Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1193 E. 2019/802 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1193
KARAR NO : 2019/802
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2018
NUMARASI : 2015/1149E. 2018/191K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Taraflar arasında iş akdi yapıldığını ve bu sözleşme kapsamında rekabet yasağının düzenlendiğini, davalının, davacı şirket nezdinde yedek parça satış görevlisi olarak çalıştığını, 31/10/2014 tarihine kadar hizmet verdiğini, istifası ile iş akdinin feshini takiben davacı firma ile imzalamış olduğu iş akdinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek davranışlar sergileyerek …Ticaret A.Ş. isimli firmada işe başladığını, davalının işbu eylemi diğer 66 çalışan ile beraber toplu olarak gerçekleştirdiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL cezai şart alacağının davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 05/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda, müddebadihi 8.558,48 TL arttırarak, sonuçta 18.558,48 TL cezai şart alacağının tahsilini istemiştir.Davalı vekili savunmasında özetle: Usule ilişkin olarak, davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu; esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı şirketin mali ve finansal açıdan ciddi şekilde küçülme ve personeli azaltma yönüne gitmesini, bu süreçte özellikle distribitör firmaların davacı ile olan sözleşmeleri feshetmeleri, personel maaş ve primlerinin geç ödenmesi gibi nedenlerle davalı lehine haklı fesih koşullarının oluştuğunu, bu nedenle davacının cezai şart talep hakkının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” …Davalının istifa sonrası dava dışı …A.Ş.’nde çalışmaya başladığı; davalı ve dava dışı (66) çalışanla birlikte dava dışı şirkete geçiş yapması sonrasında, davacının satışlarında büyük oranda azalma/düşme bulunduğu; davalının, davacı ile rakip olan firmada rekabet sözleşmesine rağmen çalışmaya başladığı; rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması sebebiyle aşırı nitelikte olduğu; ancak, TBK.nun. 445/2.maddesi uyarınca, süre ve coğrafi alan ile faaliyet alanı bakımından rekabet yasağının sınırlanmasında hakime takdir/uyarlama yetkisi verildiği de dikkate alındığında; taraflar arasındaki rekabet yasağının davalının çalıştığı Marmara ve Ege Bölgesi ile davacı işveren nezdinde yaptığı iş ile sınırlı bulunduğu kabulünün gerektiği; davalının, davacıya ödemesi gereken hizmet akdinin 4/d maddesinde bulunan en son aylık net ücretinin (12) katına tekabül eden tutarın [1.546,54 TL x12=]18.558,48 TL olarak hesaplandığı; cezai şartın davalı tarafından alınan en son aylık net ücretin 1/2’si olarak kabulünün taraflar arasındaki menfaatler dengesine/hakkaniyete daha uygun olacağı kabul edilerek; 9.279,24 TL cezai şart alacağının, 23/11/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin [bakiye cezai şart alacağının fazlaya ilişkin bölümün takdiren tenkis edildiği de dikkate alınarak] istemlerin reddine” karar vermiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 2013-2014 yıllarında … vs. Yurtdışı markaları ile ilgili olarak faaliyet alanını kaybettiğini, bu yurtdışı markalarının davacı ile sözleşmelerini feshetmiş olduklarını, bu markaların davacı şirketten ayrılmasından sonra davacı şirketin büyük oranda müşteri kaybettiğini ve doğal olarak satışlarının düştüğünü, davalının işten ayrılma tarihi olan 31.10.2014 tarihinden önce bu markaların davacı şirketten ayrıldığını,Davacı şirketin 2013-2014 yıllarında personelin bir kısmını işten çıkarıldığını, bir kısım personelin de işten çıkmak zorunda kaldığını, Davacı şirket ile dava dışı şirketin faaliyet konusunun ve müşteri çevresinin birbirinden çok farklı olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin, davalının her iki şirkette de aynı iş ve faaliyetleri yürüttüğü yönündeki tespitinin doğru olmadığını, her iki şirketin satışını yaptıkları ürün segmentleri ve markaları farklı olduğundan aynı ilçede olup olmamaları rekabet yasağı hükümleri ve yer unsuru acısından anlam ifade etmediğini,Müvekkilinin davacı şirkette satış görevlisi olarak çalıştığını, müvekkilinin görev tanımının davacı şirketin ticari sırlarına vakıf olmaya imkân tanımadığını, ilk derece mahkemesi kararında müvekkilinin davacı şirketi önemli bir zarara uğratma ihtimali olup olmadığının değerlendirmediğini, Yargıtay kararlarında ifade edildiği gibi sadece müşteri çevresinin bilinmesinin yeterli olmayıp, müvekkilinin davacıyı ne şekilde zarara uğrattığının da somut delille ispatlanması gerektiğini,Davacı şirketin aynı konuda başka bir personele açtığı birebir aynı olan İst. Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1118 esas – 2017/1239 karar sayılı kararıyla, davalının davacıyı önemli ölçüde zarara uğratma ihtimali olmadığından davanın reddine karar verildiğini,Davalının iş sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesinin zorunlu unsur olan “yer” ve “konu” acısından bir sınırlama içermediğinden geçersiz olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini stemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇEDava, hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, ceza koşulu tenkis edilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, davacı şirkette çalışmış olan davalının taraflar arasındaki rekabet yasağı taahhütnamesini çalışma ilişkisinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin ihlal edip etmediği, ceza koşulunun geçerli olup olmadığı ve bu bağlamda sözleşmede yar alan cezai şartı ödemekle yükümlü olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosyada davacı ve davalının taraf olduğu 12/02/2014 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin imzalanmış olduğu anlaşılmaktadır.12/02/2014 tarihli hizmet sözleşmesine göre davalı satış temsilcisi olup, rekabet yasağına ilişkin 4. maddede, çalışanın, hizmet akdine ilişkin sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesine müteakip iki yıl boyunca işverenin iştigal mevzuuna giren ve asıl işi sayılan konularda faaliyet gösteren resmi ya da özel müessese, şirket, ortaklık, şahıs ve sair iş yerlerinde her ne nam altında olursa olsun çalışmamayı, ortak olmamayı, bu alanlarda doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir iş yapmayacağını, söz konusu işleri faaliyet kendi namına ya da başkası hesabına yürütmemeyi kabul ve taahhüt etmiş olup;ancak iş sözlemesinin personel tarafından haklı sebeple feshedilmesi ve işveren tarafından haksız ya da geçersiz sebeple feshedilmesi durumunda bu yükümlülüklerinin geçersizleşeceği, personelin yükümlerini herhangi bir şekilde ihlali halinde son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği yazılıdır. Davalının, davacı yanındaki çalışmasını 31/10/2014 tarihinde istifa ile sonlandırması sonrasında davacı şirketle aynı işi yapan … şirketinde işe başladığı hususunda ihtilaf olmayıp, davacı şirketin işten ayrılmalar öncesinde kâr etmekte iken akabinde zarara geçtiği bilirkişilerce yapılan mali incelemelerde tesbit edilmiştir. Sözleşme tarihleri itibariyle olaya uygulanması gereken TBK’nın 420/1. maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza koşulu geçersizdir. Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir. TBK’nın 420/1. maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup, kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK’nın 355. maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerekir. İlk derece mahkemesince davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 355, 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 2015/1149 E.- 2018/191K. sayılı, 27/02/2018 tarihli kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın REDDİNE,2-a)Alınması gerekli 44,40 TL maktu harcın peşin ve ıslah harcı toplamı olan 316,94 TL’den mahsubu ile artan 272,54 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, b)Davacı tarafça harcanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A….T.’ne göre belirlenen 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,ç)Davalı tarafından yapılan 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d)Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,3-İstinaf yargılama giderleri yönünden;a) Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan peşin istinaf harcının talep halinde davalıya iadesine,c)Davalı tarafça harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 36,10 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 134,20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d)Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30/05/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.