Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1255 E. 2019/1246 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1255
KARAR NO : 2019/1246
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/04/2018
NUMARASI : 2016/336E 2018/195K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı…vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı…vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, Malta Bayraklı gemide çalışmak üzere iş sözleşmesi akdettiğini, müvekkilinin …gemisinde belirli sürelerle çalıştığını, ücretinin büyük bir kısmınının ödenmediğini, gemi malikinin sonradan değiştiğini, 6102 sayılı TTK md.1321/5 uyarınca, kanuni rehin hakkı, gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebileceğinden, geminin yeni malikinin talep edilen alacak bakımından taraf sıfatının bulunduğunu, alacağın temin edilmesi için Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 10/02/2015 tarihinde 2015/142 D. iş numarasıyla ihtiyati haciz kararı verildiğini, bunun üzerine Kocaeli … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasıyla borçlu aleyhinde taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu, borçlunun itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, ilgili ihtiyati haciz kararını, Kocaeli Asliye Ticaret mahkemesinin vermiş olması nedeniyle Kocaeli icra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik iddianın yerinde olmadığını, müvekkilinin rehin hakkının TTK m.1321/5 hükümlerine dayandığını belirterek, icra takibine vaki itirazının iptaline, tüm ferileriyle (rehin hakkı dahil) takibin devamına ve borçlunun haksız itirazı nedeniyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı…vekili savunmasında özetle; dava dilekçesinin vekil olarak taraflarına tebliğ edilmek yerine acente olduğundan bahisle MTS’ ye tebliğ edildiğini ve MTS ‘ye yapılan tebligat ile taraf teşkilinin sağlanamayacağını, davacı…tarafın HMK m.121 hükmü gereğince esasa ilişkin delillerini sunmadığını ve tebliğ ettirmediğini, öncelikle bu nedenle davacının dilekçesinin reddi gerektiğini, MÖHUK m.27 ve İş Sözleşmesinin 6. maddesi uyarınca davacının iş sözleşmesinden kaynaklandığını iddia etmekte olduğu uyuşmazlığa ilişkin çözüm yetkisinin münhasıran Londradaki Uluslararası Tahkim Mahkemesine ait olduğunu, aynı şekilde iş sözleşmesinin tabi olduğu İngiliz hukuku bakımından da ilk derece mahkemesinin her halükarda somut uyuşmazlığın çözümü bakımından yetkili olmadığını, müvekkilinin Panama Cumhuriyetinde mukim olan yabancı bir şirket olduğunu, bu çerçevede, HMK m.6 uyarınca müvekkili aleyhine ikame edilecek olan davalarda yetkili mahkemenin Panama yetkili mahkemeleri olduğunu, iddia olunan alacağın sorumluluğunun geminin mülkiyetinin müvekkiline geçmesinden önceki maliki/işletenine ait olduğunu, geminin her türlü takyidattan ayrı bir şekilde satın alındığı nazara alınarak, eski malikin iddia edilen borcu nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığını, geminin eski maliki olan şirketin iflas ettiğini ve tasfiyeye tabi tutulduğunu, geminin müvekkili tarafından resmi icra satışı vasıtasıyla satın alınmış olduğunu, iddia olunan alacakların her halükarda zamanaşımına uğramış olduğunun sabit olduğunu, bu nedenle işbu derdest davanın reddi gerektiğini belirterek, 29.04.2016 tarihli ön inceleme tensip tutanağının iptaline, huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, tahkim itirazlarının nazara alınarak davanın reddine, pasif husumet ehliyeti bulunmamakla davanın husumetten reddine, huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın her halükarda esastan reddine,İİK m.67/2 uyarınca %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı…vekilinin cevaba cevap dilekçesi ile; …Ticaret Limited ilgili geminin acentesi olarak görev yapmış olduğunu, bu sebeple kendisine izafeten dava dilekçesi tebliğ edildiğini davalı…vekillerinin süresi geçtikten sonra sundukları cevap dilekçesini kabul etmediklerini, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/142 D.iş sayılı dosyasından davalı…aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını, davalının aynen işbu davada sunduğu gerekçeleri ileri sürerek ihtiyati hacze itiraz ettiğini, itirazın reddedildiğini, kararın onandığını, eldeki davanın kanuni rehin hakkına dayandığını tahkimde görülmesinin mümkün olmadığını, TTK m. 1359 uyarınca deniz alacağı hakkında ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili mahkemenin, ihtiyati haczi tamamlamak üzere açılacak davaya bakmaya da yetkili olduğunu, davaya konu işçilik alacağının TTK m.1320/1 uyarınca gemi alacağı olduğunu, gemi alacaklılarının gemi üzerinde kanuni rehin hakkı bulunduğundan, bu hakkın gemiye sonradan zilyet olan herkese karşı ileri sürülebileceğini, dava konusu geminin satışı yapıldığı sırada İzmir limanında olduğundan TTK m. 1350 uyarınca yapılan satışın Türk Hukuku bakımından cebri icranın sonuçlarını doğurmayacağını ve gemi üzerindeki takyidatları sona erdiremeyeceğini, bu hususta Yargıtay 11. HD’nin 20.04.2015 tarih ve 2015/2029 E. 2015/5532 K. sayılı emsal niteliğinde kararının bulunduğunu belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Davacının iddiası, geminin önceki malikinin borçlusu olduğu ücret alacağının gemi üzerinde kanuni rehin hakkı tesis ettiği, bu nedenle asıl borçlunun kim olduğundan bağımsız olarak, hali hazırda geminin maliki olanın borçtan sorumlu olduğu yönündedir. Buna karşılık davalının iddiası ise, gemiyi özel bir alım satım ilişkisi sonucunda değil, geminin sicil ülkesi olan Litvanya’da gerçekleşen icrai şekilde yapılan bir satıştan, geminin üzerindeki hak ve takyidatlardan ari bir şekilde satın alınmış olduğu, bu nedenle yeni malikin mahiyeti ne olursa olsun, önceki malikin borçlarından sorumlu olmadığı yönündedir. Davacı…tarafın asıl alacaklı olduğu geminin önceki maliki olan “… “…”’nin iflasına karar verilmiş olduğu; iflas idaresi tarafından gerçekleşen açık arttırma sonucunda …. gemiyi satın almış olduğu anlaşılmakla söz konusu satışın Litvanya hukuku açısından cebri satış sayılıp sayılmayacağı hususunda dahi taraflar arasında mutabakat bulunmamaktadır. Oysa ki, gemi alacağına ilişkin ihtiyati haciz kararı Türk Mahkemelerince verilmiş, Türk Hukukuna göre icra takibi yapılmış ve takibe yapılan itiraz üzerine ikame edilen huzurdaki işbu itirazın iptali davası da Türk Mahkemeleri’nde açılmıştır. İhtilafın doğduğu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1350. Maddesi “Bir geminin ihtiyaten veya icraen haczi, cebrî icra yoluyla satışi ve mülkiyetin intikali de dâhil olmak üzere bu satışın sonuçları ve cebrî icraya ilişkin diğer bütün işlem ve tasarruflar, geminin bu işlem ve tasarrufların yapıldığı sırada bulunduğu ülkenin hukukuna tabidir” düzenlemesini içermektedir. Kanunun bu açık düzenlemesi karşısında, satış tarihinde İzmir limanında bulunan dava konusu yabancı uyruklu gemi hakkında Litvanya Hukuku’na göre, Litvanya makamlarınca ne surette olursa olsun yapılmış olan bir satış muamelesinin, Türk Hukuku açısından cebri icranın sonuçlarını doğuramayacağı açıktır. Mahkememizin 2015/142 esas sayılı değişik iş dosyasında verilen ihtiyati haciz kararında gerekçe olarak; ” geminin yabancı ülke yasalarına göre cebri satışının yapılmasının, gemi üzerinde doğan, tescile tabi olmayan ve gemiden ayrılması mümkün olmayan kanuni rehin hakkını ortadan kaldırmayacağı” hususları belirtilmiş olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce mahkememizin söz konusu ihtiyati haciz kararı yerinde görülerek onanmıştır. İşçi alacaklarının ödendiğine ilişkin ispat külfeti işverene ait olduğuna ve davalı…tarafça işçi alacaklarının ödenmiş olduğuna dair ispat vesikası olacak her hangi bir yazılı delil sunulamadığma göre davacının 3.189,35 Euro tutarında ödenmemiş ücret alacağının bulunduğu kabul edilmelidir. Davacı…tarafın 05/01/2017 tarihli dilekçesinde işveren tarafından ödenmesi gereken sosyal sigorta katılım payından bahsedilmiş ve davacı…vekilince sosyal sigorta katkı payının maaşın % 30,98’i tutarında olduğunu gösterir bilgi notu dosyaya sunulmuştur. Davacı…tarafın sosyal sigorta katılım paylarına ilişkin 988,06 Euro alacak talebinin kabulüne imkan bulunmamaktadır. Dosya içeriğinde davalı…tarafın temerrüde düşürülmüş olduğunu ispata elverişli her hangi bir belge bulunmamaktadır. Davacının talep edebileceği ücret alacağının 3.189,35 Euro olduğu, davacının bu tutarı aşan taleplerinin haksız olduğu, davacının 988,06 Euro olarak hesaplamış olduğu sosyal sigorta katılım payını talep edemeyeceği, davacının takip tarihine kadar faiz talebinde bulunamayacağına…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davacı…tarafından davalı…aleyhine Kocaeli …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından yapılan takipteki davalı…itirazının kısmen iptali ile takibin 3.189,35 EURO asıl alacak üzerinden devamına, ödeme emrindeki fazlaya ilişkin asıl alacak ve işlemiş faiz talebinin reddine, 3.189,35 EURO asıl alacak için takipten itibaren devlet bankalarının EURO cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına, 3.189,35 EURO asıl alacağın takip tarihindeki kur tutarı karşılığı olan 9.025,86 TL bedel üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davalının koşulları bulunmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı…vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya cevap dilekçesindeki hususları tekrarla, ilk derece mahkemesinin yetkisiz olduğunu, müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle davanın husumetten reddi gerektiğini, geminin her türlü takyidattan ari bir şekilde satın alındığı nazara alınarak, eski malikin iddia edilen borcu nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava hukuki niteliği itibariyle, gemi alacaklısı hakkına dayanarak davalı…gemi sahibi hakkında başlatılan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibine vaki itirazın, İİK’nın 153/a ve 147. maddeleri atfıyla aynı Kanun’un 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı sadece davalı…vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı…vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı…vekili dava dilekçesinde yabancı bayraklı gemide çalıştığı esnada tahakkuk eden işçilik alacaklarını talep etmektedir. Ancak, alacağın doğumu sırasındaki gemi maliki iflas etmiş, takip ve dava açıldığı esnada gemi maliki konumunda bulunan … gemiyi, cebri icra satışından elde etmiştir. Yani, eldeki davanın tarafları arasında yapılmış bulunan bir iş sözleşmesinden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla uyuşmazlık taraflar arasında yapılmış hizmet sözleşmesine dayanmadığından, Denizcilik İhtisas Mahkemesinin görevli olmadığı söylenemeyecektir. Kaldı ki davaya konu edilen iddia ve savunma niteliği gözetildiğinde, meselenin deniz ticaretine bakmakla görevli mahkeme tarafından çözülmesi uygundur. Her devlet, mahkemelerinin milletlerarası yetkisini bizzat tayin eder ( Nomer, Ergin ; Devletler Hususi Hukuku 7. Bası 1993 sayfa 398). Hukukumuzda, ülke için yer itibariyle yetki kuralları aynı zamanda milletlerarası yetki kuralları olarak kabul edilir. O halde HMK’da yer alan genel ve özel yetki kurallarıyla diğer kanunlarda belirtilen özel yetki hükümleri, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini de gösterir (Yargıtay 11.HD , T: 22/03/2013, 2013/2635 E. , 2013/5653 K. ). Somut uyuşmazlıkta davacı…ile geminin önceki maliki arasında yapılmış bulunan iş sözleşmesi gereği davacının işçilik alacağı talep edilmektedir. Davalı…hizmet sözleşmesine taraf olmadığından, bahsi geçen sözleşmede yer alan tahkim şartı ve yetki sözleşmesi, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği, davalı…tarafından ileri sürülemeyecektir. Bu nedenle, davalı…vekilinin tahkim şartına ilişkin istinaf nedenleri ve yetki sözleşmesine dayalı istinaf nedenleri yerinde değildir. Gemi alacaklarını da kapsayan deniz alacaklarında, esas hakkında yetkili mahkemeyi düzenleyen TTK m.1359 hükmüne göre, deniz alacağının esasına ilişkin olarak yapılmış bir yetki veya tahkim sözleşmesi yoksa, esas hakkında açılacak davada, ihtiyati haciz kararı veren mahkeme de yetkilidir. Somut olaya konu alacak hakkında Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/02/2015 tarihinde, 2015/145 D. İş numaralı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmiş olduğundan, kararı veren ilk derece mahkemesi yetkilidir. Bu nedenlerle, davalı…vekilinin yetkiye dair istinaf nedenleri yerinde değildir.Davaya konu icra takibi gemi malikine izafeten acentası aleyhine başlatılmıştır. Acente, fiilen aracılıkta bulunduğu veya müvekkili adına ve hesabına bizzat gerçekleştirdiği sözleşmeler kapsamında müvekkili namına davaya muhatap olabilecektir. Somut olaya uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK m.105/2 gereğince, acente aleyhine ancak müvekkiline izafeten dava açılabilir. Doğrudan hasım gösterilerek acente aleyhine dava açılamaz. Gemi kaptanının, geminin yasal temsilcisi olarak kabulü gerekeceğinden, itirazın iptali davasında davalı…sıfatıyla gemi malikine izafeten gemi kaptanının gösterilmesinde de usule aykırılık bulunmamaktadır. Davaya konu alacak, gemi adamının ücret alacağı olup TTK m.1320/1.a maddesi uyarınca gemi alacaklısı hakkı veren bir alacaktır. Aynı Kanun’un 1321/1.maddesi uyarınca, gemi alacağı, sahibine, gemi ve eklentisi üzerinde kanuni rehin hakkı verir. Aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca, gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkı, gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebilir. Yani, bu hak, gemiyi sonradan iktisap eden yeni malike ve zilyede karşı da ileri sürülebilir. Bunun istisnası ise TTK m.1388/2. maddesi uyarınca geminin cebri icra satışı sonucu iktisap edilmesidir. Ancak, böyle bir cebri icranın Türk hukukuna göre geçerli olması gerekir. Çünkü, gemi alacaklısı hakkının bahşettiği kanuni rehin hakkı, yasadan doğan tescile tabi olmayan, geminin her zilyedine karşı ileri sürülebilen icrai bir hak olup doğumu, tanınması kullanılması ve sukutu devletlerin hakimiyet haklarıyla ilgili birer icra işlemleri olduğundan, yapıldıkları ülke hukukuna tabidir ( Yargıtay 11HD, T: 19/03/2015 , 2014/5893 E , 2015/3859 K). Dosya kapsamından, satış işleminin yabancı ülkede yapıldığı esnada, satıma konu geminin İzmir limanında olduğu anlaşılmaktadır. TTK m.1350 uyarınca, bir geminin ihtiyaten veya icraen haczi, cebri icra yoluyla satışı ve mülkiyetinin intikali de dahil olmak üzere, bu satışın sonuçları ve cebri icraya ilişkin bütün işlem ve tasarrufların geminin bu işlem ve tasarrufların yapıldığı sırada bulunduğu ülke hukukuna tabidir. Kanun’un bu açık düzenlemesi karşısında, somut olayda Litvanya makamlarınca yapılan cebri icra satışının, Türk hukuku bakımından geçerli olduğunun ve mülkiyetin alıcıya intikal ettiğinin kabulü mümkün değildir (Yargıtay 11. HD , T: 10/05/2017 , 2017/582 E. , 2017/2822 K. Sayılı kararı) Her ne kadar davalının savunması Litvanya makamlarınca iflas tasfiyesi kapsamında yapılan cebri satış sonucu gemiyi her türlü takyidattan ari şekilde kazandığı yönünde olsa da az yukarıda açıklandığı üzere, somut olayda uygulanması gereken TTK m.1350 gereğince, dava konusu geminin mülkiyetinin takyidatlarından ari bir şekilde davalı…alıcıya geçmiş olduğu kabul edilemeyeceğinden, davacının alacağını, davalı…zilyetten talep etmesine herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Çünkü, Türk hukuku açısından geçerli bir cebri icra satışı bulunmadığından, yukarıda açıklandığı üzere, TTK m.1321/5 uyarınca, gemi alacaklısı hakları, geminin sonraki zilyedi olan davalıya karşı da ileri sürülebilir. Davalının bu konudaki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı…vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı…vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı…tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 527,60 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Davalı…tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02/10/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.