Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1231 E. 2019/1164 K. 19.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1231
KARAR NO : 2019/1164
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2017
NUMARASI : 2016/120E. 2017/336 K. (15/05/2018 tarihli ek karar).
DAVANIN KONUSU: Şirket Ortaklığından Çıkarma
Taraflar arasında görülen ortaklıktan çıkma veya çıkarılma davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle kesinleşen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine yönelik ek karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … ile birlikte … isimli ik ortaklı bir şirketi olduğunu, ortakların eşit oranda hisseyse sahip olduklarını, ancak birtakım sorunlar sebebiyle ortaklığın devamının daha fazla mümkün olmadığını, davalının yüklü miktarda şahsi borç içine girdiğini, davalı hakkında yapılan icra takipleri sebebiyle müvekkili şirkete haciz ihbarnameleri geldiğini, kredi taleplerinin olumsuz sonuçlanması nedeniyle şirketin finansman sıkıntısı yaşadığını, müvekkili şirketin alacağının tahsilini sağlamak adına davalı aleyhinde Kocaeli …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile 136.635,62 TL asıl alacak talebi ile icra takibi başlatıldığını, halen görülmekte olan itirazın iptali davasının bulunduğunu belirterek, davalının haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalıya usulüne göre dava dilekçesi, tensip tutanağının tebliğinin yapıldığı cevap vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 6102 sayılı TTK’nın 616. maddesinin birinci fıkrasının h bendi gereğince, genel kurulun dava açılması konusunda bir karar vermesi gerektiği düzenlenmiş ise de şirketin iki ortağının bulunduğu ve ikisinin de eşit hisseye sahip olduğu düşünüldüğünde genel kurulda TTK’nın 621. maddesinde belirtilen oy çoğunluğunu sağlamak fiilen imkansız olduğundan yargılamaya devam edilmiş olup, davalının şirkete 7500 TL tutarında ödenmemiş sermaye borcunun bulunduğu, davalının şahsi borcunun toplam 513.039,74 TL olduğu, sermaye borcunu yerine getirmeyen ve şahsi borçlarıyla şirketin finansal açıdan kredibiletisini olumsuz etkileyen ortağın ortaklıktan çıkarılmasını istemek haklı sebep olarak kabul edilmiş olmakla davanın kabulüne, TTK’nın 641. maddesinde ortak, şirketten ayrıldığı takdirde esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkına haiz olduğu belirtilmekle, talebi olmadığından ayrılma akçesi hesaplanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karar 07/11/2017 tarihinde, tarafların karara karşı kanun yoluna başvurmaması kesinleşmiştir.Davalı vekilinin, 14/05/2018 tarihinde istinaf başvurusunda bulunması üzerine ilk derece mahkemesi 15/05/2018 tarihli ek karar ile; kararın taraflarca süresinde istinaf edilmemesi üzerine 07/11/2017 tarihinde kesinleştiği, davalı vekilinin İstinaf dilekçesinin yasal süre geçtikten sonra verildiği gerekçesiyle, HMK’nın 346/1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.Bu ek karara karşı davalı vekili, HMK’nın 346.maddesi uyarınca bir haftalık yasal süre içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dava dilekçesinin ve tensip zaptının, müvekkilinin yurt dışında olduğu ve adresini değiştirdiği bilindiği halde, usulsüz olarak eski adrese tebligat yapılmış olduğunu, Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … E sayılı icra dosyasının 11.02.2016 tarihi itibariyle kapatıldığını, davanın açıldığı 01.12.2016 tarihi itibariyle böyle bir alacağın bulunmadığını,İlk derece mahkemesinin 27.09.2017 tarihinde vermiş olduğu 2016/120 E. ve 2017/336 K. sayılı usul ve yasaya aykırı karara karşı yapılan 14.05.2018 tarihli istinaf başvurusunun reddine dair ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, 15.05.2018 tarihli ek kararının ortadan kaldırılmasına, esas ve usul bakımından istinaf incelemesi yapılarak esas kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı taraf, davalının eylemleriyle ortaklık ilişkisini sürdürülemiz hale getirdiğini ileri sürerek, davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı tarafça (yasal istinaf başvuru süresi geçtikten sonra) istinaf yoluna başvurulmuş, ilk derece mahkemesinin 15.05.2018 karihli ek kararıyla, HMK’nın 346/2. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, HMK’nın 346/2.maddesi uyarnıca yasal bir haftalık süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 346.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeden önce, ilk derece mahkemesinin, HMK’nın 346.maddesi uyarınca verdiği ek kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Kanun’un 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca doğrudan tebligat yapılması mümkün değildir. Muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Söz konusu uyuşmazlıkta, UYAP sisteminden anlaşılacağı üzere, davalı vekilinin vekaletnamesini 14/05/2018 tarihinde dosyaya sunmuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihe kadar yapılacak tebligatların davalı asil adına çıkartılması gerekir. İlk derece mahkemesince dava dilekçesi ve tensip tutanağı, davalı asilin dava dilekçesinde bildirilen adresine ”mernis adresidir” ibaresi eklenmeden gönderilmiştir. Tebligatın muhatabın adresten ayrılmış olması sebebiyle iade edilmesi üzerine davalının adres kayıt sistemindeki adresine mernis şerhli olarak tensip zaptı ve dava dilekçesi yeniden tebliğe çıkarılmıştır. Netice olarak bu kez yapılan tebligat da TK’nun 21/2. maddeye göre usulüne uygundur. İlk derece mahkemesinin 27/09/2017 tarih ve 2016/120 esas sayılı gerekçeli kararı da davalı asile 23/10/2017 tarihinde 7201 tebligat kanununun 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Dosya kapsamındaki dönen tebligat parçası incelendiğinde; aynı yerde ikamet eden tebligat evrakı üzerinde ismi ve soyadı bulunan şahsın muhatabın işte olduğunu bildirmesi üzerine tebliğ evrakının ilgili mahalle muhtarına teslim edildiği, tebliğ adresine 2 nolu haber kağıdının yapıştırıldığı, tebliğ evrakı üzerinde Yenişehir mahallesi Muhtarı 1. Azası … imza ve mührünün bulunduğu, tebligatın geçerli ve usule uygun olduğu anlaşılmıştır. Tensip zaptı ve dava dilekçesi ile gerekçeli kararın tebliğ edildiği adresler davalının o tarihteki mernis adresidir. UYAP sistemi üzerinden yapılan mernis araştırmasında davalının 24/01/2018 tarihinde yurtiçi mernis adresi değişikliğine ilişkin bildirimde bulunduğu söz konusu adresin… mah., … caddesi, Kapı no: … İzmit/ Kocaeli olduğu, az yukarıda bahsi geçen tebligatların ise davalının adres değişikliğine ilişkin bildirimde bulunduğu tarihten daha önceki bir tarihte yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, gerekçeli kararın davalı asile 23/10/2017 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen, davalı vekili tarafından, HMK’nın 345.maddesinde önförülen iki haftalık başvuru süresi geçirildikten sonra, 14/05/2018 havale tarihli istinaf dilekçesi verildiği anlaşılmaktadır. Bunun üzerine ilk derece mahkemesinin istinaf dilekçesinin yasal süre geçtikten sonra verilmiş olmasından bahisle istinaf talebini 15/05/2018 tarihli ek kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Davalı taraf yasal başvuru süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmadığından ve HMK’nın 346/2.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinin süre yönünden reddine dair ek karar usul ve yasaya uygun olduğundan, davalının asıl hükme karşı ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 346/2 ve 353/1.b.1. maddeleri uyarınca, istinaf dilekçesinin süre yönünden reddine dair ek karara vaki istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 346/2 ve 353.1.b.1 maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi. 19/09/2019