Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/130 E. 2018/1042 K. 11.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/130
KARAR NO : 2018/1042
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/12/2016
NUMARASI : 2014/1392 2016/740
DAVANIN KONUSU: Yabancı Hakem Kararının Tenfizi
Yabancı hakem kararının tenfizi istemiyle açılan davanın ilk derece mahkemesince kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gelen dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … arasında 12/01/2010 tarihli hisse alım anlaşması imzalandığını ve bu anlaşmada tahkim şartına ilişkin düzenleme bulunduğunu, yine müvekkili ile davalı … …, … . ……. ve … A.Ş. arasında imzalanan 12/01/2010 tarihli hissedarlar sözleşmesinin 13. maddesinde tahkim şartı düzenlendiğini, müvekkili ile davalı .. …, .. . ve … Elektrik .. A.Ş. arasında imzalanan 12/01/2010 tarihli hissedarlar sözleşmesinin tahkim şartı ihtiva ettiğini, bu kapsamda tahkim yargılamasının yapıldığı ICC Milletler Arası Ticaret Odası Tahkim Divanın 30/06/2014 tarihli ve ICC 018050/FM/MHM/EMT nolu davaya ilişkin kesin kararının verildiğini, davalı … tarafından 1998 tarihli ICC Tahkim Kurallarının 29/2. maddesi tahtında düzeltilmesi için başvuruda bulunulduğunu, yine müvekkilinin 31/07/2014 tarihli yazıyla ICC Sekreterliğine kesin kararın düzeltilmesi için başvuruda bulunduğunu, ICC Milletler Arası Ticaret Odası Tahkim Divanının, ICC 018050/FM/MHM/EMT nolu davaya ilişkin 03/11/2014 tarihli ek karar uyarınca hüküm tesis ettiğini ve hükmün kesinleştiğini belirterek sonuçta, ICC Milletlerarası Tahkim Divanının 30/06/2014 tarihli ve 08050/FM/MHM/EMT dava nolu dosyasında verdiği karar ile iş bu kesin karara ek olan 03/11/2014 tarihli ek kararın MÖHUK ve Newyork Sözleşmesi uyarınca tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin İspanya Kanunlarına tabi bir şirket olduğunu, Türkiye’de enerji yatırımları yapmak üzere … .. Tic. A.Ş., ……A.Ş., …. A.Ş., …… A.Ş., .. … A.Ş., … .. A.Ş., … A.Ş. ünvanlı Türk şirketlerinde davacı taraf ile birlikte ortaklığının mevcut olduğunu, dosya kapsamına sunulan ICC Mileletlerarası Ticaret Odası Takhim Divanının orjinal kararının tercümesinin yanlış olduğunu, müvekkilinin ICC Milletlerarası Ticaret Odası Tahkim Divanı nezdinde açmış olduğu karşı davanın eldeki dava açısından bekletici mesele yapılması gerektiğini, yine taraflar arasında sulh görüşmelerinin devam ettiğini, tahkim kararında belirtilen geri alma yükümlülüğünün Türk tabiiyetindeki şirketlerde hisse devirleri ve yönetim kurulu üyeliklerinden çıkma ve hisse devirlerine yönelik bedelin devreden tarafa ödenmesi şartına bağlı olduğunu, bununda ancak davacı tarafından Türk Hukuku kurallarına göre icra edilebileceğini, tahkim kararının bu hali ile sadece tenfiz edilmesi şeklinde hüküm kurulmasının tahkim kararını icra edilebilir hale getirmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; tenfiz şartlarının 5718 Sayılı Kanunun 54. maddesinde düzenlenmiş olduğu, dosya kapsamında yabanca mahkeme ilamının usulen onanmış aslının, onanmış tercümesinin, ilamın kesinleşmiş olduğunu gösterir o ülke makamlarınca usulen onanmış belgesinin ve tercümesinin dosya içerisinde bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında tenfizi mümkün kılan karşılıklı uygulamaların bulunduğu, ilamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olduğu, hükmün kamu düzenine aykırı bulunmadığı, karşı tarafın usulüne uygun şekilde temsil edildiği gerekçesiyle, davaya konu Yabancı Hakem Kararının tenfizine karar verilmiş, tenfiz davaları nitelikleri itibariyle tespit davaları olduklarından, maktu harca ve davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Müvekkilinin haklılığını ortaya koymuş olduğundan, davalının herhangi bir zararı oluştuğundan bahsedilemeyeceğini, ilk derece mahkemesinin teminat mektubunun iadesi talebinin reddine yönelik kararının ve maktu vekalet ücretine ilişkin karar kısmının hatalı olduğunu belirterek, kararın bu kısımlarının düzeltilmesini, ihtiyati haciz için yatırılan teminatın müvekkiline iadesine karar verilmesini ve müvekkili lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini istemiştir.
Davalı…. ve … vekilleri istinaf başvuru dilekçesinde;
Davacıya 674 KHK m.19 ve CMK 133 kapsamında kayyum atanmış olup davanın öncelikle usulden reddinin gerektiğini, ilk derece mahkemesine sundukları itirazlar incelenmeksizin tenfize karar verildiğini, müvekkili tarafından ICC Milletlerarası Tahkim Divanına 201294/EMT/GR sayılı düzeltme ve açıklamalı başvurusuna ilişkin yargılamanın tahkim kuruluşu nezdinde halen devam ettiğini ve bunu mahkemenin bekletici mesele yapılması gerektiğini, söz konusu tahkim kararının mevcut haliyle infazının mümkün olmadığını, hükmün açık olmadığını, hakemin karar verirken Türk Hukuk kurallarına göre yeterince değerlendirme yapılmadığını Tahkim Kuruluşuna bu konuda ayrıntılı başvuru yaptıklarını, açıklayıcı yeni bir karar talep etmelerine rağmen ilk derece mahkemesinin bu başvuru sonucunu beklememesinin hukuka aykırı olduğunu, Tahkim Kuruluşunun açıklama amaçlı ek kararının da yeterince açık olmadığını ve bu haliyle infazının mümkün olmadığını, ayrıca ilk derece mahkemesinin tenfiz kararının yeterince açık olmadığını, tenfizin ne yönde yapılacağına dair açıklamanın yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise Tahkim Kuruluşuna yapılan başvurunun bekletici mesele sayılarak sonucuna göre, infaz kabiliyeti olacak bir karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, … vekilleri istinaf başvuru dilekçesinde;
Müvekkilleri hakkında Hakem tarafından verilmiş bir hüküm bulunmadığını, buna rağmen müvekkilleri hakkında tenfiz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacıya 674 KHK m.19 ve CMK 133 kapsamında kayyum atanmış olup davanın öncelikle usulden reddinin gerektiğini, ilk derece mahkemesine sundukları itirazlar incelenmeksizin tenfize karar verildiğini, müvekkili tarafından ICC Milletlerarası Tahkim Divanına 201294/EMT/GR sayılı düzeltme ve açıklamalı başvurusuna ilişkin yargılamanın tahkim kuruluşu nezdinde halen devam ettiğini ve bunu mahkemenin bekletici mesele yapılması gerektiğini, söz konusu tahkim kararının mevcut haliyle infazının mümkün olmadığını, hükmün açık olmadığını, hakemin karar verirken Türk Hukuk kurallarına göre yeterince değerlendirme yapılmadığını, Tahkim Kuruluşuna bu konuda ayrıntılı başvuru yaptıklarını, açıklayıcı yeni bir karar talep etmelerine rağmen ilk derece mahkemesinin bu başvuru sonucunu beklememesinin hukuka aykırı olduğunu, Tahkim Kuruluşunun açıklama amaçlı ek kararının da yeterince açık olmadığını ve bu haliyle infazının mümkün olmadığını, ayrıca ilk derece mahkemesinin tenfiz kararının yeterince açık olmadığını, tenfizin ne yönde yapılacağına dair açıklamanın yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise Tahkim Kuruluşuna yapılan başvurunun bekletici mesele sayılarak sonucuna göre, infaz kabiliyeti olacak bir karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle 5718 sayılı MÖHUK 60 vd. maddeleri ile New York Konvansiyonu uyarınca, yabancı hakem kararının tenfizi isteğine ilişkindir.
5718 Sayılı MÖHUK 60-63.maddelerinde, yabancı hakem kararlarını tenfizi düzenlenmiştir. Buna göre, ” kesinleşmiş” ve ” icra kabiliyeti kazanmış ” veya ” taraflar için bağlayıcı olan” yabancı hakem kararlarının tenfiz şartları, yabancı mahkeme kararlarının tenfizi şartlarından ayrı olarak düzenlenmiştir.
MÖHUK 60/1.maddesinde, ”Kesinleşmiş ve icra kabiliyetini kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir ”aynı Yasa’nın, 61.maddesine göre ise, yabancı bir hakem kararının tenfizini isteyen taraf dilekçesine, tahkim sözleşmesi veya şartının aslı yahut usulüne göre onaylanmış örneğini, hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onaylanmış örneğini, sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerini eklemek zorundadır.
Yabancı hakem kararlarının tenfizi konusundaki diğer mevzuat ise New York Konvansiyonudur. New York Konvansiyonu’na göre, tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince; yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen haller Newyork Sözleşmesinin V. maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin V. maddesindeki şartlardan bir kısmını tenfiz mahkemesi resen dikkate almak zorundadır. Diğer şartları ise tarafların iddia ve ispat etmesi gerekir. Mahkeme tarafından resen dikkate alınacak şartlar; 1-Hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması, 2- Hakem kararının kamu düzenine aykırı olmasıdır. Taraflarca iddia ve ispat edilecek tenfiz engelleri ise; 1- Tahkim anlaşmasının taraflarının ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olması, 2- Hakkında hakem kararının tenfizi istenilen tarafın hakem seçiminden veya tahkim yargılamasında usulen haberdar edilmemiş olması veya delillerini sunma imkanından mahrum edilmesi, 3- Hakem karanının, tahkim anlaşmasında yer almayan bir hususa ilişkin olması veya tahkim anlaşmasının sınırlarını aşması, 4-Hakemlerin seçiminin veya hakemlerin uyguladıkları usulün tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği yer hukukuna aykırı olması, 5- Hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuku hükümlerine göre kesinleşmemiş veya icra kabiliyeti kazanmamış veya verildiği yer mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır. (Nuray Ekşi, “Yargıtay Kararları Işığında ICC Hakem Krarlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi”, 25.11.2008 tarihinde İstanbul Sanayi Ticaret Odasında yapılan ICC Tahkimine İlişkin Milletlerarası Seminer’de sunulan tebliğ, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:67, sayı:1, Kış 2009, sh.58,59).
Bu açıklamalar ışığında, davalılar vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
Davacı vekili açmış olduğu iş bu davada, tahkim sözleşmesinini aslının onaylanmış sureti ile tercümesini, yabancı hakem kararının aslını ve ek kararın aslını apostil şerhli olarak ve tercümesi yapılmış onaylı belge örneklerini ibraz etmiştir.
Somut olayda; tenfizi istenilen hakem kararı kesin olup karara karşı bir üst tahkim mercii veya kanun yolu bulunmamaktadır. Ancak, davalı taraflarca dava konusu hakem kararının infaza elverişli olmadığından bahisle düzeltme ve açıklama talepli başvuru yapıldığına ilişkin beyanda bulunulmuştur.
New York Konvansiyonu’nun VI. maddesi uyarınca, bir hakem kararı hakkında hem iptal davası hem de tenfiz davası açılmışsa, tenfiz hâkimi karar vermek için tahkim yeri ülkesinde iptal davasının sonuçlanmasını bekleyebilirse de bu yönde karar verip vermemek, tenfiz hâkiminin takdirindedir. Şu halde, tenfiz mahkemesi hâkiminin takdir hakkını bu yönde kullanması halinde, bir hakem kararının iptali için açılmış dava ile aynı hakem kararının tenfizi için açılmış davanın farklı ülke mahkemelerinde aynı zaman dilimi içerisinde birbirine paralel biçimde yürütülmeleri dahi mümkündür. Konvansiyon’un V. maddenin birinci paragrafında geçen reddedilebilir ifadesi hâkime tenfizi reddedip reddetmeme konusunda takdir hakkı tanıyan bir ifadedir.
Hakem kararının düzeltilmesi, hesap, yazı ve benzeri maddi hataların düzeltilmesini ifade eder. Hakem veya hakem kurulu, verilen kararda maddi hata bulunduğunu kendiliğinden tespit etmesi üzerine bu hatayı karar tarihini izleyen iki hafta içerisinde düzeltebilir. Kararın tavzihi (yorumlanması)ise; kararın tamamının ya da belli bazı bölümlerinin açıkça anlaşılır olmamasından dolayı anlamının açıklanmasının istenmesidir. Kararın tamamlanması; taraflardan birinin yargılama sırasında ileri sürmüş olmasına rağmen, hakem ya da hakem kurulu tarafından karara bağlanmamış konularda tamamlayıcı karar verilmesinin istenmesidir.
Yukarıdaki açıklama ışığında, Konvanvansiyon’un VI. maddesi uyarınca, hakem kararı hakkında açılmış bir iptal davası dahi tenfize engel değilken, davalıların istinaf dilekçelerinde dile getirmiş oldukları açıklama talepli başvurunun, tenfiz davası açısından bekletici mesele yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebebi yerinde değildir.
Özetle, davaya konu hakem kararı kesinleşmiş ve infaz kabiliyeti kazanmış bir karar olup tenfiz için aranan koşul gerçekleşmiştir. Hakemden, açıklama amaçlı ek karar istenmiş olması tenfize engel değildir. New York Konvansiyonu’nun V. maddesinde sınırlı olarak sayılan hallerden birinin mevcudiyeti kanıtlanmadıkça tenfiz talebi reddedilemez. Hakemden açıklayıcı karar istenmiş olması tenfiz engelleri arasında sayılmamıştır.
Açıklanan bu nedenlerle, davalılar vekilinin, Hakem Kuruluşuna yapılan açıklayıcı karar talebine ilişkin başvurunun bekletici mesele sayılması gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Hakem kararında davalılar … hakkında hüküm bulunmamasına rağmen, bu davalılar hakkında tenfiz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu hususu istinaf sebepleri arasında sayılmıştır. Hakem kararının yapılan incelemesinde, anılan şahısların da davalı olarak yer aldıkları, hakem hükmünün tüm davalılar yönünden verildiği, karar başlığında davalı olarak yer alan bu kişiler hakkında husumet nedeniyle ret kararı bulunmadığı, tüm davalılar yönünden esastan karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı gerçek kişilerin bu konuda ileri sürdükleri istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacı şirkete 674 sayılı KHK. m.19. ve CMK.m. 133 kapsamında TMSF kayyum olarak atanmış olmakla birlikte, TMSF’nin 03.04.2017 tarihli yazısı içeriğine ve davacı şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre, davacı şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği, aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşıldığından, davalıların bu yöne ilişkin ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Hakemlerin karar verirken yeterli araştırma yapmamış oldukları, Türk Hukukunu değerlendirmemiş oldukları yönünde ileri sürülen istinaf sebeplerinin değerlendirilmesinde; hakemin maddi hukuk kurullarını eksik uygulaması, yanlış uygulaması tenfiz davasında incelenemez. Tenfiz davasında mahkemenin yapabileceği inceleme, Kanun’da ve Konvansiyon’da sınırlı olarak sayılan tenfiz engelleriyle sınırlıdır. Bunlar dışında bir nedenle, özellikle maddi hukukun eksik veya yanlış uygulandığı gerekçesiyle tenfiz talebi reddedilemez.
Açıklanan bu gerekçelerle, tüm davalılar vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
İstanbul 18.ATM.’nin 2014/1392 esas sayılı dosyasına davacı vekilinin 12/10/2015 tarihli dilekçesi ile talep üzerine 3.367.610,97 TL tutarındaki alacağın %15 ‘i tutarında teminatın yatırılması koşuluyla 26.10/2014 tarihinde ihtiyati haciz kararı tesis edildiği, ancak teminatın yatırılmaması sebebiyle kararın infaz edilmediği, ikinci kez ihtiyati haciz talep edilmesi üzerine, ilk derece mahkemesince 367.610.90 TL teminat şartı yerine getirildiğinde davalılar .. .. SL, …, …’a ait mal ve hakların borca yetecek miktarının ihtiyaten haczine 13.11.2015 tarihinde karar verildiği, söz konusu kararın İstanbul …. İcra Dairesinin … sayılı icra dosyası üzerinden takibe konulduğu, davalı …. vekilinin, ihtiyati hacze itiraz dilekçesi verdiği, ilk derece mahkemesinin 18/02/2016 tarihli ek kararıyla, bu itirazı kabul ederek 13/11/2015 tarihinde verilen ihtiyati haciz kararını itiraz eden davalı şirket yönünden kaldırdığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 10.06.2016 tarihli dilekçesiyle teminatın iadesini talep ettiği, ilk derece mahkemesinin 08.09.2016 tarihli ara kararıyla, davalı tarafa, tazminat davası açtığına dair belgeleri sunması için süre verildiği, davalı şirketin haksız ihtiyati haciz nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat davası açtığı, ilk derece mahkemesinin, istinafa konu nihai kararının 1. bendinin 3. paragrafında teminatın iadesi talebini reddettiği, davacı vekilinin bu hususu istinaf ettiği anlaşılmaktadır.
İİK 259.maddesine göre,” ihtiyati haciz isteyen alacaklı, hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları zarardan mesul ve HUMK.’un 96. (HMK.’nın 392.) maddesinde yazılı teminatı vermeye mecburdur. Ancak alacak bir ilama müstenit ise teminat alınmaz. Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenit ise mahkeme teminata luzüm olup olmadığını taktir eder.” .
İİK.’nın 38. maddesinde, ilam mahiyetine haiz belgeler sayılmıştır. Yabancı hakem kararları burada sayılan belgelerden olmadığı gibi, henüz tenfizine karar verilmemiş bir yabancı mahkeme kararının ilam mahiyetinde bir belge sayılacağına dair yasal bir hükümde yoktur. Somut olayda; tenfiz kararı talep edilmekte olup o aşamada ilam mahiyetinde bir belgenin varlığından söz edilmeyeceğinden, teminatın alınması yasal zorunluluktur. Yine ihtiyati haciz talebi ile birlikte İİK 259/1.maddesi uyarınca, teminat gösterilmesi zorunludur. İhtiyati haciz nedeniyle alınan teminat davalının ihtiyati haciz nedeniyle uğranılacak zararın teminatıdır.
İhtiyati haciz kararı verilirken alınan teminatın ne zaman iade edileceği konusunda İİK.’da bir hüküm yoktur. Bu durumda İİK.’nın 259. maddesinin atıf yaptığı HMK.’nın 392/2. maddesinin kıyasen uygulanması uygun olacaktır. Buna göre, ihtiyati haciz kararı esas dava içinde verildiğine göre, esas davaya ilişkin hüküm kesinleşmeden teminatın iadesi mümkün olmayacaktır. Kaldı ki davalı şirketin belirsiz alacak davası niteliğinde tazminat davası açtığı ve davanın da derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, ilk derece mahkemesinin teminatı iade etmemesi hukuka uygun olup, davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Yabancı hakem kararının tenfizi istemli davaların eda davası değil, tespit davası niteliğinde olması nedeniyle, mahkemece maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesi isabetlidir. Davacı vekili nispi harç yatırdıklarını ileri sürmüşse de, ilk derece mahkemesi fazla harcın iadesine hükmetmiştir. Bu uygulama hukuka ve yerleşik yargısal içtihada uygundur. Yine, davanın mahiyeti dikkate alınarak davacı yararına maktu avukatlık ücretine hükmedilmiş olması isabetlidir. Bu konudaki emsal içtihat, davalı tarafça verilen dilekçede mevcut olup tekrarlanmamıştır. Bu nedenlerle, davacı vekilinin bu konuda istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, tüm davalılar vekillerinin ve davacı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, tüm davalılar vekillerinin ve davacı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine,
2-Davalı vekilleri tarafından ve davacı vekili tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davalılarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK.’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.