Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/945 E. 2018/394 K. 12.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/945
KARAR NO : 2018/394
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2016
NUMARASI : 2014/362 2016/988
DAVANIN KONUSU : Alacak
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … grubunu temsilen … ile … grubunu temsilen …. arasında imzalanan 13.02.1996 tarihli sözleşme ile …bank hisselerinin satışına ilişkin genel esasların belirlendiğini, satış bedelinin 250.000.000 -USD olarak belirlendiğini, satışı yapılan … tarafından…grubu şirketlerine satış bedeli kadar kredi açılacağını, kullanılacak kredinin …..Grubu şirketlerinin …’a olan kredi borçlarının ödenmesinde kullanılacağını, … grubunun bakiye borçlarının ise 7 yılda ve her yıl bir taksit ödenmek suretiyle 31.03.1997-31.03.2003 tarihine kadar ödeneceğinin kararlaştırıldığını, 08.03.1996 tarihli hisse senedi satış sözleşmesi ile … hisselerinin %71,93’ünün 125.000.000 -USD bedelle … gurubu tarafından …, …, … grubu şirketlerine satıldığını, satış sözleşmesine konu edilen … grubunun bakiye borcunun belirtilen vadeli taksitlerle …a ödendiğini, banka yönetiminin 07.01.1999 tarihinde TMSF’ye devredildiğini, 1999 ve 2000 yılları taksitleri için …. grubu ile TMSF arasında 01.07.2007 tarihinde protokol yapıldığını, bakiye taksitlerin protokol kapsamında müvekkilleri tarafından ödenerek borcun tasfiye edildiğini, 09.03.1996 tarihli hisse senedi satış sözleşmesi ile de …’ın %28,06 oranındaki hisselerinin 124.000.000 -USD bedelle …, …, .., … ve … grubu şirketlerine satışının yapıldığını, satış sözleşmeleri kapsamında … grubu şirketlerin 16.564.377,15 -TL kredi kullandırıldığını, …bank’ın Fona devrinden sonra …bank A.Ş. ile birleştirildiğini, … A.Ş.’ nin de … Bankası A.Ş. bünyesinde birleştirilerek ..’ın tüzel kişiliğinin sona erdirildiğini, banka yönetiminin devrine yönelik 09.03.1996 tarihli sözleşmeden yaklaşık 12 yıl sonra TMSF 17.04.2008 tarih, 2008/48 sayılı kararı ile …bank’ın eski sahipleri … grubu üyelerinin her birine 533.936.229,03 -USD miktarında borç çıkararak ödeme talebinde bulunduğunu, .. . ve 22…. grubu şirketi ile TMSF arasında 15.05.2009 tarihli protokolün imzalandığını, protokolün 2. maddesi ile … grubuna ait borçlardan 4389 ve 5411 sayılı Kanunların özel hükümleri kapsamında … grubunun sorumlu tutulduğunu, … grubunun borçlarına istinaden davacılardan . .. A.Ş. 29.12.2009 tarihinde 12.050.672,00 -USD, davacılardan … A.Ş. 01.10.2010 tarihinde 6.000.000 -USD, davacılardan …’nin 29.09.2011 tarihinde 10.000.000 -USD ödeme yaptığını, bu ödemelerin … grubu şirketlerinin mevcut borçlarına istinaden yapıldığını ve… grubu şirketlerinin dava dilekçesinde 1-24 sırada belirtilen davalıların borçlarından mahsup edildiğini, … ve 22 … Şirketi ile TMSF arasında yapılan 15.05.2009 tarihli protokolle ….. grubuna açılan kredilerin geri ödenmemesi nedeniyle kredi borçlarının TMSF tarafından … Grubundan da talep edildiğini, taraflar arasında Fon alacağı nedeniyle 19.08.2004 tarihli protokolün imzalandığını, bu protokole … grubunun uymaması sebebiyle taraflar arasında ikinci kez 11.11.2010 tarihli protokolün imzalandığını, 11.11.2010 tarihli protokolde dava konusu alacağın TMSF tarafından kredi borçlarına mahsup edildiğini, dava dilekçesinin 1 ila 24. sırasında gösterilen tüm davalıların bu protokolde borçlu olarak yer aldığını, diğer davalıların da kullanılan ve ödenmeyen kredi borçlarına müteselsil kefil olduklarını, 11.11.2010 tarihli protokolü müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, protokolde … grubundan yapılacak tahsilatların … grubu borcundan düşüleceğinin belirtildiğini, böylece borcun…grubunun borcu olduğunun kabul edildiğini, müvekkillerinin bu borçtan 4389 sayılı Kanunun 15/7-b ve 5411 sayılı Kanunun 134 ve geçici 11. maddeleri uyarınca sorumlu tutulduğunu, müvekkilleri ile TMSF arasında yapılan sözleşmenin de bu kapsamda imzalandığını, müvekkillerince yukarıda ayrıntıları belirtilen ödemelerin … grubu borçlarına mahsup edilmesi sebebiyle davalıların müvekkiline karşı sorumlu olduğunu, müvekkillerinin sorumluluğunun kanundan kaynaklandığını, müvekkillerinin rücu talebi, BK nun 51/2. Maddesine dayandığını, somut olayda eksik teselsülün söz konusu olduğunu, zarar görene ödemeyi kanunen sorumlu olan yapmışsa BK nun 51/2 madesi hükmü gereğince haksız fiil failine ve sözleşme gereği sorumlu olana rücu edebileceğini, … grubunun … zararından kanun gereği sorumlu olduğundan sözleşme gereği sorumlu olan … grubu şirketlerine rücu edilebileceğini, dava dilekçesinde davalı olarak 25-33 sıra numarasında yer alan davalıların yine dava dilekçesinde 1 , 2 ,6 7, 9 , 10 ve 11 numaralarında yer alan davalıların kredi borçlarına müteselsil kefil olduklarından müvekkillerince yapılan ödemeden kefalet kapsamında sorumlu olduklarını, 11.11.2010 tarihli protokolü, dava dilekçesinin 1-24 sıralarda yer alan davalıların tümünün asıl borçlu sıfatıyla imzaladıklarını, 11.11.2010 tarihli protokolü müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalıların müvekkilleri tarafından ödenen borçlardan bu sıfatla sorumlu olduklarını, kefaletin feri niteliği ve asıl borca tabi olduğunun dikkate alınması gerektiğini, BK nun 51/2 maddesi gereğince, rücu hakkından yararlanan ve BK nun 147/1 maddesi uyarınca TMSF nin haklarını halef alan müvekkillerinin bu nedenle alacağı temin eden müteselsil kefillerin kefaletleri kapsamındaki borcu ödedikleri oranda rücu etmelerinin de BK nun 51/2 maddesine uygun olduğunu, bu nedenle 25-33 sırasında yer alan davalılara husumet yöneltildiğini, 11.03.1996 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında bankanın yönetim ve denetiminin … Grubuna devredildiğini, müvekkillerinin bu tarihten sonra bankayla bir irtibatı kalmadığını, … Grubuna kullandırılan kredilerinin geri ödenmemesinde ve bu kapsamda oluşan banka zararından mevzuat gereği 11.03.1996 tarihinden sonraki hissedarların ve hakim ortaklarında BK nun 51/2 maddesi gereğince ödenen meblağın yarısından sorumlu olduklarını, sözleşmeyi asıl borçlu sıfatıyla imzalayanlar ile müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalıların sorumluluklarına helal gelmemek üzere ve tahsilde tekerrür olmamak üzere hisse devrinden sonra …bank’ın hakim hissedarı olan davalılardan …, .A.Ş., ..’ nin müvekkilleri tarafından yapılan 28.000.000 -USD ödemenin yarısı olan 14.000.000 -USD den sorumlu olduklarını belirterek dava dilekçesinin 1-24 sıralarında yer alan davalıların sorumlu oldukları miktarların davalılardan tahsiline;
11.11.2010 tarihli protokolü müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalılardan …, .. Holding AŞ , AŞ’den 28.000.000,00-USD ödemenin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsiline;
Bankanın devrinden sonra hakim ortaklar olan davalılardan … , .. A.Ş., ..’in de borçtan sorumlu olmaları sebebiyle tahsilde tekerrür olmamak ve önceki taleplerine halel gelmemek üzere ödenen miktarın 1/2’sinin bu davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili Av. … cevap dilekçesi ile; davacıların 15.05.2009 tarihli protokol uyarınca TMSF’ye yaptıkları 28.000.000 -USD ödemeyi talep ettiklerini, …bank A.Ş.’nin davacıların da dahil olduğu … grubunun yönetim ve denetiminde iken 09.03.1996 tarihinde “haksız fiil” niteliğindeki dolaylı veya dolanlı işlemlerle tahsis edilen kredilerin kullandırılması suretiyle bankanın … grubuna devredildiğini, BK’nun 41. maddesinin uygulanması gerektiğini, satış sırasında bu krediler ile ilgili herhangi bir takip girişi olmadan … hesaplarını kapatarak bankayı zarara uğrattıklarının tespiti üzerine TMSF tarafından el konulduğunu, TMSF’nin alacağının Fon alacağı sayıldığını ve tasfiyesi için TMSF ile … grubu arasında 01.10.2007- 15.05.2009 tarihli protokollerin imzalandığını, bu protokollerde müvekkillerinin müşterek borçlu müteselsil kefil olarak hiçbir imzalarının bulunmadığını, davacıların haksız fiilden kaynaklanan sorumlulukları nedeniyle TMSF’ye ödedikleri miktarlar için rücu hakları olmadığından davacı olma ehliyetlerinin de bulunmadığını, müvekkili davalıların …grubuna karşı herhangi bir sorumlulukları olmadığını belirterek öncelikle husumet yönünden davanın reddine, dava dilekçesine eklenen tabloya göre protokolde belirtilen borçlar için yapılan ödemelerin TMSF tarafından …grubuna dahil şirketlere yapılan mahsupları gösterir tablonun eklendiğini, buna göre bankadan kredi almayan şirketlerin TMSF’ye borçlu olmadıklarını, TMSF ile … grubu arasında yapılan 11.11.2010 tarihli protokolde borçlu olarak gösterilen şirketlerin ise davacılara borçlu olmadıklarını, protokol kefillerinin …, …, ..Ş. ve … olup kefaletlerinin TMSF’ye karşı olduğunu, davacı tarafından yapılan ödemelerin 13.02.1996, 08.03.1996, 09.03.1996 tarihli sözleşmeler doğrultusunda kullandırılan kredilere ilişkin olduğunu, dolanlı yollarla tahsis edilen kredilerin …’ye aktarıldığını, BK’nun 60 ve 41. maddelerine dayalı “haksız fiil” sorumluluğu bulunan davacının müvekkillerinden talepte bulunabilmesi için BK’nun 60. maddesinde gösterilen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, sebepsiz zenginleşmeye dayandığı varsayılsa bile BK’nun 66. maddesinde öngörülen zamanaşımı sürelerinin de dolduğunu, 4389 sayılı Kanun’un 15/7 -b maddesinde Fon alacağının kaynağını teşkil eden borcun oluşması için tüm unsurların gerçekleştiğini, tahsis edilen 249.000.000 -USD tutarındaki kredinin …’ nin vadesiz mevduat hesabına yatırıldığını ve ..Grubunun ..bank A.Ş.’ye olan borçlarının kapatılmasında kullanıldığını, 4389 sayılı Kanun’un 15/7-b maddesi kapsamında sayılan durumun gerçekleşmesi nedeniyle davacının kusurlu sorumluluğunun bulunduğunu, bu nedenle BK’nun 147/1. maddede belirtilen eksik teselsül hükümlerinden yararlanamayacağını, BK’nun 51/2. maddesi hükmü gereğince davalılara rücu edilemeyeceğini, müvekkili davalılara herhangi bir ihtarname gönderilmediğini belirterek, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … İnş. A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin … grubu ile TMSF arasında yapılan 11.11.2010 tarihli protokolü kefil sıfatıyla imzaladığını, kefaletinin sadece TMSF’ye karşı … grubunun..bank A.Ş.’deki borçlarına yönelik olduğunu, müvekkilinin bankanın satış ve devir işlemlerine ilişkin sürece katılmadığını, TMSF’ye ödenen ve dava konusu yapılan tutarın kredi borcu sebebiyle …bank’ın Fon tarafından devralınmasından sonra oluşan bir borç niteliğinde olmayıp fona intikal eden…bank A.Ş.’nin hakim ortağı olan … grubunun banka kaynaklarına ve varlıklarına maddede belirtilen şekilde edinmeleri sebebiyle doğmuş bir borç olduğunu, …grubu tarafından 4389 sayılı Kanun’un 15/7-b maddesi kapsamında yapılan ödemelerin kanundan doğan kusursuz sorumluluktan kaynaklanmayıp kusura dayalı sorumluluktan kaynaklandığını, …bank A.Ş.’nin 249.000.000-USD tutarındaki zararının hisse devri sonucu gerçekleşmesinden dolayı … grubu ile … grubu arasında eksik teselsül söz konusu olduğunu, BK’nun 51/2. maddesine göre… grubu sorumluluğunun haksız fiile, … grubunun sorumluluğunun kredi sözleşmesine dayandığını, müvekkilinin … grubunun borçlarının ödenmesi için protokol imzaladığını ve sadece Fona karşı sorumlu olduğunu, BK’nun 147/1. maddesindeki asıl alacaklıyı tatmin eden müteselsil borçlunun alacaklının haklarına halefiyetten yararlanamayacağını, müteselsil kefil olan müvekkillerine rücu edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; “… Grubunun yönetim ve denetimi altında olan …bank AŞ’nin %71,93 oranındaki hissesinin …Grubuna devri için 16.02.1996 tarihinde Hazine Müsteşarlığından izin alınmış ve 13.02.1996 tarihli sözleşme ile banka hisseleri …Grubuna devredilmiştir. Anlaşmada satış bedeli 250.000.000-USD olarak belirlenmiş ve bu bedelin … grubuna dahil bir kısım şirketlere 250.000.000 -USDlik kredi açılarak karşılanacağı, … Grubunun bu krediler ile … grubunun satışa konu olan…bank AŞ nezdindeki kredi risklerinin ödenmesi, … grubunun kalan borçlarının da 7 yıllık taksitler halinde ödenmesi kararlaştırılmıştır. 08.03.1996 tarihinde taraflar arasında ‘ hisse senedi satış sözleşmesi’ yapılmış ve 13.02.1996 tarihli satış sözleşmesi detaylandırılmıştır. Bankanın %71,93 oranındaki hissesinin satış bedeli 125.000.000 -USD olarak belirlenmiş, sözleşmenin 9. Maddesi ile … Grubunun satış işleminden elde edeceği bedelin tamamını …bank AŞ nezdinde bulunan kredi borçlarının ödenmesinde iştirak alanında kullanacağı belirtilmiştir. Bankanın geriye kalan 28,06’lık hissesinin satışı ise 09.03.1996 tarihinde yapılmış ve satış bedeli 124.000.000 -USD olarak belirlenmiştir. Bu sözleşmede de satış bedeli tutarınca kredi açılacağı kabul edilmiştir. Anılan sözleşmeler kapsamında …bank AŞ tarafından …. Grubu şirketlerine 06.03.1996-12.03.1996 tarihleri arasında krediler kullandırılmıştır. Kullandırılan toplam kredi tutarı 249.000.000 -USD olup kullanılan krediler … Holding’in banka nezdindeki hesabına yatırılmış ve buradan da faiz blokajına , kredi riskine ve iştirak satışına aktarılmıştır. Bu durumda …Grubunun …bank AŞ’ne olan borçları herhangi bir nakit ödeme yapılmaksızın …Grubuna kullandırılan 249.000.000 -USD tutarındaki kredilerden kapatılmıştır. …bank AŞ’nin yönetim ve denetimi 07.01.1999 tarihinde TMSF ne devredilmiş, bilahare …bank AŞ ile birleştirilmiş, ..bank AŞ de Birleşik Fon Bankası’na devredilerek …bank AŞ’nin tüzel kişiliği sona erdirilmiştir. Bu işlemler ile davacıların zararlandırıcı eylemleri ile bankanın fona devrine neden olduğu TMSF tarafından kabul edilmiştir. TMSF’nin 17.04.2008 tarih ve 2008/117 sayılı kararı ile: yönetim ve denetimi …Grubunda iken…bank AŞ tarafından …. Grubuna kullandırılan ve bu yolla…Grubuna aktarılan her iki grup tarafından da ödenmeyen 249.000.000 -USD nin ‘fon alacağı’ olarak sayılmasına, aktarım tarihi itibariyle fon alacağının ana parasını oluşturmasına ve…Grubuna ait şirketler ile yönetim kurulundan tahsiline karar verilmiştir. Açıklanan fon alacağının ödenmesi konusunda … grubu ile TMSF arasında 15.05.2009 tarihinde protokol yapılmış bu sözleşmenin 7.3 maddesinde, … grubunca yapılacak ödemelerin … Grubu borçlarına mahsup edileceği kararlaştırılmıştır. Protokolde 249.000.000 -USD nin kredi kullandırıldığı tarihten 17.04.2008 tarihine kadar toplam borç miktarı 298.000.000 -USD olarak belirlenmiş ve ödeme planı çıkartılmıştır. Protokol çerçevesinde 12.000.000 -USD 29.12.2009 tarihinde davacı . .. AŞ tarafından, 6.000.000 -USD 01.10.2010 tarihinde …AŞ tarafından, 10.000.000 -USD 29.09.2011 tarihinde … Holding AŞ tarafından olmak üzere toplam 28.000.000 -USD ödemede bulunulmuştur. Bu ödemeler dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen 24 adet …Grubu firmalarının risklerine mahsup edilmiştir. Uyuşmazlık, davacılar tarafından yapılan ödemenin BK’nun 51/2 maddesi kapsamında rücuen davalılardan istenip istenemeyeceğine ilişkindir. Davacılar vekili, …grubu ile TMSF arasında imzalanan 15.05.2009 tarihli protokol kapsamında yapılan ödemenin 4389 sayılı Kanunun 15/7-b maddesinden kaynaklanan ‘kusursuz sorumluluk’ kapsamında ödendiğini ve BKnun 51/2 maddesi uyarınca eksik teselsül nedeniyle davalılara rücu hakkının bulunduğunu iddia etmiştir. Davalılar ise davacının sorumluluğunun BK nun 41. Maddesine dayalı ‘haksız fiilden’ kaynaklandığını, TMSF ile… Grubu şirketler arasında yapılan protokol kapsamında kendilerine yöneltilen sorumluluğun sözleşmeden kaynaklandığını, bu nedenle davacılar tarafından yapılan ödemelerin rücuen istenemeyeceğini savunmuşlardır. 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-b maddesinde ‘hisseleri kısmen veya tamamen fona devredilen bir bankanın yönetim ve denetimi doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin… Banka kaynaklarını doğrudan veya 3. kişilere.. Kullandırmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri ya da 3. kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacak fon alacağı sayılır ve 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır” denilmektedir. Somut olayda; davacının hakim ortağı olan … Grubunca, …bank AŞ yönetim kurulunun 22.01.1996 tarih, 6/4 sayılı kararı ile … Grubu na kredi tahsis edilmiş, bu krediler 06.12-12.03.1996 tarihleri arasında toplam 249.000.000 -USD olarak kullandırılmış ve müteakiben kredilerin tamamı . Grubunun ..bank AŞ’ne olan kredi borçlarının kapatılmasında ve… Grubu tarafından…bank AŞ’nin devralınan iştiraklerinin hisse bedellerinin ödenmesinde kullanılmıştır. Hisse devri sırasında.. Grubunca .. Grubuna kullandırılan krediler, fiilen kullandırılan firmalara ödenmeyip davacıların da dahil olduğu …Grubunun …bank AŞ ne olan borçlarının ödenmesinde kullanılmıştır. Bu durum 4389 sayılı Kanunun 15/7-b maddesi kapsamında, banka kaynağının ve varlığının kullanımının fiilen hakim ortak olarak …grubu tarafından gerçekleştirilmiştir. Kusura dayalı ve haksız fiil sorumluluğu söz konusudur. …ank AŞ ile yapılan kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçlar, bu krediyi kullanan .. Grubuna dahil davalı şirketler tarafından bankaya ödenmediğinden kredi kullanan asıl borçlu şirketlerinde sorumluluğu bulunmaktadır. TMSF ile … Grubu arasında yapılan 11.11.2010 tarihli protokolde, dava konusu kredilerde protokole dahil edilmiş ve bu protokole konu tüm borçlardan ..Grubuna dahil bir kısım davalı şirketlerin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olacakları belirlenmiştir. … Grubunun sorumluluğu kredi sözleşmesi ve protokole dayandığından BK’nun 51/2. Maddesi kapsamında ödeme yapan davacıların, davalılara rücu edip edemeyeceği incelenmelidir.
BK nun 51/2. maddesinde, birden çok kişinin aynı zarardan çeşitli sebeplerle sorumlu tutulmaları ve rücu hakkı düzenlenmiştir. Birden çok kişi, gerek haksız eylem, gerek sözleşme ve gerekse yasa gereği aynı zarar için zarara uğrayana karşı sorumlu ise, bunlar arasında zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki rücuya ilişkin kurallar uygulanır. Kural olarak, en başta haksız eylemi ile zarara yol açan sorumlu tutulur. En son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun kuralı gereğince sorumlu olan kişiye başvurulur. Eksik teselsül olarak ifade edilen bu durumda, tam teselsülde olduğu gibi zarar gören, tazminat borçlularından herhangi birine başvurabilir ve tazminatın ödenmesini isteyebilir. Borçlulardan birinin yaptığı ödeme ödenen miktar oranında diğerini de borçtan kurtarır ve daha sonra ödeyenin onlara karşı rücu hakkı doğabilir. Başkasına ait bir borç nedeniyle alacaklıyı tatmin eden kişinin onun haklarını yasada belirtilen durumda ve tatmin ettiği oranda kendiliğinden elde etmesine halefiyet denir. Rücu hakkı ise, başkasına ait borcu yerine getiren kişinin mal varlığında oluşan kaybı gidermeyi amaçlayan tazminat niteliğinde bir istem hakkıdır. Halefiyet ve rücu halinde başkalarına ait borcu yerine getiren kişinin asıl borçluya karşı bir alacak hakkı elde ettiği ve bu hakka dayanarak istemde bulunabileceği sonucuna varılmaktadır. Halefiyet halinde alacaklıya ait bir hakkın geçmesi, rücuda ise rücu hakkı sahibinin kişiliğinde yeni bir hakkın doğması gündemdedir. Somut olayda; davacı … davalılar arasında BK ‘nun 51. Maddesine dayalı müteselsil sorumluluk söz konusudur. BK’nun 51/2 maddesi hükmü ile, müteselsil sorumlu olan kişilerden birinin zararı tazmin etmesi halinde diğerlerine rücu hakkı belli bir sıraya bağlanmıştır. Kanundan dolayı sorumlu tutulan kişi, sözleşme nedeniyle sorumlu kişi, haksız fiil nedeniyle sorumlu kişi sıralaması vardır. Haksız fiil nedeniyle sorumlu kişi, zararı tazmin etmişse, kimseye rücu edemeyecektir. Sözleşme nedeniyle sorumlu kişi, zararı tazmin etmişse, haksız fiil failine rücu edebilecek, kanundan dolayı sorumlu kişiye rücu edemeyecektir. Kanundan dolayı sorumlu kişi, zararı tazmin etmişse, sözleşme nedeniyle sorumlu kişi ile haksız fiil failine rücu edebilecektir. BK’nun 147. Maddesi zararı tazmin eden müteselsil sorumlu kişinin diğer müteselsil sorumlu kişilere rücu hakkının, alacaklının haklarına halefiyet ile desteklemiştir. BK’nun 147. Maddede yer alan rücu hakkının haksız fiillerden doğan müteselsil sorumluluk, sadece BK nun 50. Maddeye dayanan durum için mümkün olabileceği, BK nun 51. Maddesine dayalı müteselsil sorumlulukta, zararı tazmin edilen kişinin BK nun 147. Maddede ki halefiyetten yararlanamayacağı sonucuna varılmalıdır. Somut olayda; …’ın satışı aşamasında … Grubuna dahil şirketlere banka kaynaklarından kredi kullandıran, ancak bu kredi tutarını …Grubunun ..rbank AŞne olan borçlarının kapatılmasında ve iştirak hisse bedellerinin ödenmesinde kullanan davacı ile krediyi kullanan asıl borçlu davalı şirketler ve toplam 249.000.000 -USD tutarındaki kredi alacağının ödenmemesi nedeniyle oluşan banka zararından TMSF ile bağıtlanan 11.11.2010 tarihli protokol ile sorumlu tutulan …Grubu olarak adlandırılan diğer davalılar oluşan ..bank AŞ zararından müteselsilen sorumludurlar. Yukarıda açıklandığı gibi davacının sorumluluğu haksız fiilin kasten dolanlı işlemler ile hakim ortak olarak bizatihi gerçekleştirilmesi nedeniyle BK nun 41 maddesi hükmüne dayalıdır. …bank AŞ ile yapılan kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi nedeniyle … Grubunun sorumluluğu ise sözleşmeye dayalıdır. BK nun 51/2 maddesi kapsamında haksız fiil sorumlusu olan … Grubuna dahil davacıların yaptıkları toplam 28.000.000 -USD tutarındaki ödemeyi sözleşme sorumlusu olan davalılardan isteyemeyeceği, bu nedenle dava dilekçesinin sonuç 2 ve 3 nolu bentlerinde belirtilen istemler yönünden adı geçen davalılar hakkındaki davanın reddine,
….bank AŞ hisselerinin satışı aşamasında … Grubuna dahil olan ve kredi kullandırılan asıl borçlu konumunda bulunan davalılara, davacıların rücu haklarının bulunduğu, yaptıkları ödeme tutarında asıl borçludan talepte bulunabilecekleri, bu nedenle dava dilekçesinin sonuç 1 nolu bendinde belirtilen davalılar ile ilgili talep yönünden davanın kabulüne” karar vermek gerektiği belirtilerek sonuçta,
Dava dilekçesinin sonuç bölümünde 1 nolu bentte gösterilen istem yönünden davanın kabulüne, dava dilekçesinin sonuç bölümünde 2 nolu bentte gösterilen 28.000.000,00-USD nin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalılar …, .. Holding AŞ , ..
Dava dilekçesinde 3 nolu bentte gösterilen taleple ilgili olarak gerek duruşmada tefhim edilen kısa kararda, gerekse gerekçeli kararda her hangi bir hüküm verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu karara karşı davacılar vekili ile bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Dava dilekçesinde 1-24.sıralarında yer alan davalıların TMSF ile .. grubu arasında yapılan 11/11/2010 tarihli protokolde yer alan fon zararı olarak nitelendirilen kredileri kullanılan borçlular olduğunu,
Dava dilekçesinin 25-33.sırasında yer alan davalıların ise TMSF ile … grubu arasında imzalanan 11/11/2010 tarihli protokolü müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan gerçek ve tüzel kişiler olduğunu,
Üçüncü grup davalıların ise, dava dilekçesinde muhtelif sıralarda yer alan … hisselerinin … grubu tarafından satışından sonra…bank A.Ş.’nin hakim ortakları olan gerçek kişi ve tüzel kişiler olduğunu, bu grup davalılar yönünden taleplerinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla Fon zararı olarak nitelendirilen tutardan sorumlu olduklarından dolayı talepte bulunduklarını,
Birinci talepleri hakkında davanın kabulüne, ikinci talepleri hakkında davanın reddine karar verildiğini, üçüncü talepleri hakkında ise ne kısa kararda ne de gerekçeli kararda olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmediğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar … şirketleri vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Müvekkilleri hakkında davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalıların bizzat kendi eylemleriyle oluşturdukları zarar için rücu hakkının bulunmadığını, davacılar tarafından Fona yapılan ödemenin banka kendi hakimiyetlerindeyken yaptıkları usulsüz işlemlerden kaynaklandığını, bu nedenle rücu haklarının bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin zamanaşımı defini dikkate almadan karar verdiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne yönelik kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı … grubunun yönetim ve denetimi altında bulunan …bank A.Ş.’nin %71,98 oranındaki hissesi 13/02/1996 tarihli sözleşme ile … Grubuna devredilmiştir. Hisse bedeli 125.000.000 USD olarak belirlenmiş, sözleşme gereğince satış bedelinden elde edilen miktarın tamamı… Grubunun …bank A.Ş. nezdinde bulunan kredi borçlarının ödenmesinde kullanılacağı kararlaştırılmıştır. Bankanın geriye kalan %28,06 oranındaki hissesinin satışı ise 09/03/1996 tarihinde yine … grubuna yapılmış, satış bedeli 124.000,000 USD olarak belirlenmiştir. Her iki satış sözleşmesinde de hisseleri devralan … grubuna …bank A.Ş.’den kredi açılacağı, kullanılancak krediler ile satışı yapılan hisse bedellerinin ödeneceği kararlaştırılmış ve bu kapsamda hisseleri satın alan …. grubuna dahil şirketlere krediler kullandırılmıştır. Kullandırılan krediler … Holding’in … nezdindeki hesabına aktarılarak … Grubunun …’daki kredi riskleri kapatılmıştır. …grubunun …bank A.Ş.’ye olan borçları bu şekilde ödeme yapılmadan kapatılmıştır.
..bank A.Ş.’nin yönetim ve denetimine TMSF tarafından el konulmuş, daha sonra …bank A.Ş. ile birleştirilerek Birleşik Fon Bankasına devredilerek tüzel kişiliği sona erdirilmiştir.
TMSF 17/04/2008 tarihli kararı ile bankanın yönetim ve denetimi …grubunda iken …bank A.Ş. tarafından … grubuna kullandırılan ve bu yolla …grubunun borçlarının kapatılmasında kullanılan ve geri ödenmeyen kredi borçlarını fon alacağı saymıştır. Bu Fon alacağından davacı … grubunun da sorumlu olduğuna dair kararına istinaden…grubu ile TMSF arasında 15/05/2009 tarihli protokol yapılmıştır. … grubu bu protokol çerçevesinde toplamda 28.000.000 USD ödemede bulunmuştur.
Bu ödemeler, dava dilekçesinin 1-24 sıralarında yer alan … grubu firmaları tarafından kullanılan ve ödenmeyen kredilere ilişkindir. Ancak bu krediler davacıların Bankaya olan kredi risklerinin kapatılmasında kullanılmıştır.
Davacı, yaptıkları ödemenin davalılar tarafından kullanılarak ödenmeyen kredi borçlarına ait olması sebebiyle ödedikleri bu miktarın davalılardan tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi davacıların bu talebinin kabulüne karar vermiştir.
TMSF ile … grubu arasında borcun tasfiyesi amacıyla 11/11/2010 tarihli protokol imzalanmıştır. Bu protokol kredileri kullanan borçlular tarafından imzalandığı gibi … grubuna dahil ve dava dilekçesinin 25-33.sırada yer alan bir kısım davalılar tarafından da müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmıştır.
Davacılar, … grubu tarafından …bank A.Ş.’den kullanılan fakat ödenmeyen kredi borçlarını ödediklerini, 11/11/2010 tarihli protokolü kredi kullanmayan bir kısım şirketlerin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, davacılar tarafından Fona ödenen miktardan bu kefillerin de sorumlu olduğunu belirterek ilk talepleri baki kalmak kaydıyla ödedikleri miktarın bu davalılardan da tahsilini talep etmişlerdir.
İlk derece mahkemesi, 11/11/2010 tarihli protokolü imzalayan davalıların sözleşme sorumlusu oldukları, davacının ise haksız fiil nedeniyle borçtan sorumlu olduğu, haksız fiil nedeniyle sorumlu olan davacı tarafın sözleşme sorumlusuna rücu hakkı bulunmadığı gerekçesiyle bu talebin de reddine karar vermiştir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinin neticei talep bölümünün 3 nolu bendinde; banka hisseleri devredildikten sonra bankanın yönetim ve denetiminin … grubuna geçtiğini, hisse devrinden sonra müvekkillerinin bankanın yönetim ve denetimi ile irtibatı kalmadığını, TMSF tarafından varlığı iddia edilen banka zararından bankacılık mevduatı gereği …bank’ın 11/03/1996 tarihinden sonraki hissedarları ve hakim ortaklarının da sorumlu olduğunu, birinci ve ikinci taleplerine helal gelmemek kaydıyla ve tahsilde tekerür olmamak üzere bu davalılarında zarardan sorumlu olmaları sebebiyle müvekkilleri tarafından ödenen 28.000.000 USD nin 1/2’sinin …bank A.Ş.’nin hakim ortakları olan …, … A.Ş.’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacıların bu talebi hakkında, ilk derece mahkemesince son duruşmada tefhim edilen kısa kararda ve gerekçeli kararda herhangi bir hüküm kurulmamıştır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında davacıların bu talebi hakkında herhangi bir hukuki tartışma yapılmadığı gibi olumlu ya da olumsuz bir gerekçe bulunmamaktadır. Sadece kararın 13. sayfasında iki ve üç nolu taleplerin reddine karar verildiği yazılmış ise de hüküm kısmında bu konuda herhangi bir karar ihdas edilmemiştir.
Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir.
HMK’nun 297/c maddesi uyarınca; mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin ç bendine göre, kararda hüküm sonucunun açıkça gösterilmesi gerekir. Buna göre, dava dilekçesinde yer alan esasa ilişkin her bir talep hakkında ayrı ayrı karar verilmesi zorunludur. Aynı Kanun’un 27/c maddesi uyarınca, taraf açıklama ve beyanları doğrultusunda kararın somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi, hukuki dinlenilme hakkının bir unsurudur.
Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.
Öte yandan HMK’nun 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir.
Davadaki esasa ilişkin taleplerden biri hakkında ilk derece mahkemesinin hiç karar vermediği durumlarda, istinaf denetimi yapılacak bir ilk derece mahkemesi kararının mevcudiyetinden söz edilemez. İstinaf mahkemesi düzeltici kanun yolu mahkemesi olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak kendisi yeni bir hüküm verebilecek olmakla birlikte, bu yetkinin, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek hüküm verme olarak anlaşılmaması, denetim fonksiyonunun bir devamı olarak ve onunla sınırlı anlamlandırılması gerekir. Yani, ilk derece mahkemesinin hiç karar vermediği bir konuda, istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek bir karar veremez.
Nitekim, İsviçre Medeni Usul Kanunu’nun 318. maddesi uyarınca, eğer ilk derece mahkemesi, davadaki taleplerden önemli bir kısmı hakkında karar vermemiş ise, istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak, yargılamanın yeniden yapılması için dosyayı ilk derece mahkemesine göndermektedir.
İstinaf kanun yolu incelemesinin yapılabilmesinin koşulu, bu konuda ilk derece mahkemesince bir karar verilmiş olmasıdır. Bu husus, iki dereceli yargılanma hakkı açısından da son derece önemlidir. Olayımızda ilk derece mahkemesi, davadaki önemli taleplerden biri hakkında hiç karar vermemiştir.
Bu açıklamalar ışığında; dava dilekçesinin neticei talep bölümünün 3 nolu bendinde gösterilen talep hakkında ilk derece mahkemesince hiç bir karar verilmediğinden, HMK.m.353/1.a.6 uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Hisse devrinden sonra fona devredilen bankanın hakim ortaklarının, ödenmeyen kredi borçlarından sorumlu olduğu gerekçesiyle açılan dava hakkında herhangi bir karar verilmediğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülüp karara bağlanması için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-a)İstinaf kanun yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 31,40 TL peşin istinaf harcının talep halinde ilk derece mahkemesince ilgililerine iadesine,
b)Bir kısım davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yatırılan 116.227,50 TL istinaf harcının talep halinde istinaf yoluna başvuran davalılara iadesine,
4-Yapılan kanun yolu masraflarının ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1.a.6. maddesi uyarınca, 12/04/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK.353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.