Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1207 E. 2019/549 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1207
KARAR NO : 2019/549
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 10/04/2018
NUMARASI : 2017/411- 2018/345 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı asıl borçlu …. Ltd. Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde diğer davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil olarak yer aldıklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borçlulara noter kanalıyla ihtarname keşide edildiğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalılarca haksız olarak itiraz edildiğini, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1746 E. sayılı dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasının 18.11.2016 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verildiğini ileri sürerek davalı asıl borçlu şirket ile davalı …. 46.464,61 TL asıl alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek %72 temerrüt faizi ile faizin %5’i oranındaki BSMV ile birlikte; davalı … ise 25.210,00 TL asıl alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek %72 temerrüt faizi ile faizin %5’i oranında BSMV ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, alacağın ve davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin kullandığı kredi borcunu nakit ödeme, çek ve senetlerle ödeyip kapattığını, kredi sözleşmesindeki müvekkili aleyhine hükümlerin TBK’nın 20-25. maddeleri gereğince geçersiz olduğunu, kredinin ödenip bittiğini düşünen müvekkiline davalı bankanın, özen borcuna aykırı olarak kendisine tevdi edilen çek ve senetlerin bir kısmının ödenmemiş olduğunu bildirmediğini, sözkonusu çek ve senetleri iade de etmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİİlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalıların zamanaşımı itirazlarının yerinde olmadığı, davalı şirket tarafından davacı bankaya tevdi edilen çek ve senetlerden tahsil edilen bedellerin “kredi hesabına ödeme” açıklamasıyla kredi hesaplarına aktarıldığının tespit edildiği, böylece çek ve senetlerin kredinin teminatı amacıyla tevdi edildiği yönünde kanaate varıldığı, bunlardan 5 adet senet toplam bedeli 30000,00 TL olan senetlerin davacı banka tarafından takibe konulmadığı gibi temlik eden borçlu şirkete de iade edilmemek suretiyle zamanaşımına uğratıldığı, davacıya da bu konu bilgilendirme yapılmadan, senetlerden doğan haklar zamanaşımına uğratılıp, aradan uzun bir süre geçtikten sonra hesabın kat edilerek alacak talebinde bulunulmasının dikkat ve özen yükümlülüğü ile bağdaşmayacağı, bu nedenle davalı şirkete verilen zarar miktarının güncelleştirilerek borç miktarından mahsubunun gerektiği, buna göre mahsup neticesinde davalı şirketin davacı bankaya borcunun bulunmadığı, dolayısıyla kefillerin de sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİDavacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesinin “Ticari senet temliki ve rehni” başlıklı 14. maddesi gereğince, müvekkili bankaya tahsil için verilen senetlerin ödenmemesi sonucunda protesto edilmemesi/ davalıya iade edilmemesi nedeniyle bankacılık uygulamaları ve sözleşme hükümleri karşısında senet bedellerinden müvekkil bankanın sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalıların iddia ettikleri zarar için dava açma hakları var iken davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, sözleşmelerin 56. maddesi, HMK’nın 287. maddesi kapsamında delil sözleşmesi niteliğinde olup banka kayıtlarının esas alınması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olayda, davacı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde, diğer davalıların kefil olarak yer aldıkları, kredili mevduat hesabından kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek alacağın tahsilinin istendiği, davalıların ise dava konusu alacağın davacı bankaya tevdi olunan çek ve senetler karşılığında ödenerek borcun kapatıldığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.Davacı bankanın noter yoluyla borçlulara gönderdiği 15.12.2011 tarihli hesap kat ihtarnamesinde, …. no.lu vadesiz hesaptan dolayı 15.12.2011 tarihli anapara bakiyesi 43.750,08 TL, 01.10.2011-15.12.2011 dönemi faiz tutarı 2.216,65 TL ve Bsmv tutarı 110,83 TL olmak üzere toplam 46.077,56 TL alacağın ödenmesini istediği görülmüş, bu alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durması üzeri İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1746 Esas sayılı dosyasında ikame ettiği itirazın iptali davasında, 18.11.2016 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Davacı bankaya kredinin teminatı olarak verilen çek ve senetlerden protesto edildiği halde icra takibine konulmayan ve davalı borçluya iade yapılmayan 30.07.2006, 30.09.2006 ve 31.10.2006 keşide tarihli her biri 5.000 TL ile 16.02.2007 ve 16.03.2007 keşide tarihli her biri 7.500 TL bedelli olmak üzere toplam 30.000 TL bedelli senetlerin davalıya iade edilmediği ihtilafsızdır.Davalı asıl borçlu şirket tarafından davacı bankaya çek-senet tevdi bordroları karşılığında muhtelif tarihli ve miktarlı çek ve senetlerin verilmiş olduğu, bunlardan tahsil edilenlerin bedellerinin kredi hesaplarına aktarıldığı sabit olup, davacı bankaca sözkonusu çek ve senetlerin borçlu cari hesap için teminat alındığını, dava konusu alacağın dayanağı kredili mevduat hesabı için teminata çek-senet alınmadığını ileri sürülmüştür.Dosyada alınan 29.01.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, gerek borçlu cari hesap gerekse kredili mevduat hesabı hareketlerinin incelenmesi neticesinde; bankanın elindeki çek-senetler ile borçlu cari hesap alacağını 2007 yılı Nisan ayında tamamen kapattığı, bu nedenle ödenmeyen senetler için davalılardan ek senet talep etmediği, dolayısıyla davacı bankanın, çek-senet teminatı olmaksızın kullandırdığını iddia ettiği kredili mevduat hesabı yönünden, ödenmeyen ve protesto edilen 30.000 TL tutarındaki senetler hakkında davalı kredi müşterisini bilgilendirmediği belirtilmiştir.Bu durumda, ispat yükü üzerinde olan davacı bankanın çek ve senetlerin yalnızca davalı borçlunun cari hesap borcunun teminatı olduğunu, kredili mevduat hesabını kapsamadığını ispat edemediği gibi, protesto edildiği halde icra takibine konulmayan ve davalı borçluya iade yapılmayan senet bedellerinden ve vadelerinden itibaren işleyecek faizinden dolayı sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Buna göre belirlenen davalı zararının davacı bankanın alacağından mahsubunda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın birer örneğinin ilk derece mahkemesince, taraflara tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11/04/2019