Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1252 E. 2019/1356 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1252
KARAR NO : 2019/1356
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2018
NUMARASI : 2017/196E. 2018/496K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Vekaletsiz İş Görmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, sanayi vinç imalat ve pazarlama işinde faaliyet gösterdiğini, dava dışı … A.Ş. için yapılacak kum kepçesi işinin projelendirme, imalat, ekipman temin, montaj ve devreye alma işinin yapılmasını müvekkili şirketin üstlendiğini, kum kepçesinin müvekkili şirket tarafından imal edildiğini, kepçenin açma-kapama sistemi içinde kullanılması gereken hidrolik aksan için müvekkili şirketin davalı şirket ile anlaştığını, davalı şirketin sözleşme konusu ürünleri müvekkilinin fabrikasına teslim ettiğini, müvekkilinin de ürünü, kurulması için Kars’ta bulunan müşteriye gönderdiğini, üründe ayıplar tespit edildiğini, davalının hatalarını gidermek için ürünün kendisine iadesini talep ettiğini, ürünün satın alındığı tarihten itibaren iki sefer daha davalı şirkete geri iade edildiğini, buna rağmen tamir edilmemiş olduğunu, davalı şirketin üründeki ayıbın giderilmesi için cari hesaplarında bulunan alacağını icra dosyası ile talep ettiğini belirterek, davalı tarafından ayıplı satışı yapılan ürünün iade edilerek ve ürün bedelinin, bu nedenle uğradıkları zararların tespit edilerek HMK’nın 109. maddesine göre şimdilik 10.000,00 TL maddi zararları, saygınlık kaybı nedeni ile uğranılan manevi zararları içinde 5.000,00 TL olmak üzere toplam 15 000,00 TL’nin 30.07.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, dava dilekçesinin zorunlu yasal unsurları taşımadığını, dava değerinin belirtilmediğini, bu nedenle davacının delillerine dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, üründe herhangi bir ayıp bulunmadığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacı tarafından ürünün Kars’a gönderildiğini, müvekkilinin ilgili ayıbı kabullenerek davacının zararını gidermeyi taahhüt ettiği iddiasının gerçeğe açıkça aykırı olduğunu, müvekkilinin davacının talepleri doğrultusunda revizyonu gerçekleştirdiğini, bu revizyonun ayıbın giderilmesi niteliğinde olmadığını, revizyon yapıldığı için müvekkilinin davacıya seri … sıra … numaralı, 05.10.2015 tarihli 1.495,65 TL bedelli irsaliyeli faturayı tanzim ettiğini ve fatura bedelinin davacı tarafından ödendiğini belirterek, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde, yetkisizlik itirazının kabulü ile dosyanın Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesine, bu itirazlarının kabul görmemesi halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile; önceki beyanlarını tekrar ederek dava konusu ürünün tamir için iki kez davalı şirkete gönderildiği sabit olduğundan malın ayıplı olmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, satışa konu ürün için garanti süresi içerisinde tamir hizmeti verilmesinin yasal zorunluluk olduğunu, tanık dinletme taleplerinin bulunduğunu beyan etmiştir.Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesi ile; önceki beyanlarını tekrar ettiğini, davacının üründe ayıp olduğuna ilişkin herhangi bir ihbarda bulunmadığını, buna rağmen davacının dava açmadan önce 15.07.2016 tarihli 7.957,45 TL bedelli faturayı müvekkiline tebliğ ettiğini, müvekkili tarafından yasal süre içerisinde ihtarname ile faturaya itiraz edilerek faturanın davacıya iade edildiğini ve borcunu ödemeyen davacı aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün …. esas dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin ürünün ne şekilde yapılması gerektiği yönünde davacıyı yönlendirme sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin 15.12.2017 tarihli dilekçesi ile davasını 36.619,00 TL’ye yükselterek harcını ikmal etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “…Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve özellikle itiraz üzerine alınan son rapor da belirtildiği gibi davalı tarafından davacıya teslim edilen üründe belirtilen ayıpların gizli ayıp olmadığı, açık ayıp olduğu hususu dosya kapsamına uygun olduğundan mahkememiz kabul edilmiştir. Dava konusu ürün eser sözleşmesi kapsamında davacı tarafından monte edilerek teslim edilmiş, faliyet alanı itibariyle kum kepçesi imalatı ile uğraşan davacı firmanın teslim alınan ürünün montajını yapmış olması ve denemesine rağmen ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafın ayıp ihbarının 3. kişi olan ürünü satın alan şirket tarafından bildirilmesi ile ayıp ihbarında bulunduğu görülmektedir. Tüm dosya kapsamı itibariyle iddia edilen ayıp hususlarında bilgi sahibi olan davacı firmanın süresinde açık olan ayıp ihbarını yapmadığı mahkememizce kabul edilmekle, ürünün davacı tarafında kabul edildiği anlaşılmakla davacının davasının reddine…”, karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalı şirketten satın alınan dava konusu ürünün ayıplı olmasından dolayı müvekkili tarafından imal edilen kum kepçesinin istenen nitelikte çalışmadığının tartışmasız olduğunu, Davalının yasal sorumluluğu olan iki yıl içinde üründeki ayıp ve arızaların giderilmesinden sorumlu olduğunu, davalının iki kez servis hizmeti vermesine rağmen ayıbı gideremediğinin sabit olması sebebiyle, davanın kabul edilmesi gerekirken reddine dair verilen kararın hatalı olduğunu, Zaten vinç Kars’ta bulunan müşteriye teslim edilir edilmez ayıplı olduğunun olağan muayene ile anlaşıldığını, dava konusu satın alınan hidrolik sistemlerdeki ayıp gizli ayıp olduğundan Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre davalının sorumlu olması gerektiğini, açık ayıp- gizli ayıp konusunda bilgi sahibi olmayan bilirkişi görüşüne göre karar verilmiş olduğunu,Lüzumlu vasıfları taşımayan bir şeyin teslim edilmesi durumunda, satıcının asli borcunu ihlal etmiş olduğunu, bu davranışı ile davalının Türk Borçlar Kanunu’nun 112. maddesine de aykırı hareket ederek, doğan ararlarından sorumlu olması gerektiğini, kaldı ki Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre davalının ayıbın süresinde bildirilmediği iddiasının dinlenilmesinin mümkün olmayacağını,Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalıdan satın alınmış olan hidrolik aksanın ayıp olduğu iddiasıyla, satımın feshi ve semenin iadesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamında davacı tarafından ” ürün uygunsuzluğu ” başlığı altında davalı firmaya gönderilmiş bulunan uyuşmazlığa konu kum kepçesinin davacının dava dışı müşterisi tarafından iade edilmiş olduğuna ilişkin 27.10.2015 tarihli mail çıktısı bulunduğu, söz konusu belge de ” müşteri iade uygunsuzlukları ” ve ”sistem uygunsuzlukları ” şeklinde tespitlerin yapılmış olduğu, yine ”satış teklif formu ” adlı belgede davaya konu ürüne ilişkin olarak kum kepçesi hidrolik sistemine ilişkin davalı firma tarafından davacı firmaya yapılan satış teklifinin bulunduğu, bu teklifin incelenmesinde; açıklama kısmında hidrolik sistemin hangi koşullarda imal edileceğine ilişkin bir takım bilgelerin yer aldığı, belgenin altında her iki şirketin de imzasının ve kaşesinin yer aldığı, yine davalı tarafından davacıya gönderildiği anlaşılan ” polip kepçe fiyatı için komple hidrolik sistem teklifi ” başlıklı 17.09.2016 tarihli mail çıktısında imal edilecek hidrolik sisteme ilişkin bir takım teknik bilgilerin yer aldığı, yine dosya kapsamında ”certificate of conformity ” ve ”pompe / motori a clindrata fissa ” başlıklı yabancı dilde yazılmış ve Türkçe’ye tercüme edilmemiş uyuşmazlığa konu davalı tarafından davacıya satılan hidrolik sisteme ilişkin bir takım belge ve bilgilerin yer aldığı, davalı firma tarafından davacı firmaya gönderildiği anlaşılan 16.06.2015 tarihli mail çıktısında davaya konu hidrolik sistemin teknik özelliklerine ilişkin bilgilerin yer aldığı, 01.08.2015 tarihli ”tedarik malzeme onay raporu” isimli belgede davacının kaşe ve imzasının yer aldığı ve dava konusu hidrolik sisteme ilişkin olduğu görülmektedir. Dosya kapsamında alınmış bulunan 19.01.2017 tarihli ekspertiz raporunda, davacının dava dışı müşterisine satılan kum kepçesi ve eldeki davaya konu bu kepçeye bağlı hidrolik sistem görülerek inceleme yapılmış olduğu, inceleme yapılırken davacının ayrı bir müşterisi için üretilmiş bulunan kum kepçesi görülerek kıyaslama yapılmak suretiyle ekspertiz raporunun hazırlanmış olduğu görülmektedir. 21.07.2017 tarihli bilirkişi raporunda ise, dava konusu hidrolik aksan yerinde incelenmeden dosya üzerinde değerlendirme yapılmıştır. 19.02.2018 tarihli ek raporda ise, yine dosya üzerinde yapılan inceleme neticesi hidrolik sistemde tespit edilen ayıbın açık ayıp olduğu sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının yerinde yapılan keşif neticesi düzenlenmediği, yine dosya kapsamında yer alan az yukarıda bahsi geçen mail çıktısı, belge ve fiyat teklifleri göz önünde bulundurulmadan raporların hazırlandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu hidrolik sistemde varolduğu söylenilen ayıbın imalat hatasından mı yoksa kullanım hatasından mı kaynaklı olduğuna ilişkin kesin bir değerlendirme dahi bilirkişi raporlarında yapılmamıştır. Kaldı ki varolduğu söylenilen ayıbın muadil ürünler nazara alınarak saptandığı, ayıbın bulunup bulunmadığı, varsa açık ayıp mı yoksa gizli ayıp mı olduğu konularında ve satıma konu hidrolik sistemin davalı tarafından taahhüt edilen kriterlere uygun olup olmadığı konularında bilimsel ve denetlenebilir veriler ortaya konulmadan ve yukarıda anılan ekli belgeler doğrultusunda irdeleme yapılmadan bilirkişilerce sonuca ulaşıldığı, Mahkemenin de bu yetersiz bilirkişi raporlarıyla sonuca gittiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince ayıbın açık ayıp mı yoksa gizli ayıp mı olduğuna ilişkin denetlenebilir teknik bir bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmemiş olduğu gibi ayıp ihbarının süresinde olup olmadığına dair de değerlendirme yapılmamıştır.Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikler değerlendirilmeden ve davanın çözümünde etkili olacak teknik tespitler hiç yapılmadan karar verildiği anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Yapılan kanun yolu masraflarının ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 24/10/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.