Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1297 E. 2019/1360 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1297
KARAR NO : 2019/1360
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2018
NUMARASI : 2017/195 E.2018/350K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan 30/01/2015 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince, davalı tarafın inşa edeceği, tek bloktan oluşan park derya apartmanı isimli projenin 5. katında yer alan, 24 nolu daireyi, KDV dahil toplam 2.000,000,00 TL’ye müvekkilinin satın almasının kararlaştırıldığını, sözleşmenin yapıldığı 30/01/2015 tarihinde KDV oranı %18 olduğu için müvekkilinin, 1.694.915 TL’yi daire bedeli, geri kalan 305.085,00 TL’yi de KDV olarak davalıya ödediğini, taraflar arasında düzenlenen 30/01/2015 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesinin yapıldığı sırada KDV oranı %18 iken 08/09/2016 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 2016/9153 sayılı Bakanlar kurulu kararı ile 08/09/2016 tarihinden geçerli olmak üzere, 08/09/2016 tarih ve 31/03/2017 tarihleri arasında teslimi gerçekleştirilecek net kullanım alanı 150 m2 üstü olan konut teslimlerinde yeni KDV oranının %8’e düşürüldüğünü, davalının dava konusu taşınmazı, 29/12/2016 tarihinde teslim ettiğini, aynı tarihte de taşınmazın satışı ile ilgili faturayı tanzim ederek müvekkiline gönderdiğini, davalının ise satış sözleşmesinin yapıldığı 30/01/2015 tarihinde 1.694.915,00 TL olan taşınmazın değerini, faturada 1.851.851,85 TL olarak gösterdiğini, müvekkilinin ihtarname keşide ederek, hatalı faturayı iade ettiğini ve KDV’nin %18’den %8’e düşmesi nedeniyle aradaki fark olan 169.490,00 TL’nin iadesini talep ettiğini, KDV indirim farkının müvekkiline ödenmesi gerektiğini belirterek, fazlaya ait diğer tüm dava ve alacak hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 169.490,00 TL’nin, davalıya ödemenin yapıldığı 05/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek faiz ve masraflarıyla birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili ile davacı şirket ortağı olan … arasında dava dilekçesinde bahsi geçen taşınmazın satışı için 30.01.2015 tarihinde sözleşme yapıldığını, daha sonra davacının sözleşme üzerine …kaşesini bastığını, dava dışı … yazılı talebi üzerine 05.05.2015 tarihinden sonra müvekkili tarafından satış sözleşmesi kapsamındaki tüm ödemelerin … yapıldığını, müvekkilinin aradaki ticari ilişki çerçevesinde davacı şirkete 2.000.000 TL karşılığında daire sattığını, bu bedele KDV’nin de dahil olduğunu, fatura kesimi ve konut teslimi aynı anda olduğundan somut olaya düşük KDV oranının uygulanması gerektiğini, tapuda taraflar arasındaki resmi satış bedelinin 2.000.000 TL olarak gösterildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile; müvekkilinin ilk önce taşınmazı kendi adına almak istediğini, bunun sonrasında karar değiştirerek taşınmazı ortağı olduğu … Ltd. Şirketi adına almaya karar verdiğini, bu sebeple davalı şirkete hitaben 05.05.2015 tarihli yazıyı yazmış olduğunu, bu yazı içeriğinden anlaşılacağı üzere, bahsi geçen ilk sözleşme olan 30.01.2015 tarihli sözleşmenin iptal edildiğini, dairenin 2.000.000 TL ‘ye satılmış olmasından dolayı dairenin değerinin 1.694.915,00 TL’ye tekabül ettiğini, Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranı %8’e düşürüldüğünden davalının fazladan ödenen KDV’yi geri vermemek adına taşınmazın değerini 1.851.851,85 TL şeklinde göstermiş olduğunubelirterek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesi ile; taraflar arasında tek sözleşmenin tapu müdürlüğünde yapılan resmi sözleşme olduğunu, esasen müvekkili ile … arasında imzalanmış bulunan 30.01.2015 tarihli sözleşmeye sonradan … kaşesi basılmak suretiyle sanki müvekkili ile … arasında bir sözleşme imzalanmış gibi durum yaratılmaya çalışıldığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusununa konu edilen kararıyla; “…Talebin taşınmaz satımına ilişkin olarak uygulanan KDV oranındaki değişiklik nedeniyle doğan KDV farkının iadesi olduğu, davacı tarafça taşınmazın satın alındığı tarihte KDV oranı %18 iken teslim tarihinde KDV oranının %8 olması nedeniyle KDV olarak fazla ödenen bedelin iadesinin talep edildiği, davalı tarafça ise taraflar arasında KDV oran ve miktarının belirlenmediği, davacının satın aldığı daire için 2.000.000,00 TL ödemeyi kabul ettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Tapu kaydına göre davalı tarafça taşınmazın davacıya satıldığı da dikkate alındığında taraflar arasında satım sözleşmesinin Yasa uygun olarak kurulduğundan şüphe bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki KDV oranı bakımından ise; taşınmazın 5/09/2015 tarihli … yevmiye numaralı satış işlemi ile satıldığı ve satış resmi senedinde belirtilen taşınmaz satış değeri 2.000.000,00 TL bedelin KDV dahil bedel olduğu ve resmi satış tarihinde KDV oranının %18 olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte yine sunulan daire teslim belgesine göre dairenin 29/12/2016 günü teslim edildiği ve davacı tarafça dayanak yapılan Bakanlar Kurulu kararına göre söz konusu teslim tarihinde KDV oranının %8 olduğu, davalı tarafça dairenin satışı daha evvel yapılmasına rağmen faturanın dairenin teslim edildiği gün düzenlendiği ve faturada da KDV oranının %8 olarak belirtildiği, Bakanlar Kurulu kararı ile amaçlanan konut teslimlerinde alıcıların KDV indiriminden yararlandırmak olmasına rağmen eldeki davamızda indiriminden satıcı davalının yararlandığı, davalı tarafça resmi satış tarihinde davacıdan %18 oranında KDV alırken devlete %8 oranında KDV yatırıldığı, bu hali ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 20/06/2012 tarihli ve 2012/9678-16184 Esas ve Karar sayılı onama ilamı ile benzer nitelikteki 28/03/2012 tarihli 2011/17428 Esas ve 2012/8437 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ‘…Davalı davacıdan %18 üzerinden KDV bedeli tahsil edip devlete %8 üzerinden KDV yatırmışsa aradaki farktan davacıya karşı sorumlu…’ olduğu ve davanın kabulüne karar vermek gerektiği, her ne kadar davacı tarafça paranın ödendiği tarihten itibaren faiz talep edilmiş ise de davalının faturayı düzenlediği tarih itibariyle iade borcu doğduğuna…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 169.490,00 TL’nin 29/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesindeki savunmalarını tekrarla; müvekkilinin davalı şirket yetkilisi … ile taşınmaz satış sözleşmesi yaptığını, ancak sözleşmenin tarafların anlaşması ile iptal edildiğini, daha sonrasında ise taşınmazın tapudaki resmi satış ile yine … sahibi olduğu … isimli şirkete satıldığını, ancak … ile müvekkili şirket arasında hiçbir zaman sözleşme imzalanmadığını, … müvekkilinin vermiş olduğu sözleşmelere şirketin kaşesini basarak, sanki şirketle sözleşme yapılmış gibi, evrakta tahrifat yaptığını ve daha sonra açmış olduğu davalarda bu sözleşmeyi kullandığını, … 07.03.2018 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/124251 sayılı soruşturma dosyasında alınan ifadesinde açıkça “…bu şekilde daha önce şahsım adına yaptığımız sözleşmenin imza kısmına şirketimin kaşesini bastım.” şeklinde ifade vermiş olduğunu, ilk derece mahkemesince savcılık dosyasının celp edilmediğini,İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporu alarak gerçek KDV miktarını tespit ettirmediğini, hesaplamada maddi hata mevcut olduğunu, Müvekkilinin kesmiş olduğu faturaya göre daha fazla gelir vergisi ödemiş olduğunu, davacı şirketin de yine bu fatura üzerinden daha düşük vergi ödediğini, bu yönüyle de vergi alanında uzman bir bilirkişi marifetiyle vergi tekniğine göre tarafların ödemekle sorumlu oldukları tutarların hesaplanması gerektiğini,
İlk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki konut satımı sözleşmesi kapsamında alıcı olan davacının, satıcı olan davalıya %18 oranında KDV dahil ödeme yapmış olması, ancak 08/09/2016 tarih ve 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile KDV oranının % 18’den % 8’e düşürülmesi sebebiyle oluşan % 10 KDV farkının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraf vekillerince ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Uyuşmazlık, davalı satıcının KDV nedeniyle davacı alıcı aleyhine sebepsiz zenginleşip zenginleşmediği noktasında toplanmaktadır.Türk vergi sistemi, katma değer vergisi (KDV)’ni mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisi olarak düzenlemek suretiyle, satış işlemlerinde bu verginin alıcı tarafından ödenmesini öngörmüştür. Buna göre, alıcı, satış bedelini ve o bedel üzerinden devlete ödenmesi gereken katma değer vergisi tutarını satıcıya verecek; satıcı ise kendisine ait satış bedeliyle birlikte katma değer vergisini alıcıdan tahsil edecek; satış bedelini kendisinde tutup, katma değer vergisini Devlet’e ödeyecek, bu yönde bir aracılık yapacaktır. Eş söyleyişle, alıcının ödediği katma değer vergisini onun asıl sahibi durumundaki Devlet’e intikal ettirmekle yükümlü olan, kısaca bu verginin Devlet’e karşı yükümlüsü durumunda bulunan satıcıdır. Alıcıya düşen, satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi ve bu şekilde kendisinden istenmesi halinde bedele ek olarak vergi tutarını da satıcıya vermekten ibarettir. Başka bir ifadeyle katma değer vergisini Devlet’e ödenmek üzere satıcıya vermek alıcıya ait bir görev; bunu satış bedeliyle birlikte alıp, daha sonra Maliyeye yatırmak ise satıcıya ait bir yükümlülüktür (HGK, 13.10.2004 tarih, 2004/19-456 Esas-2004/531 Karar).Dosya içerisinde bulunan 30.01.2015 tarihli adi yazılı “Gayrimenkul Satış Sözleşmesinde” … Apt isimli projenin 5. katında yer alan 24 nolu bağımsız bölüm şeklindeki konutların satışının öngörüldüğü, sözleşmenin “Satış Bedeli ve ödeme planı” hanesinde; “Sözkonusu gayrımenkulün satış bedeli, 200.000,00 TL’dir. ( Y- ikimilyon-TL)” denildikten sonra “Toplam Fiyata KDV DAHİLDİR” şeklinde ifadenin yer aldığı görülmektedir. Sözleşmenin 6. maddesinde, ”Sözkonusu daire 31.12.2015 tarihinde teslim edilecektir. Müteahhit firma müşteriye taahhüt ettiği tarihten sonra daire tesliminde gecikme olması durumunda müşteri 3 ay süre ile opsiyon tanıyacaktır” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bahsi geçen sözleşmede taraf şirketlerin kaşesi ve imzası bulunduğu görülmektedir.Davalı tarafından dosyaya ibraz edilen gayrimenkul satış sözleşmesinin ise içerik olarak az yukarıda bahsi geçen sözleşme ile aynı olduğu, ancak satıcı olarak davalı şirketin kaşesi ve imzası bulunmakla dava dışı …r’ın alıcı müşteri sıfatıyla isim ve imzasının yer aldığı görülmektedir. Dosya kapsamındaki Daire teslim formundan anlaşılacağı üzere teslim 29.12.2016 tarihinde yapılmıştır. Yine dosya kapsamındaki 29.12.2016 tarihli 37892 numaralı fatura davalı şirket tarafından davacı şirket adına keşide edilmiş, sözkonusu faturada %8 KDV dahil olmak üzere dairenin toplam satış fiyatı 2.000.000 TL olarak gösterilmiştir. Fatura üzerindeki ibarelerden anlaşılacağı üzere, bu bedelin 1.851.851,85 TL’lik kısmı daire bedeli, geri kalan 148.148,15 TL tutarındaki kısım ise Devlet’e ödenecek KDV tutarıdır. Somut uyuşmazlıkta; davalı, davacı şirket ile arasındaki ticari ilişki kapsamında davaya konu taşınmazı 2.000.000,00 TL bedelle tapuda yapılan resmi devirle satmıştır. Bu husus her iki tarafın da kabulündedir. Aynı zamanda dosyaya ekli dekontlar ve ” kapora alındı formu” gözetildiğinde, taraflar arasındaki konut satışından ötürü 2.000.000,00 TL tutarındaki ödemenin davacı tarafından davalıya yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme başlangıçta şirket yetkilisinin şahsı adına imzalanmış olsa bile aynı koşullarla sözleşmenin davacı şirket yönünden ifa edilmiş olması, davalının faturayı davacı şirkete kesmiş olması karşısında aynı sözleşmenin şirketle devam ettirildiği, bu kapsamda ifaların yapıldığı kannati oluştuğundan, davalının, eldeki davanın açılışından sonra, taraflar arasında konut satışına ilişkin bir sözleşme olmadığını ileri sürmesi dürüstlük kuralına aykırı bulunmuş, davalı vekilinin satıma esas sözleşmeye ilişkin … hakkında evrakta tahrifat yapıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma dosyasının incelenmemesi sebebine dayalı olarak yapmış olduğu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile daha önce 24/12/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile KDV oranı %18 olarak belirlenen konutların 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında teslim edilmesi halinde alınacak KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, 31/01/2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile de teslim için belirlenen 31/03/2017 tarihi, 31/09/2017 olarak yeniden düzenlenmiştir.Somut olayda, davacı alıcının KDV dahil satış bedelini ödediği ve fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18’den %8’e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutu 29.12.2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden yukarıda bahsi geçen 29.12.2016 tarihli faturayı düzenlediği ihtilafsız olup, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet’e intikalinde aracı konumunda olan davalı satıcının, davacı alıcıdan fazladan tahsilat yapmış olduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, fazladan tahsil ettiği KDV tutarını uhdesinde tutan davalının bu miktar sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerekir. Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan bu değişikliğin konut satışı kapsamında hem tacirler hem tüketiciler için geçerli olduğu, tacir konumundaki davacının bu şekilde olası bir değişikliği öncesinde göz önünde bulundurup ona göre satın alacağı konutun fiyatını değerlendirmesi gereğinden bahsetmenin mümkün olmadığı sonucuna varılmakla, davalının istinaf dilekçesinde dayandığı taraflar tacir oldukları hususu göz ardı edilerek karar verildiği yönündeki iddiası yerinde değildir. Her ne kadar davalı vekili istinaf başvurusunda, müvekkilinin kesmiş olduğu faturaya göre daha fazla gelir vergisi ödediğine ilişkin beyanı bulunsa da bu hususta somut bir açıklama yapmadığı gibi dosyada herhangi bir delile de rastlanılmamıştır. Basiretli tacir gibi davranması gereken davalı tarafından bahsi geçen faturanın davacı adına keşide edildiği tartışmasızdır. Davalı, faturayı düzenlerken taşınmazın sözleşmede kararlaştırılmış olan KDV’siz tutarını aşmış ve değeri yüksek göstermiştir. Tacir olan davalı, bunun sonucuna kendisi katlanmak durumundadır. Her ne kadar davalı vekili istinaf dilekçesinde söz konusu taşınmazın davacı tarafından konut olarak kullanılmasının kabulünün mümkün olmadığını, çünkü davacının tacir olduğunu öne sürmüş olsa da dosya kapsamında söz konusu taşınmazın konut niteliğinden başka niteliğinin bulunduğuna ilişkin hiçbir belge yer almamakla birlikte kuşkusuzki davacının tacir olması taşınmazı konut niteliğiyle edinmesine engel olmamalıdır. Kaldı ki davalı kendi kestiği faturada KDV oranını %8 olarak göstermiş olup, davacı şirketin de KDV indiriminden yararlandığı tartışmasızdır.Davalının istinaf başvurusunda dile getirmiş olduğu ilk derece mahkemesince yapılan KDV oranına ilişkin hesaplamada maddi hata yapılmış olduğuna ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde ise; taşınmazın satış değeri, %18 KDV dail 2.000.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Satış sözleşmesi tarihi itibariyle KDV oranı %18 olmakla birlikte, teslim ve fatura tarihi itibariyle KDV oranının düşmüş olması nedeniyle, davalı tarafından keşide edilen faturada KDV’nin %8 olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Ancak, davalının faturada KDV dahil satım bedelini 2.000.000,00 TL’ye çıkarabilmek için KDV’siz satış tutarını yükselttiği anlaşılmaktadır. Sözleşmede konutun KDV hariç tutarı 1.694.915,25 TL olarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır (Çünkü bu tutarın %18’i kendisiyle toplanırsa 2.000.000 TL’yi vermektedir). Bu KDV’siz değer üzerinden alınması gereken %8 oranındaki KDV tutarı 135.593,22 TL’dir. Buna göre taşınmazın %8 KDV oranına göre hesaplanan ve KDV dahil değeri (1.694.915,25 TL+ 135.593,22) 1.830.508,47 TL’dir. Davacının davalıya 2.000.000,00 TL ödediği dikkate alındığında, aradaki fark olan 169.491,52 TL’nin fazladan tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı isabetli olup, hesaplamada maddi hata yapıldığına ilişkin istinaf sebebi bu nedenle yerinde görülmemiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Bakiye 8682,00 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24/10/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.