Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1050 E. 2019/593 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1050
KARAR NO : 2019/593
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/1000 Esas – 2018/267 Karar
TARİHİ : 30/03/2018
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşleminden Kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabul – kısmen reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankada hesabının bulunduğunu, bu hesaptan müvekkili şirket yetkilisinin haberi olmaksızın EFT işlemleri yapıldığını, müvekkilinin bu işlemlerden haberdar olduktan sonra bankaya bildirerek zararının tazminini istediğini, C. Savcılığına suç duyurusunda da bulunduklarını, ancak bankanın zararı karşılamadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine başladıklarını, yapılan takibe bankanın itiraz ederek durdurduğunu, belirterek, haksız itirazın iptaline ve %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili bankada hesabı bulunan davacının hesabından iddiasına göre çekilen tutarın müvekkilinden %13,75 faiz ile birlikte tahsilini talep ettiğini, müvekkilinin yapılan takibe itiraz edip durdurduğunu, bu işlemlerde müvekkilinin herhangi bir ihmal yada kusurunun bulunmadığını, müşteri tarafından internet bankacılığına girip kendi belirlediği telefonuna onay kodu geldiğini ve bu onay kodunun ekrana girilerek paranın EFT edildiğinin müfettişler tarafından belirlendiğini belirterek, davanın reddine, %20 oranından az olmamak üzere hesaplanacak kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi istinafa konu 30/03/2018 tarihli, 2014/1000 Esas – 2018/267 Karar sayılı kararında; “… Taraflar arasında bankacılık ilişkisinin mevcut olduğu, davacının zararının tazminin davalıdan talep ettiği davalının ödeme yapmadığı, bunun üzerine İstanbul Anadolu …. İcra müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, ve davalının itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin raporda belirlenen miktar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir. İcra İflas Kanununun 67/2 maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” İşbu davada davalı mahkememizce bilirkişi raporu ve dosya kapsamı itibari ile haksız görüldüğünden ve talep olduğundan alacağın likit olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi…” gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 41.468,00 TL asıl alacak, 3.842,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 45.310,13 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, asıl alacağın %20’si oranında belirlenen icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Müvekkili bankanın davada husumeti bulunmamakta olup husumetin, hiçbir ihmal ve kusuru bulunmayan müvekkili Banka’ya değil, davaya konu EFT tutarlarını alan/tahsil eden şahıslar … ile … yöneltilmesi gerektiğini,Müvekkili bankanın bu davada hiçbir ihmal veya kusurunun bulunmadığını, öncelikle davaya konu EFT işlemleri yapılırken piyasanın ve günümüz teknolojisinin elverdiği koşullarda tüm güvenlik alt yapısını sağlamış ve gerekli tüm güvenlik önlemlerini almış olan müvekkilinin salt “güven kurumu” olmasından mütevellit tek başına sorumlu tutulması hiçbir şekilde hukuk ve hakkaniyet ile bağdaşmadığını, Müvekkil banka aleyhinde asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, geçerli bir icra takibi ve likit bir alacak söz konusu olmadığından itiraz ettikleri davacı talebine istinaden icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini, İİK hükümlerine aykırı olarak borcun ne olduğunu belirtilmeden düzenlenen ödeme emrine dayanılarak icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini, müvekkilinin icra takibine itirazı haksız olmadığından icra inkar tazminatı talebinin hukuka aykırı olduğunu, yasal koşulları taşımayan ödeme emrine yapılan haklı itiraz nedeniyle İİK’nın 67/2. maddesindeki koşullar oluşmadığından müvekkilinden icra inkar tazminatı talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca alacağın varlığının ve miktarının yargılama ile belirlenmiş olması nedeniyle, likit bir alacak bulunmadığını, bu nedenle de icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,Davacı şirket ile müvekkilinin banka arasında imzalanmış bankacılık hizmetleri sözleşmesi kapsamında davacının, elektronik ortamda sunduğu internet bankacılığı hizmetlerinden yararlanmayı kabul ettiğini, bu hizmetten yararlanmak için davacı şirket yetkilisi, hesabının bulunduğu banka şubesine gitmeden gerekli bankacılık işlemlerini kendisinin belirlediği kullanıcı adı ve yalnızca kendisinin bilmesi gereken parolası gibi statik bilgiler ile gerçekleştirebildiğini, 05/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda yapılan incelemede müvekkilinin bankanın genel müdürlük bilgi işlem bölümünde 24/12/2014 tarihinde bilgisayar kayıtlarından alınmış ve davacının internet bankacılık işlemleri ile ilgili 21/01/2013-22/02/2013 tarihleri arası IP log kayıtları incelenmiş ve davacı şirket yetkilisine ait olan banka sitemine kayıtlı … numaralı GSM hattına internet bankacılığı ile hesaba her erişimde ve hesaptan para çıkışında SMS ile işlem onay şifresi olan tek kullanımlık dinamik şifrenin gönderildiği ve internet bankacılığı işlemi yapıldığının tespit edilmiş olduğunu, ayrıca dava konusu olayla ilgili olarak EFT bedellerini alan şahıslar … ile … hakkında açılan kamu davası uyarınca Küçükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi 2017/177 esas sayılı dosyasından yapılan yargılamanın devam ettiğini, kusur konusunda maddi gerçek, ceza davası neticesinde belirlenebileceğinden kusurlarının bulunmadığı işlemler nedeniyle müvekkilinin aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği zarar ile müvekkili bankanın eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığını, dava konusu olayla ilgili olarak EFT bedellerini alan şahıslar hakkında kamu davası açılıp derdest olduğunu, maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusunda kesinleşmiş mahkeme kararlarının hukuk hakimini bağlayacağını, ceza davası da dikkate alındığında müvekkili hakkındaki davanın reddi gerekeceğini,Davacı şirketin bir tüzel kişi tacir olup, yasa gereği basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğunu, dolayısıyla davacının, kendisine ait internet bankacılığı şifre ve parolasını özenle koruma yükümlülüğüne uygun davranması gerektiğini, davacının internet bankacılığı işlemlerini yaparken kullandığı bilgisayarın güvenli olmaması veya davacının statik şifre bilgilerini gereği gibi koruyamaması sonucu dolandırıcıların eline geçen bilgiler ile davaya konu EFT işlemlerinin gerçekleştiğini, bu durumda davacının, şifresini özenle koruma yükümlülüğüne uygun davranmamış olmasının sonuçlarına da kendisinin katlanacağını, yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2008/1977 esas sayılı, 12/05/2009 tarihli kararında da belirtildiği gibi, eğer bankalarının kusuru olsaydı dahi ” şifrenin davacının özensizliği ile ele geçirilmesi halinde davacının müterafik kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerekecekti” denildiğini, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı banka nezdinde açılmış olan davacıya ait hesaptaki paranın, davacının bilgisi ve izni dışında internet yolu ile yapılan EFT işlemi sonucu … ve … isimli kişiler hesabına gönderilmesi suretiyle uğranılan zararın tazmini için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince müvekkili yönünden davanın husumetten reddi gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 2016/12243 E – 2018/2836 K.sayılı, 17.04.2018 tarihli emsal kararında da işaret edildiği üzere; bankalar, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61’inci maddesi). Bu tanımlamaya göre mevduat, ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 386 ve 387’nci ( eski BK 306-307) maddeleri uyarınca, ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı, eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 570/1 ‘inci (eski BK 472/1) maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için, ayrıca açıklamaya gerek kalmadan, saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Davacı talebini, akidi olan davalı bankaya yöneltmiştir. Buna göre davalı vekilinin davada müvekkilinin husumet ehliyetinin bulunmadığı, EFT alıcısı üçüncü kişiler hakkında açılan dava nedeniyle müvekkili hakkındaki davanın reddi gerekeceği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/12135 E – 2018/3966 K. sayılı, 28.05.2018 tarihli emsal kararında da işaret edildiği üzere; bankaların diğer alanlarda olduğu gibi internet ortamında yapılacak işlemlerde de sistem güvenliğini sağlama banka mevduat sahiplerinin güvenli bir şekilde işlem yapabilmesi için gerekli güvenlik alt yapısını hazırlama interaktif bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerinin üçüncü kişilerce ele geçirilmesini önleyecek bir güvenlik mekanizması oluşturması gerektiği, sistem güvenliğinin sağlanamamasından kaynaklanan zararların sorumluluğunun bankaya ait olduğu ve davalı banka tarafından hesapta bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlaması gerektiği açıktır. Somut olayda, davacının şifresini başkasıyla paylaştığı, bilgilerin saklanmasında kusurunun bulunduğu hususları davalı tarafından kanıtlanmamıştır. Bu nedenle, davalı vekilinin, müvekkilinin kusurunun bulunmadığına ve davacının müterafik kusurunun bulunduğuna ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davacının bankadan çekilen parasının miktarı bellidir. Davalı banka, sorumluluğunu gerektiren bankacılık mevzuat ve uygulamalarını bilmektedir. Bu nedenlerle, Mahkemece likit alacağa vaki haksız itirazın iptaline karar verilmiş olmakla, davalı vekilinin müvekkili aleyhine inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 2.321,10 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.04.2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.