Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/922 E. 2018/266 K. 15.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/922
KARAR NO : 2018/266
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/09/2017
NUMARASI : 2015/563 2017/578
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların, davalılar tarafından üretilen yarı mamül hammadde ürünlerin yurtiçi ve yurt dışına pazarlanmasına aracılık etmesi ve satışlardan % 1 komisyon bedeli alması konusunda anlaşmaya vardıklarını, müvekkilinin 2007 yılından itibaren aracılık etmeye başladığını, davalı …ile … Tic. A.Ş’nin grup şirketi olduklarını, davalıların kağıt üretimi ve pazarlaması hususunda 2007 yılında hiçbir bilgi ve tecrübeye sahip olmadıkları için sektörün tüm gizli bilgilerini, üretim ve pazarlama stratejilerini, yurtiçi ve yurt dışı müşteri bilgilerinin, tüm lojistik ve sevk işlemlerenin müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin göstermiş olduğu başarı nedeniyle davalıların 2011 yılında ikinci tesisi hayata geçirdiklerini, 2013 ve 2014 yıllarında ihracat şampiyonu olduklarını, bu sayede toplam üretimin % 70’inden fazla kısmının müvekkili şirket tarafından yarı mamul kağıt olarak satıldığını, bu süre zarfında tüm müşterilerine iş yemekleri, hediyeler, yurtdışı müşterilerine ziyaretler, yurtdışı müşterilerinin Türkiye’ye davet edilerek otel konaklama, yemek, hediye, dahil olmak üzere tüm masraf ve hizmetlerin müvekkili şirket tarafından karşılandığını, davalıların müvekkili şirketin yaptığı masrafları ödemediklerini, taraflar arasında çok uzun yıllar devam eden dava konusu sözleşmenin davalılar tarafından haklı bir gerekçeye dayandırılmadan ve müvekkili şirkete herhangi bir ihbarda bulunulmadan haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin emek ve katkılarının davalılar tarafından hiçe sayılarak söz konusu fesih ile maddi ve manevi zarara uğrattıklarını, davalıların halen müvekkilinin kazandırdığı portföyden yararlanmaya ve kâr elde etmeye devam ettiklerini, müvekkilinin müşteri çevresi yaratmak suretiyle davalılar yararına bir edim ifa ettiğini, ancak bu edimin karşılığının tam olarak ödenmediğini, müvekkilinin sözleşme yürürlükte kaldığı süre boyunca davalıların ürünlerinin piyasaya arzı konusunda üstün başarı sağlayarak yurt içi ve yurt dışında tanınması, tercih edilmesi ve yaygınlaştırılması için önemli çaba sarf ettiğini, müvekkilinin başarılı çalışmaları sonucu davalıların ürün yelpazesi ve dağıtım ağının yurt içinde ve yurt dışında büyüdüğünü, bu süreçte davalıların yüksek kârlar elde ettiğini, süresiz sözleşmelerin fesh edilebilmesi için karşı tarafa makul süre verilmesi gerektiğini, maddi anlamda telafisi imkansız kayıplara uğradığını, ayrıca müvekkilinin yıllar süren emeği karşılığı olarak elde ettiği ticari saygınlığın ve itibarının kaybolduğunu, müvekkili şirketin kişilik haklarının zedelendiğini, davalıların sözleşmede kararlaştırılan ve mutabık kalınan hükümleri yok sayarak ahde vefa göstermediklerini, bu durumun hukuk düzenince kabul edilemeyeceğini belirterek sözleşmenin davalılar tarafın haksız feshedilmesi nedeniyle şimdilik 250.000,00-TL denkleştirme tazminatı ile 50.000,00- TL manevi tazminat ve 25.000,00- TL masraf bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin “tek satıcılık” olarak nitelendirildiğini, bu hukuksal niteleme doğru olmamakla birlikte taraflar arasında simsarlık sözleşmesi mevcut olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacının iddiasında haklı olduğu ve taraflar arasındaki ilişkinin “tek satıcılık sözleşmesi” olduğu varsayılsa dahi denkleştirme tazminatı talebinin zamanaşımına uğradığını, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi 01/11/2013 tarihi itibariyle karşılıklı olarak sonlandırıldığını, 1 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasından 8 ay sonra 08/06/2015 tarihinde açılan davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacı şirketin tek satıcı değil simsar olduğunu, müvekkili şirketlerin hiçbir zaman için ürettikleri ürünleri davacı şirkete satmadığını, sadece üretilen mamullerin davalı tarafından bulunan müşterilere doğrudan müvekkilleri tarafından satıldığını, davacının sadece aracılık yaptığını, davacı şirket ve hakim hissedarı … ile ortağı olduğu şirketlerin, davalılarla ilişki kurdukları tarihten, hatta daha da öncesinden bu yana hem kendi nam ve hesaplarına aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerini, hem de müvekkilleri dışında başka üreticilerin de mallarının satışına da aracılık ettiklerini, kaldı ki müvekilleri davacı dışında birçok başka simsarla da komisyon esaslı çalıştığını, davacı şirketin bulduğu müşterilerin müvekkilleri ile anlaşmaya varması halinde satılan mal bedeli üzerinden davacıya belli oranda ücret ödendiğini, davacının tek satıcı olmadığından denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, masrafların satıcı tarafından karşılanacağına dair bir anlaşma olmadığından masraf isteminin de dayanaksız olduğunu, dava dilekçesinde hangi iş için, hangi belge karşılığında ne kadar masraf yapıldığına dair bir açıklama olmadığından talep edilen zarar miktarının nasıl hesaplandığının belirsiz olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin de dayanaksız olduğunu, dürüstlük kurallarına ve özenle iş görme borcuna aykırı davrananın davacı olduğunu, davacının manevi tazminat talebinde bulunabilmesi için TBK’nun 58.maddesi uyarınca öncelikle ortada haksız bir fiilin var olması ve bu haksız fiilin diğer tarafın kişilik hakkının zedelenmesine yol açması gerektiğini, sözleşmenin sonra ermesinin tek başına haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğini, zararın varlığı ispat edilmedikçe maddi ya da manevi tazminata hükmolunamayacağını, kaldı ki davacının bulduğu son müşterilerden bazılarının satın aldıkları mal bedellerini ödemediğini, talep edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu, dürüstlük kuralına, özenle iş görme borcuna uygun olmayan davranışlarla müvekkillerinin zarara uğratan davacının denkleştirme tazminatı, manevi tazminat ve masraf adı altında ileri sürdüğü tüm taleplerinin TBK.nun 523.maddesi uyarınca reddinin gerektiğini belirterek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine mahkemece uygun görülmemesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; taraflar arasında düzenlenen yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacı tek satıcı olduğunu iddia etmiş ise de davalıların ürünlerinin pazarlanması konusunda Türkiye’de tek firmanın kendisi olması gerektiği, tek satıcı, ürünleri satın aldıktan sonra kendi adına ve hesabına tekrar satışa sunmasının zorunlu olduğu, yani ürünlerin mülkiyetinin öncelikle tek satıcıya geçmesi gerektiği, somut olayda, davacı, davalıların ürünleri satın almadığı, sadece aracılık ettiği satışlardan %1 oranında komisyon aldığı, zaten davacı, davalıların ürünlerini üçüncü kişilere sattığını da iddia etmediği, simsar ile acente arasındaki temel farkın; simsarlık ilişkisinin sürekillik arz etmeyen bir durum olduğu, acentenin ise sürekli bir biçimde karşı tarafla çalışmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla davacı ile davalılar arasındaki ilişkinin aracı acente ilişkisi olduğu, davacı sözleşmenin feshedildiğini gösteren yazılı bir delil sunamadığı, davalıların 10/01/2014 tarihli e postayı dosyaya sundukları, davacının buna karşı çıkmadığı, e postanın dikkate alınması halinde, davacı şirket yetkilisi … ” sizinde bildiğiniz üzere 01 Kasım 2013 itibariyle sizlerle yapmış olduğum 6 yılı geçen iş birliğimizi sonlandırmıştık” ifade ettiği, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin 01 Kasım 2013 tarihinde sona erdiği, 6102 Sayılı Yasanın 122/4.maddesine göre denkleştirme isteminin, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içerisinde ileri sürülmesi gerektiği, davanın 08/06/2015 tarihinde bir yıllık süre geçtikten sonra açıldığı ve zaman aşımına uğradığı, davacı şirket tarafından davalı …Şirketi adına düzenlenen 28/04/2014-28/05/2014 ve 09/06/2014 tarihli komisyon faturalarının raporda da tartışıldığı üzere 03/01/2013-25/12/2013 tarihleri arasındaki satışlardan kaynaklandığı, dolayısıyla sözleşmenin 01/11/2013 tarihinde sona ermesi sebebiyle denkleştirme tazminatının zaman aşımına uğradığı, zaman aşımı definin süresinde olduğu gerekçesiyle denkleştirme tazminatı talebinin zaman aşımı nedeniyle reddine,
-TTK 117.maddesinde, ”acente, yükümlülüklerini yerine getirmek için yaptıklarından ancak olağanüstü giderlerin ödenmesini isteyebilir. ” düzenlendiği, bağımsız bir tacir yardımcısı olan acentenin yaptığı masrafların öncelikle kendisine ait olduğu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, 6 yıl süren ilişki boyunca davacının masraf talep etmediği, davalıyı bu konuda temerrüte düşürmediği göz önüne alındığında ticari ilişki sona erdikten sonra masraf talep etmesinin dürüstlük kuralları ile uyuşmadığı, davacı yıllar boyunca sadece komisyon faturası düzenlediği, masraf bedeli altında davalılara herhangi bir fatura düzenlemediği gerekçesiyle bu talebinin de reddine,
-TBK 58.maddesinde, kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi zararına karşılık manevi tazminat isteyebileceği, düzenlemeye göre öncelikle, kişilik haklarına bir saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğraması, saldırı yapanın kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının bulunması gerektiği, taraflar arasında 6 yıl süren ticari ilişki taraflarca karşılıklı olarak sona erdirildiği, 10/01/2014 tarihli davacı şirket yetkilisi Ömer Solmaz tarafından gönderilen e postada bu hususun açıkça belirtildiği, sözleşmenin haksız şekilde davalılarca fesh edildiğinin ispat edilemediğini, ve manevi tazminat koşullarının bu şekilde oluşmadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin de reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Denkleştirme tazminatı taleplerinin zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, oysa ki müvekkili ile davalılar arasındaki ticari ilişkinin 0707/2014 tarihinde sona erdiği, zira davalı şirket 07/07/2014 tarihinde ödemede bulunduğunu, bu konuya ilişkin makbuzu dosyaya sunduklarını,
01/11/2013 tarihli müvekkili şirket yetkilisi …tarafından gönderilen mail bu toplantıda alınan kararlara yönelik olduğunu, sözleşmenin 01/11/2013 tarihinde sona erdiği konusunda herhangi bir karar alınmadığı, bu tarih itibariyle ticari ilişki sonlandırılmış olsa idi hesaplar görülür, müvekkilinin bir alacağı mevcut ise ödeme yapılarak kapatılır idi, ancak bu tarihten sonra fatura kesilmesi ticari ilişkinin başka bir tarihte sonlandırıldığını gösterdiğini,
Müvekkilinin davalılara 28/04/2014 -28/05/2014 ve 09/06/2014 tarihli faturalara keşide ettiği, davalılar 02/05/2014,10/06/2014 ve 07/07/2014 tarihinde ödeme yaptıkları, böylece sözleşmenin 01/11/2013 tarihinde sonlanmadığının kabulü gerektiğini,
Bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığını, 2014 yılı esas alınarak rapor düzenlenmesi gerektiğini, raporda 14/03/2014 tarihi itibariyle toplam 327.531,00 TL avans ödemesi yapıldığı belirtilse de davalı .. .. A.Ş.’nin cari hesaplarına göre bu tarihten sonra üç adet ödeme yapıldığını, bilirkişinin bu ödemeleri yok saydığını,
Aacentelik sözleşmesi kapsamında yapılan masrafların kime ait olacağına ilişkin sözleşmede bir hüküm bulunmasının zorunlu olmadığını, delil dilekçelerinin 8 nolu bendinde yemin deliline dayandıklarını, yaptıkları masraflar ile ilgili bunu ifade etmelerine rağmen yemin deliline başvurulmadan davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 7 yıl sürdüğünü, müvekkili şirketin yatırımları sebebiyle davalıların değer kazandığını, müvekkilinin emeğinin yok sayıldığını, sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkilinin ticari itibarının kaybolduğunu, böylece kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davalılar tarafından üretilen kağıt mamulleri davacı tarafından bulunan müşterilere davalılar tarafından doğrudan satılmaktadır. Bu satış bedellerinin %1’İ oranında davacıya komisyon ödenmektedir. Bu durum taraflar arasında ihtilafsızdır.
TTK 102.maddesi uyarınca, ”ticari mümessir, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir”.
Davacı, davalıların ürettiği malların satılması konusunda müşteri bulduğu, davacı tarafından bulunan müşterilere davalılar tarafından doğrudan satış yapıldığı gözetildiğinde davacının, aracı acente sıfatı ile hareket ettiğinin kabulü gerekir. Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararındaki hukuki tespit isabetlidir.
TTK 122/4. maddesi uyarınca,’ ”Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının, sözleşme ilişkinin sona ermesinden itibaren bir yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekir. ”
Davacı dava dilekçesinde denkleştirme tazminatı talep etmiştir. Davacı şirket yetkilisi …10/01/2014 tarihinde gönderdiği mailde ” Sizin bildiğiniz üzere 01 Kasım 2013 tarihi itibariyle sizlerle yapmış olduğum 6 yılı geçen işbirliğimizi sonlandırmıştık. … ” mailin 2.paragrafında ”26 Kasım 2013 tarihinde yapmış olduğumuz hesap mutabakatı toplantısında bir mutabakat yapılamamış, tarafıma gönderilmesini rica ettiğim satış tablosu halen gönderilmemiştir.” ifadeleri yer almaktadır. Davacı şirket yetkilisi …’ın mailine göre taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 01/11/2013 tarihinde son erdiğinin kabulü gerekir.
Cevap dilekçesi ekinde yine dosyaya sunulan ve davalı … Şirketi tarafından gönderilen 05/11/2013 tarihli mailde de taraflar arasındaki ilişkinin 01/11/2013 tarihinde sona erdirildiği, davacı şirket yetkilisi …a teşekkür edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı istinafında, 05/11/2013 tarihinden sonra, müvekkili tarafından davalı şirketlere 28/04/2014, 28/05/2014 ve 09/06/2014 tarihli faturaların düzenlediğini, davalı şirket tarafından da 02/05/2014,10/06/2014 ve 07/07/2014 tarihlerinde ödeme yapıldığını, sözleşmenin bu sebeple 07/07/2014 tarihinde sone erdiğini iddia etmiştir.
Bilirkişi, davacı tarafından düzenlenen üç adet faturanın 54.399.906,95 TL lik satış komisyon bedeline yönelik olduğunu, ancak bu satış için tek fatura düzenlenmesi gerekirken üç adet fatura düzenlendiğini, 54.399.906,95 TL tutarındaki satışların 03/01/2013, 25/12/2013 tarihleri arasında yapılan satışları kapsadığını beyan etmiştir. Dolayısıyla davacı şirket yetkilisi … tarafından 10/01/2014 tarihinde gönderilen mailden sonra kesilen faturaların daha önceki satış komisyonları ile ilgili olduğu, davalılar tarafından yapılan ödemenin de yine bu satışlara ilişkin olduğu dosya kapsamı ile subuta ermiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 01/11/2013 tarihinde sona erdiğinin kabulü ile denkleştirme tazminatının TTK 122/4.maddesi gereğince zaman aşımından reddine dair ilk derece mahkemesi kararı isabetlidir.
Davacı, sözleşme ilişkisi süresinde yaptığı masrafların tahsilini talep etmiştir. TTK 117. maddesine göre, acente ancak olağanüstü giderlerin ödenmesi isteyebilir. Taraflar arasındaki acentelik ilişkisinin yürürlükte olduğu yaklaşık 6 yıllık sürede, davacı tarafından, davalılara masraf tahsili için düzenlenen bir fatura bulunmamaktadır. Davacı tarafından düzenlenen tüm faturalar komisyon bedeline yöneliktir. Sözleşmenin sona ermesinden sonra davacının masraf talep etmesi dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gibi ispat edilmiş masraf kalemi de bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin bu konudaki red gerekçesi de isabetlidir.
Davacı vekili, 18/01/2016 tarihli dilekçesi ile delillerini bildirmiş, 8 nolu bentte ” tarafımızca gerekli görüldüğünün sayın mahkemeye yazılı olarak sunulması kaydıyla dava konusu ile ilgili yemin teklifi ” ifadesi ile yemin deliline dayanmıştır.
14/07/2017 havale tarihli dilekçesinde de yazılı olmayan sözleşme hükümlerine göre yapılan masrafların davalıya ait olduğunu kanıtlamak üzere yemin deliline dayanacağını bildirdiği halde yapıldığı iddia edilen masrafların davalı tarafın bilgisi dahilinde olduğuna dair bir iddia ve ispat vasıtası sunmamıştır, bu konuda yemin metni hazırlamamıştır. Masraf yaptığını da kanıtlayamamıştır.
HMK 225.maddesi uyarınca yemin, sadece yemin edecek kişiden sadır olan bir vaka için veya bir vakanın bilgisi hakkında teklif edilebilir. Davalı tarafın yapılan masrafı bildiğine dair bir iddia ve yemin teklifi bulunmamaktadır. HMK 357.maddesi uyarınca, istinaf aşamasında yeni vakıa getirme yasağı bulunmaktadır. Davacının yeminle ilgili istinaf sebepleri yerinde değildir.
TBK 58.maddesi uyarınca, ” kişilik hakkının zedelemesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında birer miktar para ödenmesini isteyebilir.” Davacı, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle ticari itibarının zedelendiğini, bu durum kişilik hakkına saldırı teşkil ettiğini belirterek manevi tazminat talep etmiştir. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalılar tarafından haksız bir şekilde feshedildiği ispat edilemediği gibi sözleşmenin feshinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği de ispatlanamamıştır. Bu sebeple manevi tzaminat talebinin reddine dair kararda da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu sebeplerle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacının istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır