Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1257 E. 2019/1279 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1257
KARAR NO : 2019/1279
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/04/2018
NUMARASI : 2016/335 E. 2018/194K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Malta Bayraklı, … gemisinde çalışmak üzere iş sözleşmeleri akdettiğini, müvekkiline çalışmalarının karşılığındaki ücretlerinin büyük bir kısmının ödenmediğini, nihayet … gemisinin 24.10.2014 tarihinde …’ya satılarak mülkiyetinin devredildiğini, bu şirketin, geminin … olan adını … olarak değiştirildiğini, müvekkilinin alacağının teminat altına alınmasının tek yolu olarak gemi üzerinde ihtiyati haciz uygulanması yoluna gidildiğini ve Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 10/02/2015 tarihinde 2015/142 D. İş numarasıyla ihtiyati haciz kararı verildiğini, bunun üzerine müvekkili adına Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla borçlu aleyhinde taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını ve borçlunun takibe itiraz ettiğini, borçlunun husumet itirazının TTK m.1321/5 uyarınca, gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkının gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebileceğinden yerinde olmadığnı, borçlunun yetki itirazının da takibin ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin yargı çevresinde açılacağından geçerliliğini kaybettiğini, ilgili ihtiyati haciz kararını Kocaeli Asliye Ticaret mahkemesi verdiğinden, yetkili icra müdürlüğünün Kocaeli İcra Müdürlükleri olduğunu, borçlunun müvekkilinin alacaklarının zamanaşımına uğradığı iddialarının gerçeklik taşımadığını, müvekkilinin rehin hakkının TTK m.1321/5 hükümlerine dayandığını, bu sebeple müvekkilinin rehin hakkı olmadığı itirazının da geçerliliğini yitirdiğini belirterek, borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; icra takibine ilişkin ödeme emrinin, acente olduğu iddiası ile … Ticaret Ltd. Şti. ‘ne (…) tebliğ edildiğini, ancak … müvekkilin acentesi olmaması nedeniyle ödeme emrini iade ettiğini, işbu itirazın iptali davasında …’ ye yapılmış olan dava dilekçesi tebligatının hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar dava dilekçesi henüz taraflarına tebliğ olmamış olsa da itirazlarını ve açıklamalarını yasal süresi içerisinde sunduklarını, 04.02.2014 tarihli İş Sözleşmesinde yer alan 6. maddede İş Sözleşmesinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın münhasır olarak Londra’daki Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından İngiliz Hukuku uygulanarak çözümleneceğinin kararlaştırılacağını, müvekkili …’nın Panama Cumhuriyetinde mukim olan yabancı bir şirket olduğunu, bu çerçevede HMK m.6 uyarınca müvekkili aleyhine ikame edilecek olan davalarda yetkili mahkemenin Panama mahkemeleri olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, iş sözleşmesinin, davacı ile dava dışı …Ltd. ile akdedildiğini, dolayısıyla müvekkili açısından, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, geminin her türlü takyidattan ari bir şekilde satın alındığı nazara alınarak, eski malikin iddia edilen borcu nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığını, iddia olunan alacakların her halükârda zamanaşımına uğradığını, bu nedenle işbu derdest davanın reddi gerektiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, fazlaya ilişkin talep, dava, itiraz ve beyanda bulunma haklarının saklı kalmak kaydıyla, 29.04.2016 tarihli ön inceleme tensip tutanağının iptaline, huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, tahkim itirazları nazara alınarak davanın usulden reddine, müvekkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığndan davanın husumet nedeniyle reddine, davanın esastan reddine, %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verdiği, istinaf başvurusuna konu kararında; ”…Davacının iddiası, geminin önceki malikinin borçlusu olduğu ücret alacağının gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tesis ettiği, bu nedenle asıl borçlunun kim olduğundan bağımsız olarak, hali hazırda geminin maliki olanın borçtan sorumlu olduğu yönündedir. Buna karşılık davalının iddiası ise, gemiyi özel bir alım satım ilişkisi sonucunda değil, geminin sicil ülkesi olan Litvanya’da gerçekleşen icrai şekilde yapılan bir satıştan, geminin üzerindeki hak ve takyidatlardan ari bir şekilde satın alınmış olduğu, bu nedenle yeni malikin mahiyeti ne olursa olsun, önceki malikin borçlarından sorumlu olmadığı yönündedir. Klaipeda Bölge Mahkemesi’nin 10 Mart 2014 tarihli apostilli kararında, davacı tarafın asıl alacaklı olduğu geminin önceki malikinin iflasına karar verilmiş olduğu; iflas idaresi tarafından 30 Eylül 2014 tarihinde gerçekleşen açık arttırma sonucunda … gemiyi satın almış olduğu anlaşılmaktadır. Gemi alacağına ilişkin ihtiyati haciz kararı Türk Mahkemelerince verilmiş, Türk Hukukuna göre icra takibi yapılmış ve takibe yapılan itiraz üzerine ikame edilen huzurdaki işbu itirazın iptali davası da Türk Mahkemeleri’nde açılmıştır. Bu durumda değerlendirme açısından referans noktamız Türk Hukuku olacağından, tarafların Litvanya Hukukuna ilişkin iddia ve mütalaalarının ihtilafın çözümü açısından hiçbir anlam ifade etmeyeceğini kabul etmek gerekir. İhtilafın doğduğu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘‘uygulanacak hukuk’- başlıklı 1350. Maddesi “Bir geminin ihtiyaten veya icraen haczi, cebrî icra yoluyla satışi ve mülkiyetin intikali de dâhil olmak üzere bu satışın sonuçları ve cebrî icraya ilişkin diğer bütün işlem ve tasarruflar, geminin bu işlem ve tasarrufların yapıldığı sırada bulunduğu ülkenin hukukuna tabidir” düzenlemesini içermektedir. Kanunun bu açık düzenlemesi karşısında, satış tarihinde İzmir limanında bulunan dava konusu yabancı uyruklu gemi hakkında Litvanya Hukuku’na göre, Litvanya makamlarınca ne surette olursa olsun yapılmış olan bir satış muamelesinin, Türk Hukuku açısından cebri icranın sonuçlarını doğuramayacağı açıktır. Mahkememizin 2015/142 esas sayılı değişik iş dosyasında verilen ihtiyati haciz kararında gerekçe olarak; ‘geminin yabancı ülke yasalarına göre cebri satışının yapılmasının, gemi üzerinde doğan, tescile tabi olmayan ve gemiden ayrılması mümkün olmayan kanuni rehin hakkını ortadan kaldırmayacağı’ hususları belirtilmiş olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce mahkememizin söz konusu ihtiyati haciz kararı yerinde görülerek onanmıştır. Dava konusu geminin sicil ülkesindeki satış tarihi itibarıyla Türkiye’de bulunduğu dikkate alındığında, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1350. Maddesi hükümleri gereği söz konusu satış işleminin Türk Hukuku açısından cebri icranın sonuçlarını doğurmasının mümkün olmadığı, gemi alacaklısı hakkının kanundan doğan ve tescile tabi olmayan haklardan olduğu, sonuç olarak geminin yabancı ülke yasalarına göre cebri satışının yapılmasının, gemi üzerinde doğan, tescile tabi olmayan ve gemiden ayrılması mümkün olmayan kanuni rehin hakkını ortadan kaldırmayacağı, davalı tarafın sorumlu olup, davacının talep edebileceği ücret alacağının 4.194,13 Euro olduğu, davacının bu tutarı aşan taleplerinin haksız olduğu, davacının 1.229,34 Euro olarak hesaplamış olduğu sosyal sigorta katılım payını talep edemeyeceği, davacının takip tarihine kadar faiz talebinde bulunamayacağı …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine Kocaeli …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yapılan takipteki davalı itirazının kısmen iptali ile takibin 4.194,13 EURO asıl alacak üzerinden devamına, ödeme emrindeki fazlaya ilişkin asıl alacak ve işlemiş faiz talebinin reddine, 4.194,13 EURO asıl alacak için takipten itibaren devlet bankalarının euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına, 4.194,13 EURO asıl alacağın takip tarihindeki kur tutarı karşılığı olan 11.869,38 TL bedel üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davalının koşulları bulunmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Önceki savunma ve itirazlarını tekrarla, ilk derece mahkemesinin 2015/145 D. İş sayılı dosyası tahtında verilen ihtiyati haciz kararı üzerine yapılan itirazın reddedildiğini ve bu red kararının kesinleştiğini, geminin her türlü takyidattan ari bir şekilde satın alındığı nazara alınarak, eski malikin iddia edilen borcu nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığını, yukarıda arz ve izah edilen ve resen göz önünde bulundurulacak nedenler çerçevesinde, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden inceleme yapılarak, talepleri doğrultusunda, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava hukuki niteliği itibariyle, gemi alacaklısı hakkına dayanarak davalı gemi sahibi hakkında başlatılan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibine vaki itirazın, İİK’nın 153/a ve 147. maddeleri atfıyla aynı Kanun’un 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı sadece davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesinde yabancı bayraklı gemide çalıştığı esnada tahakkuk eden işçilik alacaklarını talep etmektedir. Ancak, alacağın doğumu sırasındaki gemi maliki iflas etmiş, takip ve dava açıldığı esnada gemi maliki konumunda bulunan … gemiyi, cebri icra satışından elde etmiştir. Yani, eldeki davanın tarafları arasında yapılmış bulunan bir iş sözleşmesinden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla uyuşmazlık taraflar arasında yapılmış hizmet sözleşmesine dayanmadığından, Denizcilik İhtisas Mahkemesinin görevli olmadığı söylenemeyecektir. Kaldı ki davaya konu edilen iddia ve savunma niteliği gözetildiğinde, meselenin deniz ticaretine bakmakla görevli mahkeme tarafından çözülmesi uygundur. Her devlet, mahkemelerinin milletlerarası yetkisini bizzat tayin eder ( Nomer, Ergin ; Devletler Hususi Hukuku 7. Bası 1993 sayfa 398). Hukukumuzda, ülke için yer itibariyle yetki kuralları aynı zamanda milletlerarası yetki kuralları olarak kabul edilir. O halde HMK’da yer alan genel ve özel yetki kurallarıyla diğer kanunlarda belirtilen özel yetki hükümleri, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini de gösterir (Yargıtay 11.HD , T: 22/03/2013, 2013/2635 E. , 2013/5653 K. ). Somut uyuşmazlıkta davacı ile geminin önceki maliki arasında yapılmış bulunan iş sözleşmesi gereği davacının işçilik alacağı talep edilmektedir. Davalı hizmet sözleşmesine taraf olmadığından, bahsi geçen sözleşmede yer alan tahkim şartı ve yetki sözleşmesi, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği, davalı tarafından ileri sürülemeyecektir. Bu nedenle, davalı vekilinin tahkim şartına ilişkin istinaf nedenleri ve yetki sözleşmesine dayalı istinaf nedenleri yerinde değildir. Gemi alacaklarını da kapsayan deniz alacaklarında, esas hakkında yetkili mahkemeyi düzenleyen TTK m.1359 hükmüne göre, deniz alacağının esasına ilişkin olarak yapılmış bir yetki veya tahkim sözleşmesi yoksa, esas hakkında açılacak davada, ihtiyati haciz kararı veren mahkeme de yetkilidir. Somut olaya konu alacak hakkında Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesince ihtiyati haciz kararı verilmiş olduğundan, kararı veren ilk derece mahkemesi yetkilidir. Bu nedenlerle, davalı vekilinin yetkiye dair istinaf nedenleri yerinde değildir.Davaya konu icra takibi gemi malikine izafeten acentası aleyhine başlatılmıştır. Acente, fiilen aracılıkta bulunduğu veya müvekkili adına ve hesabına bizzat gerçekleştirdiği sözleşmeler kapsamında müvekkili namına davaya muhatap olabilecektir. Somut olaya uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK m.105/2 gereğince, acente aleyhine ancak müvekkiline izafeten dava açılabilir. Doğrudan hasım gösterilerek acente aleyhine dava açılamaz. Gemi kaptanının, geminin yasal temsilcisi olarak kabulü gerekeceğinden, itirazın iptali davasında davalı sıfatıyla gemi malikine izafeten gemi kaptanının gösterilmesinde de usule aykırılık bulunmamaktadır. Davaya konu alacak, gemi adamının ücret alacağı olup TTK m.1320/1.a hükmü uyarınca gemi alacaklısı hakkı veren bir alacaktır. Aynı Kanun’un 1321/1.maddesi uyarınca, gemi alacağı, sahibine, gemi ve eklentisi üzerinde kanuni rehin hakkı verir. Aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca, gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkı, gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebilir. Yani, bu hak, gemiyi sonradan iktisap eden yeni malike ve zilyede karşı da ileri sürülebilir. Bunun istisnası ise TTK m.1388/2. maddesi uyarınca geminin cebri icra satışı sonucu iktisap edilmesidir. Ancak, böyle bir cebri icranın Türk hukukuna göre geçerli olması gerekir. Çünkü, gemi alacaklısı hakkının bahşettiği kanuni rehin hakkı, yasadan doğan tescile tabi olmayan, geminin her zilyedine karşı ileri sürülebilen icrai bir hak olup, doğumu, tanınması kullanılması ve sukutu devletlerin hakimiyet haklarıyla ilgili birer icra işlemleri olduğundan, yapıldıkları ülke hukukuna tabidir ( Yargıtay 11HD, T: 19/03/2015 , 2014/5893 E , 2015/3859 K). Dosya kapsamından, satış işleminin yabancı ülkede yapıldığı esnada, satıma konu geminin İzmir limanında olduğu anlaşılmaktadır. TTK m.1350 uyarınca, bir geminin ihtiyaten veya icraen haczi, cebri icra yoluyla satışı ve mülkiyetinin intikali de dahil olmak üzere, bu satışın sonuçları ve cebri icraya ilişkin bütün işlem ve tasarrufların geminin bu işlem ve tasarrufların yapıldığı sırada bulunduğu ülke hukukuna tabidir. Kanun’un bu açık düzenlemesi karşısında, somut olayda Litvanya makamlarınca yapılan cebri icra satışının, Türk hukuku bakımından geçerli olduğunun ve mülkiyetin alıcıya intikal ettiğinin kabulü mümkün değildir (Yargıtay 11. HD , T: 10/05/2017 , 2017/582 E. , 2017/2822 K. Sayılı kararı) Her ne kadar davalının savunması Litvanya makamlarınca iflas tasfiyesi kapsamında yapılan cebri satış sonucu gemiyi her türlü takyidattan ari şekilde kazandığı yönünde olsa da az yukarıda açıklandığı üzere, somut olayda uygulanması gereken TTK m.1350 gereğince, dava konusu geminin mülkiyetinin takyidatlarından ari bir şekilde davalı alıcıya geçmiş olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacının alacağını, davalı zilyetten talep etmesine herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Çünkü, Türk hukuku açısından geçerli bir cebri icra satışı bulunmadığından, yukarıda açıklandığı üzere, TTK m.1321/5 uyarınca, gemi alacaklısı hakları, geminin sonraki zilyedi olan davalıya karşı da ileri sürülebilir. Davalının bu konudaki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 690,33 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10/10/2019