Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/126 E. 2018/854 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/126
KARAR NO : 2018/854
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/970 Esas – 2017/777 Karar
TARİH : 06/06/2017
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen haksız rekabet davasının ilk derece mahkemesince reddine karar verilmesi üzerine, davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1972 yılında ABD’de kurulan “…” (…) markasını 2000 yılında ana lisansörlük hakkını alarak Türkiye’ye getirdiğini, otomobillerin kaporta boya, deri, vinly, kumaş ve tampon bölgelerinde oluşan küçük hasarların onarımında özel teknikler kullanarak faaliyetine başladığını, sonradan mini hasar onarımı olarak tanımlanan pazara önemli yenilikler kattığını, akabinde ABD orijinli olduğunu söyleyen ve … isimli markayı kullanan davalı … San ve Tic. A.Ş.’nin aynı pazarda faaliyete başladığını, davalının .. markasının en belirleyici noktası olan “D..”u çağırıştıracak şekilde dizayn ettiği reklam ve promosyon malzemelerini sirküle ederken otomobil üzerine yerleştirilmiş steteskop, şirket otoları ve tabelalarında ise “Otonuzun Estetik Cerrahı” gibi semboller kullanmaya başladığını, halende kullanmaya devam ettiğini, bu suretle müvekiline karşı haksız fiil ve haksız rekabet uyguladığını, davalı … şirketinin mini hasar onarım hizmetlerini diğer davalı … A.Ş. ile müşterekten belirledikleri ölçüler ve limitler dahilinde bir paket haline getirerek, … Sigortaya sattığını, … Sigortanın ise bu paketleri kasko poliçelerine standart bir ürün olarak dahil edip müşterilerine sattığını ve müşterilerinden bu hizmetin sadece…’den alınmasını şart koştuğunu, davalıların işbirliği içinde tüketicinin iradesine ipotek koyduklarını, müvekkilinin …Sigorta kasko poliçesi sahibi yüzbinlerce tüketiciye hizmet verme imkanından ve doğacak gelirden mahrum kaldığını, haksız rekabete maruz kaldığını, maddi ve manevi zarara uğradığını, davalı … Sigortanın 01/10/2006 tarihinden itibaren poliçelerinde ve reklamlarında kendi ürünü olmadığı halde bu hizmeti …Mini Onarım hizmeti olarak sirküle ettiğini bu isimle sattığını, prim aldığı halde prim almamış gibi bu hizmete hediye görüntüsü verdiğini, hizmetin alınması halinde kasko hasarsızlığının bozulmayacağı algısının yaratıldığını, …den hizmet alınması halinde kasko hasarsızlığının bozulmayacağını bildirdiğini, bu durumda başka şirketten mini onarım yaptırılması halinde hasarsızlık indiriminin bozulacağının açık olduğunu, müşterilerin hizmet alma tercihleriyle ilgili karar verme özgürlüklerinin davalılar tarafından kendi menfaatleri doğrultusunda saldırgan bir şekilde engellendiğini, davalıların hukuka ve dürüstlük kurallırına aykırı haksız rekabet içeren davranışları ve ticari uyulamaları nedeniyle davacı şirketin, müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri ve diğer ekonomik menfaatlerinin büyük zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların haksız rekabet teşkil eden fiillerinin men’ine haksız rekabet nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu muhtemel tüm alacaklarının tespitiyle 01/10/2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine, belirsiz alacak davası nedeniyle 1.000,00 maddi tazminat ile 1.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline, hükmün ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili savunmasında özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuş, davanın zamanaşımına uğradığından zamanaşımı nedeniyle reddine, esasa ilişkin olarakta, davacının, davalının sektöründeki başarısını hazmedemeyerek 2008 yılından itibaren asılsız itham ve karalama kampanyaları ile farklı mecra ve platformlarda başvurular yaptığını, dilekçeler ve ihtarnameler gönderdiğini, davacının birçok sigorta şirketine ihtarname göndererek kendisiyle sözleşme yapmaya zorladığını, davacının Sigorta Denetleme Kuruluna yaptığı şikayetin reddedildiğini, Tüketici ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuru ile davalının tanıtımlarını şikayet etitğini, aynı şekilde müdürlük tarafından tüm bilgi ve belgelerin sunulduğunu ve müdürlük tarafından hiçbir işlem tesis edilmediğini, Rekabet Kuruluna başvurusu sonucunda, sigorta şirketlerinin fiillerinin rekabete aykırılık teşkil etmediğine karar verildiğini, Rekabet Kurumunun Danıştayın iptal kararı üzerine başlatılan ön araştırma kapsamında bir kısım bilgi ve belgeler talep ettiğini, talep edilen tüm bilgi ve belgelerin kuruma sunulması üzerine 09/10/2013 tarihinde şikayetin reddine karar verildiğini, müvekkilinin müşterilere veya sigortalılara sunduğu hizmetin haksız rekabet oluşturmadığını, aksine serbest rekabet kuralları içerisinde tüketicilerin menfaatine bir uygulama olduğunu, Rekabet Kurumunun ilgili kararına göre hiçbir firmanın mini onarım pazarına girişinin engellenmesinin söz konusu olmadığını, sigortalıların iradesine herhangi bir müdahele olmadığı gibi hizmetin sadece belli bir firmadan alınması zorunluluğununda bulunmadığını, Rekabet Kurumu kararında davalının söz konusu pazarda hakim durumda olmadığı ve ortada haksız rekabet yaratacak bir durum olmadığının da belirtildiğini, davacının tazminat taleplerinin fiili ve hukuki bir dayanağı bulunmadığını, davalı şirketin uzun yıllardır “…” markası ile faaliyetlerine devam ettiğini, markaların şekil unsurları gözetildiğinde davacının …markası ile en ufak bir benzerlik taşımadığını, müvekkilinin kullandığı sloganların, steteskop kullanımının davacının markası ile karıştırıldığına ilişkin iddiasının yersiz olduğunu, haksız rekabet koşullarınının mevcut olmadığını savunmuş, davanın reddini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili savunmasında özetle, dava dilekçesindeki ünvanla müvekkili şirketin ünvanının farklı olduğunu, müvekkili şirkete husumet yönetilemeyeceğini, davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, zamanaşımına uğradığını savunmuş, esasa ilişkin olarak da haksız rekabet koşullarının, maddi ve manevi tazminat talebi koşullarının oluşmadığını, davalı şirketin hiçbir şekilde mini hasar onarım sektöründe faaliyet göstermediğini, tüketicelere böyle bir hizmet sunmadığını, bu hizmetin tüketicelere davalı şirketin anlaşmış olduğu firmalar tarafından sunulduğunu, davalı müvekkili şirketin sadece hizmetin masraflarını poliçe hükümleri doğrultusunda ödediğini, davalı şirketin bu hizmetten doğan masrafların karşılanmasını sigorta kapsamına dahil etmesi ve ürün adını buna göre seçmesinin haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, …’ın tüketicinin özgür iradesiyle seçtiği ürün veya hizmetin gereklerini yerine getirdiğini ve hiçbir surette tüketicinin seçimlerini sınırlamadığını, davalı şirketin sadece bazı ürün paketleri kapsamında tüketicilere seçenekler sunduğunu, bu seçeneklerden yararlanıp yararlanmayacağının bütünüyle tüketicinin tercihine kaldığını, davalı şirketin sigortacılık kanunu hükümlerine aykırı herhangi bir fiilin bulunmadığını, davalı müvekkili şirketin hiçbir surette TTK hükümlerini ihlal etmediğini, dürüst rekabet kuralları çerçevesinde ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, söz konusu iddiaların davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, davalı şirketin diğer davalı …’e rekabette avantaj sağlamadığı gibi diğer davalının davalı şirketin ona sağlamış olduğu avantaj sebebi ile piyasada ayrıcalıklı bir konumda bulunmadığını, davacının istediği kadar sigorta şirketi ile çalışma imkanı bulamama sebebinin davalı müvekkilinden kaynaklanmadığını, davacının kendi ticari yetersizlikleri ve performans eksikliğinden kaynaklandığını, müvekkili şirketin ticari hayatın bir gereği olarak, hizmet sunumundan memnun kalınan teşebbüs ile çalışmayı tercih ettiğini, bu durumun haksız rekabet oluşturmayacağını, davalı şirketin mini hasar onarımı hususunda sayı ve tutar yönünden belirlenen sınırlar dahilinde başka anlaşmalı yetkili servisler aracılığıyla sağlanan hizmetleri de sigorta kapsamına dahil ettiğini ve poliçe hamillerinin giderlerini karşıladığını, yanlızca diğer davalının mini hasar onarım hizmetlerini karşıladığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, tüketicilerin sayıları oldukça fazla olan diğer teşebbüslerin mini hasar onarım hizmetlerinden faydalanma hakkına sahip olduklarını ve bu konuda müvekkili şirketin poliçesinde ve diğer sözleşme ve poliçe koşullarında tüketicileri engelleyici bir hüküm bulunmadığını, gerek Sigortacılık Kanunu kapsamında gerek diğer kanunlar çerçevesinde mini hasar onarım hizmetinin bir firma ile anlaşarak tüketicilere sağlanması hususunu engelleyici herhangi bir hüküm mevcut olmadığını, davacının bizzat kendi uyguladığı bir ticari modelin haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, TKHK.’nun huzurdaki dava ile bir ilgisi bulunmadığını ve davacının huzurdaki davada mini hasar onarımı hizmetinden yararlanan bir tüketici dahi olmadığını, manevi tazminata hükmedilmesi için gereken şartların oluşmadığını, davalı müvekkili şirketin hukuka aykırı filii olmadığından kusurundan, davacının maruz kaldığı bir zarardan ve illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceğini, Rekabet Kurulunun davacının piyasaya girişinin engellenmediğine, piyasa dışına itilmediğine ve diğer davalının piyasada tekel konumda bulunmadığına karar verdiğini belirterek davanın reddine karar erilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 06/06/2017 tarih 2015/970 Esas – 2017/777 Karar sayılı kararında;
Dosya kapsamına, Rekabet Kurulu kararına, Ankara 17.İdare Mahkemesinin 2014/93 esas, 2016/140 karar sayılı ilamı içeriğine, benzer nitelikteki davada alınan bilirkişi rapor içeriklerine göre, davalılara atfedilen eylemlerinin haksız rekabet oluşturmadığı, maddi ve manevi tazminatın koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar erilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde;
Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 19.07.2017 tarih ve 2014/1612 E., 2017/512 K. sayılı kesin kararının; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, dayanak yaptığı kesinleşmemiş her iki mahkeme kararını ve karara baz alınan gerekçeleri, eksik ve hatalı bilirkişi raporlarını boşa çıkaracak kesin delil niteliğinde olduğunu, bu kararın huzurdaki dava bakımından emsal teşkil ettiğini,
Dosyada mevcut … Sigorta kasko poliçesi örnekleri incelendiğinde, davalı …’nın, dava dışı … Sigorta ve…Sigorta ile aynı uygulama içinde olduğunun açıkça görüleceğini,
Davalı … ve tek tedarikçi kıldığı …’in 6102 Sayılı TTK.’nun 54. maddesini ihlal etmek suretiyle, rakipler dahil tüm katılanlara haksız rekabet ika ettiğinin tartışmasız olduğunu, bu nedenle İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin, davalı ticari defterleri ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi dahi yaptırmadan, eksik ve hatalı inceleme ile karar verdiğini, bu kararın gerekçeleriyle birlikte çöktüğünü,
TTK.’nın 55/1-f maddesine getirilen yeni düzenleme ile dürüstlük ilkesine aykırı genel işlem şartları kullanmayı haksız rekabet fiili sayıldığını, davalı …’nın “mini hasar onarımı hizmetini” tüketicilerle müzakere etmeden istisnasız tüm kasko poliçelerine ek teminat olarak entegre ettiğini, dosyada mevcut davalı beyanlarından ve dosyaya sunulan emsal nitelikli “mini onarım sözleşme örneklerinden” anlaşılacağını, dolayısıyla, “mini hasar onarımı teminatlarının” Allianz Sigorta’nın sattığı kasko poliçelerinin genel işlem şartı olduğunu,
Açıklanan nedenlerle, davalı … 6102 sayılı TTK’nun haksız rekabete ilişkin 54. 55. ve devamı maddelerinde aranan dürüstlük ilkesine aykırı beyan ve uygulamalara başvurarak müşterilerine “mini onarım hizmetini” tek yüklenici kıldığı …’den aldırtmakta ve “Mini onarım alanında” faaliyet gösteren müvekkil … Ltd.Şti.’ni her yıl yüzbinlerce sigortalıya hizmet vermekten mahrum bıraktığını, bu uygulamalar sonucunda mevcut ve muhtemel müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri ve diğer ekonomik menfaatleri zarar gören ve tehlikeye düşen davacı şirketin davalılar tarafından mağdur edilmiş ve halen de edilmekte olduğunu, iş bu davanın açılması zaruret haline geldiğini, davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki kararın yerinde olmadığını belirterek,
İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin istinafa konu 06.06.2017 tarihli, 2015/970 E.- 2017/777 K. sayılı kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/970 Esas – 2017/777 Karar sayılı dosya kapsamı.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TTK.’nın 54 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabetin tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davalıların eyleminin hakısız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
HMK.’nın 355. madde uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzeni yönüyle inceleme yapılmıştır.
Davacı vekilince Davalı … ve tek tedarikçi kıldığı …’in TTK.’nun 54. maddesini ihlal etmek suretiyle, rakipler dahil tüm katılanlara haksız rekabet ika ettiğinin tartışmasız olduğunu, bu nedenle İstanbul 10.asliye Ticaret Mahkemesi’nin, davalı ticari defterleri ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi dahi yaptırmadan, eksik ve hatalı inceleme ile karar verdiğini ileri sürmüştür. HMK 266 maddesinde “Mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine ve yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz…” Yine ilk derece mahkemesi kararında işaret edilen HMK.’nın 30. maddesinde “Hakim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” şeklinde yasal düzenleme getirilmiştir. İlk derece mahkemesince davacı tarafından benzer iddialarla ilgili davalı … Şirketi ile farklı sigorta şirketlerini hasım göstererek açılan davalarda alınan bilirkişi rapor içerikleri ve verilen kararları dikkate alarak hüküm kurduğunu gerekçesinde belirtmiştir. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerdeki amaç da dikkate alındığında davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilince ilk derece mahkemesinin hükme esas teşkil eden gerekçesini İstanbul 1. ATM 2014/715 E ve İstanbul 11. ATM 2014/1389 E sayılı dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarına dayanılarak verilen karar gerekçelerine dayandırdığını, ancak bu kararların üst mahkeme denetimi aşamasında olan ve kesinleşmemiş kararlar olduğunu, Ankara 3. ATM’nin 2014/1612 E. Sayılı dosyasında verilen ve dava dışı … Sigorta’nın poliçe ve uygulamalarıyla benzer uygulama içinde olduğu poliçe örnekleri ile anlaşılan davalı … Sigorta Kasko poliçeleriyle, kasko genel şartları ile zaten teminat altında alınan riskler için mini hasar onarımı adı altında ikinci defa sigortalılardan ek mükerrer pirim alındığının anlaşıldığı, ancak bununu poliçede gösterilmeyerek gizlendiğinin sabit olduğunu, bu tespiti yapan Ankara 3. ATM.’ nin 2014/1612 E. Sayılı dosyasında verilen kararın emsal alınması gerektiğini, davalı … ve tedarikçi kıldığı diğer davalı yönünden bu uygulamanın 6102 sy TTK 54/1-2 , 55/1-a2,a7 Maddelerinde aranan dürüstlük ilkesini ağır ihlal ettiğinin kabulü ile bu çerçevede haksız rekabetin kabulünün gerektirdiği istinaf nedeni olarak ileri sürülmüştür. Davacı vekilinin bu iddia dayanak yaptığı kararın, iş bu istinaf incelemesine konu karar tarihinden daha sonra verildiği ve istinaf aşamasında sunulduğu anlaşılan Ankara 3. ATM nin 2014/1612 E sayılı dava dosyasında, davanın tarafları ve konusunun da farklı olduğu anlaşılmakla; davacı vekilince bu kararın kesin delil kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği yönündeki istinafı yerinde görülmemiştir. Kaldı ki, mükerrer prim alınmasının tek başına haksız rekabet oluşturacağı sonucuna da varılamaz. Bu durum, tüketicilere, fazladan alınan primlerin iadesini talep hakkı verir. Salt bu olguya dayanarak, davalının haksız şart içeren genel koşulu düzenlediği ve haksız rekabet yaptığı sonucu çıkarılamaz.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesi içeriğinde … Sigorta kasko poliçe örnekleri kapsamında davalı … ile aynı uygulama içinde olduğunu benimsediği dava dışı … Sigorta ve … Sigorta’yı hasım göstererek açtığı benzer davalarda alınan bilirkişi rapor içerikleri ile verilen mahkeme karar gerekçeleri, Rekabet Kurulunun 09.10.2013 Tarih ve 13-57/808-345 sayılı toplantısında görüşülen davacı şikayetinin 4054 sayılı Yasa’nın 41. maddesi uyarınca reddine dair karar içeriği, bu kararın iptali yönünde davacı tarafından Ankara 17. İdare mahkemesine açılan ve 2014/93 E 2016/140 K sayılı karar ile davanın reddine ilişkin verilen karar ve gerekçesi dikkate alındığında, sigorta poliçeleri kapsamında, anlaşmalı şirketlerden mini onarım paketi hizmeti alınmasının sözleşme serbestisi sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu tür işlemlerin rekabet ortamını bozan, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacının bu tür ticari ilişkilere girmesini, sigorta şirketleriyle bu tür anlaşmalar yapmasını engellemek amacıyla davalıların her hangi bir eylemde bulunduğu iddia ve ispat edilmemiştir.
Nitekim, davacının iş bu davada davalıların haksız rekabet oluşturduğuna dair iddiasına konu iş modeli gibi, kendisi tarafından da dava dışı Sigorta Şirketi ile mini hasar onarım ilişkisi içinde bulunduğu (delil olarak sunulan ve bilirkişi rapor içeriklerinde gösterilen … Sigorta poliçe örneği) da dikkate alındığında, davalıların iş modelinin ve davalı … şirketinin mini hasar onarım hizmetini tüketicilerle sunuş şeklinin haksız rekabet oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.m.353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK 353. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.09.2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.