Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1237 E. 2019/1183 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1237
KARAR NO : 2019/1183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2018
NUMARASI : 2015/198E. 2018/305 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete … nolu Nakliyat Abonman Blok Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan … San. Ve Tic. A.Ş.’ye ait 20.000 kg Osmancık pirinci emtiasının, 04.02.2015 tarihinde nakliyesi sırasında çalınması sonucu maddi zarar meydana geldiğini, … plaka sayılı aracın sürücüsü ve gerçek kişi nakliyecisi …’nın sorumlu olduğunu, müvekkilince 57.654,76 TL 23.03.2015 tarihinde sigortalıya ödeme yapıldığını, davalı borçlu aleyhine 57.654,76 TL rücu alacaklarının ödeme tarihi olan 23.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile davalı/borçlu aleyhine icra takibine geçildiğini, davalı tarafın haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davalı …’nın 03.02.2015 günü söz konusu pirinç ürününü Ankara ve Kırıkkale illerine sevk etmek için teslim aldığını, aynı gün yolda seyir halinde iken davalı müvekkilinin dinlenme amacıyla yüklü aracı otoban üzerinde bulunan Çayırova Dinlenme Tesislerine park ettiğini, aracının kilitli olduğunu kontrol ederek tesise girdiğini, müvekkilinin yaklaşık 10-15 dakika sonra tekrar yola devam etmek için aracının park edildiği yere geldiğinde aracın yerinde olmadığını gördüğünü, hemen güvenlik görevlilerini aradığını, seyir güzergâhında Çayırova dinlenme tesislerinden başka park edilecek güvenli bir park alanı da bulunmadığını, aracın olaydan üç gün sonra bulunduğunu, aracın kontrolünde aracın çalınma sırasında camının kırıldığının vc kontak sisteminin alt kısmının muhafaza bölümünün parçalanmış olduğunun, kabloların açıkta kaldığının tespit edildiğini, aracın ve araç üzerindeki pirinç ürününün çalınmasında müvekkili …’nın ihmalinin bulunmadığını, davacı … şirketinin zarar gören şirkete poliçe kapsamında 40.000,00 TL ödemesi gerekirken 13.654,76TL fazla ödeme yaptığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” …Dava eşya taşımasında taşımaya konu emtianın çalınması üzerine sigortacı tarafından zararın ödenmesi üzerine rücuen tazminata dayalı itirazın iptali isteminden kaynaklanmaktadır. Dosyaya en son alınan bilirkişilerin çoğunluğunun oluşturduğu ve mahkememizce dosya kapsamına ve bilimsel gerçeklere uygun olması sebebiyle itibar edilen heyet raporunda davaya konu eşya taşıma işinde davalının %100 kusurlu olduğunun, davacının sigortalısının zarar miktarının 57.654,76 TL olduğunun bildirildiği, dosyada alınan birinci bilirkişi heyet raporununda bu raporu teyit ettiği anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamından taşımaya konu emtiada zarar oluşmasında davalının nezaret yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği,bu sebeplerle zararın oluşmasında davacının tam kusurlu olduğu, zarar miktarının ise 57.654,76 TL kanaatine varılarak… ” davanın kabulüne karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ DAVALI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNDE; Cevap dilekçesini tekrarla; aracın park edildiği yerin boş bir arazi veya metruk bir yer olmadığını, resmi bir dinlenme tesisi olduğunu, müvekkilinin aracının takoğraf sistemi ile takip edildiğinden 4,5 saati aşkın yolculuğun ardından mola verme mecburiyeti oluştuğunu, Dosya kapsamında hükme esas alınan üçüncü bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişilerin, emtianın çalındığı dinlenme tesisini, iş bu tesisin çevresini ve aracın park edildiği yeri hiçbir şekilde görmediğini, olay yerini gören, keşfe iştirak eden bilirkişilerden kariyer olarak hiçbir üstünlüğü bulunmayan, aksine dosya kapsamı bakımından fakir bir bilgiye sahip olan bilirkişinin raporuna üstünlük tanınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Mevzuat gereği olayda müvekkilinin kusurlu olup olmadığını değil, en yüksek özeni gösterip göstermediğinin tartışma konusu yapılması gerektiğini, 3. bilirkişi heyeti bu konuda en yüksek özeni göstermekle kusursuzluk tabirlerini karıştırdığını, 1. bilirkişi heyetinin raporu doğrultusunda görüş bildirdiğini, Bilirkişi raporunda müvekkilinin aracı nezaretsiz bıraktığından bahsedildiğini, müvekkilinin hem mola vermesinin hem aracın başında bekçilik yapmasının imkan dahilinde olmadığını, bilirkişilerin kendilerini karar mercii yerine koyarak hakimin “özen yükümlülüğü” hususunda takdir haklarını kullanmasının önüne geçtiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, yurt içi kara yoluyla taşıma sırasında araç içerisindeki emtianın çalınması nedeniyle ödenen bedelin davalı fiili taşıyıcıdan rücuen tahsili istemiyle yapılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Yurt içi taşıma olması nedeniyle olayda TTK’nın eşya taşımaya ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. Taraflar arasında taşıma sözleşme ilişkisinin bulunduğu ihtilafsızdır. Sözleşmeye göre davacıya ait emtianın taşınması işini davalı taşıyıcının üstlendiği tartışmasızdır. Bu emtianın nakli sırasında, davalının fiili taşıyıcı olarak bulduğu araç sürücüsünün yolu üzerindeki Çayırova dinlenme tesislerinde aracını park edip ihtiyaçlarını gidermek üzere mola verdiği, mola sırasında aracın yüküyle birlikte çalındığı, ara bulunduğunda, aracın camının kırık olduğu, kontak sisteminin alt kısmının muhafaza bölümünün parçalanmış olduğu ve kablolarının açıkta kaldığının tespit edildiği ve araç içerisindeki pirinç emtiasının çalındığı anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince dosya kapsamındaki belgelerden davaya konu emtianın değerinin 57.654,76 TL olduğuna ilişkin tespite dayanılarak davanın kısmen kabulü yoluna gitmiştir. Olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak ise mahkemeye aittir. HMK’nın 33. maddesi uyarınca hakim, Türk hukukunu resen uygular. O halde davacı, zararın tamamını istediğine ve davalının ağır kusurlu davrandığını iddia ettiğine göre TTK’nın 886. maddesi uyarınca, davalının sınırlı sorumluluk hükümlerinden yararlanma hakkının bulunup bulunmadığının mahkemece değerlendirilmesi gerekir. TTK’nın 886. maddesi uyarınca, “Zarara kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879. maddede belirtilen kişiler, bu kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz”. Bu durumda somut olayın oluş şeklinin, bu yasal düzenlemeye göre değerlendirilmesi gerekir. Dosya kapsamına göre TIR şoförünün yolu üzerindeki dinlenme tesisinde ihtiyaçlarını gidermek için mola verdiği esnada cam kırılması ve düz kontak yaptırmak tabir edilen yöntemle hırsızlığın yapıldığı anlaşılmaktadır. Olay yeri inceleme tutanağında belirtildiği üzere, emtianın içinde bulunduğu kamyonun sol kapı alt camı kırık, kontak kısmı ve alt muhafaza bölümü parçalanmış ve kablolar açıkta vaziyettedir.TTK’nın 875. maddesinde; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur”. Aynı Kanun’un 876/1. maddesinde ise taşıyıcının özeni başlığı altında yer alan hüküm fıkrasında; “Ziya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçları önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur” denilerek taşıyıcının hangi halde sorumluluktan kurtulacağı net şekilde ortaya konulmuştur.TTK’nın 886. maddesine göre ; zarara, kasden veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı (ve adamları) sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Bu durumda taşıyıcının sorumluluğu artık sınırlı olmayıp, gerçek zararın tamamını kapsayan bir sorumluluktur.TTK’nın 886. madde düzenlemesindeki “pervasızca hareket” kavramı da bu kıstaslar çerçevesinde ele alındığında, taşıyıcı veya yardımcılarının yükün güvenliği ile ilgili hususları açıkça önemsemeden hareket etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.Somut olaya gelince; az yukarıda bahsi geçen TTK’nın 875.maddesi göz önünde bulundurulduğunda, davalı fiili taşıyan sıfatıyla sorumludur. Şoförün bahsi geçen sorumluluktan kurtulabilmesi için TTK’nın 876.maddesi kapsamında illiyet bağını kesen sebepleri ispat etmesi gerekmektedir. Uyuşmazlığa esas hırsızlık olayının davalı şoförünün istirahati sonucu meydana geldiği davalının kabulündedir. O halde böyle bir durumda şoförden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, en basitinden aracı güvenlikli bir otoparka bırakması yahut aracın başından ayrılmayarak durum ve şartlara göre akşamın geç saatlerinde karşılaşma ihtimali en yüksek olan çalınma gibi bir durumuna karşı önlem alması beklenmelidir. İlk derece mahkemesince dinlenilen tanık … olay saatinde dinlenme tesisinin giriş ve çıkışında güvenlik görevlisi bulunmadığına ilişkin beyanda bulunmuştur. İlk derece mahkemesince üç defa bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bunun neticesi 30.06.2016 havale tarihli,14.03.2017 havale tarihli 15.12.2017 havale tarihli ayrı bilirkişi heyetlerince hazırlanın raporlar dosyaya ibraz edilmiştir. İlk derece mahkemesince, incelemelerden iki tanesi keşif icrası suretiyle yapılmıştır. 30.06.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu dinlenme tesislerinde aracın park edilebileceği yerin etrafı açık bir alan olması sebebiyle gece vakti yüklü bir aracın böyle bir yerde park edilmiş olmasının özensizlik olarak nitelendirildiği görülmektedir. Aynı zamanda park alanıyla yemek yenilen yerinde birbirine çok yakın yer olması sebebiyle asgari dikkat ve tedbirle davaya konusu hırsızlık olayının önlenebileceğine ilişkin tespit yapılmıştır. 14.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda ise söz konusu dinlenme tesisi çevresinin korunaklı kapalı alan olmadığı, güvenlik görevlilerinin bulunmadığı ve olay anında davalının aracını tesisin hemen önüne kilitlemek suretiyle bırakmış olduğuna yönelik değerlendirme yapılmıştır. Dosyada son olarak alınan 15.12.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda ise aracın park edilmiş olduğu tesisin güvenirliğine ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunulmamış, ancak taşıyıcının kusur ve sorumluluğu bakımından ikinci heyet raporunun özen yükümlülüğü ile kusursuzluğu karıştırmasından ötürü birinci heyet raporundaki görüşün yerinde olduğuna ilişkin tespitte bulunulmuştur. Davalının emtia yüklü aracı giriş ve çıkışlarda güvenlik görevlisi bulunmayan etrafı açık bir alana gece vakti park etmiş olduğu, aracın düz kontak yapılarak kolay bir şekilde kaçırılarak içindeki emtianın çalındığı, kolaylıkla kaçırılması mümkün olan aracın güvenliksiz bir alana park edilmesi nedenleriyle TTK’nın 876. maddesinde yer alan taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği bir durumun somut olayda mevcut olmadığı, ayrıca taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren davalının yükün güvenliği hakkında gerekli tedbir alınmaksızın, emtia yüklü aracı makul bir süre için dahi olsa nezaretsiz bir şekilde bırakmasının TTK’nın 885. maddede düzenleme bulan ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple davalının sınırlı sorumluluk imkanından yararlanmayıp, çalınma sebebiyle kayıp olan yükün değeri gerçek değeri üzerinden sorumluluğu sözkonusu olacaktır. İlk derece mahkemesince deliller toplanıp keşfen bilirkişi incelemesi yapılmak ve gerekçesi gösterilmek suretiyle hüküm verildiği, hükmün usul ve yasaya uygun olup davalının ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin haklı olmadığı sonucuna varılmıştır.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 3.038,90 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.