Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/911 E. 2018/45 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/911
KARAR NO : 2018/45
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/09/2017
NUMARASI : 2016/673- 2017/749 E.K
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki şirket feshi-ortaklıktan çıkarılma istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin hissedarlarından olduğunu, davalı şirketin .. Hospilal olarak faaliyet gösteren özel hastaneyi işlettiğini, davalı şirketin kuruluşundan itibaren faaliyet konusuna dair yatırımları nedeni ile uzunca bir süre kar dağıtımı yapmadığını, ancak 2012 yılından sonra kar dağıtımına engel bulunmadığı halde keyfi olarak pay sahiplerine kar payının dağıtılmadığını, 2014 yılına ait olağan genel kurul toplantısının süresinde yapılmadığı gibi 2015 yılına ait olağan genel kurul toplantısı ile birleştirilmek suretiyle 2016 yılında her iki yıla ait olağan genel kurul toplantısının birlikte yapıldığını, müvekkilinin davalı şirket ortaklarında ve hisse oranlarında %70’e varan oranda değişiklikler olduğunu ilk defa genel kurul toplantısında vakıf olduğunu, bunun yanında, şirket yönetiminin 2014 yılında farklı kişilerden oluştuğunu, 2015 yılında bu kişilerin dışında başka ortakların da yönetim kuruluna geçtiğini aynı genel kurulda öğrendiğini, yönetim kurulu üyelerinin seçimi ve görev sürelerinin belirlenmesi, ücretleri ve huzur hakları vb diğer yetkilerin TTK 408/2-b bendi uyarınca münhasıran genel kurula ait devredilemez yetkiler olduğunu, hali hazırda şirketi temsil ettiği iddia olunan yönetim kurulunun, genel kurul toplantısı ile seçilmemiş olması sebebiyle hukuken var olmayan bir yönetim kurulu olduğunu, yönetim kurulunun olağanüstü harcamalar yaptığını, 2014 ve 2015 yıllarında şirketin işletmesinde bulunan hastanenin revizyonu için yapılmış olduğu düşünülen büyük miktardaki harcamaların, şirket hissedarlarına danışılması gereken ve genel kurulda tartışılarak müştereken karar verilmesi gereken harcamalar olduğunu, şirket işletmesinde bulunan … Hospital unvanlı hastanenin işletme ruhsatının ilgili birimlerce denetlenmesi sonucunda bir takım problemlerin ortaya çıktığının öğrenildiğini, bu hususta süreçle ilgili genel kurul toplantısında bilgi talep edildiğini, yönetim kurulunca süreç ile ilgili 15 gün içerisinde ortaklara bilgi verileceğinin beyan edilmesine karşın belirlenen sürede bilgi verilmediği gibi bu konuda keşide edilen ihtarnamenin de sonuçsuz kaldığını, şirketin ticari faaliyeti için hayati önemi haiz bir konuda şirket yönetiminin hissedarlara karşı cevap vermeme keyfiyetinin bulunamayacağını, hukuki statüsü tartışmalı bulunan mevcut yönetim kurulunun idaresi altında şirketin yönetilmesinin tüm hissedarlar açısından tehlike arz ettiğini ileri sürerek davalı şirketin haklı nedenle feshine olmadığı takdirde müvekkilinin ortaklık payının kendisine ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına, davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 2014 ve 2015 yıllarına ait genel kurullarını eksiksiz yerine getirdiğini, ortak değişiklikleri sebebiyle geçici olarak oluşturulan yönetim kurulunun 10.05.2016 tarihli genel kurul kararı ile yeniden aynı kişilerden olmak üzere seçildiğini, şirketin 2012, 2013 ve 2014 yıllarını zararla kapattığından kar dağıtmasının mümkün olmadığını, yapılan harcamaların şirketin faaliyeti için zorunlu harcamalar olduğunu, bir kısmının bakım, onarım harcamalarından yenileme yatırımlarından oluştuğunu, iddia edildiği gibi büyük harcamaların yapılmadığını, davacıya ortağa şirketle ilgili tüm bilgilerin verildiğini, haklı fesih nedenlerinin bulunmadığını, kayyım koşullarının da oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davacı tarafından ileri sürülen fesih nedenlerinin kanunda öngörülen nedenler olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafın bilgi edinme hakkının kanunda öngörülen koşullarda kendisine kullandırılmamasının tek başına fesih nedeni olarak kabul edilemeyeceği, anonim şirket niteliğinde bulunan davalı şirket yönünden ortağın bilgi edinme hakkının ne şekilde kullanılacağının kanunda açıkça düzenlendiği, davacı tarafın kanuni temsilcisine vermiş olduğu hak ve yetkileri kullanmak sureti ile şirket ile ilgili bilgiye de ulaşabileceği bu bağlamda şirketin haklı nedenle feshini gerektirir nedenlerin varlığı kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; davalı şirketin genel kurul toplantılarının düzensiz ve kanuna aykırı şekilde yapıldığını, bu bağlamda 2 yılın genel kurulunun bir arada gerçekleştirildiğini, “azlık hakkı sahibi” olan müvekkilin gerek bilgi alma hakkının gerekse kar dağıtımında pay alma hakkının ihlal edildiğini, büyük miktardaki harcamaların şirket hissedarlarına danışılmadan ve genel kurulda tartışılmadan yapıldığını, şirketin sürekli zarar ettiğini ve nedeninin açıklanamadığını, şirket yönetiminin keyfi davrandığını, dolayısıyla haklı nedenlerin sübut bulduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, davalı şirketin %10 oranında hissedarı olduğunu, kârın dağıtılmadığını, şirketin kötü yönetildiğini, bilgi edinme hakkının engellendiğini, yapılması gereken genel kurulların süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirilmediğini iddia ederek haklı nedenle şirketin feshini olmadığı taktirde ortaklık payının hesaplanarak ortaklıktan çıkarılmasını istemiştir.
İlk derece mahkemesince, haklı nedenlerin bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Anonim şirketlerde Feshi düzenleyen TTK.nın 531. Maddesine göre, haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az 1/10 sahip pay sahibi şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshini talep edebileceği düzenlenmiştir. Mahkeme feshi yerine feshi talep eden ortağın ortaklık payını karar tarihine en yakın tarih itibariyle belirlemek suretiyle pay sahibinin şirketten çıkarılmasına yada uygun düşen bir çözüme karar verebileceği belirtilmektedir. TTK.531. Maddesinde haklı sebeplerin neler olduğu sayılmamıştır. Doktrinde haklı sebeple feshi için, şirketin kötü yönetilmesi, pay sahipleri arasında anlaşma ve uzlaşma imkanının kalmaması, pay sahiplerinin haksız ve keyfi olarak farklı muameleye tabi tutulmaları, şirketin amacına hizmet etmemesi, kar dağıtmayarak ortakları açlığa mahkum etmek, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere şirket imkanlarının kaydırılması, şirket imkanlarının yanlış kullanılması ve israfı, genel kurul ve yönetim kurulunun kilitlenmesi, sürekli olarak gereksiz yere toplantıya çağrılması, azlığa karşı manevi güç ve baskı uygulamak, azlığın meşru taleplerinin sürekli ret edilmesi, pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetlerinin ortadan kalması şeklinde örneklemeler yapıldığı görülmektedir.
Somut olayda; kârın dağıtılmaması hususunda yapılan inceleme ve tespitlere göre, şirketin dağıtılabilecek kârının bulunmadığı tespit edilmiştir. Öte yandan genel kurul kararının bulunmaması nedeniyle kâr payının dağıtılmaması hususu fesih nedeni olarak kabulü mümkün değildir. Ayrıca, davacının vekili aracılığıyla katıldığı 10.05.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan bazı kararlara muhalilif kaldığı, ancak söz konusu genel kurulda alınan kararların iptali için dava açıldığı veya kararların iptal edildiği yönünde dosyada herhangi bir delilin bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı tarafça, davalı şirketin yönetim kurulunun, genel kurul kararı olmaksızın yüksek miktarda harcamalar yaptığı, bu harcamalar konusunda yönetim kurulunun yetkisi olmadığı iddia edilmekte ise de, iddia edilen harcamalara dair somut bir açıklamaya yer verilmediği gibi kötü yönetim konusunda, yapılan mali inceleme ve tespitler neticesinde bu yönde bir tespitte bulunulmamıştır. Bunun yanısıra yönetim kurulunun usulüne uygun olarak oluşturulduğu da belirlenmiştir.
Davacının bilgi edinme hakkına ilişkin kanuni imkânlardan yararlanabileceği gibi bu hakkın şirket tarafından sistematik olarak ihlal edildiğine dair dosyada bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığından bu yönden haklı neden bulunduğu sonucuna varılamamıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında TTK’nın 531. maddesi gereğince şirketin feshini gerektirir haklı sebeplerin bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.353.1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi. 18/01/2018
KANUN YOLU :HMK. 361.maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.