Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1157 E. 2019/818 K. 12.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1157
KARAR NO : 2019/818
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/231 Esas – 2018/511 Karar
TARİHİ : 16/05/2018
DAVA : Yabancı Mahkeme İlamının Tenfizi
Taraflar arasındaki tenfiz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından açılan davada Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 30/05/2016 tarih ve 2016/789 Dava numaralı kararı ile müvekkilinin 385.214,23 EURO alacağının davalıdan tahsiline karar verildiğini, bu kararın 12/06/2016 tarihinde kesinleştiğini, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklılık prensibi bulunduğunu, TTK’nın 4. maddesi gereğince, Lefkoşe Kaza Mahkemesinin kararının ticari dava niteliğinde olduğunu, tenfiz davasında görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirterek ve Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 2016/789 Dava nolu, 30/05/2016 tarihli ilamının tanımasına ve tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; MÖHUK’un 51. maddesi gereğince, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu sebeple görev itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da MÖHUK’un 50 ve 54. maddeleri gereğince tenfiz şartlarının bulunmadığını, zira müvekkili şirkete usulüne uygun tebligat yapılmadığını, bu hali ile savunma hakkının kısıtlandığını, Yargıtayın emsal kararlarına göre de tenfizi talep edilen kararın, davalıya usulünce tebliğ edilmemiş olması nedeniyle kesinleşmiş bir mahkeme ilamı olarak kabul edilemeyeceğini, bu nedenlerle tenfiz koşullarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 16/05/2018 tarihli, 2018/231 Esas – 2018/511 Karar sayılı kararında: “…Tüm dosya kapsamından; tenfizi ve tanınması talep edilen Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 30/05/2016 tarih ve 2016/789 Dava numaralı dosyası ile taraflar arasında yapılan yargılama sonucunda 385.214,23-EU’nun davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, karar içeriği dikkate alındığında kamu düzenine ilişkin bir durumun bulunmadığı, dolayısıyla tenfizi elverişli kararlardan olduğu, her ne kadar davalı taraf görev itirazında bulunmuş ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/19-1090 Esas ve 2016/819 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere tarafların tacir olduğu uyuşmazlıktan kaynaklanan yabancı mahkeme kararları ile ilgili tenfizde yetkili mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu, davalı tarafından kendilerine tebliğ yapılmadığı belirtilmiş ise de, kararda açıkça celpnamenin aslına uygun bir suretinin davalıya tebliğ edildiği, dolayısıyla bu yöndeki savunma hakkının kısıtlandığı iddiasının da gerçeğe yansıtmadığı, kararın 12/06/2016 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından KKTC Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 30/05/2016 tarih ve 2016/789 dava numaralı kararın tanınması ve tenfizine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir
Bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davada görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olmadığını, yabancı mahkeme kararlarının tenfizi davasında görevli mahkemenin, MÖHUK m. 51 f. 1 uyarınca, uyuşmazlığın ticari nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi olarak belirlendiğini ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, emsal nitelikteki Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02.05.2014 tarihli 2014/2807 Esas ve 2014/6861 Karar sayılı kararının ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tanhlı 2017/6687 Esas ve 2014/9733 Karar sayılı kararının bu yönde olduğunu, Dava konusu ilama ilişkin MÖHUK m. 50 ve 54’te düzenlenen tenfız şartlarının mevcut olmadığını, tenfizi kabul edilen yabancı mahkeme ilamının, müvekkili şirkete usulüne uygun tebligat yapılmaksızın gıyabında verildiğini, müvekkili şirketin savunma haklarının ihlal edildiğini, müvekkili şirketin savunma hakkını kullanamadığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,Ülkemiz ile ilamın verildiği K.K.T.C arasında ‘T.C ve K.K.T.C. Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfız, Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Söyleşmesi” (Söyleşme) imzalandığını, Sözleşme ile iki ülke vatandaşlarının adli makamlar nezdinde savunma haklarını kullanma imkânlarının teminat altına alındığını, K.K.T.C. mahkemesince davalıya, bu Sözleşme hükümlerine uygun hiç bir tebligat yapılmadığını,Yüksek yargı içtihatlarına göre huzurdaki davada, müvekkiline usulune uygun tebligat yapılmadığından ve savunma hakkı kısıtlandığından tenfiz koşullarının bulunmadığını,Sözleşme hükümlerine uygun olarak tenfiz istemine konu ilam davalıya tebliğ edilmediğinden, kesinleşmiş bir yabancı mahkeme ilamının varlığından söz edilemeyeceğini, bu nedenle de tenfiz koşullarının gerçekleşmediğini,
Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle MÖHUK m.50 vd. maddeleri uyarınca, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı aleyhine KKTC Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 2016/789 Dava nolu 30.05.2016 tarihli kesinleşmiş kararının tenfizinin talep edildiği, mahkemece talebin kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı vekilince, yabancı mahkeme kararlarının tenfizi yargılamasında MÖHUK 51/f.1 maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunun düzenlendiği, buna göre Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığı, tenfiz talebinin görevsizlik nedeniyle reddi gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Davacı, Lefkoşe Kaza Mahkemesi tarafından verilen ilamın tanınması ve tenfizini talep etmektedir. 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkındaki Kanunun 51/1.maddede yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde Asliye Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiş, ancak Asliye Hukuk veya Asliye Ticaret şeklinde bir ayrıma da yer verilmemiştir. Asliye mahkemesi ibaresinin ticaret mahkemesini de kapsayıp kapsamadığı yönünden değerlendirme yapmak gerekir. 6102 Sayılı TTK’nın 5/2.maddesinde, bir yerde Asliye Ticaret Mahkemesi varsa, Asliye Hukuk Mahkemesi görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere bu mahkemede bakılır. Bu hükme göre Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde olmakla birlikte TTK’nın 4. madde gereğince ticari dava sayılan hallerde ise Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme olmalıdır. Dosya kapsamına göre, tenfizi talep edilen ilamdaki her iki tarafların ticaret şirketi olduğu, alacak talebinin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dava bu haliyle nispi ticari dava niteliğindedir. Bu sebeple uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu gözetilerek davanın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği nazara alındığında davalı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir (Dairemizin 2017/645 E- 2017/553 K 09.10.2017 T. Emsal karar içeriği) Davalı vekilince, Türkiye ile tenfizi istenen kararın verildiği K.K.T.C. arasında “T.C. ve K.K.T.C. Arasındaki Hukuki Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Tanıma ve Tenfiz Suçluların Geri Verilmesi ve Hükümlülerin Nakli Sözleşmesi” bulunduğu, sözleşmenin hukuki ve ticari konularda adli yardımlaşma başlıklı kısmının tebligatı düzenleyen 5. maddesi uyarınca sözleşmenin 6. maddesinde öngörülen usule göre tebliğ edilmesi gerektiğinin düzenlendiği, 6. madde uyarınca tebligatların, merkezi makamlar aracılığı ile yapılması gerektiği, yetkili makamların ise K.K.T.C. yönünden İçişlerinden Sorumlu Bakanlık, T.C yönünden ise Adalet Bakanlığı olduğunu, ilamın verildiği ve tenfizi istenen K.K.T.C Lefkoşe Kaza Mahkemesince davalı şirkete usule uygun tebligat yapılmadığı, davalının savunma hakkını kullanamadığı, yine aynı şekilde kararın da usule uygun tebliğ edilmediği, dolayısıyla ilamında usule uygun şekilde kesinleştiğinin kabul edilemeyeceği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir: 5718 sayılı MÖHUK’un 50/1. maddesi hükmüne göre, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Anılan Yasa’nın “Dilekçeye Eklenecek Belgeler” başlığını taşıyan 53. maddesinde tenfiz dilekçesine “Yabancı mahkeme ilâmının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi ile ilâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi”nin ekleneceği düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine karar verilebilmesi için öncelikle ilamın kesinleşmiş olması gerekmekte olup, bu husus dava şartı olması nedeniyle, mahkemece resen gözönünde bulundurulması gerekmektedir.Dosya kapsamından, davacı vekilince sunulan yabancı mahkeme kararının aslı üzerinde kesinleşme şerhi bulunmaktadır. Dava dilekçesi ekinde, gerek dava dilekçesi ve eklerinin gerekse ilamın davlıya tebliğine ilişkin belge sunulmadığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda Dairemizce istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına karar verilmiş, davacı tarafa tenfize konu Lefkoşe Mahkemesi dosyasından davalıya yapılan tebligat ile kararın tebliğine ilişkin belgeleri sunması istenilmiştir.Davacı vekillerince dairemizce duruşmalı yapılan istinaf yargılama sürecinde, davalıya yapılan tebligata ilişkin tasdikli belgelerin sunulduğu anlaşılmıştır. Bu belgenin ve yabancı mahkeme yargılama tutanak ve kayıtlarının incelenmesinde; tenfizi istenen ilamın verildiği Lefkoşe Kaza Mahkemesinin 789/16 Dava nolu davasında, 12.02.2016 tarihinde verilen ve 16.02.2016 tarihinde hazırlanan Kd. Yargıç … tarafından imzalandığı anlaşılan, “…Celpnamenin, istidaların, ilgili tüm evrakların işbu emir ile birlikte tasdikli bir suretinin davalının kayıtlı adresi olan… İstanbul-Türkiye adresine tebliğ edilmesine ve bu şekilde yapılacak tebliğin davalıya tebliğ yapılmış sayılmasına, belirtelen şekilde yapılacak tebliğden itibaren davalının 45 gün süre zarfında isbat-ı vucut muhtırası dosyalamakta serbest olmasına, belirtilen süre zarfında davalının isbat-ı vucut muhtırası dosyalamaması halinde davalı için yapılacak müteakip tebliğlerin Mahkeme ilan tahtasına 3 gün süre ile asılması suretiyle davalıya tebliğ edilmesine ve bu şekilde yapılacak tebliğin usulünde tebliğ yapılmış addolunmasına EMİR VERİR.” kararı doğrultusunda, celpnamenin (dava dilekçesinin) mahkeme yargıcı tarafından 12.02.2016 tarihli verilen emir ve yetki kapsamında davacı vekilince, davalı adresine kargo aracılığı ile tebliğe çıkarıldığı, mahkemece tebligatın 08.03.2016 tarihinde davalı adresine tebliğ olduğunun belirlendiği, bu şekilde tebligatın ilamı tenfizi istenen Kıbrıs Lefkoşe Kaza mahkemesince Kıbrıs usul hukuk hükümlerine göre yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekillerince tebligat yapıldığı belirlenen …’ın davalı şirket çalışanı olmadığı, olsa bile tebligata yetkili kişi olmadığı ileri sürülerek bu hususun SGK’dan araştırılması talep edilmiş ise de tebligatın ülkemiz tebligat kanunu hükümlerine uygun olup olmadığı davanın niteliği itibariyle dairemizce incelenemeyeceğinden, bu hususun araştırılması istemleri yerinde görülmemiştir. Somut olayda, Yargıtay 19 HD 2016/18080 E 2017/3961 K 18/05/2017 tarihli benzer nitelikteki uyuşmazlık çerçevesinde verildiği anlaşılan ve dosyaya bir örneği alınan emsal karar içeriği de dikkate alındığında; 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 54/1-ç maddesinde; “O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması,” tenfiz şartı olarak düzenlenmiştir. Burada yasa koyucu “o yer kanunları uyarınca” ifadesini kullanarak, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılıp çağrılmadığının, mahkemede temsil edilip edilmediğinin, kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilip verilmediğinin belirlenmesinde lex fori’nin (tenfizi istenilen kararı veren mahkemenin bulunduğu ülke hukukunun) uygulanacağını açıkça düzenlemiştir. Dosyaya ibraz edilen belgelerden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Lefkoşe Kaza Mahkemesi’ nce davalıya dava celpnamesinin 12.02.2016 tarihinde verilen mahkeme emrine uygun olarak davalı adresine kargo yolu ile tebliğ edildiği belirtilmiş, yine dava dosyası içinde bulunan tenfizi istenilen mahkeme kararının altına ise istinaf süresi dolduğundan ve taraflar hükmü istinaf etmediklerinden 12.06.2016 tarihinde hükmün kesinleştiği şerhi düşülmüştür. Tüm bu açıklamalar ışığında davalı vekilinin tebligata ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Kararı veren mahkemeni hukukuna (lex fori’ye) göre, tebligatın davacı avukatı tarafından çıkarılması mümkün olup; somut olayda mahkeme, celpnamenin davacı vekili tarafından tebliğe çıkarılmasını emretmiş ve bu doğrultuda, kargo aracılığıyla tebligat yapılmıştır. Tebligat, yargı organı tarafından bizzat yapılmadığından, yukarıda anılan uluslararası Sözleşmedeki tebligat usulü aranmayacaktır. Diğer taraftan, kararı veren mahkemenin kendi hukukuna göre, gerekçeli kararın mahkeme ilan tahtasına asılmak suretiyle tebliğinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Kararı veren hakimin hukukuna göre böyle bir tebligatın yapılması mümkün olduğundan, ayrıca uluslararası Sözleşmeye göre Bakanlık aracılığıyla tebligat çıkarılmasının gerekmediği kanaatine varılmıştır. Kararın, taraflara arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacak iddiasına ilişkin olduğu, karar içeriği yönünden de Türk kamu düzenine aykırı bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır.Açıklanan tüm bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin verdiği tenfiz kararı, sonucu itibariyle doğru olup, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir.
Dairemizce duruşmalı yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte Dairemizce ek inceleme ve tahkikat yapılmış olduğundan, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin buna göre düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte Dairemizce ek inceleme ve tahkikat yapılmış olduğundan, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin buna göre düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın kabulü ile Kuzey Kıbrık Türk Cumhuriyeti Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 30/05/2016 tarihli, 789/16 dava numaralı kesinleşmiş kararının tenfizine,
2-Alınması gereken 109.663,53TL harçtan peşin alınan 27.384,48 TL harcın, mahsubu ile bakiye 82.279,05 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 27.447,28 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri 178,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacı yararına takdir edilen 72.111,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-İstinaf yargılaması yönünden;
a-Davalı tarafından yatırılan yatırılan 98,10 TL başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,
b-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılıp istinaf talebi doğrultusunda ek tahkikat yapılarak yeniden hüküm kurulduğundan, davalı vekili tarafından yatırılan 27.415,90 TL peşin istinaf harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,
c-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
d-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı yararına belirlenen 2.725,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine dair,
HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf yargılaması sonucunda, 12/06/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.