Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/929 E. 2018/445 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/929
KARAR NO : 2018/445
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2017
NUMARASI : 2016/379- 2017/587 E.K
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurulun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %12,26 oranında pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 04.12.2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında çağrının usulüne uygun bir şekilde yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin önce sermayenin 100.000.-TL’ye azaltıldığı ve eş zamanlı olarak 1.350.000.-TL’ye artırıldığı genel kurul toplantısına katılamadığını, davalı şirketteki pay oranının %12,26’ dan % 10,70 ‘e düştüğünü, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısı, 17.11.2015 tarihinde Türkiye Sicil Gazetesi’nde ilan edilmiş ise de nama yazılı pay sahibi müvekkiline iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edilen herhangi bir genel kurul davetinin bulunmadığını, her ne kadar davalı tarafça pay sahiplerine iadeli taahhütlü mektup gönderildiği belirtilmişse de, tebligatların akıbetinin araştırılmadığını, böylece müvekkilinin söz konusu genel kurula katılma hakkının engellendiğini, kaldı ki müvekkili ile davalı şirket ve onun kardeş şirketi olan dava dışı …AŞ.’ye karşı ikame edilen yirmiden fazla derdest dava bulunmakta olduğundan müvekkilinin ikamet adresinin davalı tarafça bilinmemesinin söz konusu olmadığını, ayrıca dava konusu genel kurulun yapıldığının tesadüfen18.01.2016 tarihinde öğrenildiğini, o tarihte henüz TTSG’de ilan edilmemiş olduğunu, dolayısıyla usulsüz ve geçersiz çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunu, dava konusu genel kurulunun 3 nolu gündem maddesinde alınan sermaye artırım kararı nedeniyle ihdas edilen yeni paylara ilişkin rüçhan hakkını kullanamayan müvekkilimizin şirketteki pay oranının azalmasına sebebiyet verildiğini, rüçhan hakkı kısıtlanan ve vazgeçilmez nitelikteki pay sahipliği haklarını açıkça sınırlandıran bu kararın kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan butlanı/iptali gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 nolu gündem maddesi uyarınca alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,davanın üç aylık yasal süresi içinde ikame edilmediğini, davaya konu genel kurul toplantısına ilişkin çağrının davacı pay sahibinin şirkette kayıtlı olan adresine yapıldığını, öncesinde davacının müvekkiline herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla usulsüz çağrı durumunda dahi genel kurulda alınan kararın katılan ortakların oy birliği ile alındığı gibi ayrıca kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediğini, zira genel kurulunun 3 no’lu gündem maddesinde şirket zararlarından dolayı bilançoda oluşan açığın kapatılması amacıyla zorunlu bir sermaye azaltımı ve eş zamanlı sermaye artırımı sözkonusu olduğunu, davacının rüçhan hakkını kullanabilmesi için kendisine tebligat yapılmış ise de artırım sonucu oluşan payları taahhüt etmediğini, buna rağmen davacının şirketteki pay oranının az bir oranda azaldığını, bu durumun müvekkili şirkette davacının konumunda herhangi bir değişikliğe neden olmadığını, kaldı ki söz konusu artırımın yeni sermaye taahhütlerinde bulunulması suretiyle dış kaynaklardan gerçekleştirildiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu genel kurul toplantısının, 17.11.2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilerek, ayrıca davacının şirkete kayıtlı adresine süresinde iadeli taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildiriminin süresi içinde yapıldığı, toplantıya davetin usulsüz olduğuna ilişkin iddianın yerinde olmadığı, kaldı ki genel kurula çağrının usulsüz olduğu iddiası ihtimalinde dahi TTK m. 446 / 1-b hükmüne göre belirtilen usulsüzlüklerin genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği gibi davet usulsüzlüğü olsaydı bile kararın alınabilmesi için etkili olmadığından kararın iptali için koşulun oluşmadığı, iptal davasının üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığı, diğer yandan genel kurulda alınan kararın butlanı bakımından pay sahiplerinin genel kurula katılma, asgari oy kullanma ve dava açma hakkı gibi kanuni vazgeçilmez haklarını ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunun izin verdiği ölçü dışında sınırlayan, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması ilkesine aykırı olan bir karar bulunmadığı, sermaye arttırım kararının batıl olduğuna hükmedilmesini gerektirecek husus bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle;
1-Dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısı ile kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı kararlar alınarak pay sahibinin rüçhan hakkını engeller ve azınlık hakkını ortadan kaldırmayı hedefler bir karar ile sermaye artırımı yapılmış olup, toplantı davetinin müvekkilin yeni adresi biliniyor olmasına rağmen usulsüz çağrı ile eski adresine yapılmış olması nedeniyle müvekkilinin toplantıya katılmasının engellendiğini, pay oranı 12,27 iken %0,9’a düşürüldüğünü, müvekkilimin paylarının eritilmesi amacı ile dürüstlük kuralı ve iyi niyet kurallarına apaçık aykırı dava konusu genel kurulun 3 no’lu gündem maddesinde alınan kararın iptali gerektiğini,
2-Olağanüstü genel kurul toplantı davetinin usulüne uygun gönderilmemiş olması sebebiyle haberdar olamayan müvekkilin dava açma süresinin genel kuruldan haberdar olduğu tarihten itibaren başlaması gerektiğini, kaldı ki, rüçhan haklarının sınırlandırıldığı kararlar aleyhine açılacak davalarda 3 aylık sürenin uygulanamayacağını,
3-Davaya konu genel kurul kararı TTK m.447 uyarınca pay sahibi müvekkilimizin, genel kurula katılma (usulsüz çağrı nedeniyle katılamadı), asgari oy (oy kullanamadı), dava (dava açma hakları elinden alındı) ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını (rüçhan hakkı, kar payı alma hakkı vb.) ortadan kaldırmış, müvekkilinin azınlık pay sahibi statüsünü (%10’un altında pay oranı) ortadan kaldırdığından genel kurula katılmayan müvekkilinin genel kurulda bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kullanamamasına neden olduğunu ve yapılan eş zamanlı sermaye azaltım-artırımının taraflara eşit rüçhan hakkı tanımadığı için eşitlik ilkesine aykırı, anonim şirketin temel yapısını bozan ve sermayenin korunması hükümlerine aykırı olduğundan batıl olduğunu,
4-Ayrıca bu kararın müvekkilinin yokluğunda alınmış ve %100 toplantı ve karar nisabı sağlanmamış olduğundan, alınan kararın öncelikle TTK’nın 421/2’nin emredici hükmü uyarınca yoklukla malul olduğu gibi TTK’nın 461. maddesine ve eşit işlem ilkesine açıkça aykırılık taşımakta ve çoğunluk gücünün kötüye kullanılarak müvekkilinin şirketteki paylarının eritilmesi amacıyla alınmış olduğundan iptali gerektiğini,
5-Davalı Şirket, 02.02.2015 tarihli birleşme sözleşmesiyle %99 oranında pay sahibi olduğu …A.Ş.’yi (Atamar) devraldığını, davalı şirket yöneticileri ve pay sahipleri … şirketine vermiş oldukları yaklaşık 1.7 milyon TL’lik borcu şirketin zararları nedeniyle tahsil edemeyeceklerini anlayınca …şirketini ödeme kabiliyeti olan davalı … şirketi çatısında birleştirme kararı aldıklarını, nitekim, birleşme sonrasında da alınan sermaye artırım kararıyla devrolunan şirketteki alacaklarını sermayeye ekleyip, gerçekte olmayan bir tutarı davalı şirkete nakit yatırmış gibi göstererek, şirketin yeni ihdas ettiği payların tamamını aldıklarını, dolayısıyla, zarar eden iki şirketin birleştirilmesinin altında yatan amaç borca batık… şirketindeki gerçekte bulunmayan nakdi sermayeye ekleyerek müvekkilinin şirketteki paylarını eritmek olduğunu, bu işlemin tamamen davalının kötüniyetini göstermekte olup, “şirket zararlarının giderilerek şirketin borçtan kurtarılması” görünümlü davalı şirket yönetimindeki pay sahiplerinin kendi şirket paylarını artırmayı amaçlayan eş zamanlı sermaye azaltım-artırımı kararının dürüstlük kurallarına aykırılığı izahtan vareste olup, alınan kararın her halükarda afaki iyiniyet kurallarına aykırılıktan iptali gerektiğini belirterek,
İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davanın yasal 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacıya usulüne uygun şekilde, şirkette kayıtlı olan adresi esas alınarak genel kurul çağrı davetiyesinin-tebligatının gönderildiğini, davacı tarafından, adres değişikliğine ilişkin olarak müvekkili şirkete yapılan herhangi bir bildirim bulunmadığını, bunun aksinin davacı tarafça ispat edilmediğini, müvekkili şirkete yapılan ilk ve tek bildirimin uyuşmazlık konusu genel kurul toplantısından 3 ay sonraki bir tarihte (11.03.2016) yapıldığını, müvekkil şirketin genel kurul toplantılarına ilişkin hazirun cetvellerinde de davacı tarafın pay defterinde kayıtlı olan adresin bulunduğu ve bu adresin karşısında da davacı (temsilcisinin) imzasının bulunduğunu, usulüne uygun yapılan genel kurul çağrı davetiyesine-tebligatına rağmen, genel kurula katılmayan davacının dava açma hakkının olmadığını, dava şartının oluşmadığını, sermaye artışının, herhangi bir kötü niyet taşımadığı gibi aksine şirket zararlarından dolayı bilançoda oluşan açığın kapatılması amacıyla yapıldığını, genel kurula katılmayan davacıya, genel kurul akabinde, rüçhan hakkı kullanımına ilişkin davetiyenin-tebligatın da gönderildiğini, müvekkil şirketin 04.12.2015 tarihinde gerçekleştirilen Olağanüstü Genel Kurulunun yasanın aradığı şartlarda ve usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, anılan tarihli genel kurulda alınan kararlarda kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına da herhangi bir şekilde aykırılık bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, pay sahibi olduğu davalı şirketin 04/12/2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda alınan kararların usulsüz ve geçersiz çağrı nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini; olmadığı takdirde kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı dava konusu genel kurulun 3 nolu gündem maddesinde alınan sermaye artırım kararının butlanını/iptalini istemiş, davalı davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 04.12.2015 tarihinde yapıldığı, şirketin sermayesinin 200.000.000 adet hisseye ayrılmış 2.000.000.- TL olduğu, Genel kurula davacı … ile dava dışı Ömer Adil Eren dışındaki tüm ortakların asaleten, vekâleten ve yasal temsilci yolu ile katıldıkları, bu şekilde % 87,73 nisabın sağlandığı, dava konusu 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı gündeminin 17 Kasım 2015 tarih ve 8948 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinin 621. sayfasında yayınlanmış olduğu, davalı şirket tarafından davacıya olağanüstü genel kurul toplantı davetiyesinin RR04123388366 barkod nolu ile “…-Beşiktaş/İstanbul” adresine 17.11.2015 tarihinde iadeli taahhütlü olarak postalandığı, PTT gönderi takibinin incelemesinde ise; adresten ayrıldığından 19.11.2015 tarihinde bilatebliğ iade edildiği, dava konusu 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağının 16.02.2016 tarih ve 9012 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinin 444. sayfasında yayınlanmış olduğu görülmüştür.
Dava konusu olan 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağının 3 nolu gündem maddesinde; “sermaye azaltımı ve eş zamanlı olarak sermaye artırımı konusu görüşüldü. ‘Türk Ticaret Kanununun 473 ve 474 ncü maddesinin 2.nci fıkrası hükümlerine göre şirketin zararlardan dolayı bilançoda oluşan bir açığın kapatılması amacıyla 2.000.000 TL olan şirket sermayesinin l.900.000.-TL azaltılarak 100.000-TL’ya indirilmesine, azalan sermayeye karşılık gelen hisselerin iptal edilmesine, eş zamanlı olarak şirket sermayesinin 1.250.000 TL artırılarak 1.350.000 TL’ye çıkarılmasına ve şirket esas sözleşmesinin sermaye ile ilgili 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesine katılanların oybirliğiyle karar verildi.” denilmiştir.
Hazirun cetvelinde; …’in 24.534.309 adet paya; …’ın 110.000.000 adet paya; Leyla Acar’ın 65.387.039 adet paya; …’ın 78.412 adet paya;…’in 180 adet paya; …’in ise 60 adet paya sahip oldukları görülmüştür.
Davalı şirketin 2015 yılında dava dışı …A.Ş. unvanlı şirketi bütün aktif ve pasifiyle birlikte devir alınmak suretiyle birleştirleştiği, her iki şirket ortağı olan …’in birleşme esnasında dava dışı … San. ve Tic.A.Ş’den 1.694.305,53-TL alacaklı olduğu ve bu alacağın davalı şirkete devri ile ..’in davalı şirketten 1.694.305,53-TL alacaklı duruma geldiği, davacı şirketin ortağı …n 17.03.2015 tarihinde …Bankası Mecidiyeköy Şubesine 230.000,00.-TL para yatırdığı bu işlem 717 nolu yevmiye defterine kayıtlı olduğu, diğer ortağı … 31.03.2015 tarihinde .. Bankası Mecidiyeköy Şubesine 200,000,00.-TL para yatırdığı bu işlem 838 nolu yevmiye defterine kayıtlı olduğu, davalı şirket ortaklan … . 370.000,00, -TL, diğer ortak … 230.000,00.-TL. nın şirketten alacakları 18.09.2015 tarih ve … yevmiye ile sermaye avansı kaydı yapıldığı, bu nedenle şirketten alacaklarının azaldığı görülmüştür.
Herşeyden önce dava konusu genel kuruldan önce davacının sermaye oranının % 12,27 olduğu, genel kurul sonrasında sermaye azaltımı ile aynı esnada 1.250,000,00.-TL sermaye artışı ve davacının rüçhan hakkının kullandırılmamış olması sonucu davacının hisse oranının % 0.9’ye düştüğü ihtilafsızdır.
Somut olayda, davalı şirketin dava konusu genel kurul toplantısına ilişkin çağrının, gündemi de ihtiva edecek şekilde, Türkiye Ticari Sicili Gazetesinin 17.11.2015 tarih ve 8948 sayılı nüshasında ilan edilerek, ayrıca davacının şirkette kayıtlı olan adresine iadeli taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildirilmesi suretiyle ve süresi içinde yapıldığından, adres değişikliğine ilişkin olarak davalı şirkete yapılan herhangi bir bildirim yapıldığı ispat edilemediğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Öte yandan çağrının usulsüz olduğu kabul edilse dahi bu durumda usulsüz de olsa bir davet ve ilan bulunduğundan alınan kararların iptalinin sağlanabilmesi için çağrının usulüne göre yapılmaması ve gündemin gereği gibi İlan edilmemesi sonucu oluşan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Bu durumda davacının sermaye payının % 12.27 olduğu, dava konusu genel kurul kararlarının ise topantıya katılanlar tarafından oybirliğiyle alındığı dikkate alındığında; çağrının usulüne göre yapılmaması ve gündemin gereği gibi ilan edilmemesi sonucu oluşan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olmadığının ve dolayısıyla alınan kararların iptali şartlarının oluşmadığının kabulü gerekir.
Yine, TTK, m. 445 hükmü uyarınca, iptal davasının üç ay içinde açılması gerekirken bu süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle somut olay bakımından alınan kararın iptalinin sağlanması mümkün değildir.
Genel Kurul kararlarının butlanı ve iptal edilebilirliği meseleleri, huzurdaki uyuşmazlık bakımından uygulama alanı bulacak 6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu’nda (=TK) açıkça düzenlenmektedir. TK ile özel ve pozitif düzenlemeye kavuşturulan genel kurul kararlarının butlanı haline ilişkin olarak TK 447’de,
“Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan ” kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, dava konusu davalı şirketin genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde, alınan kararın sermaye artırımına İlişkin olduğu görülmektedir. TTK. m. 460/5 hükmünde, kayıtlı sermaye sisteminde yönelim kurulunun sermaye artırımına ilişkin kararına karşı iptal davası açılabileceği açıkça düzenlendiğinden, sermaye artırımı kararı “batıl kararlar” başlığını taşıyan TTK. m. 391 hükmünde öngörülen “anonim şirketin temel yapısına uymayan” bir karar niteliği taşımadığından, bir başka deyişle, bütün pay sahiplerinin değil sadece bazı pay sahiplerinin kişisel menfaatlerini etkileyebilen bir karar olduğundan davacının dava konusu kararın butlanını isteyemeyeceğinin sadece iptalini talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Somut olayda olduğu gibi sermayenin dış kaynaklardan artırılması halinde, TTK. m, 591/1 hükmü uyarınca, “şirket sözleşmesinde veya artırma kararında aksi öngörülmemişse, her ortak, esas sermaye payı oranında, esas sermayenin artırılmasına katılmak hakkını haizdir”. Sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararından, artırılan sermayenin “…600.000- TL’lik kısmı şirket ortaklarının sermaye artırımında kullanılmak üzere daha önce vermiş oldukları sermaye avanslarından karşılandığı. 487.500.-TL’lik kısmı şirket ortaklarının şirketten olan alacaklarından karşılandığı” anlaşılmaktadır. Alınan bu karar, yapılan sermaye artırımı sonucunda ortaklara, sahip oldukları paylar oranında sermaye artırılması sonucu oluşan yeni paylardan satın alma hakkının tanınmadığı göstermektedir.
TTK. m, 591/1 hükmü uyarınca, sermaye artırımında hissedarların rüçhan hakkı, ana- sözleşme ile ya da artırım kararı ile kaldırılabilir. Genel kurulun sermaye artırımına ilişkin kararıyla, ortakların yeni payları almaya ilişkin rüçhan hakkı, ancak haklı sebeplerin varlığında kaldırılabilir, Özellikle, işletmelerin, işletme kısımlarının, iştiraklerin devralmalan ve işçilerin şirkete katılmaları haklı sebep olarak kabul edilebilir, Rüçhan hakkının sınırlandırılması veya kaldırılması suretiyle hiç kimse haklı görülemeyecek şekilde yararlandırılamaz veya kayba uğratılamaz (TTK. m, 591/2). Ancak buna aykırı olarak verilen karar, yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere, bütün pay sahiplerinin değil sadece bazı pay sahiplerinin kişisel menfaatlerini etkileyebilen bir karar olduğundan, kararın butlanı değil iptali talep edilebilir.
Gerçeklen dc Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir, “Artırılan sermayeye katılmada öncelik (rüçhan) hakkı, mevcut payları ile orantılı olmak kaydı ile pay sahiplerinindir Ancak, rüçhan hakkının aksi, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararı veya şirket anasözleşmesiyle kararlaştırılabilir. TTK.nun 405/1 nci maddesince pay sahiplerinin kendi iradeleri diamda rüçhan hakkını kullanmaya ek taahhüt altına girmeye zorlanamayacakları öngörülmüş bulunmakla bu hakkın kullanımı kural olarak isteğe bağlıdır.Pay sahipliğinin türü ne olursa olsun kural olarak her paydaş sermaye artırımı ile ortaya çıkan yeni paylardan alma hakkına sahiptir Bu hakkın kaynağı yasa olup, ayrıca anasözleşmeyle de tanınabilir. Buna bağlı olarak anasözleşmeyle sınırlanabilir veya tamamen kaldırılabilir.
Ortaklığın çıkarları veva ihtiyacının zorunlu kılmamasına karsın sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüchan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veva dolaysız sınırlanır veva tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez. Genel kurulun sermaye artırım kararı ile paydaşlar arasında var olan hak ve çıkar dengesinin bozulması rüçhan hakkının, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak kısıtlanması sonucu doğurması halinde rüçhan hakkının kullanma olanağının tanınmadığı veya bu hakkın başkasına kullandırıldığı iddia eden pay sahipleri ilgili genel kurul kararının iptalini, TTK.nun 381 nci maddesindeki prosedüre göre dava edebilir” (Y. 11. HD/tıin E. 2003/13782, K. 2004/10454 sayı ve 28.10.2004 tarihli kararı. Aynca bkz.; Şükrü Yıldız, Anonim Ortaklıkta Yeni Pay Alma Hakkı, İstanbul 1996, s, 283).
Açıklanan bu gerekçelerle, davacı tarafın istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.353/b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın yazı işleri müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/04/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK.’nın 361.maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.