Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1234 E. 2019/1184 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1234
KARAR NO : 2019/1184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2018
NUMARASI : 2014/1099E. 2018/110K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar ile müvekkili banka arasında imzalanan 25.07.2012, 27.10.2011 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmelerine istinaden davalılara taksitli ticari kredi ve ticari araç kredisi kullandırıldığını, ayrıca business kart tahsis edildiğini, davalı borçluların davaya konu sözleşmelerinden kaynaklanan kredi ödemelerini vadesinde yapmamaları üzerine ihtar gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ayrı ayrı icra takibi başlatıldığını, bu kez her iki dosyaya da itirazda bulunarak takipleri durdurulduğunu, borçlu şirketin ticari kredi kullandığını ve diğer davalı … da müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, müteselsil kefalette alacaklının doğrudan doğruya asıl borçluya başvurmaksızın kefil aleyhine takibe geçebilme imkanı bulunduğunu, ilamsız takipteki … 48.898,95 TL’nin tamamının talepedildiğini, ancak aynı takipte diğer davalı şirketten yalnızca iade edilmeyen 10 adet çekin garanti tutarları toplamı olan 10.450,00 TL nakdi teminat talep edildiğini, takip öncesinde toplamda 6.972,75 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin banka kayıtlarında olmasına rağmen taraflarına takip açılırken sehven bu ödemeler düşülmeden takip başlatıldığını, ayrıca faiz oranı %36,36 olmasına rağmen sehven %94,50 talep edildiğini, dava değerinin bu ödemeler düşüldükten sonra ve %36,36 temerrüt faizi üzerinden belirlendiğini, takipten sonra 20.12.2013 tarihinde de 1.035,43 TL tahsilat sağlandığını, borçluların icra takiplerine itirazlarının haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek, takip tarihi olan 01.10.2013 tarihi itibariyle 43.230,66 TL alacaklı olduklarının tespiti ile İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takip dosyasına ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takip dosyasına vaki borçlu itirazlarının bu rakam üzerinden itirazın iptaline, takip tarihinden sonra işleyecek %36,36 temerrüt faizi üzerinden takiplerin devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ile işlemiş faizin davalılardan alınarak müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasındaki sözleşme gereği ödenmesi gereken borcun bir kısmının müvekkili tarafından ödendiğini, ayrıca ödeme emrinde gösterilen faiz miktarının fahiş olduğunu, yıllık %94,5 yıllık temerrut faizinin işletilmesinin ve %5 gider vergisi talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, aynı borçtan dolayı İstanbul … İcra Müdürlüğünce hazırlanan … Esas sayılı takipte ilamsız takipte ödeme emri gönderildiğini, yani aynı borçtan dolayı hem İstanbul … İcra Müdürlüğünce hazırlanan … Esas sayılı ilamsız takipte hemde İstanbul … İcra Müdürlüğünden … Esas sayılı taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ödeme emirleri gönderildiğini, bu duruma da itiraz ettiklerini belirterek, davanın reddine, müvekkili lehine %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı banka ile davalı borçlu …San ve Tic Ltd Şti arasında 25/07/2012 tarihli 500.000,00 TL bedelli, 27/10/2011 tarihli 100.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, diğer davalının da aynı limitlerle her iki sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, her iki kefaletin de şekil şartlarına uygun ve geçerli olduğu, davacı bankaca hesabın kat edildiği ve bilirkişi raporunda tespit edildiği miktarlarda alacaklı olduğu, ayrıca iade edilmeyen çekler nedeniyle de depo talebinin haklı olduğu anlaşılmakla kök rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalıların haksız itirazlarının iptaline, takibin devamına, alacak likit itirazlar ise haksız olduğundan…” davanın kısmen kabulüne, icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafın, müvekkili ile arasında 25.07.2012 tarihli, 500.000 TL ve 27,10.2012 tarihli 100.000 TL bedelli iki kredi sözleşmesi bulunduğunu, ancak bu kredilere ilişkin yapılan ödemelerin ve makbuzların dikkate alınmadığını, ayrıca kredi dışı kredi kartı bedeli, çek yasal bedellerinin de takibe dahil edildiğini, ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen red kararının müvekkili açısından usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, banka kredi alacaklarının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takiplerine vaki itirazların İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesinin karar verdiği tarih itibariyle dava yazılı yargılama usulüne tabidir. 31.10.2017 tarihli celsenin 3 ve 4 nolu ara kararlarında davalı vekiline HMK’nın 186. maddesi gereğince meşruhatlı davetiye çıkartılması yönünde hüküm kurulduğu ancak bahsi geçen ara kararın gereğinin yerine getirilmediği, davalı vekiline bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediği taktirde ortaya çıkacak yasal sonuçların şerh düşüldüğü davetiyenin tebliğ edilmesiyle yetinildiği anlaşılmaktadır.Mahkeme tahkikatın tamamlandığı düşüncesinde ise, öncelikle HMK’nın 184. maddesi uyarınca, hazır bulunan taraflardan, tahkikatın tümü hakkındaki görüşlerini alır ve tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra sözlü yargılama aşaması başlar. Tahkikatın bittiği duruşmada her iki taraf sözlü yargılama için hazır olduklarını beyan etmeleri halinde, mahkeme, sözlü yargılama aşamasına geçildiğini tefhim ederek, taraflara davanın esası hakkındaki son diyeceklerini sorar. Bu usuli prosedür, Anayasa’nın 36.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ve HMK 27.maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile ilgilidir.Usule ilişkin olarak duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller HMK 353/1.a maddesinde sayılmış olmakla birlikte, bu sayımın tahdidi olmadığını kabul etmek gerekir. Yasada belirtilmemiş olsa dahi burada sayılanlara eşdeğer ve aynı etkilere sahip diğer usuli hataların da mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir ( Doç.Dr.Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 305).Yargıtay tarafından geliştirilen mutlak temyiz sebepleri kavramından hareketle, temel yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğuran usul hatalarının mutlak istinaf sebebi olarak kabulü gerekir. İlk derece mahkemesinde bir tarafın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebi olarak kabul edilmelidir. Hukuki dinlenilme hakkı yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken bir temel yargısal haktır. 03/10 2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 36.maddesine eklenen ibare uyarınca, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu nedenle, ilk derece yargılamasında taraflardan birinin adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması mutlak bir istinaf sebebidir ( Dr.Cenk Akil, İstinaf Kavramı, Ankara 2010, s.362). İlk derece mahkemesince, davanın sonuçlandırılması için gerekli yasal koşullar tamamlanmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, hukuki dinlenilme hakkını zedeleyen usul hatalarının giderilmesi, davanın sonuçlandırılması için gerekli koşulların tamamlanması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.26/09/2019