Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/1028 E. 2019/597 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1028
KARAR NO : 2019/597
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/678 Esas – 2018/416 Karar
TARİHİ : 26/04/2018
DAVA : Alacak (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu ve yönetim kurulu üyeliğini yaptığı 02/09/2013 tarihine kadar farklı tarihlerde davalı şirkete 201.400 AVRO, 93.280,00 USD ve 172.696,08 TL nakit olarak “bankaya direkt kasaya ödeme” şeklinde ödemeler yaptığını, 02/09/2013 tarihinde davalı şirketteki payını …’a devrettiğini, farklı tarihlerde davalıya verilen borç paraların ödenmesi hususunda defalarca talepte bulunulmasına rağmen ödeme yapılmadığını, konuyla ilgili olarak Bakırköy …Noterliğinin 02/07/2015 gün ve … yevmiye sayılı ihtarname keşide ettiklerini fakat alacağın ödenmediğini beyanla, yukarıda belirtilen cins ve miktarda paranın ödeme tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının başka bir şirkette sigortalı olarak çalışırken müvekkili şirketin diğer ortağı olan … ve adı geçenin Azerbaycan’da bulunan başka ortağının önermesi ile keza şirket sermaye borcu dahi adı geçenler tarafından ödenmek suretiyle davacının şirkete ortak yapıldığını, davacının mal varlığı ve o tarihteki banka hesapları incelendiğinde bir şirkete ortak olabilecek ekonomik gücünün bulunmadığının tespit edileceğini, şirket kurulduktan sonra 30/08/2013 tarihine kadar şirketin bütün işlemleri ve yönetiminin davacı tarafından yapıldığını, sermaye ve yatırılan bütün paraların davacı dışında diğer ortak … tarafından yatırıldığını, banka ve şirket kayıtlarının bunu doğruladığını, 2013 yılı Ağustos ayı itibariyle yapılan inceleme sonucunda davacının beyanı ile hesapların ters düştüğünün belirlendiğini, davacının kendi şahsi kredi borçlarını şirket hesabından ödediğini, şahsi hesabına para aktardığının tespit edildiğini ve bundan sonra şirkete gelmemeye başlayıp sonuçta da şirket hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, davacının şirkete ait paraları sanki borç vermiş gibi başka bir banka hesabına yatırıldığını, davacının 03/09/2013 tarihine kadar şirket hesaplarından toplamda 95.163,70 TL şahsi harcama yaptığını, nakit para çekip araç kredisi ve … kredi kartı borcunu ödediğini, bu itibarla davacının iddiasının haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 26/04/2018 tarihli, 2015/678 Esas – 2018/416 Karar sayılı kararında; “…Yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması özelliğiyle de bağdaşmaz. Davacı taraf iddiasına dayanak olarak bankadan yapılan ödemeleri göstemiş olsa da TBK. M.555 vd. Hükümlerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelik olarak, bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleşiyle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini ileri süren havaleci bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Havalede hangi amaçla gönderildiğine ilişkin bir açıklama yoksa, gönderilen havale tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli olmayıp havale dekontları borç ödeme belgesi niteliğindedir. Bu durum Yargıtay 13.HD.’nin 2005/14219 E. 2006/895 K.sayılı 31/01/2006 tarihli kararında sabittir. Denetime elverişli bilirkişi raporunda da değinildiği üzere, bankadan yapılan ödemede bir açıklama yoksa, gönderilen havale tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli olmayıp havale dekontlarının borç ödeme belgesi niteliğinde oldukları, bu çerçevede davacının iddiası ele alındığında, davacının davalı şirkete 18.376,78 TL borç verdiği, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu çerçevesinde, davacının şirket zararından sorumlu tutulabilmesi için, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiğinden davacının davalı şirketi 95.163,70 TL oranında zarara uğratmış olan raporda hesaplanan 18.376,78 TL alacağı ile davalının uğramış olduğu zarar mahsup edildiğinde davacının alacaklı olmadığı aksine davalı şirketin davacıdan ortaklar cari hesabı yönünden alacaklı olduğu …” gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Usul yönünden başvuru sebebi, dosya kapsamında yazılı ve imzalı beyanı bulunan ve dava dilekçemizde dayandığımız tanık delili ile duruşmada dinlenmesi istenilen … dinlenmeden yemin deliline başvurulması ve mahkemece bu delilin hatırlatılması, davalı vekilinin sunduğu dilekçe ile yemin delilinin eda edilmiş sayılması sebepleri ile eda olunan yemin delili hukuka aykırılık arz ettiğini, Esas yönünden başvuru nedeni, dosya kapsamında verilen karara esas teşkil eden ve atıf yapılan Yargıtay kararının dahi ekte sunulduğu bilirkişi raporunun gerekçeleri izah edileceği üzere hukuka aykırı olduğunu, düzenlenen bilirkişi raporunun mali inceleme başlıklı 6. bölümünün 6.3-Borç verme işleminin yapılıp yapılmadığı hususunda davalı şirket, kasa, banka ve ortaklar cari hesabında yapılan incelemeler kısmı incelendiğinde görüleceği üzere yanlış ve hukuka aykırı şekilde incelendiğini, yapılan ayrıntılı incelemeler de karşılaştırmalı olarak bir hesaplanama yapılmaya çalışıldığı ancak yapılan hesaplamanın yanlı ve kasti olarak çarpıtıldığını, yapılan hesaplama da davalı şirketin … TL, USD ve EURO banka hesapları, şirket kasa defterleri ile ortaklar cari hesapları karşılaştırmalı olarak incelenerek gerçekleştirildiğini ve rakamsal bir miktara ulaşılmadığını, ancak yapılan karşılaştırmalı hesaplamada müvekkili tarafından yapılan ödemeler dikkate alınmadığı gibi örneğin 03.06.2013 tarih ve 10.000 USD tutarınca davalı şirketin … USD hesabına yatırılan miktarın … tarafından yatırıldığının kayıtlandığının bildirildiği, ancak bu kayıtlamanın hangi deftere ne usulle yapıldığı bildirilmeyerek hesaplama yapılmadığını, örnek mahiyetinde belirtilen hesaplama kalemlerinden birinden de anlaşılacağı üzere, yapılan hesaplamanın yanlış olduğunu, … tarafından kasaya ödendiği kayıtlanan denilerek yapılan hesaplama kalemlerinde bu kayıtların hangi kayıtlardan karşılaştırılarak edinildiği, hangi ödeme yolu ile gerçekleştirildiği ve hukuki mahiyetinin ne olduğu konularına ilişkin herhangi bir bilgi bulunmadığını, dolayısı ile … yazılı ve imzalı beyanı ile yaptığı ödemeleri müvekkili adına davalı şirketin hesabına gerçekleştirdiği hususu sabit olmasına rağmen bu durum havalenin hukuki mahiyeti dolayısı ile hesaplama kalemlerinde müvekkili lehine dikkate alınmadığını, ancak … tarafından kasaya ödendiği kayıtlandığı denilerek yapılan ödemeler hesaplama kalemlerinde müvekkili aleyhine dikkate alındığını, havalenin ödeme aracı olarak kullanılan bir yöntem olması yargı içtihatlarıyla benimsenmiş bir karine olduğunu, ancak somut olay değerlendirildiğinde müvekkilinin anonim şirket hisse devir sözleşmesi akdettiği gün olan 02/09/2013 tarihine kadar davalı şirkette tek yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını ve %25 pay sahibi olduğunu, dolayısıyla bilirkişi raporunda ve anılan Yargıtay kararında gerekçelendirildiği gibi, … eliyle yapılan ödemelerin ödeme yöntemi olan havale niteliğinde olmadığını, Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda, TBK’nın havalaye ilişkin hukuki değerlendirmeler yaptığını, bilirkişinin maddi vakalar hakkında görüşünü bildireceğini, hukuki sorunlar hakkında görüş bildiremeyceğini, delilleri takdir yetkisinin de olmadığını, delilleri takdir yetkisinin ancak mahkemelere tanındığını, Davalı şirketin bilirkişilere yalnızca 2013 yılına ilişkin ticari defterleri incelenmek üzere ibraz ettiğini, 2012 senesine ilişkin ticari defterleri incelenmek üzere ibraz etmediğini, Dava dilekçeleri ile belirttikleri davalı şirkete müvekkillerince verilen ödünç mahiyetindeki ödemelerin tanıkla ispat edilemeyeceğine ilişkin gerekçenin isabetli olmadığını, dolayısı ile senetle ispat kuralının istisnası teşkil edilecek bu hususta tanık olarak dinlenmesini talep ettikleri ve dava dilekçeleri ile birlikte imzalı beyanı sunulan … dinlenmeden eksik inceleme neticesinde mahkemece hüküm verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini,Bakırköy 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu kararda karşı taraf yararına hükmedilen 54.063,61 TL vekalet ücretinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosya ile müvekkili aleyhine icra takibine konulduğunu, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin istinafa konu kararının eksik ve yanılgılı değerlendirme ile verilmiş olması nedeni hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı vekilince, müvekkilinin davalı şirtketin ortak ve yetkilisi olduğu dönemde şirkete verdiği borçların davalı şirketten tahsili istemli açılan davada, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Mahkemece 09.03.2017 tarihli oturumda davalı vekilinin tanık dinletilmesine muvafakatı bulunmadığı da dikkate alınarak, alacağın tutarı yönünden ispatın yazılı ispat şartına tabi olması gerekçesiyle tanık dinletme talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davanın değeri dikkate alındığında, HMK’nın 200. maddesi uyarınca tanık dinlenmesi karşı tarafın açık muvafakatine bağlıdır. Bu nedenle tanık dinlenmemesi isabetlidir. 06.04.2018 tarihli oturumda davacı vekiline yemin delili hatırlatıldığı, davacı vekilince yemin deliline dayanıldığı beyan edilip, yemin metni sunulduğu, davalı şirket yetkilisinin hazır bulunduğu 06.07.2018 tarihinde yeminin eda edildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin mahkemece bildirdikleri tanık … dinlenmeksizin yemin delilinin usule aykırı hatırlatıldığı ve davalı yanca yeminin HMK’nın 232-233 maddelerine aykırı olarak dilekçe ile eda edildiği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Yargılama aşamasında mahkemece davalı şirket ticari defter ve kayıtları ile davalı şirket kasa, davacı tarafından incelemeye sunulan ödeme listesi ile banka ve ortaklar cari hesabında yapılan incelemeler sonucu yapılan tespitlere göre, davalı yan defterlerinde kayıtlı ve davacı tarafından ödendiğine dair davalı şirket ortaklar cari hesabında davacı lehine alacak kaydedilen toplam 18.376,78 TL alacak göründüğü, ancak 131.02 ortaklar cari hesabında şahsi harcamalarının davalı şirketçe ödenmesinden ötürü 95.163,70 TL borçlu göründüğü, raporun buna ilişkin bölümünde 18.376,78 TL dışında kalan her bir ödeme tutarları yönünden yapılan ayrıntılı açıklamalar ışığında, davacının davalı şirkete borç verdiği iddiasına dayanak ödemelerin bir kısmının kendisi dışında üçüncü kişilerce davalı şirket hesaplarına havale şeklinde gönderildiği, kaldı ki bu havalelerde de davalı şirkete borç olarak gönderildiği şerhinin olmadığı dikkate alındığında, davacının ispatlanın 18.376,78 TL alacağı ile şirkete olan borç tutarı 95.163,70 TL dikkate alındığında ve davacı tarafından kesin delil niteliğinde olan yemin deliline dayanılıp, davalı şirket yetkilisinin eda ettiği yemin sonucu, kanıtlanamayan davanın reddi kararı yerinde olup, davacı vekilinin bunun aksine ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.04.2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.