Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1034 E. 2019/345 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1034
KARAR NO : 2019/345
KARAR TARİHİ: 07/03/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2018
NUMARASI : 2014/779- 2018/434 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ: Davacı vekili, davalının müvekkili şirkette yazılı iş akdine dayalı olarak 08.08.2011 tarihinde işe başladığını, 13.02.2013 tarihinde kendi isteği ile hiç bir sebep göstermeksizin istifa ettiğini, davalının 01.01.2012 tarihinden itibaren müvekkilinin İzmir satış ofisinde “Ege/Akdeniz Bölgesi Kilit Müşteri Satış Sorumlusu” olarak Antalya bölgede çalıştığını, müvekkili şirketin elektrik priz ve aksesuarları üretip sattığını, davalının istifa ettikten hemen sonra müvekkili şirket ile aynı konuda faaliyet gösteren dava dışı …AŞ nezdinde aynı bölge çapında “Ege/Akdeniz Bölgesi Satış Sorumlusu” olarak çalışmaya başladığını, rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığını, son brüt ücretinin 10 katı cezai şart ödemekle yükülü olduğunu ileri sürerek, 25.000,00 TL cezai şartın 13.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığını, davacının nezdinde kilit müşteri satış sorumlusu olarak çalışan müvekkilinin ne tür bir ticari sırra vakıf olduğunun ve bu bilgilerin kullanılmasının davacı iş verene önemli bir zarar verebilecek nitelikte olmasının ispatı gerektiğini, yeni işverenin iştigal konularının ve muhatap kitlelerin tamamen farklı olduğunu, sözleşmedeki bu hükmün sadece müvekkili açısından yükümlülük öngördüğünden geçersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında rekabet yasağını düzenleyen sözleşmede, rekabet yasağı süresinin 6 ay ve rekabet mahalli olarak Ege bölgesi belirlendiği, bu durumun davalının çalışma hayatındaki müktesebatı, tecrübesi ve uzmanlık alanına göre rekabet yasağı sözleşmesinde yer alan, yer ve süre sınırlamasının onun iktisadi geleceğinin tehlikeye atacak mahiyette hakkaniyete aykırı bir sınırlama teşkil etmediği, davacı şirketin satış sorumlusu konumunda olan davalının, davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğu göz önüne alınarak, davalının iş sözleşmesini haklı nedenle fesih ettiğine ilişkin delil bulunmadığından davacının talebinde haklı olduğu, cezai şart miktarının aşırı olup, brüt maaşının üç katı uygulandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 7.500 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİDavalı vekili istinaf sebeplerinde özetle; rekabet yasağının ihlal edildiğinin ispat edilemediği gibi zararın da kanıtlanamadığını, davacının zararının müvekkili ile irtibatlandırılamayacağını, haksız rekabete ilişkin TTK hükümlerinin tartışılmadığını, cezai şartın geçerliliği veya geçersizliği hakkında hiçbir inceleme yapılmadığını, işçi aleyhine olarak konulan cezai şart hükümlerinin geçersiz olduğunu, kaldı ki rekabet etmemeye ilişkin hükmün müvekkilinin ekonomik özgülüğünü, çalışma hürriyetini ve mesleğini ifa etmesini kısıtlayan, iş imkanını ortadan kaldıran hukuka ve hakkaniyete aykırı bir hüküm olduğunu, hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulduğunu, dosyadaki raporu düzenleyen bilirkişi heyetinin de konusunda işçi işveren arasındaki sözleşmeye dayalı açılan işbu davada uzman olmadıklarını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.Davacı, davalının işveren şirkette “Ege/Akdeniz Bölgesi Kilit Müşteri Satış Sorumlusu” olarak Antalya bölgede çalıştığını, iş akdini kendi isteğiyle 13.02.2013 tarihinde feshederek akabinde davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir firmada aynı bölge çapında “Ege/Akdeniz Bölgesi Satış Sorumlusu” olarak çalışmaya başladığını ileri sürerek taraflar arasında imzalanan 01.06.2012 tarihli Rekabet Yasağı ve Sır Saklama başlıklı sözleşmede düzenlenen hükümlerine aykırı davrandığını iddia ederek 25.000 TL cezai şartın tahsilini istemiştir.Taraflar arasındaki sözleşme 01.06.2012 tarihli olup, 818 sayılı BK yürürlükteyken imzalanmıştır. Ancak, davalı, 13.02.2013 tarihinde yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmiştir.6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”.Yine aynı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”.Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen sözleşmesinin 2. maddesinde; ” İşçinin işten kendi isteğiyle işten ayrılması veya İş Kanunu’nun 25.maddesinde belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri hallerdeki tavırları nedeniyle Sözleşme’nin feshine sebebiyet vermesi halinde işçi’nin 6(altı) ay süreyle Akdeniz Bölgesi sınırları dahilinde aynı sektörde faaliyet gösteremeyeceğini, aynı sektörde faaliyet gösteren kişi veya kurumlarda ücretli ya da ücretsiz çalışamayacağını, danışmalık yapmayacağını, dışarıdan tasarım vb yapmayacağını, her ne faaliyet adı altında olursa olsun bu iş sözleşmesi çerçevesindeki çalışmaları esnasında edinmiş olduğu şirkete teknik, mali, idari, fikri ve sınai her türlü bilgiyi, her türlü müşteri bilgisi ve veri tabanını rekabet yaratacak bir iş veya işyerinde kullanmayacağını kabul ve taahhüt eder.” denilmiş, 5. maddesinde ise, rekabet etmeme yasağına aykırı hareket edilmesi durumunda, son brüt ücretinin 10 katı tutarında cezai şart ödeyeceği hüküm alına alınmıştır.Anılan sözleşmenin bu hükmü, davalının işten ayrıldığı 2013 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4.maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve ceazi şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/6975 E.- 2016/2969 K.sayılı, 16.03.2016 tarihli emsal kararı).Olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”.Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”.Rekabet yasağı içeren sözleşmenin 818 sayılı BK döneminde imzalanmış olması nedeniyle, BK.’nın 19/2.maddesi uyarınca sözleşmenin mutlak butlanla batıl olduğundan da söz edilemez. 818 sayılı BK.’nın 349.maddesinde ve TBK.’nın 445.maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı).Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalının davacı nezdinde “Ege/Akdeniz Bölgesi Kilit Müşteri Satış Sorumlusu” olarak çalışmakta iken 13.02.2013 tarihinde istifa etmek suretiyle iş akdini feshettiği akabinde 18.02.2013 tarihinde davacı ile aynı konuda faaliyet gösteren rakip firmada çalıştığı ihtilafsızdır. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşmenin, TBK’nın 445/1.maddesi anlamında geçerli bir coğrafi sınırlama içerdiğinin kabulü gerekir.O halde, davalı … Bölgesi sınırları dahilindeki çalışması için rekabet etmeme taahhüdünde bulunduğu ve işten ayrıldıktan sonra davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren yeni işvereni nezdinde aynı pozisyonda çalışmaya başladığı, davacı şirketin satış sorumlusu konumunda olan davalının davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğu gözetildiğinde ilk derece mahkemesi ve kararı yerinde olduğu gibi, HMK’nın 282. Maddesi uyarınca, bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece gerekçesi yazılmak suretiyle bilirkişi raporundaki tespitlere de yer verilerek hüküm tesisinde isabetsizlik görülmediğinden davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 384,22 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın birer örneğinin ilk derece mahkemesince, taraflara tebliğine,7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.07/03/2019