Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1142 E. 2021/649 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1142
KARAR NO : 2021/649
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/753 Esas – 2017/933 Karar
TARİHİ: 30/11/2017
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükmün her iki davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılardan …San. Ve Tic. A.Ş. arasındaki ticari ilişkiye konu 2 ayrı akaryakıt istasyonu ve bu istasyonlara ilişkin olarak akdedilmiş muhtelif sözleşmeler bulunduğunu, akaryakıt istasyonlarının İstanbul’da bulunan ve istasyon ile Tekirdağ’da bulunan Tekirdağ Sahil istasyonları olduğunu, Kumcular İstasyonu için 13/03/2016 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve Protokol uyarınca söz konusu istasyon üzerinde 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, akaryakıt istasyonunun kullanma, yararlanma ve tasarruf haklarının 13/03/2021 yılına kadar müvekkili şirkete bırakıldığını, 15 yıl süreli intifa hakkının karşılığının peşinen ödendiğini, Tekirdağ Sahil istasyonu için 17/8/2007 tarihinde müvekkili şirket ile davacı şirket ve dava dışı …Ltd. Şti. arasında İntifa Hakkı Tesisi Vaadi ve Yatırım Hakkında Protokol akdedildiğini, akaryakıt istasyonu üzerinde 16 yıl süreli intifa hakkı tesis edilidğini ve bu intifa hakkının karşılığını davalışirkete ve dava dışı şirkete hisseleri oranında peşinen ödendiğini, kumcular istasyonu için haksız fesihle birlikte müvekkili şirkete olan akaryakıt alımından kaynaklanan borçlarını da ödemediğini, Tekirdağ Sahil istasyonu için ise intifa hakkının sona erdiğini, yeni bir beş yıllık dönem için anlaşma sağlanamadığını, davalı … A.Ş.’nin akaryakıt alımından kaynaklanan borcunu ödememesi üzerine ihtarname gönderildiğini, ihtara rağmen ödeme yapılmayınca icra takibine geçildiğini, takibe konu edilen faturaların akaryakıt alım satımından kaynaklandığını ve takip talebinde tek tek tarih ve tutarları ile ayrıntılı olarak belirtildiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere, itirazın iptali ile 2.238.024,58 TL alacağın takip talebindeki şartlarla tahsili için takibin devamına, asıl alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı ….A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının her iki istasyon ile ilgili olmak üzere müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığını, müvekkilinin davacıya cari hesap borcu kalmadığını, davacının cari hesap ilişkisine dahil olmadığı halde kesmiş oldukları faturanın iade edildiğini ve altında yatan ilişkinin de red edildiğini, rekabet hukukunun dava ile alakası olmadığını, müvekkilinin 21-23.08.2013 tarihleri arasında akaryakıt borçlarını ödediğini belirterek, haksız açılan davanın reddine, takibin iptaline, haksız takip yapan davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe konu tüm fatularanın diğer davalı tarafından ödendiğini, takibe başlamış olan tarih itibariyle davacının takibe koyduğu akaryakıt fatularanından kaynaklanan bir alacağının kalmadığını, faturanın davacıya iade edildiğini, davacı nezdindeki cari hesap ekstresinde yer almasının hukuki bir temelinin bulunmadığını, söz konusu faturaya dayanan alacak iddiasının yargılamayı gerektirdiğini, böyle bir cari alacağın olup olmadığının yargılama sonucunda ortaya çıkacağını, davacının beş yıldan fazla süreli sözleşmenin erken sona ermesi nedeniyle kalan süre için yapılan takibin ayrı bir yargılamanın konusu olup eldeki davanın konusu olmadığını belirterek, davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalı … tarafından Beyoğlu 18. Noterliğinin 13/08/2013 gün ve… yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesinin feshedildiği ihtar edilmiş ve intifa hakkının da terkini talep edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca Kumcular İstasyonu için ilk 5 yıllık dönem sonunda 13/03/2011 tarihinde imzalanın bayilik sözleşmesi, çerçeve anlaşma ve ek protokol ile 13/03/2016 tarihine kadar geçerli olmak üzere yeni bir 5 yıllık dönem için taraflar arasında anlaşmaya varıldığı ancak davalı … tarafından süre sonu beklenmeden 19/08/2013 tarihinde sözleşmenin fesh edildiği, Tekirdağ Sahil İstasyonu bakımından ise tapuya şerh verilen intifa hakkı süresinin Rekabet Kurulu kararı sonucunda sona ermiş olmasının ardından yeni bir 5 yıllık dönem için anlaşma sağlanamadığı, Kumcular İstasyonunun bulunduğu ve davacı şirket lehine ipotekli gayrimenkulün ise davalı … Otomotiv tarafından diğer davalı …’e satıldığı belirlenmiştir. Davacı tarafça … ve … ile ve ayrıca taşınmazda paydaş … Ltd. Şti ne keşide edilen Beyoğlu …. Noterliğinin 24/09/2013 gün ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ve ihtar tarihi itibariyle 2.197.292,35-TL asıl alacak ile 14.198,20-TL işlemiş faizin tebliğden itibaren 3 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiş ve ihtarnamenin 27/09/2013 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir. Davacı şirketin teminat mektuplarını 21/08/2013 tarihinde nakde tahvil ederek ait olduğu bankalardan 2.190.000-TL yi tahsil ettiği görülmüştür. Davacı yanın incelenen ve usulüne uygun tutulup sahibi lehine delil vasfını haiz bulunan ticari defter ve kayıtlarında davalı tarafça yapılan ödemelerin fatura bazında gösterilip mahsup edilmek suretiyle 23/10/2013 takip tarihi itibariyle ve takibe dayanak 43 adet ödenmeyen fatura alacağından dolayı 2.197.291,82-TL alacaklı olduğu, davacı yanın nakde tahvil ettiği teminat mektubu bedellerini davalı … Otomotiv’in petrol ürünleri alımlarından kaynaklanan faturalara istinaden bu borçlara mahsup ettiği tespit edilmiştir. Yukarıda İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/293 Esas, 2017/260 Karar sayılı dosyasında yapılan tespitler ve aynı yönde varılan sonuç da dikkate alındığında keza teminat mektuplarının sözleşme ile kararlaştırılan veriliş amacı gözetilerek davacının mahsup işleminin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. Buna göre 23/10/2013 takip tarihine göre davacı tarafın asıl alacak miktarının 2.197.291,82-TL olduğu, 3.650.000-TL bedelli ipotek akit tablosundaki faize ilişkin kararlaştırma da dikkate alınarak işlemiş faiz talep miktarı ve faiz oranının da yerinde olduğu…” gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bu karara karşı, her iki davalı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİDavalı … vekilinin istinaf dilekçesinde özetle: Davalı …Sanayi ve Tic. A.Ş. ile davacı arasında İstanbul Büyükçemece ve Kumcular Tekirdağ’da bulunan istasyonlara ilişkin olarak 2006 yılından 2013 yılına kadar sürdüğünü, akaryakıt bayilik ilişkisi bulunduğunu, bu bayilik ilişkisi kapsamında Tekirdağ Kumluca’da bulunan ve Mülkiyeti 2012 yılından beri müvekkiline ait olan taşınmaz üzerinde davacı lehine 2007 yılında bir ipotek tesis edildiğini, davacı tarafça, 23.10.2013 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası üzerinden, Beyoğlu …. Noterliği’nin 24.09.2013 tarihli … sayılı ihtarnamesi ile bildirilen borca istinaden, ipotek takibi başlatıldığını, söz konusu takibe müvekkilince ve diğer davalı tarafından böyle bir borcun bulunmaması sebebiyle itiraz edildiğini, Bahse konu ipotek takibine konu edilen borcun davacı tarafından düzenlenmiş 26.12.2012 tarihli … seri numaralı ve 12.08.2009 tarihli ve 2.498.816,38 tutarlı fatura olduğunu, faturanın Tekirdağ Kumluca’da bulunan istasyona ilişkin olarak davacı tarafından kullanılmayan intifa süresi bedeli taleplerine ilişkin olarak düzenlendiğini, ancak davalı … ile davacı arasında bir yanda intifa ilişkisi ve bu nedenle yapılan ödemeler bir yanda ise bayilik nedeniyle alınan akaryakıt bedellerine ilişkin cari hesap ilişkisi ve bu nedenle yapılan ödemelerin mevcut olduğunu, Buhari Petrol ile cari hesap ilişkisine dahil olmayan, 26.12.2012 tarihli … seri numaralı ve 12.08.2009 tarihli ve 2.498.816,38 tutarlı fatura ile varlığı bütünüyle ayrı bir yargılamaya muhtaç ve ayrı bir yargılamanın konusu olan bir bedel talebinde bulunduğunu, davalı tarafından bu faturaya süresi içerisinde itiraz edilerek kayıtlara alınmayacağının bildirildiğini, buna rağmen davalı tarafından cari borca ilişkin olarak yapılan ödemelerin bu faturaya mahsup edildiğini, ayrıca davacı şirket nezdindeki teminat mektuplarını yukarıda bahsedilen ve davalı tarafça iade edilmiş faturaya istinaden yasaya aykırı olarak nakde çevirdiğini, Ancak davalının bu mahsup işlemi TBK’nın 101/2.maddesinin borçlu iradesine öncelik tanıyan açık hükmüne aykırı olup kanunda mahsup işleminin nasıl yapılacağının açık olduğunu, buna rağmen davacının, birisi intifa hakkının kullanılmayan süresine dair diğer ise akaryakıt alım satımından kaynaklanan faturalar ve cari hesap ilişkisine dair iki ayrı alacak kalemi iddiasından henüz varlığı belli olmayan ve yargılama sonucuna muhtaç olan kullanılmayan süreye ilişkin intifa alacağını doğmuş bir borç gibi keyfince mahsuba konu etmesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin, davalı … Petrol tarafından yapılan akaryakıt bedeli ödemelerini ve tazmin edilen teminat mektuplarını intifa hakkının kullanılmayan yıllarına ilişkin alacaklarına mahsup ettiğini defalarca ve açıkça zikrettiğini, İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporunda (kök ve ek) tespit edilen ihtimalli sonuçları gerekçesinde hiç değerlendirme konusu yapmadan rapordaki bir seçeneğe göre karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, çünkü bilirkişinin terditli bir sonuca vardığını, ilk derece mahkemesinin ise bilirkişi raporundaki ilk seçeneğe göre ama orada hesaplanan bedelden başka bir alacak miktarına, tam olarak davacı tarafından talep edilen bedele karar verdiğini, üstelik rapordaki iki seçenekten davacı lehine olan seçeneği seçerken neden bunun seçildiğine dair hiçbir izahta bulunmadığını ve ortaya bir gerekçe koymadığını, bu durumun yerleşik Yargıtay uygulamalarına da aykırı düştüğünü,Tüm bu izahlardan da anlaşılacağı gibi kullanılmayan intifa süresine ilişkin alacağın ayrı bir davanın konusu olmasına rağmen davacı tarafından yapılan tahsilatın bu alacağa mahsup edilerek bakiye cari hesap alacağı talep edildiğini, davalı … A.Ş.’nin ödemelerini cari hesap borçlarına ilişkin olarak yapmasına rağmen davacı tarafından ödemenin ihtilaflı bakiye intifa bedeli alacağına mahsup edildiğini, esasen takibe konu cari hesap borcunun ödenmiş olduğunu,Alacağın likit bir alacakmış gibi icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı ….A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Uyuşmazlığın özü ve çözümlenmesi gerekli olan asıl hususun bayilik sözleşmesi ve ekli protokolleri değil, müvekkili davalı şirketin davacıdan almış olduğu mal bedelleri 43 adet fatura karşılığının davacı yana ödenip ödenmediği ve davacı yana verilen 3 adet teminat mektubunun nakde çevrilmesi yoluyla tahsil edilen bedelin taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinden kaynaklı muaccel-müeccel borçlardan hangisine sayılacağının tespiti ile müvekkili davalı tarafından ödenen bedelin davacı tarafından muaccel bir borca sayılıp sayılamayacağının tespit edilmesi olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre birden çok borç olması halinde öncelikle muaccel olan borcun ödenmiş kabul edileceğini,Müvekkili davalı … tarafından keşide edilen Beyoğlu …. Noterliğinin … yevmiye nolu, 19.08.2013 tarihli ihtarnamesi ile bakiye fatura borcunu teminat mektupları ile ödenmesinin davacı … şirketine ihtaren bildirildiğini, kaldı ki bu husus davacı yana bildirilmemiş olsa dahi, yapılan ödemelerin TBK’nın 102. maddesi gereğince muaccel olan borca mahsup edilmesi gerektiğini, Davada tarafların akdettikleri sözleşmeleri ve ekleri ile tesis edilen intifa ve kira sözleşmelerinin, bunlar karşılığında ödenen bedeller ve alınan taşınmaz teminatlarının topluca değerlendirilecek olursa, davalı müvekkilin ödemelerinin, intifa hakkının kullanılmayan süresine mahsubunun mümkün olmadığını, Davacı tarafın teminatın paraya çevrilmesi yoluyla elde etmiş olduğu ödemeyi iade edilen fatura bedeline saymasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davalı müvekkili şirketin teminat mektubunun nakde çevrilmesi yoluyla davacı şirkete yapmış olduğu ödemeyi 26.12.2012 tarihinde … seri numaralı KDV dâhil 2.498.816.38-TL tutarlı “12.03.2009 tarihli rekabe” açıklamalı faturaya mahsup ettiğini, bu faturanın taraflarınca kabul edilmemesine rağmen mahsubun bu faturaya yapılmasının kabul edilemeyeceğini, İlk derece mahkemesi kararının, intifa bedeliyle ilgili henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararı ile desteklenmeye çalışılmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Yine ilk derece mahkemesince tanzim ettirilen bilirkişi raporunda ödemelerin dava konusu 43 adet fatura alacağına mahsup edildiği takdirde davalı müvekkilinin borcunun bulunmadığı sonucuna varıldığını, dava dosyasında tanzim ettirilen 30.06.2017 tarihli ek bilirkişi raporunun sonuç bölümünde “1-Davacı tarafından 21.08.2013 tarihinde tazmin olunan 2.190.000,00-TL’lik Teminat Mektubu Bedellerinin, davalının Petrol Ürünleri alanından kaynaklanan borçlarına mahsup edilmesi gerektiği kanaatine varılması halinde; davalının takibe intikal eden (43 adet faturadan kaynaklanan) borçları toplam 2.197.292,35 TL bunun 7.292.35-TL ‘lik kısmının (Taşıt tanıma sisteminden kaynaklanan davalı alacağı olduğu anlaşılmakla) hu miktarın 2.190.000,00-TL olduğu belirlenmekte ve bu borca da 2.190.000,00-TL lık mektup bedellerinin mahsubu halinde; davalı Buhari Oto (ve diğer davalının) Takip Tarihi itibariyle borcunun (2.190.000,00-TL – 2.190.000,00-TL — 0,00-TL) asıl alacak olması gerektiğini, diğer yandan; davacının tazmin olunan mektup bedelini kullanılamayan 11 yıllık intifa hakkı bedelinden kaynaklanan alacağına mahsup edebileceği, davalının itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılması halinde ise; Davacının 23.10.2013 takip tarihi itibariyle. Davalı asıl borçlu … A.Ş. den ve Davalı İpotek Borçlusu … A.Ş.den 2.190.000,00-TL Asıl alacak + 40.732,16-TL İşlemiş Faiz (%15) = 2.238.023,98-TL alacaklı olduğu” sonucuna varıldığını, bilirkişilerin iki seçenekli sonucu varmışken ilk derece mahkemesi kararında, teminat mektubunun paraya çevrilmesi ile elde edilen bedelin neye istinaden intifa bedeline mahsup edildiği belirtilmeden, gerekçelendirilmeden karar verildiğini,Dilekçeyi özetlemek gerekirse, dava konusu yapılan ve ödenmediği iddia edilen 43 adet mal alımından kaynaklanan faturalar müvekkili şirketçe teminat mektupları karşılığı bloke edilmek kaydıyla ödendiğini, ancak davacı tarafın teminat mektuplarının paraya çevrilmesi yoluyla tahsil etmiş olduğu bedeli açıkça 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa aykırı bir şekilde yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü yargılamayı gerektiren ve likit olmayan intifa bedeli alacağına mahsup ettiğini savunduğunu, ilk derece mahkemesince mahsup işlemini gerekçelendirmeden kabul ederek usul ve yasaya aykırı bir karar verdiğini, Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının akaryakıt satımından kaynaklı bakiye açık hesap alacağının tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla davalılar aleyhine başlattığı ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekillerince, yasal süreler içinde ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraf vekillerince ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı ile davalı … arasında İstanbul ve Tekirdağ da bulunan ik ayrı akaryakıt istasyonuna ilişkin Bayilik sözleşmesi ve protokoller kapsamında ticari ilişki bulunduğu, Tekirdağ sahil istasyonu için 17.08.2007 tarihinde istasyonunun bulunduğu taşınmaz üzerine 16 yıllığına intifa hakkı tesisi karşılığında davalı … ile dava dışı … Şti.’ne hisseleri oranında 2.900.000 USD +KDV ödendiği, taşınmaz üzerine davacı lehine 1. Derecede 3.600.000 TL bedelli ipotek tesis edildiği, taşınmazın ipotekle yükümlü olarak diğer davalı …. tarafından satın alındığı, yine söz konusu ticari ilişki kapsamında davalı … Şti. tarafından davacıya toplam 2.190.000 TL tutarlı üç adet teminat mektubunun verildiği, Rekabet Kurumunun 12.03.2009 tarihli genel düzenleyici işlem kararı uyarınca Tekirdağ’daki istasyon yönünden intifa hakkının sona erip sözleşmenin uzatılmadığı, İstanbul Kumcular istasyonu için 13.03.2016 tarihine kadar yeni beş yıllık dönem için anlaşılmış olmasına rağmen davalı … Şti. tarafından süre sonu beklenmeksizin 19.08.2013 tarihinde sözleşmenin feshedildiği, üç adet teminat mektubu tutarı 2.190.000 TL’nin davacı tarafından 21.08.2013 tarihinde nakde çevrilerek bedellerinin tahsil edildiği analaşılmaktadır.Davacı vekili yargılama sürecinde, takip tarihinden önce 21.08.2013 tarihinde tahsil edilen üç adet teminat mektubu tutarı 2.190.000 TL’nin, Tekirdağ istasyonu için 16 yıllık intifa bedeli olarak peşinen ödenen 2.900.000 USD+KDV’nin, sözleşmelerin geçersiz kalması nedeniyle intifa bedelinin karşılıksız kalan süresi için mahsup edildiğini belirtmiştir.Eldeki davada, davacı iddiasını akaryakıt satımından kaynaklı olarak keşide edilen faturalardan kaynaklı borcunun kendisine ödenmediği iddiasına dayandırmıştır. Takibe dayanak olarak da 43 adet faturanın gösterildiği, dava konusunun takibe vaki itirazın iptali davası olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama aşamasında alınan ek rapordaki; davalı tarafından davacıya verilmiş bulunan üç adet teminat mektubunun tazmini neticesi tahsil edilen tutar olan 2.190.000 TL’nin akaryakıt alım satımından kaynaklı fatura alacağından mahsup edilmemesi, intifa hakkının sona ermesi üzerine kullanılamayan süreye ait intifa bedeli iadesi amacıyla davalı … adına keşide edilen 26.12.2012 tarihli 2.498.816.38 TL tutarlı davacı faturasından mahsup edilmesinin yerinde görülmesi halinde, bulunan sonuca göre davacının alacak isteminin yerinde görülebileceği tespitine göre mahkemece hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacının bakiye döneme ilişkin intifa bedeli alacağına ilişkin İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/293 E 2017/ 260 K 21.03.2017 tarihli kararının istinaf incelemesi sonucu Dairemizin 2018/810 E 2019/537 K 18.04.2019 tarihli kararı ile “…Davacının, davalıdan, bakiye dönem için intifa bedeli talep hakkının bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekir. Kendilerine intifa bedeli ödenen davalının, davadan önce taşınmaz üzerindeki kuru mülkiyet haklarını … devrettiği, taşınmazın artık maliki olmadığı anlaşılmaktadır. Dosyada örneği bulunan 18.08.2011 tarihli tescil istem belgesinde, ‘…Yukarıdaki özellikleri belirtilen taşınmaz üzerindeki lehtarı olduğum intifa hakkının tamamından bedelsiz olarak, çıplak mülkiyeti adına terkinini talep ederim’ şeklinde davacı beyanı yer almaktadır. Davacı, bu beyanı ile intifaya yönelik haklarını saklı tutmamış olup, dava dışı çıplak mülkiyet sahibi … lehine intifa hakkını terkin ettirmiştir. Bu beyanı uyarınca davacı, bedelsiz intifa terkininden sonra, kalan süre yönünden herhangi bir talepte bulunamaz (Yargıtay 19.HD’nin 15/05/2018 tarih, 2016/19995 E. 2018/2720 K sayılı ilamı). Bu nedenle, davcının, intifa süresinden bakiye döneme isabet eden kısım için intifa bedelinin iadesine ilişkin alacak talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, bu kaleme ilişkin alacak talebinin kabul edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.” gerekçesiyle, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, bakiye intifa süresine isabet eden intifa bedelinin tahsiline ilişkin alacak talebinin reddine, intifa terkini nedeniyle yapılan tapu harç ve masraflarının tahsiline ilişkin alacak talebinin pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatı) bulunmadığından, husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; Dairemizin bu kararı, Yargıtay 11. HD 2020/2981 E 2021/2546 K 17.03.2021 tarihli kararı ile onanıp kesinleşmiştir. Davacı yanın teminat mektuplarını nakde çevirmek suretiyle tahsil ettiği 2.190.000 TL’nin bakiye intifa bedeline mahsup edildiği beyanları dikkate alındığında; Dairemizin yukarıda açıklanan ve kesinleşen kararı doğrultusunda, davacının bakiye dönem için intifa bedeli alacağının bulunmadığı sabit olmakla, bu tahsilatın cari hesaptaki diğer alacaktan, yani iş bu davaya konu açık hesap alacağından mahsubu gerekir. Davacı tarafından nakte çevrilen üç adet teminat mektubu tutarı 2.190.000 TL’nin 30.06.2017 tarihli bilirkişi ek raporundaki tespit ve hesaplamaları ışığında, davalının akaryakıt alımına ilişkin takip konusu 43 adet faturadan kaynaklanan alacağından düşülmesi gerekir. Davcının cari hesabında toplam 2.197.292,35 TL alacak görünmekte ise de davalının taşıt tanıma sistemi satışları nedeniyle davacıdan iki fatura toplamı 7.292,35 TL alacaklı olduğu, bu tutarın sanki davalının borcuymuş gibi muhasebeleştirildiği, bu hususun ek raporda değerlendirilmiş olduğu, bu durumda bakiye açık hesap borcunun 2.190.000 TL olduğu gözetildiğinde, teminat mektubu bedellerinin davacı alacağından mahsubu sonucu davacının davalılardan takip tarihinde bakiye bir alacağının kalmamış olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle davalılar vekillerinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın her iki davalı yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda,1-Davanın her iki davalı yönünden reddine,2-Davacının takipte kötü niyeti sabit görülmediğinden, davalıların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine,2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 27.029,80 TL harçtan mahsubu ile artan 26.970,50 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,5-Karar tarihinde yürürlükteki AAÜT esaslar uyarınca belirlenen 104.109,80 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara eşit oranlarda verilmesine, 6-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine,7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davalı … Şirketince yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; bu davalı tarafından yatırılan 38.219,87 TL peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine,b)Davalı … Şirketince yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; bu davalı tarafından yatırılan 38.219,92 TL peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine,c)Davalı … Şirketince sarf edilen 98,10 TL başvuru harcı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,d)Davalı … Şirketince sarf edilen 98,10 TL başvuru harcı gideri ile 34,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 132,40 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.05.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.