Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1247 E. 2019/1275 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1247
KARAR NO : 2019/1275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2018
NUMARASI : 2014/924 E.2018/331K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine lişkin verilen hükme karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı …’un müvekkili şirkette … Bölümünün başkanı iken 31/05/2012 tarihinde istifa ettikten çok kısa bir süre sonra müvekkili şirket ile aynı konularda faaliyet gösteren davalı … adlı şirkette … (…) bölümünün başına geçtiğini, başlangıçta bir şirketin bordrosunda göstermek suretiyle işe başlatılan davalı …’u daha sonra tüm grup şirketlerinin “Risk, Süreç ve Teknoloji Hizmetleri Lideri ve Ortağı” olarak duyurulduğunu, davalı …’ın müvekkili şirketin Kurumsal Risk Hizmetleri Bölümünün Başkanı olarak çalışırken müvekkili şirkete ait ticari bilgileri diğer davalılar ile paylaştığını, daha sonra müvekkili ile iş bağlantısını koparan bazı şirketlerin …’un çalıştığı diğer davalı şirketlerin grubu ile sözleşme imzaladığını, müvekkili şirket adına … ve ekibince önceden … şirketinin denetimine ilişkin hazırlanan projenin davalı şirketler tarafından kullanıldığını, proje bedeli ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile TTK’nun 56/1 -e maddesi gereği haksız rekabet neticesi elde edilen net gelir olan bedelden şimdilik 200.000 TL’nin müvekkile ödenmesini talep ettiklerini, …’un müvekkili şirkette çalıştığı esnada davalı şirketlerin yetkilisi ve ortağı ile yaptığı telefon görüşmelerinde müşteri sırlarını hukuka aykırı şekilde paylaştığını belirterek, davalıların haksız rekabet teşkil eden davranışlarının tespitine, haksız rekabet durumunun menine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik davalılardan haksız rekabet nedeni ile elde ettiği bedelden 200.000 TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline, manevi tazminat olarak 50.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, kararın tüm Türkiye genelinde basım ve dağılımı yapılan bir gazete ile ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin gördüğü psikolojik baskı sonucunda istifa etmek zorunda bırakıldığını, mecbur kaldığı için diğer davalı şirketlerde çalışmaya başladığını, rakip firmada çalışmanın tek başına haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceğini, davalının yıllar içinde oluşturduğu bilgi birikiminin ticari sır olarak değerlendirilemeyeceğini, davacı ve diğer davalıların sektörde dört büyükler olarak adlandırıldığını, müvekkilinin iş akdinin sonlandırılması neticesi zaten çalışabileceği yerlerin sınırlı olduğunu, müvekkilinin iş akdinin 15.12.2011 tarihi itibariyle sona erdiğini, ancak müvekkilinin davacı şirketteki görevine fiilen 31.05.2012 tarihine kadar devam ettiğini, taraflar arasında geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesi bulunmadığını, kaldı ki iş akdinin haklı bir sebep olmadan işverence sona erdirilmiş olması sebebiyle rekabet yasağının da ortadan kaldığını, davacı tarafından delil olarak gösterilen telefon görüşmelerinin iş akdinin sona ermesinden sonra mesleki anlamda fikir teatisi amacıyla yapıldığını, … işinin standart bir denetim işi olduğunu, bu hizmetin diğer davalılar tarafından … ‘e verildiğini, davacının müvekkili tarafından sır ifşa edildiğine ilişkin iddialarını ispatla yükümlü olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı şirketler vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı …’ın önceki işinden istifa etmek zorunda kaldığını, çünkü davacı tarafından mağdur edildiğini, akabinde de davacı ile aynı sektörde faaliyet gösteren dört büyük şirketlerden birinde deneyimine uygun şekilde çalışması gerektiğinden 30.06.2012 tarihinde … Ltd. Şti.’nde çalışmaya başladığını, daha sonrasında …A.Ş.’ye geçtiğini, salt rakip firmada çalışılmasının haksız rekabet oluşturmayacağını, davacı ile davalı … arasındaki iş sözleşmesinde yer alan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı hükümlerin geçersiz sayılması gerektiğini, dava dışı … şirketler grubunun diğer davalı …’ın davacı şirketten ayrılmasından sonra müvekkili şirketlerle çalışmaya başlamasının davalı …’ın davacı şirkette elde ettiği ticari bilgi ve tecrübenin davalı şirketlere yarar ve çıkar sağlayacak şekilde kullanılması anlamına gelmediğinibelirterek, haksız davanın reddine, haksız rekabetin yapılmadığına dair karar verilmesi halinde bu durumun kararın kesinleşmesinden sonra tüm Türkiye’de basımı yapılan günlük net tirajı en yüksek 5 gazeteden 2’sinde, tüm masrafları davacı tarafa ait olmak üzere, ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen, istinaf başvurusuna konu kararında: ”…Davacı taraf … Şirketinin yetkilisi … gönderdiği 15.05.2012 tarihli mailde …’e teklif verirken davalı …’un orada Yönetim Kurulu’nda olduğunu öğrendiğini ifade eden maili delil olarak sunmuşsa da bu mail içeriğinin doğruluğu belirsiz olup, içeriğin doğru olması halinde dahi davalı …’un bu mailden aylar önce istifa dilekçesini verdiği görülmüştür. Davacı taraf haksız rekabetin varlığına ilişkin olarak, davalı …’un … ile yaptığı telefon görüşmelerinin sıklığını gösterir arama dökümlerini sunmuş olup; davalılar da davacı şirket bünyesinde başka çalışanların da … ile yaptığı görüşme sıklıklarını gösterir arama dökümlerini sunmuştur. Delillerin incelenmesi sonucunda davacı şirket bünyesindeki farklı çalışanların … ile sıklıkla telefon görüşmeleri yaptığı, yapılan telefon görüşmelerinin doğrudan üretim ve iş sırlarının ifşası kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır. Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce talimat ile ifadesi alınan Dava dışı …’ün yetkilisi (… Yönetim Kurulu Üyesi) … ’in beyanları ile … ’de yönetici olan … ’ın beyanları da değerlendirildiğinde davalı …’un davacı şirkete ilişkin üretim ve iş sırlarını ifşa ettiğinin ya da davalı şirketlerin davalı …’un buna yöneltildiğinin ispatlanamadığı, sonuç itibariyle davalıların haksız rekabet içerisinde bulunduğunun ispat edilemediği anlaşılmakla …”, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Dava dilekçesini tekrarla, Özellikle İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesince dinlenen … Grubu Yönetim Kurulu Üyesi …, 22/12/2014 tarihli ifadesi ile … A.Ş. yetkilisi … ile davalı arasında yapılan 23/05/2012 tarihli yazışma göz önünde bulundurulduğunda davalı …’un müvekkili şirketten ayrılışından 12 gün sonra davalı şirketlerin herhangi şekilde araştırma ve ön inceleme yapmadan davalı dışı … A.Ş. ile müvekkili şirketin daha önceden imzalamış olduğu sözleşmeye benzer şekilde aynı konuda sözleşme imzaladıklarını, bilirkişi heyetinin bu durumu incelemeden hatalı şekilde rapor verdiğini ve rapora itirazlarının kabul görmediğini, İlk derece mahkemesince davalı … hakkında İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/477 E. sayılı dosyasında verilen “mahkumiyet kararı kesinleşmemiştir” şeklindeki gerekçe ile ceza dosyasındaki deliller değerlendirilmeden hüküm verildiğini, bu durumun da bozma sebebi olduğunu, İleri sürülen istinaf nedenleri kapsamında ilk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat istemlerine ilişkindir.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstinafa konu edilen dava dosyasında davacı vekilinin iddiasının temeli, dava dışı … şirketinin, şirketin denetimine ilişkin işi bir önceki yıl davacı firmaya vermiş olmasına rağmen …’un davacı şirketten ayrılması akabinde çalışmaya başladığı davalı şirketlerle … şirketinin denetim işinin yapılması hususunda anlaşma sağlandığı, bununla bağlantılı olarak davalı …’un TTK’nın 55 vd. maddeleri kapsamındaki eylemlerde bulunduğu iddialarına dayalıdır. Davalı şirketlerin de davalı …’un bahsi geçen bu eylemini bilerek onunla birlikte hareket ettikleri ve davacı şirketin zararının doğmasına yol açtıkları, aynı zamanda davacı şirketin öncesinde danışmanlık hizmeti verdiği şirketlerden bazılarını davalı şirketlerin kendi bünyelerine dahil ederek TTK’nın 55 vd. maddelerinde düzenleme bulan haksız rekabete ilişkin hükümleri, tazminat sorumluluğu doğuracak şekilde ihlal ettikleri iddia edilmektedir. Bu kapsamda ilk derece mahkemesince alınan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişiler meseleyi TTK’nın 55/1-b ve 55/1-d. maddeleri kapsamında değerlendirmişler, sonuç olarak davalıların haksız rekabet yaratacak davranışlarda bulunmadığı hususunda kanaate varmışlardır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/188 esas sayılı dosyasında alınmış bulunan bilirkişi raporu da dosyaya dahil edilmiştir. Bahsi geçen dosyada, …’un davacı olduğu, davalıların ise … şeklinde gösterildiği, davacının dava dışı … A.Ş.’de çalışırken ücretinden emeklilik ücreti adı altında kesinti yapıldığı ve bu kesintinin tamamen iradesi dışında … A.Ş. yetkilisi …’nun talimatı ile davalı … hibe edildiği iddiası davasının konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda 05.10.2015 tarihli bilirkişi raporu alınmış, bu raporda taraflar arasındaki iş akdi ve bu iş akdindeki davacıya ait ”şarta bağlı bağış beyanı ”irdelenerek değerlendirme yapılmıştır.Eldeki dava dosyasında bahsi geçen İstanbul 17. İş Mahkemesinin 2012/383 esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise; davacının…..A.Ş., davalıların …, …. Ltd. Şti. ile …. A.Ş. olduğu, dava konusunun davacı taraf ile davalı … arasındaki iş sözleşmesinin … tarafından usulsüz şekilde feshedilmesi nedeniyle cezai şart ve ihbar tazminatı talebine ilişkin bulunduğu, davalı şirketlerin de davalı …’un durumunu bilerek davalı …’ı çalıştırmaya devam ettiklerinden söz konusu tazminat ve cezai şarttan müteselsilen sorumlu olduklarının iddia edildiği anlaşılmaktadır. UYAP sistemi üzerinden yapılan araştırma davanın halen derdest olduğu ve duruşmasının 26.12.2019 tarihine bırakıldığı görülmüştür. İstinafa konu edilen somut uyuşmazlıkta ise davacı, dava dilekçesindeki talebini taraflar arasında yapılmış bulunan iş akdinden ayrı ve bağımsız olarak, TTK’nın 55.vd. maddelerinde düzenlenmiş olan haksız rekabete ilişkin düzenlemelere dayandırmıştır. Bu sebeple ilk derece yargılamasının konusu davacı şirket ile davalılardan … arasında yapılmış bulunan iş sözleşmesindeki rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere aykırılığın somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine yönelik olmamalıdır.Dolayısıyla az yukarıda bahsi geçen İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/188 esas sayılı dosyasında ve İstanbul 17.İş Mahkemesinin 2012/383 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları somut uyuşmazlığın çözümünde doğrudan etkili değildir.Ancak, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/477 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada, katılanın ….A.Ş., sanığın …’un olduğu, şikayetin konusunu …’un katılan şirkette çalıştığı esnada kurumsal yönetim kurul başkanı iken üzerinde çalışılan bir projenin sanığın katılan şirketten ayrılarak diğer sanıkların yetkilisi oldukları şirkette çalışmaya başladıktan sonra söz konusu şirketlerde kullanılmış olduğu iddiasına dayandırıldığı, dolayısıyla ceza mahkemesindeki yargılamanın konusunun eldeki dava dosyasıyla benzerlik gösterdiği, eldeki dava dosyasında davacı şirketin ceza yargılamasında şikayete konu ettiği hususlara ilişkin olarak tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bahsi geçen ceza dosyasında yapılan yargılama neticesi …’un ticari sır veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması suçunu işlediği anlaşıldığından TCK’nın 239/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmiş olduğu, ancak UYAP üzerinden yapılan araştırmada, kararın kesinleşmediği ve dosyanın halen Yargıtay incelemesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Ceza hakiminin mahkumiyet kararı ve mahkumiyet hükmünde tespit olunan maddi vakalar ile maddi vakayı kesin olarak tespit eden beraat kararı hukuk hakimini bağlar. Şu halde ceza mahkemesinde verilen kararların kesinleşmesi beklenmeksizin hüküm kurulması yerinde olmamıştır. İlk derece mahkemesince, davanın çözümünde etkili ve önemli bir delil olan ve yukarıda anılan ceza dava dosyasını hiç değerlendirmeden, bekletici mesele sayılıp sayılmayacağını hiç tartışmadan karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince, davanın esasını etkileyecek delil niteliğinde bulunan ve yukarıda sözü edilen Asliye Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenerek ve kesinleşmiş şerhli örneklerinin celbi sağlanıp tartışılarak hüküm kurulması gerekirken, bu önemli delil hiç değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 10/10/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.