Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1227 E. 2019/1180 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2018/1227
KARAR NO : 2019/1180
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2018
NUMARASI : 2014/1771 2018/290
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan kredi kullandığını ve kredi borcunun kapatıldığını, kredi borcu kapandıktan sonraki bir tarih olan 27/07/2012 tarihinde eksik evrak bulunduğu gerekçesiyle davalı tarafından müvekkiline kredi sözleşmesi imzalatıldığını, kredi ödeme planının ve kredi bilgilendirme formunun hiç bir aşamada imzalatılmadığını, dolayısıyla bu belgelerin mevcut olmadığını, müvekkiline formalite şeklinde imzalatılan 27/07/2012 tarihli sözleşme ve sözleşme öncesi bilgilendirme formunun da hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, zira bilgilendirme formunun 27/07/2012 tarihinden bir hafta önce imzalatılması gerekirken sözleşme tarihinden bir gün önce imzalatılmış olduğunu, yine bu ilişki kapsamında bankanın faiz, masraf, komisyon ücreti adı altında haksız tahsil ettiği bedellerin iadesinin gerektiğini, ayrıca müvekkilinin kredi borcunu vadesinden önce kapatmış olmasına rağmen bankanın gerekli faiz indirimi yapmadığını belirterek, şimdilik 20.813,46 TL tutarındaki haksız kesintinin ve yargılama sürecinde belirlenecek diğer kesinti ve tahsilatların hesap açma tarihi olan 29/02/2012 tarihinden itibaren bankanın dava konusu krediye uyguladığı faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesinin “Faiz, Komisyon ,Vergi ve Masraflar ve Diğer Yükümlülükler’’ başlıklı 3.10.1 maddesinden;“ yine davacı şirketçe imzalanan 02.04.2013 tarihli sözleşme öncesi bilgilendirme formunun 4. maddesinden anlaşılacağı üzere, davacının masraf ve komisyon alınmasına onay verdiğini, kaldı ki TTK’ nın 20 ve 22. maddelerine göre de davanın reddinin gerektiğini, davaya konu kredinin teminatı olarak ipotek edilen taşınmazın ekspertizi banka dışında başka bir firma tarafından yapıldığını ve ipotek tesis işleminin de banka dışından bir avukat vasıtasıyla gerçekleştirildiğini, müvekkili bankaca alınmış ve dava konusu olan dosya masrafı ve diğer masrafların davacının kullanmış olduğu kredi nedeniyle kendisine verilen hizmet karşılığı olduğunu ve bu tutarın Merkez Bankasına bildirimi yapılan masraf- komisyon listesine uygun olduğunu, davacı şirketin tüketici konumunda olmadığından TBK’nın 20. maddesi ile ilişkilendirilen tüketici mevzuatı hükümlerinden faydalanamayacağını belirterek, haksız ve hukuka aykırı olan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” …Mahkememizce 19.10.2015 tarihli kök ve bu raporun eki niteliğindeki iki rapor hüküm kurmaya elverişli görülmediğinden itibar edilmeyerek yeni bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve bu heyetçe kaleme alınan 19.01.2017 tarihli kök rapor ile 31.11.2017 tarihli ek raporlar esas alınarak hüküm kurulmuştur. Mahkememizce banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bu rapordaki açıklamalara kısmen itibar edilmiş ve anılan dönemde diğer bankalar tarafından uygulanan komisyonun %2 olması nedeniyle artık yeniden ek rapor alınma yoluna gidilmeyip %2 oranındaki komisyon 30.11.2017 tarihli ek rapordaki açıklamalar dikkate alınarak mahkememizce hesaplanmıştır. Dava, davalı bankadan kullanılan kredi borcunun ödendiği ancak banka tarafından komisyon, opsiyon işlem masrafı, BSMV, noter ekstre masrafı, hesap işletim ücreti adı altında haksız tahsilatlar yapıldığı iddiasıyla bu tahsilatların iadesi istemine ilişkindir. Taraflar arasında 27.07.2012 tarihli 230.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi ve 11.01.2011 tarihli 500.000,00 TL bedelli Bankacılık Hizmet Sözleşmesi akdedilmiştir. 26.07.2012 tarihli sözleşme öncesi bilgilendirme formunun davacı şirket tarafından imzalandığı görülmektedir. Anılan kredi sözleşmeleri çerçevesinde davalı banka tarafından davacı şirkete toplam 181.000,00 TL kredi kullandırıldığı anlaşılmıştır. Banka tarafından 17.843,20 TL komisyon kesildiği, oysa %2 oranında 3.620,00 TL kesilmesi gerektiği, fazlaca kesilen 14.223,20 TL’nin her bir kesintinin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacıya iadesi gerektiği kabul edilmiştir. Bankanın TCMB’ye hesap işletim ücreti 30,00 TL olarak bildirdiği, 30.03.2012 tarihinde 157,50 TL ve 31.05.2012 tarihinde 157,50 TL olmak üzere fazladan iki ayrı hesap işletim ücreti aldığı, bu tahsilatın sözleşmeye ve tebliğlere uygun bulunmadığı anlaşıldığından her iki kesinti toplamı 315,00 TL’nin 157,50 TL’sinin kesintinin yapıldığı 31.05.2012 geri kalan 157,50 TL’sinin de yine kesintinin yapıldığı 30.03.2012 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davacıya iadesi gerektiği kabul edilmiştir. Davalı banka tarafından noter ekstre ücretinin müşteriden tahsil edilmesinin mümkün bulunduğu, ancak davalı banka tarafından toplam 1.299,55 TL ekstre ücretinin kesildiği tespit edilmiştir. Yapılan bu kesintinin dayanak belgesinin ibraz edilemediği dosya içeriğiyle sabit olduğundan her bir kesintinin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek faiziyle birlikte davacıya iadesi gerekiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca banka tarafından hiçbir dayanağı bulunmadığı halde 26.07.2012 tarihinde 147,00 TL ve 28.08.2012 tarihinde ise 21,00 TL ki toplam 168,00 TL opsiyon masrafının kesildiği, davacının opsiyonel herhangi bir işleminin olmadığı bu hususun banka kayıtlarıyla sabit olduğu anlaşıldığından bu tahsilatların da yerinde bulunmayıp her bir masrafın kesildiği tarihten itibaren faiziyle birlikte davacıya verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacı taraf, banka tarafından yapılan faizin de fahiş bulunduğunu ve fazladan faiz işletildiğini ve tahsil edildiğini ileri sürmüş ise de, 30.03.2012 devresine kadar %20 akdi faiz oranından alınması gereken faizin 8.583,00 TL olması gerekirken banka tarafından 8.589,72 TL faiz tahsil edildiği, 30.06.2012 devresine kadar da yıllık %20 oranında akdi faiz uygulandığı ve toplam faizin 7.500,00 TL olması gerektiği, banka tarafından 7.576,11 TL faiz tahsil edildiği, buna göre 76,11 TL fazladan faiz tahsilatı yapıldığı anlaşıldığından 6.72 TL fazla tahsilatın 30.03.2012, 76,11 TL fazla tahsilatın da 30.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Hüküm kısmının 4. paragrafında 157,50 TL hesap işletim ücretinin 30.03.2013 tarihinden itibaren ibaresinin kullanıldığı, oysa bunun 30.03.2012 olması gerektiği, yazım hatasına ilişkin 2 rakamının 3 olarak basıldığı ve bunun açık maddi hata olduğu kabul edildiğinden HMK. 304. maddesi gereğince bu kısım tashih edilmiş ve hükmün altına alınarak…” Davanın KISMEN KABULÜNE, 14.223,20 TL fazla tahsil edilen komisyon ve limit tahsis ücreti, 1.299,50 TL noter ekstre ücreti, 557.55 TL ekspertiz ücreti, 315,00 TL hesap işletim ücreti, 168.00 TL opsiyon masrafı ve 82,83 TL faiz olmak üzere, toplam 16.646,08 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazla istemin REDDİNE, kesinti tarihlerinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı banka vekili, istinaf başvuru harçlarını yatırmadığından, ilk derece mahkemesince HMK’nın 344. maddesi uyarınca muhtıra tebliğ edilmiş, davalı tarafça gerekli harçlar yatırılmadığından, ilk derece mahkemesinin 27.06.2018 tarihli ek kararıyla, “Davalı … A.Ş. vekilinin verilen kesin süre içinde nispi istinaf karar harcını yatırmadığı anlaşılmakla, İSTİNAF İSTEMİNDEN VAZGEÇMİŞ SAYILMASINA…” karar verilmiştir. Bu ek kararın davalı banka vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilinin bu ek karara karşı HMK’nın 344ve 346.maddelerinde gösterilen bir haftalık süre içinde istinaf kanun yoluna başvurmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili ek kararı istinaf etmediğinden, istinaf incelemesi münhasıran davacı vekilinin istinaf dilekçesi üzerinden yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davada ilk alınan 19/10/2015 tarihli 1.kök bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, Merkez Bankasına masraf komisyon ve faiz oranı bildirimi yapılmadığının ve tüm masrafların iadesi talebinin kabulü gerekeceği, ilk derece mahkemesince 20.09.2017 tarihli ara kararda buna ilişkin banka kayıtlarının rapora eklenmesine denildiğini, ancak raporda hiçbir ek bulunmadığını,İlk derece mahkemesince komisyon ve tahsis ücretine ilişkin olarak uygulan oranın hükme esas alınan kök ve ek raporlarda belirtilen orandan farklı şekilde % 10’dan fazla olduğunu, yine farklı bankaların emsal nitelikteki komisyon oranları nazara alındığında karara esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda % 2 oranında komisyon oranının uygulanmasının hatalı olduğunu, Kredi tutarının (2011 yılı dahil edilerek)181.000 TL olarak kabulü gerektiğini, ancak 31.11.2017 tarihli ek raporun 19.01.2017 tarihli kök raporunda kredi tutarının 161.000 TL olarak alındığını, esasen Banka’yla yapılan mail yazışmalarının dava dilekçesine ekli olduğunu, burada kredi tutarının 156. 000 TL olduğunun belirtildiğini, kararda 393,16 TL tutar BSMV iadesine karar verilmemesinin hatalı olduğunu, 31.11.2017 tarihli rapora itirazlarında BSMV’nin iadesi gereğini beyan ettiklerini, ancak itirazın karşılanmadığını, 19.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda iadesi gerekli olan hesap işletim ücretinin tutarının 315,00 TL olarak belirlendiğini, oysaki bu belirlemenin hatalı olduğunu, toplamda 522,00 TL hesap işletim ücretinin taraflarına iadesi gerektiğini, İlk derece mahkemesi kararında müvekkilinden fazla tahsil edilen faiz olarak sadece 82,83 TL tutarın kabul edilmesinin hatalı olduğunu, fazla tahsil edilen faizin ek rapora itirazda belirttikleri üzere 3385,12 TL olduğunu, ilk derece mahkemesince %15 üzerinden faiz hesabı yapılıp fazla tahsil edilen faizin de belirlenmesi gerektiğini, 2011 yılı ekstresinin talepleri kapsamında incelenmesi için harç yatırmak için süre verilmesi ve bu incelemenin ek raporda değerlendirilmesi taleplerinin de reddedildiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının istinaf nedenleri yönünde kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacının kullanmış olduğu kredi nedeniyle kendisinden fazla tahsil edildiğini ileri sürdüğü masraf faiz ve giderlerin davalıdan tahsili istemli açtığı alacak davasında, ilk derece mahkemesince davanın yukarıda özetlenen gerekçe ile kısmen kabul- kısmen reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerince istinaf edildiği anlaşılmıştır.Davalı vekili istinaf harçlarını yatırmadığından, ilk derece mahkemesince HMK’nın 344.maddesi uyarınca istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına dair ek karar verilmiş, ek karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Bu nedenle, istinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekilince davalı banka tarafından TCMB’ye yapıldığı söylenilen bildirimlerin dosya kapsamında bulunmadığı, kurulan ara karara rağmen bu hususa ilişkin eksikliğin giderilmediği istinaf sebebi yapılmış olsa da 2011-2012-2013-2014 yıllarına ilişkin bildirim tablolarının dosyaya ibraz edilmiş olduğu ve 31.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda bildirim tablolarının yapılan değerlendirmede göz önünde bulundurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir. 19.01.2017 tarihli kök raporda kullanılan kredi miktarı 161.000,00 TL olarak gösterilmesine rağmen 31.11.2017 tarihli ek raporda kullanılan kredi miktarının 181.000,00 TL olarak gösterildiği bu hususun davacı vekili tarafından istinaf sebebi yapıldığı, 31.11.2017 tarihli ek raporda davacının talebinin dışında 2011 yılında kullanılan kredi miktarı da belirtilmiş olduğundan, davacının bu yöndeki istinafı yerinde değildir. Dosya kapsamında 31.11.2017 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; 2012 yılından başından itibaren alınan komisyonların dökümünün yapıldığı, sonuç olarak hesap işletim ücreti adı altında 30.03.2013 tarihli 157.50 TL tutarlı kesinti ile yine 31.05.2012 tarihinde alınan 157,50 TL tutarındaki toplamdaki 315.00 TL kesintinin sözleşmeye ve o dönemin tebliğlerine uygun olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin bu gerekçeyle karar verdiği anlaşılmakla davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir. 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan ve 2014/6 sayılı Tebliğ ile güncellenen 2006/1 sayılı Tebliğin 3. maddesinde, bankalarca mevduata uygulanacak sabit veya değişken faiz oranlarının serbestçe belirleneceği, 4. maddesinde ise reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırlarını, serbestçe belirleneceği kabul edilmiştir. Yine aynı Tebliğin 6/2. maddesine göre bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirdikleri azami oranları aşmamak kaydıyla, mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını ve katılma hesaplarında uygulayacakları kâr ve zarara katılma oranlarını vadelerine göre tüm şubelerinde halkın görebileceği şekilde ilan eder ve bu oranları internet sitelerinde yayımlar. Bu durumda, ticari kredilerde bankalar tarafından alınacak olan masrafların hukukilik denetimi yapılırken anılan düzenleme gereğince davalı Banka’nın belirlediği ve ilan ettiği komisyon oranları bulunduğu takdirde bankaların bu oranlar üzerinden masraf vb. alabileceğinin kabulü ile hüküm kurulması; yapılmamışsa emsal banka uygulamaları araştırılması, alınan komisyon ve masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta uygulanacak faiz oranına ilişkin olarak taraflar arasında bir anlaşma bulunmamaktadır. Uyuşmazlığa konu kredi sözleşmesinin 3.6.4. maddesinde ise faiz oranının açıkça belirlenmediği durumda bankaca belirlenmiş cari faiz oranının müşteriye ihbar edilmek koşuluyla uygulanabileceği yönünde düzenleme mevcuttur. 31.11.2017 tarihli ek raporda uyuşmazlığa konu kredi sözleşmesine ilişkin banka tarafından uygulanan % 20 akdi faiz oranının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilmiş olduğu belirtilmiştir. Ancak az yukarıda bahsi geçtiği üzere, yapılan bildirimin ardından faiz oranının ilan edilip yayınlanmış olduğuna dair herhangi bir tespit yapılmamıştır. Fakat bu halde dahi ilgili bankalardan gelen müzekkere cevapları dahilinde emsallerine göre somut uyuşmazlıkta uygulanan faiz oranının makul olduğuna ilişkin 31.11.2017 tarihli bilirkişi raporu karşısında, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi reddedilmelidir.Davacı vekili, ilk derece mahkemesince komisyon ve tahsis ücretine ilişkin olarak uygulan oranın hükme esas alınan kök ve ek raporlarda belirtilen orandan farklı şekilde % 10 dan fazla olduğunu öne sürmüş ve yine davacı vekili farklı bankaların emsal niteliğindeki komisyon oranlarını belirterek karara esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda % 2 oranında komisyon oranının uygulanmasının hatalı olduğu hususunda 03.01.2018 tarihli rapora itiraz dilekçesi sunmuştur. İlk derece mahkemesince 27.02.2017 tarihli celsenin bir nolu ara kararı ile kredi kullandırım ücretinin hangi oranda uygulandığı konusunda emsal banka araştırması yapılmasına karar verilerek muhtelif bankalara müzekkere yazılmıştır. Bankalardan gelen yazı cevapları dosya içerisindedir. 31.11.2017 tarihli ek raporda emsal banka uygulamaları göz önünde bulundurulmuş, ortalama % 2 olarak hesaplanan oran üzerinden davalı bankanın 3.620,00 TL komisyon tahsilatı yapabileceği belirlenmiştir. Bahsi geçen sebeplerle davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, 2011 yılına ilişkin ekstrelerin incelenebilmesi için kendilerine gider avansı yatırması hususunda süre verilmesinin ve ekstreler dosyaya ibraz edildiğinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmektedir. Dava dilekçesinin incelenmesinde; davacının 27.07.2012 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak söz konusu davayı açmış olduğu ve delillerinin arasında 2011 yılı ekstrelerine dayanmadığı anlaşılmaktadır. İstinaf aşamasında yeni delil gösterilmesi mümkün olmadığından, davacı vekilinin bu talebi yerinde değildir. Yine HMK’nın 357/1. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Bu sebeple davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ilk kök rapordaki BSMV’ye yönelik değerlendirmelerin hükme esas alınması gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadar. İlk derece mahkemesince yeni heyetçe kaleme alınmış 19.01.2017 tarihli rapor ve bu raporun eki olan 30.11.2017 tarihli raporları hükme esas alarak BSMV kapsamındaki ödemelerin geri istenemeyeceğine ilişkin hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece yargılama sürecinde birden fazla kez ve taraf itirazlarını da gidermek amacıyla alanında uzmanlarından oluşturulan bilirkişi kurullarından rapor alındığı anlaşılmaktadır. HMK’nın 282. maddesinde, hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendireceği düzenlenmiştir. Mahkemece de kurulan hükümde alınan bilirkişi raporlarındaki tespitler diğer delillerle birlikte değerlendirip dikkate alınarak ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 26/09/2019