Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/875 E. 2018/220 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/875
KARAR NO : 2018/220
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2017
NUMARASI : 2015/1136 2017/285
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı şirkette hissesinin bulunduğunu, davalı şirketce 01.10.2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların, çağrının usulüne ve kanuna uygun yapılmamış olması, toplantıda alınan kararların da kanuna, esas sözleşme hükümlerine, dürüstlük ve objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili bu toplantıya vekaleten katıldığını, toplantıda alınan kararlara karşı muhalefet şerhini tutanağa geçirdiğini, genel kurul kararının iptali müessesini düzenleyen TTK 445. ve 446. maddelerindeki aranan şartların gerçekleştiğini, 16.09.2015 tarihinde sicil gazetesinde yayınlanan davet çağrısında; gündemin 3. maddesi olarak “Ana sözleşmenin Yeni TTK’na uygun hale getirilmesi için ana sözleşmedeki 11-13-15-16-17-19-20-22-23 ve geçici 1-2 ve 3. Maddelerinin sözleşmeden çıkarılarak yerine bu maddelerin tabiri kabul edilerek … denilmek suretiyle ana sözleşme maddelerinin belirtildiğini, Yönetmeliğin 11. maddesine göre, ana sözleşme değişikliğinde eski ve yeni maddelerin belirtilmesi gerektiğini, 01.10.2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurulunun 3. gündem maddesinin mevzuata aykırılığı nedeni ile iptali gerektiğini, 6102 sayılı TTK 519. maddesine göre, yıllık kârın %5’i ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar yedek akçe ayrılması gerektiğini, ana sözleşmede değişiklik yapılması istenen 22. maddede ise, ödenmiş sermaye payının % 20’sine ulaşma sınırının göz ardı edilerek pay sahiplerinin alacağı kâr paylarının sınırlanmasının amaçlandığını, şirketin yüksek kâr elde ettiği bir dönemde yıllık kâr payının %3’ünün bile bu orana ulaşabilme ihtimaline sahip olduğunu, bu durumda kalan oran pay sahiplerine dağıtılabilecekken zorlayıcı ve TTK’ya aykırı bir hüküm ihdas edilerek daha yüksek bir oranda kanuni yedek akçe belirlenmesinin pay sahiplerinin haklarının zedelenmesine yol açacağını, gündemin 5. maddesi kapsamında, Yönetim Kurulu Başkanına aylık net 24.000.- TL, yönetim kurulu başkan vekillerine ise aylık net 16.000.- TL ödenmesine dair karar alındığını, bu karara da muhalefet şerhlerini düştüklerini, TTK 436. madde hükmü gereği pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işletme ya da herhangi bir yargı kurumu yahut hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacaklarını, yapılan oylamanın söz konusu maddeye aykırı olduğunu, üç yönetim kurulu üyesinin oydan yoksun sayılması halinde kararın geçersiz olduğunu belirterek, öncelikle yönetim kurulu üyelerine ödenecek aylık ücretlerin ödenmesinin durdurulmasına, davalı şirketce yapılan 01.10.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 ve 5. nolu gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının açıkça yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle TTK 445. maddesi gereğince iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; 01.10.2015 tarihli Genel Kurul toplantısına yapılan çağrı metninde, değişiklik yapılması öngörülen maddelerin açıkça belirtildiğini, yapılan değişikliklerin TTK’ya uygun olduğunu, TTK 519. maddesinin 2. fıkrasında, %20 sınırı aşıldıktan sonra ayrılacak genel kanuni yedek akçe bedellerinin oransal olarak belirlendiğini, yasal yedek akçe bakımından kati bir sınır bulunmadığını, aynı yasanın 521. Maddesinin bu durumu düzenlediğini, 22. maddede yapılan değişiklik için yapılan oylamada olumlu yönde oy kullananların müvekkili şirkette pay sahibi olduğunu, şirket paydaşlarının tamamının akraba olduğunu, yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretin üyelerin mali hakları olduğunu, davacının bu yöndeki iddiasının yersiz olduğunu belirterek, haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; “Davacı, çağrının yönetmeliğin 11.maddesine ayrıkı olarak eski ve yeni maddelere yer verilmeden ilan edildiğini beyan etmiş isede, genel kurul çağrısının yapılış şekli ve içeriği bakımından olağan bir dikkat ve özen gösterildiğinde her pay sahibinin genel kurulun toplanacağını anlayabileceği, pay sahiplerinin toplantıdan haberdar olduğu, davalı şirketin bir aile şirketi olması sebebiyle esas sözleşmenin eski metnine ulaşabilecekleri, bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmediği, huzur hakkının yönetim kurulunda bulunan kişilerin şahsına yönelik bir düzenleme olmadığı, yönetim kurulu yasal çerçevede oluştuğu, yönetim kurulu üyelerinin değişmesi ile huzur hakkının değişmeyeceği, kişiye bağlı bir hak olmadığı, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini icra etmeleri nedeniyle görevlerine istinaden verildiği, TTK 436. maddesinde yer alan oydan yoksukluğa ilişkin yasal düzenlemenin bu durumu kapsamadığı, yönetim kurulu üyelerinin huzur haklarının düzenlenmesinde oy kullanmalarında yasaya aykırı herhangi bir durum olmadığı, TTK 519. maddesinde belirlenen kanuni yedek akçeye ilişkin %20 lik sınırın asgari sınır olduğu, aynı yasanın 521. maddesinde asgari sınır korunmak kaydıyla daha yüksek oranda yedek akçe ayrılmasına imkan veren düzenlemelerin ana sözleşme ile yapılabileceği, TTK 521. maddesinde belirlenen daha yüksek oranlı yedek akçeye ilişkin ana sözleşmeye hüküm konulmasına ilişkin düzenleme 519. maddesindeki %20’lik sınırlama hükmünü ortadan kaldırır nitelikte olmadığı, gündemin 3. maddesi ile ana sözleşmeye eklenen 22. maddenin tadil metninde ise, TTK 519. maddesindeki yedek akçeye yönelik %20’lik sınır yasaya aykırı olarak ortadan kaldırıldığı, hissedarların ortaklık haklarını engelleyecek şekilde yasanın emredici hükümlerine aykırı düzenleme getirildiği, bu sebeple karın dağıtımı başlıklı gündemin 3. maddesinde görüşülen 22. maddenin iptali gerektiği gerekçesiyle 01/10/2015 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısının 3.gümdem maddesi ile alınan kararın iptaline, davacının diğer taleplerinin ise reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
İlk derece mahkemesi, 01/10/2015 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısında gündemin karın dağıtımı başlıklı 3. maddesi ile alınan kararın ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiş ise de kararın yerinde olmadığını,
TTK 519/2. maddesinde açıkça belirtildiği gibi %20 sınırı aşıldıktan sonra genel kanuni yedek akçeye ayrılacak bedellerin oransal olarak belirlendiğini, buradan anlaşılacağı üzere %20 sınırının yasal yedek akçe bakımından kati bir sınır teşkil etmediğini,
TTK 521. maddesinde de yedek akçenin ödenmiş sermayenin %20’sini aşabileceğine dair esas sözleşmesine hüküm konulabileceğini, bu sebeple müvekkili şirketin yedek akçe sınırını belirlerken %20’lik sınır ile bağlı olmadığını,
Kanun hükümlerinin esas sözleşmeye aynen alınmasına dair bir mecburiyet bulunmadığını, zaten kanunlarda da böyle bir hüküm bulunmadığını, bu sebeple davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kısmi kabul kararının kaldırılarak davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili katilma yoluyla verdiği istinaf başvuru dilekçesinde;
Yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesine dair alınan kararın oydan yoksunluk kurallarına uygun olduğu kabul edilse dahi ücretin fahiş olduğunu, yasaya ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, bu konudaki iddialarına yönelik delillerinin değerlendirilmediğini, Yargıtay ilamları doğrultusunda emsal ücretlerin araştırılmadığını, şirketin finansal yapısının tespit edilmediğini, bu sebeple iptali gerektiğini,
Şirket genel kurul toplantısına dair yapılan çağrı ilanında yönetmeliğin 11.maddesine aykırı bir şekilde sözleşme maddelerinin eski haline yer verilmediğini bu sebeple iptali gerektiğini,
Gündemin 3. maddesi kapsamında tadil edilen ana sözleşmenin 22. maddesinin, TTK 519. maddesinde belirlenen %20’lik sınırı yasaya aykırı olarak kaldırdığından iptaline karar verildiğini ancak gündemin 5.maddesi ile yönetim kurulu üyeleri için huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini,
Davalı şirketin %60 hissesinin davalı, eşi ve babasına ait olduğunu, bu sebeple bilirkişilerce yapılan tespitin yerinde olduğunu, gündemin 5. maddesi ile alınan kararın oydan yoksunluk kurallarına uyulmaması sebebiyle iptali gerektiğini, her ne kadar huzur hakkı yönetim kurulu üyelerinin icra ettikleri görev sebebiyle yapılan bir ödeme olsa da bu durumun oydan yoksunluk kurallarının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğini,
Oydan yoksunluğun yönetim kurulu üyelerinin kendi ibrası ile sınırlı olmadığını, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası bakımıdan da oy kullanma yasağı bulunduğunu,
Davalının istinaf talebinin yerinde olmadığını belirterek,
ilk derece mahkemesinin istinafa konu kısmi ret kararının kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı, 01/10/2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında gündemin 3 ve 5 nolu maddeleri ile alınan kararların yasaya ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle, TTK 445 vd. maddeleri uyarınca iptalini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi, gündemin 3 nolu maddesi ile alınan kararın iptaline, 5 nolu maddesi ile alınan kararın iptaline yönelik talebin ise reddine karar vermiştir.
01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesi ile şirket ana sözleşmesinin 11,13,15,16,17,19,20,22,23 ile ana sözleşmenin geçici 1,2 ve 3. maddelerinin ana sözleşmeden çıkartılarak yerine tadil metni onaya sunulmuştur. Karın dağıtımı başlıklı ana sözleşmeye eklenen 22. maddede, net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktarın %5’i pay sahiplerine kar olarak dağıtalacağı, net dönem karının kalan kısmının ise genel kurulca tespit edilecek şekil ve surette dağıtılacağı, pay sahiplerine %5 oranında kar ödendikten sonra kardan pay alacak kişilere dağıtalacak toplam tutarın %10’un genel kanuni yedek akçeye ekleneceği, 23. maddede ise şirket tarafından ayrılan ihtiyat akçeleri hakkında TTK 519 ile 523. maddeleri hükümlerinin uygulanacağı genel kurulda kabul edilmiştir.
Gündemin 5.maddesi ile …, … ve … üç yıl süre ile yönetim kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir. Yönetim kurulu başkanına aylık net 24.000,00 TL, yönetim kurulu başkan vekiline aylık net 16.000,00 TL ücret ödenmesine karar alınmıştır. Gündemin 3. ve 5.maddeleri ile alınan her iki karara davacı red oyu kullanarak muhalefet şerhine tutanağa geçirmiştir.
Davacı taraf 01/10/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantasında ana sözleşme değişikliğinin yönetmeliğin 11.maddesine uygun bir şekilde ticaret sicili gazetesinde ilan edilmediğini ileri sürerek iptallerini talep etmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamalarına göre, genel kurulun toplantıya çağrılması usulsüz olsa bile salt bu nedenle genel kurul kararlarının iptali gerekmeyip aynı zamanda alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye veya objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunun iddia ve ispat edmesi gerekmektedir. Bu sebeple davacının sadece bu gerekçe ile gündemin 3 ve 5 nolu maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının tümünün iptaline karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Davacı istinaf dilekçesinde, yönetim kurulu üyelerine takdir edilen ücretin fahiş olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. HMK 357/1.maddesi gereğince, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar, istinaf aşamasında ileri sürülemez ve dinlenemez. Davacı dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında açıkça takdir edilen ücretin fahiş olduğunu belirterek iptalini talep etmemiştir. Bu sebeple bu konudaki istinafı da yerinde değildir.
TTK 436. maddesi oydan yoksunluk hallerini düzenlemiştir. Buna göre pay sahibi, kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin müzakerelerde oy kullanamazlar. Gündemin 5. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair karar alınmış, yönetim kurulu üyelerine aylık ücret takdir edilmiştir. Takdir edilen ücret, yönetimde imza yetkisine sahip kişilere aittir. İsim belirtilmek suretiyle subjektif bir düzenleme yapılmamıştır. TTK 394. maddesine göre de yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşme ile veya genel kurul kararı ile belirlenmek şartıyla ücret ödenebilir. Kanun, yönetim kurulu üyelerine ücret ödenebileceğini düzenlemiştir. Bu konuda genel kurul tarafından karar alınmasında yönetim kurulu üyelerinin oy kullanamayacağına dair bir yasak söz konusu değildir. Kaldı ki gündemin 5.maddesi ile yapılan düzenleme genel niteliktedir. Bu sebeple TTK 436.maddesindeki oydan yoksunluk halinin olaya uygulanması söz konusu değildir. Bu konudaki istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
TTK 519. maddesi gereğince, yıllık karın %5’i, ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır. Aynı yasanın 521. maddesine göre de yedek akçeye yıllık karın %5’inde fazla tutarın ayrılacağı ve yedek akçesinin ödenmiş sermayenin %20’sini aşabileceği hakkında esas sözleşmeye hüküm konabilir. Gündemin 3. maddesinde, yıllık karın %5’inin kanuni yedek akçeye ayrılacağı, kalan miktarın %5’inin pay sahiplerine kar payı olarak dağıtalacağı, pay sahiplerine %5 oranında kar payı ödendikten sonra kardan pay alacak kişilere dağıtılacak tutarın %10’un genel kanuni yedek akçeye ekleneceği belirlenmiştir. İlk derece mahkemesi TTK 519/1.maddesinde belirlenen ” yıllık karın %5’i, ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır” düzenlemesinde yer alan %20 ifadesi kullanılmadığı gerekçesiyle 3 nolu gündem maddesinin iptaline karar vermiştir.
Anasözleşmenin 22.maddesinin tadili yönünden; madde metninde TTK 519/1.maddedeki %20’lik üst sınıra yer verilmemiş, yedek akçe ayrılmasına bir üst sınır getirilmemiştir. Daha sonra, kararda, TTK 519/1.c.maddesindeki düzenleme aynen tekrarlanmıştır. Oysa, anılan son düzenlemenin bir anlamının olabilmesi için, Yasa maddesinin birinci fıkrasındaki üst sınırın mevcut olması gerekir. Kararda üst sınıra yer verilmemesi Yasa’ya aykırı olmuştur.
TTK 521.maddesi, genel kurula üst sınırı aşma yetkisi vermekle birlikte, bu sınırın ne kadar aşılacağına, yani yeni üst sınırın ne olduğuna ana sözleşmede yer verilmesi gerekir. Olayımızda anasözleşmeye bir üst sınır konulmaması bu nedenle de Yasa’ya aykırı olmuştur. Çünkü, herhangi bir üst sınıra tabi olmaksızın karın yedek akçeye ayrılması imkanının sağlanması söz konusu olur ki, bu durumda ortağın temel hakkı olan kar payı alma hakkı önemli ölçüde kısıtlanmış olur. Açıklanan bu gerekçelerle, davalının istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, her iki tarafın istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine,
2-Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı ve davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından, istinaf yargılaması için avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08/03/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.