Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/879 E. 2018/46 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/879
KARAR NO : 2018/46
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2017
NUMARASI : 2013/680 Esas – 2017/673 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin ve davalıların . A.Ş’ nin ortakları olduğunu, davacının, 2003 yılına kadar yönetimi kurulu üyesi, davalıların ise bundan sonraki dönemlerin yönetim kurulu üyesi olduğunu; davalıların usulsüz iş ve işlemlerle şirketi zarara uğrattıklarını; şirket üzerinden kendilerinin yönetim kurulunda olduğu bir başka şirkete menfaat sağlamak suretiyle, sorumluluklarına aykırı hareket ettiklerini ; bu şekilde davranışlarını sürdürdüklerini; davalı …, , şirket karını diğer ortaklardan kaçırmak amacıyla, 2003 yılında c. A.Ş. ‘yi kurduklarını, şirketin nakit sıkıntısı çekmesine neden olduklarını, şirketi kendi menfaatleri doğrultusunda yönetip borca batık hale getirdiklerini, mahkemenin 2009/1226 esas sayılı dosyasıyla iflas erteleme kararı aldıklarını, TTK 336, 340 ve 309. maddeleri gereğince zarardan sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya dair haklarını saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle . A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davanın şirket ortakları hakkında genel kurulu izleyen üç aylık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, bu nedenle esasa girilmeden zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, aynı zamanda 5 yıllık genel zamanaşımı da geçtiği için davacı talebinin dinlenebilirliğinin kalmadığını, kaldı ki davacı iddialarının tamamının gerçek dışı olduğunu, müvekkillerinin 2003 yılında . A.Ş.’nin karını kaçırmak için .A.Ş.’yi kurduklarına dair iddianın kabul edilebilir olmadığını, zira o tarihte davacının bizzat . A.Ş.’nin yönetim kurulunda yer aldığını, . A.Ş. ile A.Ş. arasında herhangi bir nakit akışının söz konusu olmadığını, A.Ş.’deki pay durumunun . A.Ş. ile bağlı şirketler ile başka bir grup arasında %50- % 50 ortaklık esasına göre kurulduğunu, bu nedenle amacın kar kaçırmak değil kar elde etmeye yönelik olduğunu, A.Ş. nin hissedarları arasında bulunan A.Ş.’ nin bu ortaklık ilişkisi ile ..adına inşa ettiği 9 adet gemiden toplam 39 milyon dolar inşaat bedeli elde ettiğini, şirket hesaplarının yeminli mali müşavir tarafından her yıl denetlendiğini, yönetim faaliyetlerinin usulüne uygun olarak icra edilen genel kurullarda ortaklarca oy birliğiyle ibra edildiğini, bilanço/kar-zarar hesaplarının da yine oy birliğiyle tasdik edildiğini, şirketin geriye doğru incelenen kayıtlarında 2005-2009 yılları arasındaki 5 yıllık dönemde… A.Ş. ve grup şirketlerinin yaklaşık 317,5 milyon TL ciro yaptığını, başka şirketlere sermaye aktardığı iddia olunan davalı …. ..’nun ….Holding ve gruba dair şirketlerin bankalardan aldığı kredilere şahsi kefaletlerinin de bulunduğunu, ayrıca ipotek de verdiklerini, diğer davalılar … ve …’ın temsil ettikleri şirketlerin talimatı doğrultusunda yönetim kurulu üyeliği yaptıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesi kararında özetle ; bilirkişiler tarafından hazırlanan kök ve ek raporlarda ayi A.Ş.’nin 2009 yılında ortaya çıkan zararının davalıların eylemleri ile ve kusurlu/kasti davranışlarıyla ortaya çıktığı konusunda bir tespitin yapılamamış olması, dava dışı .. A.Ş.’nin 2003-2011 yıllarını kapsayan 8 yıllık sürede 13 Milyon TL.lik düzeye ulaşmasında ayi A.Ş.den aktarılan herhangi bir bedelle sağlandığına dair kaydın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalıların, dava dışı şirket …nin dava tarihi itibariyle yönetim kurulu üyeleri olduğunu, aynı zamanda davalılardan … ve … ile müvekkilinin kardeş olduğunu, diğer davalıların ise davalı …’nun emir ve talimatları altında olan kişiler olduğunu, …. Özel Yüksek Okullarını özel üniversite olarak geliştirmek amacıyla 1969 yılında kuran dava dışı . A.Ş.’nin Anayasa Mahkemesi “Özel Yüksek Okullar Kanunu” kararını alıncaya kadar, faaliyette bulunduğu 10 yıl zarfında resmi yüksek okullar ve üniversitelere bağlı fakülteler seviyesinde, çok öğrenciler yetiştirdiğini, Anayasa Mahkemesinin kararının …Holdingin eğitimciliği bırakıp, sanayi alanına yönelmesine neden olduğunu, öncelikle LPG (Likit Petrol Gazları) dolum tesisleri kurduğunu, ardından da denizcilik alanında tersane tesisi, gemi inşası ve işletmesi atanlarında faaliyet göstermeye başladığını, LPG alanında Türkiye çapında ilk 10 büyük şirket arasında bulunan ..GAZ ve ..GAZ şirketlerini faaliyete geçirerek bu sektörde saygın bir yer oluşturan ….Holdingin, LPG sektörünün gelişmesi ile TSE belgeli dünya standartlarına uygun 2 kg, 12 kg, 24 kg ve 45 kg’lık LPG tüpleri imal eden … A.Ş.’yi kurduğunu, gemi inşası alanında .. A.Ş. ve gemi işletmeciliği alanında da …A.Ş. ile sektörde anonim şirketleri ilk kuranlar arasında ..Holdingin bulunduğunu, müvekkilin ortağı olduğu dava dışı şirketin, yönetim kurulunun usulsüz iş ve işlemleri nedeniyle zarara uğratılmış olduğunu, dava dışı şirket hakkında iflas kararı verilmesinin bu durumun açık göstergesi olduğunu, davalılardan .., … ve …’ın dava dışı şirketin edindiği karı diğer ortaklardan kaçırmak amacıyla dava dışı şirketi de hissedar yapmak suretiyle 2003 yılında dava dışı …’ni kurduklarını, bu sayede davalıların müvekkilinin ortağı olduğu dava dışı … Holding A.Ş’den dava dışı … Denizcilik A.Ş’ye sermaye aktararak, müvekkilimizin hissedar olduğu şirketin nakit sıkıntısı yaşamasına ve bu nedenle ciddi anlamda kredi almasına ve şirketin alınan kredileri ödeyememesine neden olduklarını, dosyada mübrez evraklara göre, başta .. Denizcilik A.Ş olmak üzere davalıların para aktarımında bulunduğu kendilerine ait şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile açıkça görülebileceğini, 1969 yılından bu yana başarıdan başarıya koşmuş dava dışı ..Holdingin, davalıların yönetim kurulu üyesi olmasını takiben zarara uğradığını ve borçlarını ödeyemez hale geldiğini, ilerleyen süreçte dava dışı … şirketi hakkında İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.06.2013 tarih, 2013/350 E. ve 2013/229 K. sayılı dosyası üzerinden iflas kararı verildiğini, TTK madde 365 gereğince anonim şirket, yönetim kurulu tarafından temsil ve idare olunacağını, anonim şirket idare meclisi şirket işlerini yürütürken gereken dikkat ve özeni göstermek zorunda olduğunu, tersi durumda yasanın kendilerine yüklediği görevleri kasten ya da ihmal sonucu yapmamış olmakla müteselsilen sorumlu olacaklarını, TTK’nın 336. maddesinde ise, şirket yöneticilerinin, şirket, ortak ve alacaklılara karşı doğrudan doğruya olan sorumluluklarının düzenlendiğini, dava dışı… A.Ş. ve… HOLDİNG’in birbirinden ayrı tüzel kişiliklere sahip olduğunu, her bir şirketin yönetilmesi bakımından yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı sorumluluklarının bulunduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında sözü edilen tüzel şirketler her ne kadar birbiri ile bağlantılara sahip iseler de her bir şirketin yönetilmesi bakımından yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı sorumluluklarının bulunduğunu, yerel mahkeme aynı zamanda kararının gerekçesinde anlaşılmaz bir biçimde tespit edilen zarar miktarının Çelik Tekne’ye ödeneceğinin ileri sürüldüğünü, yerel mahkemece yapılan işbu değerlendirmelerin de son derece haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira müvekkilinin açılan sorumluluk davaları kapsamında davalıların her bir haksız ve zararlandırıcı eylemleri nedeniyle bizzat ve doğrudan zarara uğradığını, bu kapsamda zarara uğrayan pay sahibi müvekkilinin dava açma hakkı bulunduğunu ve bahsi edilen sorumluluk davalarında belirlenecek zarar miktarlarının bizzat müvekkiline ödenmesi gerektiğini belirterek, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.07.2017 tarih ve 2013/680E. 2017/673K. sayılı kararının hukuka usule, yasaya ve dosya içeriğine aykırı olması sebebiyle kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf cevap dilekçesinde; davacı tarafın tamamen hayali ve gerçek dışı ve hiçbir somut bilgi-belge ve görgüye dayanmayan iddialarını istinaf talebinde de tekrarlamaya devam ettiğini, davacı tarafın mantıksız, dayanaksız iddialarının yerel mahkemece incelendiğini ve tamamının yerinde olmadığının ortaya konulduğunu, davacı tarafın istinaf talebinde TTK.’daki sermaye şirketleri yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları ile ilgili hükümleri sıraladığını, davalı yönetim kurulu üyeleri ile ilgili olarak ileri sürülen iddiaların, yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarda yerinde olmadığı ve davacı iddiaları ile ilgili bir tespit yapılamadığı çok açık bir şekilde ortaya konulduğunu, ayi A.Ş. ile … A.Ş. arasında sermaye ilişkisi dışında herhangi bir nakit akışı söz konusu olmadığını, esasen ticari faaliyeti sadece iştiraki olan şirketlerin faaliyetinden ibaret bulunan .. Holding A.Ş.’nin sermaye borcu dışında, iştiraki bulunan hükmi şahıs şirketlere başka bir nam altında nakit aktarmasının da söz konusu olmadığını, içerisinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeniyle bir aile şirketi hüviyetinde olan .. Holding A.Ş. Şirketler gurubunun, aile üyeleri ve doğal olarak davacıya yaptığı katkıların azalmasının, davacıyı hırçınlaştırdığını ve bir örneği de işbu dava olan gurubun belli başlı şirketleri aleyhine mesnetsiz iddialarla bir seri davalar açmaya başladığını, başka şirketlere sermaye aktardığı iddia olunan davalılardan …, yönetim kurulu üyesi bulundukları dava dışı … Holding ve Guruba dahil Şirketlerin bankalardan aldığı kredilere şahsi kefaletlerde bulunduklarını, bu kefaletler nedeniyle tüm mal varlıkları üzerine ipotekler tesis edildiğini, sahibi bulundukları hisseleri de alacaklı bankalara rehin edildiğini, başka bir ifade ile davacının, şirketten “kar kaçırdığı” iddiasında bulunduğu davalı kardeşleri, bırakınız kar kaçırmayı tüm mal varlıklarını şirketin aldığı banka kredileri için rehin verildiğini ve kredi sözleşmelerine kefil olarak imza attıklarını, para için öz kardeşleri dahil bir takım kişiler hakkında dayanaksız ve yalan suç duyurularında bulunabilen davacının diğer tüm davaları gibi işbu davanın da yerel mahkemece gerekli şekilde değerlendirilerek esastan reddine karar verildiğini, sonuç olarak her yönü ile kanun ve gerçek duruma, Yargıtay içtihatları ve dosya içeriğine uygun bulunan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.07.2017 gün 2013/680E, 2017/673K sayılı hükmüne karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, 6762 sayı eTTK’nın 336.ve 340.maddesi atfıyla 309. maddeleri uyarınca, şirket yönetim kurulu üyelerine karşı açılmış bir sorumluluk davasıdır.
Davacı vekili, davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları …. Holding … A.Ş.’yi zarara uğrattıklarını iddia ederek davalıların tazminata mahkum edilmesini ve tazminatın şirkete ödenmesini talep etmektedir.
Dava dilekçesinde dört davalı gösterilmiştir. Buna göre dava dilekçesinde .i … A.Ş.’yi temsilen … davalı olarak gösterildiği, …’ın şahsının davalı olmayıp ..’ı temsilen davalı gösterildiği anlaşılmaktadır. Buna rağmen ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında ve karar başlığında …’ın ayrı bir davalı olarak gösterilmiş olması dosya kapsamına aykırı olmuştur.
Dosyada örneği yer alan ve kesinleşmiş örneği Dairemizce çıkarılarak dosyaya eklenen İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/450 Esas – 2013/229 Karar sayılı, 27.06.2013 tarihli kararıyla davalı … ve . Ticaret A.Ş.’nin iflasına karar verildiği; yine aynı kararla, iş bu davamızda tazminatın kendisine ödenmesi talep edilen ayi A.Ş.’nin de iflasına karar verildiği ve bu kararın da kesinleştiği anlaşılmaktadır. Anılan şirketin sicil kaydı Dairemizce elektronik ortamdan çıkarılmış olup iflas tasfiyesi aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere dava şirket yöneticileri aleyhine eTTK.’nun 336 ve 340.maddesi atfıyla 309.maddesi uyarınca açılmış bir sorumluluk davasıdır. TTK.’nun 336.maddesinde ve 309.maddesinde şirket zararlarının şirkete ödenmesi için ortaklara dava açma hakkı verilmiş ise de gerek eTTK.’da gerekse 6102 sayılı yeni TTK.’da, zarara uğrayan şirketin iflasın hali için özel düzenleme yapılmıştır: eTTK.’nun 309/1.maddesinde şirket ortağına tazminat davası açma hakkı verilmiş olmakla birlikte, aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca, şirketin iflası halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz olduğu hakların iflas idaresine ait olduğu, İİK.’nın 245.maddesi hükmünün cari olduğu belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre, zarar gören şirketin iflası halinde şirket zararlarını talep etme hakkı iflas idaresine geçecektir; meğer ki iflas idaresi İİK.’nın 245.maddesi uyarınca ortaklardan birine bu davayı yürütme yetkisini vermiş olsun.
Yine iflas kararının verildiği tarihte yürürlükte olan 6102 sayılı TTK.’nın 556.maddesi uyarınca, “(1)Zarara uğrayan şirketin iflası halinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür. (2) İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde, her pay sahibi veya şirket alacaklısı mezkûr davayı ikame edebilir. Elde edilen hasıla, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur; bakiye, sermaye payları oranında davacı pay sahiplerine ödenir; artan iflas masasına verilir. (3) Şirketin istemlerinin devrine ilişkin İcra ve İflas Kanunu’nun 245 inci maddesi hükmü saklıdır”.
Yeni TTK.556.maddesindeki yazım biraz farklı olmakla birlikte, eTTK.309/2.maddesindeki düzenlemeyle oldukça benzer bir hüküm getirilmiştir. Buna göre, zarar gören şirketin iflası halinde yöneticiler aleyhine sorumluluk davası açma ve yürütme yetkisi öncelikle iflas idaresine ait olup, iflas idaresinin bu davayı açmak veya yürütmek istememesi halinde şirket alacaklılarının ve ortaklarının dava açıp yürütebilecekleri hükme bağlanmıştır.
İncelememize konu dava, zarar gören şirketin iflasından önce açılmış, davanın devamı sırasında, zarar gördüğü iddia edilen …. A.Ş.iflas etmiştir. Bu durumda yeni TTK.’nun 556.maddesi uyarınca öncelikle, anılan şirketin iflas idaresinin davayı devam ettirme yetkisi mevcuttur. Bu nedenle mahkemece, … A.Ş.iflas idaresini bu davadan haberdar ederek davaya iflas idaresinin devam edip etmeyeceğini sorması, iflas idaresi devam edecekse iflas idaresi eliyle davanın yürütülmesi, iflas idaresinin davaya devam etmeyeceğini bildirmesi halinde mevcut davacı huzuruyla davanın yürütülmesi gerekir.
HMK.114/1.e.maddesi uyarınca davacının dava takip yetkisinin bulunması dava şartıdır, davacı ortağın bu davayı takip edebilmesi için, iflas idaresinin bu davayı takip etmeyeceğini bildirmesi gerekir. Bu tamamlanabilir bir dava şartı olup yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda HMK.115/1.maddesi uyarınca mahkemenin işlem yapması gerekir. Davanın görülebilmesi koşulu olan taraf teşkilinin bu şekilde sağlanması ve davacının davayı takip yetkisindeki eksikliğin giderilmesi sağlanmadan karar verilmiş olması dava şartlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı .i … A.Ş.’nin de iflasına karar verildiği ve bu iflas kararının kesinleştiği anlaşılmaktadır. İİK.194.maddesi uyarınca, acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir. İlk derece mahkemesince, davalı Teknotaş’ın iflas etmiş olmasına rağmen İİK.194.maddesi uyarınca işlem yapılmadığı, iflas tasfiyesinde ikinci alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığının sorulmadığı ve iflas idaresine davanın tebliğ edilmeden görülüp sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin bu işlemleri de usul ve yasaya aykırı olup ilk derece mahkemesince, usulünce taraf teşkili sağlanıp yargılamanın yürütülebilmesi için gerekli koşullar oluşturulmadan hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ilk derece mahkemesi kararının gerekli yargılama koşulları oluşturulmadan, usulünce taraf teşkili sağlanmadan karar verilmiş olması nedeniyle, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, HMK.’nın 353/1.a.4.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK. 353/1.a.4.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraflara çıkarılacak duruşma davetiyesiyle birlikte tebliğine dair;
HMK.353/1.a.4.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 18/01/2018