığı boya ürünlerinin satış ve dağıtımını yaptığı, taraflar arasında başlangıçtan beri ticari uygulamanın ön ödemeli satış niteliğinde olduğu, bu kapsamda davacı tarafından davalıya verilen çeklerin çeklerin avans çeki olduğu, karşılığında mal teslim edilmediği, her ne kadar davalı tarafça 88. Yıl Kampanyası kapsamında yapılan ön ödemeli siparişlerin iptali ile bedel ödemesi iadesinin yapılmayacağı savunması ile davanın reddi istenmiş ise de, davacının 88. Yıl Kampanyası kapsamına katıldığına dair davalı tarafça herhangi bir delil ibraz edilmediği, taraflar arasındaki sözleşmenin “Ödeme Sistemi Hükümleri” başlıklı 2/E maddesine göre; ön ödemeli kampanyalara katılan bayilerin yaptıkları ön ödemelerin değiştirilemeyeceği, iade ve iptal edilemeyeceği belirtilmiş olsa da davacının ön ödeme yaptığı, ancak karşılığında mal teslim almadığı gerekçesiyle davanın kabulüne icra takibine konu 30/09/2012 tarihli 150.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, çekin iptali talebinin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki bayi satış protokol hükümlerinin incelenmediğini, bu noktada davacının 88. yıl kampanyasına katılıp katılmamasının önem taşımadığını, sözleşmenin 2/e maddesinin, “ön ödemeli kampanyalara katılan bayilerin yaptıkları ön ödemeler değiştirilemez, iade veya iptal edilemez”hükmünü havi olduğunu, davacının sözleşmeden caymak istediğini, basiretli tacir gibi davranmadığını, sözleşmeden caymanın mümkün olmadığını, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/785 E. sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunun da değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, menfi tespit davasıdır.Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında teslim edilecek mallara karşılık avans olarak muhtelif bedelli ve sıralı 5 adet çekin davalıya verildiğini, çeklerin karşılığında mal alınmadığını, çeklerin bedelsiz kaldığını, bu çeklerden 30.09.2012 tarihli 150.000 TL bedelli çekin davalı tarafça icra takibine konu edildiğini iddia ederek icra takibine konu 30.09.2012 tarihli 150.000 TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı ise, davacının 2009 tarihli “Bayi Satış Protokolü” başlıklı sözleşmesi gereğince davalı şirketin bayiliğini üstlendiğini, sözleşme gereğince ön ödeme kabilinden davalıya çekler verdiğini, ancak davacının sonradan sözleşmeden caymak istediğini, oysaki sözleşme gereğince bunun mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davacı tarafça, söz konusu 5 adet çekten 30.8.2012 tarihli çeke dayalı olarak açmış olduğu menfi tespit davasının Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/785 Esas 2015/267 kararı kabul edildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. HD tarafından işin esasına girilmeksizin kararın yetki yönünden bozulduğu anlaşılmıştır.Somut olayda, dava konusu çekin de aralarında bulunduğu toplam 5 adet çekin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, tarafların ticari ilişkilerini ön ödemeli olarak sürdürdüğü, davalı şirketin davacı şirketten yapmış olduğu avans tahsilatları nedeniyle sürekli olarak davacı şirkete yüksek tutarlarda avans borçlusu durumunda olduğu dosya kapsamından sabit olduğu gibi, çeklerin avans olarak alındığı davalının da kabulündedir.Hal böyle olunca, somut olay bakımında ispat yükü davalı tarafta olup, avans olarak alınan çekler karşılığında davacıya mal teslimini ispatla yükümlüdür. Her ne kadar sözleşmede ön ödemelerin sonrada iade edilemeyeceği belirtilmiş ise de, davalının aldığı ön ödeme karşılığında davacıya mal teslim ettiğini de iddia etmemiştir.Dolayısıyla davalının davacıya avans çekleri karşılığında mal teslim ettiğini ileri sürmediği gibi mal tesliminin dosya kapsamı itibariyle kanıtlanamadığından bedelsiz kalan çek nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 8.486,85 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09/05/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.