Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1111 E. 2019/766 K. 24.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1111
KARAR NO : 2019/766
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/733 Esas – 2017/1294 Karar
TARİHİ : 05/12/2017
DAVA : ALACAK
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükme karşı her iki taraf vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 31.08.2007 tarihli acentelik sözleşmesi akdedildiğini, müvekkili şirketin sözleşmedeki bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalı şirketin, davacının 2014 Ocak ayından bu yana işlemiş komisyon alacağını ödemediği gibi acente ekranını kapatmak suretiyle ihtarname göndererek sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, 2014 yılına ait 24.972.30 TL ve 2015 yılına ait 3.747,60 TL olmak üzere toplam 28.719.90 TL komisyon alacağının avans faizi ile müvekkiline ödenmesi gerektiğini, bunun yanında müvekkilinin müşteri çevresi yarattığını ve müşterileri markasına bağladığını, acente sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalının, müvekkili acentenin oluşturduğu müşteri çevresinden, herhangi bir bedeli ödemeden yararlanmış olmasının hakkaniyet ilkesine aykırı olduğunu, bu nedenle TTK m.122 uyarınca bilirkişi tarafından hesaplanacak portföy tazminatının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesi gerektiğini ileri sürerek, 2014-2015 yılına ait toplam 28,719.90 TL komisyon alacağının ve ayrıca hesaplanacak portföy tazminatının, haksız fesih tarihi olan 18.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince yargılama sürecinde 17.04.2017 tarihli dilekçe ile portföy tazminat talebi yönünden şimdilik 1.000,00 TL talep edildiği bildirmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı acentenin, müvekkili şirketin “portföyüm sistemi üzerinden gönderilen” uyan ve taleplerine rağmen iletilmediğini, 2014 yılında belirlenen üretim hedeflerine riayet etmediğini, bu hususta iki kez davacı acenteye ihtar verildiğini, davacının komisyon ödemelerine ilişkin olarak 31.12.2014 tarihinde, 30.09.2014 tarihinde ve 31.03.2014 tarihinde gönderilen cari hesap mutabakat taleplerine yanıt vermediğini, bu nedenle acentelik ilişkisinin devamını imkansız hale getirdiğini, müvekkili şirketin, davacıya verilmiş olan üretim hedefini yerine getirmemesi ve ayrıca da portföyünü geliştirmemesi, bunun yanında yanlar arasındaki ilişkiyi husumete çevirme ve kendisine haklı gerekçe yaratma çabası içerisine girmesi nedeniyle Kadıköy …. Noterliğinin 18.03.2015/… yevmiye sayılı ihtarnamesiyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, bu nedenle sözleşmenin 22-G. bendi uyarınca komisyon ödemesi talep hakkına sahip olmadığı gibi haklı fesih nedeniyle portföy tazminatına da hakkı bulunmadığını, kaldı ki müvekkil şirketin acentelik sözleşmesinin feshinin akabinde hiçbir menfaat elde edemediğini, davacı acente ortaklarının her birinin kendisine ait bir tüzel kişi acentesi olmakla tüm portföyünü bu acenteye taşıdığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 05/12/2017 tarihli, 2015/733 Esas – 2017/1294 Karar sayılı kararında; “…Tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen ve mahkememizce de usul ve yasaya uygun bulunan rapor ve ek rapora göre davacının yapmış olduğu işler karşılığında hak kazanmış olduğu prim alacaklarından 28719,90 TL.sinin ödenmediği tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı tarafından komisyon bedellerinin ödenmemesine, sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesi (sözleşmenin 22/G maddesi) gerekçe gösterilmiş ise de, söz konusu sözleşme maddesinin sözleşme ilişkisinin devamı süresince doğan alacakları kapsamadığı anlaşıldığından 28719,90 TL prim alacağının davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Denkleştirme tazminatı TTK.nun 122’nci maddesinde düzenlenmiş olup, acentenin denkleştirme tazminatına hak kazanıp kazanmadığının tespiti için, sözleşmenin davalı tarafından feshedilip edilmediğinin, sözleşmenin haklı olarak feshedilmiş olması halinde acentenin kazanmış olduğu müşteri portföyünün, davalı tarafından sözleşmenin sona ermesinden sonra da kullanılıp kullanılmadığının, somut olaya göre denkleştirme tazminatı ödenmesinin hakkaniyete uygun düşüp düşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı sigorta şirketi tarafından feshe gerekçe olarak, 26 adet poliçede evrakların eksik olarak gönderilmesini ve üretim rakamlarını arttırmamasını göstermiştir. Her ne kadar davalı tarafından poliçedeki eksik evrakların gönderilmediği iddia edilmiş ise de, buna ilişkin ihtarda bulunulduğuna dair bir evrak ibraz edilmemiştir. Fakat bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapora da belirtildiği üzere, davacı acentenin davalı sigorta şirketinin üretim arttırılması yönündeki beklentisinin karşılanmadığı, davalı sigorta şirketi tarafından öngörülen üretim hedeflerinin tutturulamadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin sözleşmeyi feshinde haklı olduğu tespit edilmiştir. Davalının sözleşmeyi feshinde haklı olması nedeniyle denkleştirme tazminatı ödenmesinin şartları oluşmamıştır. Kaldı ki, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kabul edilse bile, davacı portföyünde olup da, sözleşmenin feshinden sonra davalı sigorta şirketi portföyüne katılan sigorta müşterisi tespit edilememiştir. Bu nedenle denkleştirme tazminatı talebine hak kazanabilmek için gerekli olan diğer yasal şartların da oluşmadığı anlaşıldığından denkleştirme tazminatına yönelik talep bakımından davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 28.719,90 TL pirim alacağından 24.972,30 TL’nin 20/03/2015 tarihinden itibaren 3.747,60 TL’nin ise dava tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı acentenin komisyon alacağını haketmek için gereken ön şartın yerine getirip getirilmediği hususunun ilk derece mahkemesince incelenmediğini, davacı acentenin herhangi bir komisyon ödemesini talep hakkına sahip olmadığına ilişkin itirazları üzerinde durulmadığını, Acentenin, Sigortacılık Mevzuatı hükümlerine, MASAK Mevzuatına, sözleşme hükümlerine, Yönetmelik ve Genelgelere, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı veya müvekkili tarafından acenteye gönderilen genelge, talimat hükümlerine uygun faaliyet göstermesi ve riskini teminat altına aldığı sigortalılar kapsamında ekonomik yönden mağduriyete, suistimallere, yolsuzluklara ve mahva uğramamak amacı ile asgari hedeflere uygun çalışmasının hedeflendiğini ve sözleşmenin 22/G bendi ile acenteye herhangi bir komisyon ödemesi yapılmamak şeklinde yaptırım (cezai şart) hükmü ile teminat altına alındığını, Davacı defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapan bilirkişilerin, davacı acentenin 26 adet poliçedeki eksik evrakın e-mail yoluyla 105 kez uyarıldığına ilişkin savunmaları ile ilgili olarak “Acente ile yapılan yazışma E-mail (elektronik posta) iletilerini dosyaya sunmadığımızdan bahisle, davalı müvekkilimiz şirketin bu iddiasını ispat edemediği kanaatine varıldığını” bildirdiğini, bu hususta incelemenin ne şekilde yapılacağı 14.10.2016 tarihli itiraz dilekçelerinde e-mail mesajlarının internet üzerinden ne şekilde gönderildiği, mesaj yollandığında bu mesajın gönderenin (şirketin) e-mail ekranından, e-mail servis sağlayıcı (sunucu)’dan ve alıcı (Acentenin) e-mail ekranından mesajın gönderilip, alınıp alınmadığının kontrol edilebileceğini, gönderici veya alıcı tarafından silinse bile bu mesajın mail sunucusundan gönderici veya alıcı ekranına tekrardan indirilebileceğini ve her durumda mail sunucusunda bu e-mailin kopyasının korunmaya devam edileceğinin bildirildiğini, Davacı acentenin evrakları sunmadığında/sunmaması halinde sözleşmeye aykırı davrandığı ve komisyon alacağına hak kazanamayacağına dair hiçbir hüküm kurulmaksızın; sadece davacı acentenin, müvekkili şirketin üretimi arttırılması yönündeki beklentisinin karşılanmadığı yönünden müvekkilinin sözleşmeyi fesihte haklı olduğunun tespit edildiği sonucuna varıldığını, kaldı ki davacı acentenin hiçbir dilekçesinde eksik evrakı sunduğuna veya e-mail yoluyla 105 kez uyarıldığına ilişkin hiçbir inkar ve itirazda bulunmadığını, ayrıca, bu hususta davacı acenteye gönderilen Kadıköy …. Noterliğinin 23.03.2015 tarih .. yevmiye nolu ihtarnamenin kendilerince dosyaya sunulduğunu ve davacı acentenin de delilleri arasında yer almasına rağmen bu delilin yerel mahkemece dikkate alınmadığını, Davacının komisyon alacağı, zorunlu evrakların teslim edilmemesi nedeniyle ödemezlik defi (TBK m. 97 “İFADA SIRA”) ve hapis hakkı kullanılarak ödenmediğini, Komisyon ücretinin davacının zorunlu evrakları teslim etmemesi sebebiyle oluşabilecek muhtemel zararlara karşı teminat olarak ödenmediğini, Davacı acentenin, belgeleri halen teslim etmediğini, bu nedenle müvekkili şirketin temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz talebinin de reddi gerektiğini, TBK m. 98 düzenlemesi karşısında müvekkili sigorta şirketinin temerrüde düştüğünden de bahsedilemeyeceğini,Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı acentenin acentelik sözleşmesi gereği müvekkili şirkete teslim etmesi gereken teklif formları, bilgilendirme formları vb. zorunlu evrakları halen teslim etmemiş olması sebebiyle sözleşme hükümleri ve mevzuat gereği komisyon alacağı taleplerinin reddi ile müvekkili şirketin temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faize hükmedilmemesi gerekirken; ilk derece mahkemesinin davacı acentenin avans faiziyle birlikte komisyon alacağına hak kazandığına dair hüküm kurmasının, TBK m.97-98 hükümlerine ve sigortacılık mevzuatı ile acentelik sözleşmesine açıkça aykırı olduğunu,Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Sözleşmenin haklı olarak feshedildiği tespitinin hatalı olduğunu, Yargıtay kararları ile üretim yetersizliğinin haklı fesih gereçkesi olarak kabul edilmediğini, Davalı şirket tarafından müvekkili şirkete hitaben gönderilen ihtarda; müvekkili şirketin üretim miktarının ve hasar prim oranının belirli bir seviyede tutulması gerektiğinden bahisle sözleşmenin 22. maddesine dayanarak sözleşmenin feshedildiği iddiasında bulunulmuş ise de sözleşme metni incelendiğinde bu yönde bir hükmün yer almadığının görüleceğini, kaldı ki emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında da üretim yetersizliği ve hasar prim oranının sözleşmenin feshi için haklı sebep oluşturmadığını, İlk derece mahkemesi kararına dayanak bilirkişi raporunda, üretim yetersizliğinin tespitinde bulunurken gerekli incelemeler yapılmadığını, eksik inceleme ile sonuca ulaşıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için üretimin yetersizliği haklı fesih sebebi olarak kabul edilse dahi, ilk derece mahkemesinin hüküm tesis ederken dayanak aldığı bilirkişi raporunda, müvekkili sigorta acentesinin faaliyet gösterdiği yerleşim merkezinde eşdeğer sigorta acentelerinin hedeflenen performansı belirlenerek müvekkili tarafından bu hedeflerin tutturulup tutturulmadığı değerlendirilmediğini, bilirkişi tarafından eksik inceleme sonucu, yalnızca davalı tarafın soyut, muğlak, hiçbir maddi veriye dayanmayan iddiaları dikkate alınarak rapor tanzim edildiğini, hüküm kurmaya elverişli olmayan iş bu raporda karar verilirken dikkate alındığını, kaldı ki, feshin haklı olduğuna dair iddialar varit olmamakla birlikte aksi durumda dahi feshin derhal ileri sürülmemesi, müvekkili şirketin komisyon bedellerinin ödenmesi yönündeki ihtar sonrasında fesih ve azil yoluna gidilmesi davalı iddialarının haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, ayrıca, üretimin düşük oluşu ve satış hedeflerine ulaşılmaması vakalarında müvekkili şirketin kusurlu olduğunun da ispat edilmesi gerektiğini, ancak bu yönde bir verinin de davalı yanca dosyaya sunulmadığını, Davalı şirket portföyüne yeni bir müşterinin katıldığının tespit edilemediği ve menfaat temin edilemediği değerlendirmesine de hatalı ve eksik inceleme sonucu ulaşıldığını, 2007 tarihinde akdedilen acentelik sözleşmesi süresince müvekkili acentenin emeği ve çabası ile ortaya ekonomik değeri olan bir müşteri çevresi çıktığını, sözleşmenin feshinden sonra da acente tarafından dava dilekçesi ekinde sunulmuş olan 2014/2015 dönemine ait müvekkili acentenin üretim listesinde yer alan … Ambalaj dışındaki tüm sigortalıların davalı sigorta şirketi nezdinde poliçeleri yenilendiğini, yargılama sonrasında yapılması gereken, listede bulunan poliçe sahiplerinin acentelik sözleşmesinin feshinden sonra da sigorta sözleşmelerini davalı sigorta şirketi nezdinde devam ettirip ettirmediklerinin davalı şirket kayıtlarından tespit edilmesidir ki, bu hususun hiçbir şekilde araştırılmadığını, bu konudaki beyan ve maddi delillerine itibar edilmeksizin, eksik ve hatalı değerlendirmeler ile sonuca varıldığını, 2015 yılına ait komisyon alacağı için belirlenen faiz başlangıç tarihinin de hatalı olduğunu,Yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile portföy tazminatı talebine ve temerrüt tarihine ilişkin usul ve yasaya aykırı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/733 Esas, 2017/1294 Karar sayılı 05.12.2017 tarihli kararının kaldırılarak, bilirkişi incelemesi sonrasında tespit edilecek miktar üzerinden müvekkili şirket lehine portföy tazminatına hükmedilmesine ve temerrüt tarihinin, ihtarname tebliğ tarihi olarak dikkate alınmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan komisyon alacağının ve taraflar arasında düzenlenen sigorta acenteliği sözleşmesinin davalı yanca haksız feshedildiği iddiasına dayalı portföy tazminatının tahsili istemiyle dava açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulü ile denkleştirme tazminat isteminin reddine, komiyon alacağına ilişkin istemin kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 31.08.2007 tarihli sözleşme ile acentelik ilişkisi kurulduğu, sözleşmenin davalı tarafından davacıya gönderilen 18.03.2015 tarihli Kadıköy … Noterliğinin … Y. sayılı ihtarnamesiyle feshedildiği hususlarında ihtilaf yoktur. Sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedilip edilmediği, davacının denkleştirme tazminatı talep edip edemeyeceği ve komisyon alacak isteminin yerinde olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;Davacı vekilince portföy tazminat istemine ilişkin karar ve gerekçesinin yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. Davalının 18.03.2015 tarihli Kadıköy …. Noterliğinin … Y. sayılı fesih ihtarında feshe gerekçe olarak davacıya gönderilen 2014/1 ve 2014/2 sayılı portföy geliştirme yükümlülüğünün yerine getirmemesi gösterilmiştir. Taraf ticari defter ve kayıtları ile sunulu deliller üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi rapor içeriğinde de vurgulandığı üzere; davalı bildirimleri kapsamında davacı acentenin üretim verilerinin karlılık ilkelerine dayalı olmadığı, acente üretim miktarının sigorta şirketine zarar verdiğinin anlaşıldığı, verilere göre davacı acentenin verimli çalışmadığı, öngörülen üretim hedeflerini tutturamadığının açıkça belirlendiği, bu durumda davacının verilen satış hedeflerine uymaması (m.22/E) nedeniyle davalının sözleşmenin 22. maddesindeki düzenleme uyarınca acentelik sözleşmesini haklı olarak feshettiği sonucuna ulaşıldığından, TTK m.122/3 uyarınca davalının acente sözleşmesini haklı nedenle feshetmiş olması nedeniyle davacı acente denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğinden, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.Davacı vekilince 2015 yılana ilişkin komisyon alacağına ilişkin temerrüt faizi başlangıç tarihinin de hatalı hüküm altına alındığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen Beyoğlu …. Noterliğinin 06.03.2015 tarihli ihtarnamede, 2014 yılına ilişkin 24.972,30 TL komisyon alacağı ile 2015 yılında işlemiş olan acente komisyon alacağının ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, iş bu ihtarname içeriğine göre 2015 yılı komisyon alacağı yönünden rakam belirtilmediği, bu nedenle 2015 yılı komisyon alacağı yönünden ihtarnamenin temerrüt oluşturduğunun kabul edilemeyeceği, yine TTK m.116’daki düzenlemenin acente komisyon alacakları bakımından muacceliyete ilişkin hüküm olup, temerrüte esas alınamayacağından, davacı vekilinin faizin başlangıç tarihine ilişkin istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Taraf ticari defter ve kayıtları ile sunulu deliller üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi rapor içeriğinde de vurgulandığı üzere, davalı ticari defter ve kayıtlarında 30.514,98 TL davacıya komisyon borcu bulunduğunun kayıtlı olduğu, sözleşmenin 22/G maddesinde fesihten sonra acenteyi herhangi bir komisyon ödemesi yapılmayacağının hüküm altına alındığı, bu düzenlemenin sözleşmenin fesih tarihinden sonra davacı acentenin yapacağı prim tahsilatları sonucu oluşacak komisyon gelirine ilişkin olup, somut olayda davacının davada talep konusu yaptığı komisyon alacağının sözleşmenin fesih tarihinden önce doğmuş ve tahhakkuk etmiş komisyon alacağı olması nedeniyle, fesih tarihi öncesi davacının komisyon alacağını talep etmesine engel hüküm olarak değerlendirilemeyecektir. Bu nedenle davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davacı yanca davalıya gönderilen Beyoğlu … Noterliğinin 06.03.2015 tarih … Y. sayılı ihtarnamesi ile 2014 yılına ilişkin 24.972,30 TL komisyon alacağı ile 2015 yılında işlemiş olan acente komisyon alacağının ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği, bu ihtarname uyarınca 2014 yılına ilişkin 24.972,30 TL komisyon alacağı yönünden davalının temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla, davalı vekilin davacı acente tarafından belgelirin teslim edilmemesi nedeniyle TBK m.97 hükmü de dikkate alındığında temerrüde düşüldüğünün kabul edilemeyeceği yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.İlk derece mahkemesince taraf ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ile dosya kapsamındaki deliller ışığında kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 1.470,86 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24/05/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.