Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/853 E. 2018/296 K. 26.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/853
KARAR NO : 2018/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2017
NUMARASI : 2016/19 Esas – 2017/302 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı/borçlu arasında, Bandırma/Balıkesir bölgesinde karayoluyla eşya taşımacılığı konusunda acente sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmenin teminatı olarak “alacaklısı …, borçlusu .. Kozmetik … olan 20.000 € (Euro) bedelli keşide ve vade tarihi olmayan teminat senedi” ve ” …Bankası Bandırma Şubesi’nin 04.01.2013 tarih ve 925174 mektup ve …seri numaralı bedelsiz teminat mektubu verildiğini, Bakırköy.. Noterliği’nin 25.03.2015 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarı ile sözleşmenin müvekkili tarafından feshedildiğini, fesih ihtarında hem teminat senedinin, hem de teminat mektubunun derhal iadesinin istendiğini, davalı tarafça sözleşmenin feshinden 7 ay sonra, teminat mektubunun süresinin dolduğundan bahisle teminat mektubunun süresinin uzatılmasının istendiğini, taraflar arasındaki cari hesapların karşılıklı sıfırlandığı gibi, tüm emtialar iade edildiğinden, sözleşmenin 9.2. maddesinde sayılabilecek türden herhangi bir aykırılık olmadığından uzatma isteğine olumsuz yanıt verildiğini, buna rağmen davalının keyfen ve müvekkilini mağdur etmek amacıyla bedelsiz olan teminat mektubunu nakde çevirdiğini, müvekkilinin ticari itibarını, bankalar neznindeki kredibilitesini sarsarak ciddi bir maddi ve manevi mağduriyet yarattığını, söz konusu teminat mektubunun, ortada herhangi bir risk ve ihtilaf yokken nakde çevrilmesi sonrası, davalı borçludan rızaen tahsil edilemeyen alacağın tahsilini teminen Bakırköy … İcra Müdürlüğünün… E sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi yapıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini beyanla itirazın iptali ile %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; acentelik sözlemesi ek protokolü’nün (9.2) maddesinde aynen verilen teminatların, sözleşmenin her hangi bir şekilde sona ermesinden itibaren bir yıl daha taşımacı uhdesinde kalacağını, bir yılın dolmasından sonra acentenin her hangi bir borcunun bulunmadığının tespiti halinde ve açılan bir dava olmaması halinde teminatın acenteye iade olunacağını, banka teminat mektubunun vade tarihinin 02.01.2014 olduğunu, davacı yanın, bu teminat mektubunun vade tarihini 16.12.2015 tarihine kadar uzattığını, banka teminat mektubunun vadesinin dolmakta olması sebebiyle müvekkili şirket yetkilisinin davacıya gönderdiği 15.12.2015 tarihli e-mail ile banka teminat mektubunun vade tarihinin teminatların en erken iadesi tarihi olan 16.05.2016 tarihine kadar uzatılmasının istendiğini, buna rağmen banka teminat mektubunun süresinin davacı tarafından uzatılmadığını, bu sebeple de banka teminat mektubunu nakde çevirerek nakit teminat şeklinde müvekkili şirketin teminat hesaplarında tutulduğunu beyanla davanın reddini, davacının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi kararında, “Taraf defterlerinde yapılan incelemede davacı defterlerindeki kayda göre davacının davalıya 31.12.2015 itibariyle borçlu görünmediği, davalının defterlerindeki kayda göre ise de davalının davacıdan 31.12.2015 tarihi itibariyle 1.297,93 TL alacaklı göründüğü, davacının davalıya olan bu borcu banka aracılığıyla ödediği, dava konusu teminat mektubunun davalı tarafından nakde çevrildiği, ancak davalının kayıp bedeli faturası ile iade taşıma bedeli faturası adı altında 2.499,00 TL ve 5.20 TL tutarlı toplam 2.504,20 TL ‘lik 2 adet fatura bedelini 25.000 TL’lik teminat mektubu bedelinden mahsup ettiği tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında ek protokolün 9. Maddesinde teminatların sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 yıl daha davalı uhdesinde kalacağı düzenlendiğinden ve davacının 25.03.2015 tarihli fesih ihtarnamesi ile sözleşme feshedildiğinden davalının teminat mektubunu 1 yıl daha yani 16.05.2016 tarihine kadar uhdesinde tutmasının bunun sonucu olarak da teminat mektubunu paraya çevirmesinin ve parasal teminat olarak uhdesinde tutmasının sözleşme hükümlerine uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak davalı taşımaya ilişkin kayıp bedeli faturası ile iade taşıma bedeli faturası adı altında düzenlemiş olduğu toplam 2.504,20 TL’lik fatura bedelini teminat mektubunun bedeli olan 25.000 TL’den mahsup etmiş ise de söz konusu faturalar nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu yani faturaları haklı olarak düzenlediğini ispat edemediğinden, söz konusu 2.504,20 TL’nin teminat mektubu bedelinden düşemeyeceği kanaatine varılmakla davanın 2.504,20 tl üzerinden kısmen kabulüne, kabul edilen kısım itibariyle alacak likit olup takibe haksız itiraz edildiğinden davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, davacının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden, davalının kötü niyet tazminat talebinin ise reddine” karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Sözleşmenin matbu olup, sözleşmenin baskın tarafının davalı olması nedeniyle sözleşmenin haksız şartlarının müvekkiline kabul ettirildiğini, sözleşmede teminat hükümlerinin matbu olarak yer aldığını, sözleşmenin 8.maddesinin 2.fıkrasına göre tarafların fesih haklarının bulunduğunu, sözleşmenin eki olan ek protokol 12.3.maddesi uyarınca da üç ay önceden bildirmek suretiyle fesih yolunun açıldığını, buna dayanarak 25.03.2015 tarihli noter ihtarıyla sözleşmeyi feshettiklerini, 16.05.2015 tarihinde fiili kapanış yapılarak aradaki ilişkinin tasfiyesinin tamamlandığını, alınan bilirkişi raporundan da açıkça anlaşılacağı gibi davalı tarafın davacıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını, teminatlardan düşmesi gereken herhangi bir alacak kalmadığını, bu nedenle davalı uhdesindeki teminatların bedelsiz kaldığını, buna rağmen teminatların davalı uhdesinde kalmasını öngören sözleşme hükmünün haksız şart niteliğinde olduğunu,
Sözleşmenin 9.maddesine göre davacının teminatı nakde çevirme hakkının bulunmadığını, sözleşmenin 9.2.maddesi uyarınca sözleşmenin sona ermesinden sonra bir yıl daha teminatın davalı uhdesinde kalmasının öngörüldüğünü, ancak teminatların nakde çevrilebilmesi için riskin gerçekleşmesi gerektiğini, ortada herhangi bir risk yokken ve teminat senedi de mevcutken davalının haksız olarak teminat mektubunu nakde çevirdiğini, davalının kötü niyetli olduğunu,
Noter ihtarnamesinde de teminata ilişkin hükümlerin haksız şart olduğunun davalı tarafa bildirildiğini,
Davalının sözleşmenin sona ermesinden 7 ay sonra teminat mektubunun süresinin uzatılmasını haksız olarak istediğini, müvekkilinin bunu kabul etmemesi üzerine davalının teminat mektubunu nakde çevirerek davacının itibarını sarstığını,
Teminat mektubunun nakde çevrilmesini gerektirecek herhangi bir riziko gerçekleşmediğini, bu nedenle davalının eyleminin haksız olduğunu, sözleşmenin hiçbir maddesinde, teminat mektubunun süresinin dolması ve uzatılmaması halinde nakde çevrileceğine dair hüküm bulunmadığını, kaldı ki davalının elinde ayrıca bir teminat senedi bulunduğunu, ayrıca bir yıllık süre dolmasına rağmen nakit teminatın kendilerine iade edilmediğini, davalının davranışlarının etik kurallara, ticari örf ve adete, dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,
Sözleşmede nakit teminat alınmasını öngören bir madde bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının davanın kısmen reddine ilişkin bölümünün kaldırılarak 20.07.2016 tarihinde yani davadan sonra yapılan 22.495,80 TL öncelikle takip masrafları ve ferilerine mahsup edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Cevap dilekçesindeki hususları tekrarlayarak, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu,
Ek protokolün 9.2.maddesi uyarınca teminatların, sözleşmenin sona ermesinden sonra bir yıl süreyle davalı uhdesinde kalacağının hükme bağlandığını, bu bir yıllık süre içinde teminat mektubunun süresinin dolmasına ve davacıdan bu süreyi uzatmasını istemelerine rağmen sürenin uzatılmaması üzerine teminat mektubunu nakde çevirerek nakit teminat olarak uhdelerinde tuttuklarını, bu uygulamanın sözleşmeye uygun olduğunu,
Davacının icra takibine girişmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini,
Acentelik ilişkisi sona erdikten sonra da bazı müşterilerin talep ettikleri tazminatları ödemek durumunda kaldıklarını, bu durumun teminatın tutulmasını haklı gösterdiğini,
Bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmelere göre müvekkilinin nakdi teminattan mahsup ettiği fatura bedelleri olan toplam 2.504,20 TL alacağın kanıtlanamadığı gerekçesiyle bu miktar için davanın kabulünün haksız olduğunu, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, nakdi teminattan mahsup ettikleri faturalarla ilgili alacağı yeterli belgelerle kanıtladıklarını, ek rapor alınması taleplerinin dikkate alınmadığını,
İcra takip tarihi itibariyle davacının talep edilebilir bir alacağının bulunmadığını, bu husus bilirkişi raporunda belirlenmesine rağmen mahkemece davanın kısmen kabul edilmesinin haksız olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının kaldırılarak davanın tümden reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, acentelik sözleşmesi uyarınca davacı acente tarafından, davalı müvekkiline verilen teminat mektubunun haksız olarak paraya çevrildiği iddiasıyla, teminat mektubu bedelinin tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK.’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile icra takibine vaki itirazın kısmen iptaline, 2.504,20 TL asıl alacak ve bu tutara icra takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi yönünden takibin devamına, fazla talebin reddine, davacı yararına %20 icra inkar tazminatının tahsiline, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Taraflar arasında acentelik sözleşme ilişkisinin bulunduğu, davaya konu teminat mektubunun bu ilişki nedeniyle verildiği, acentelik sözleşmesinin sona erdiği ihtilafsızdır.
Taraflar arasında imzalanan 19.01.2015 tarihli acentelik sözleşmesinin 8/2.maddesi, ekli acentelik sözleşmesi ek protokolünün 12.3.maddesi uyarınca; taraflara, üç ay önce haber vermek kaydıyla sözleşmeyi sona erdirme yetkisi verilmiştir. Davacı bu fesih yetkisini kullanarak Bakırköy ..Noterliğinin 25.03.2015 tarihli,… y.sayılı ihtarnamesini keşide ederek sözleşmenin 8.2.ve ek protokolün 12.3.maddeleri uyarınca sözleşmeyi feshettiklerini ve üç ay sonra tüm ilişkinin sona ereceğini ihtaren bildirmiştir. Bu ihtarda sözleşme uyarınca verilen teminat mektubunun ve teminat senedinin iadesi de istenmiştir.
Davalı taraf bu talebe icabet etmemiş, sözleşmenin eki olan protokolün 9.2.maddesi uyarınca, “Verilen teminatlar sözleşmenin herhangi bir şekilde sona ermesinden itibaren bir yıl daha taşımacı uhdesinde kalacaktır. Bu sürenin sonunda acentenin taşımacıya hiçbir şekilde tazminat veya başkaca bir borcunun tespit edilmesi, acentenin fiilleri, taahhütleri ve borçları nedeniyle üçüncü şahıslarca taşımacıya karşı ileri sürülebilecek hak talebinin bulunmaması halinde teminat acenteye iade olunacaktır. Taşımacı, üçüncü şahıslarca acenteye veya doğrudan taşımacıya gönderilmiş ihtar, ödeme emri ya da icra takibi veya dava konusu edilmiş alacaklar gibi taşımacı için risk taşıyan durumlar söz konusu olduğunda, anlaşmazlıklar çözümleninceye kadar, dava sonuçlanıncaya kadar teminatı iade etmeyecektir. Acente, teminatın taşımacıda bulunduğu süreler için faiz talebinde bulunamaz” hükmüne dayanarak teminatları iade etmemiştir.
Davalı, bu hükme dayanarak, davacıya gönderdiği 15.12.2015 tarihli e-posta yazısıyla teminat mektubunun süresinin 16.12.2015 tarihinde sona erecek olması nedeniyle teminat mektubunun süresinin uzatılmasını istemiştir. Davacının bu konuda açıklama istemesi üzerine davalı bu kez 16.12.2015 tarihli e-postayı göndererek talebini tekrarlamış, davacının teminat mektubunun süresini uzatmaması üzerine, davalı taraf teminat mektubunu nakde çevirmiştir.
İlk derece mahkemesi, ek protokolün 9.maddesine göre davalının teminat mektubunu nakde çevirmesinin ve teminatı nakit olarak uhdesinde tutmasının sözleşme hükümlerine uygun olduğu kanaatine varmış ve bundan sonra cari hesap incelemesi yaparak davalının, nakit olarak tuttuğu teminattan mahsup ettiği faturalar bedeli olan 2.504,20 TL’nin haksız ve dayanaksız mahsup edildiği gerekçesiyle bu tutarlar için davayı kabul etmiş, fazla talebi ek protokolün 9.maddesi uyarınca reddetmiştir.
Oysa itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlıdır. İcra takip tarihi itibariyle davacının alacak talep hakkının yani teminatlarının iadesini talep hakkının bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve buna göre sonuca gidilmesi gerekir. Teminatın ne kadarının iade edileceği hususu ise alacak muaccel olduktan sonra yani talep edilebilir hale geldikten sonra açılacak bir takip veya davada tartışılabilir. Yani, davalının yaptığı mahsubun haklı olup olmadığı, iadenin kapsamının ne olacağı hususları, alacak muaccel olduğunda tartışılabilecek hususlardır. Somut olayda dava bir itirazın iptali davası olduğundan ve bu dava icra takibine bağlı olduğundan, icra takip tarihi itibariyle davacının alacak talep hakkının bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekir.
Davacı 25.03.2015 tarihli fesih ihbarıyla fesih iradesini karşı tarafa bildirmiştir. Üç ay sonrası için yani 25.06.2015 tarihi itibariyle sözleşmenin sona erdiği dikkate alınarak; ek protokolün 9.2.maddesi uyarınca davalının 25.06.2016 tarihine kadar teminatları uhdesinde tutma hakkı vardır. Davalı teminat mektubunun süresinin uzatılmasını talep etmesine rağmen davacı süre uzatımı yapmadığından, teminat mektubunun son günü davalının teminat mektubunu nakde çevirerek bedeli nakit teminat olarak uhdesinde tutması sözleşmeye uygundur. İlk derece mahkemesi de bu tespiti yapmıştır.
Ek protokolün 9.2.maddesi dikkate alındığını, davalının nakit teminatı 25.06.2016 tarihine kadar uhdesinde tutma hakkının bulunduğu sözleşme hükümlerinin gereğidir. Davacı bu sürenin dolmasını beklemeden 18.12.2015 tarihinde ilamsız icra takibine girişmiştir. Oysa o tarih itibariyle davacının teminatın iadesini talep hakkı henüz doğmamıştır. Bu nedenle takibin ve davanın, süresinden önce açılmış olması nedeniyle reddi gerekirken, davalının bir kısım mahsup işlemlerinin haksız olduğu gerekçesiyle kısmen kabul kararı verilmiş olması hukuka aykırı bulunmuş, bu nedenle davalının istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Davacı tarafın istinaf başvurusu ise, katılma yoluyla istinaf olarak kabul edilmiş, yukarıda gerekçelerle davacının istinaf başvurusu değerlendirilmiştir.
Davacı taraf sözleşmedeki teminat hükümlerinin haksız şart niteliğinde olduğunu, matbu olarak kendisine imzalatıldığını iddia etmiş ise de, uzun süre uygulanmış ve olağan fesih yoluyla sona erdirilmiş bir sözleşmeyle ilgili olarak bu aşamada haksız şart iddiasının ileri sürülmesi tedbirli bir tacirin kabul edilebilir bir davranışı olmadığı gibi dürüstlük kuralına da uygun bulunmamıştır. Davacının bu konudaki istinaf sebepleri yerinde değildir.
Sözleşme hükmü uyarınca teminatın davalı uhdesinde tutulmasının MK.’nın 2.maddesine aykırılığı da bulunmamaktadır. Ayrıca sözleşmenin bitiminden sonra teminatların davalının uhdesinde bir yıl daha kalacağına dair anlaşma uyarınca davacının mektup süresini uzatmaması nedeniyle teminat mektubunun nakde çevrilmesi de sözleşmeye uygundur. Teminat mektubunun nakde çevrilmesi için zararın henüz gerçekleşmemiş olması, sözleşme hükümleri dikkate alındığında sonuca etkili değildir. Aksi takdirde davalı taraf önemli bir teminattan yoksun kalacaktır. Tarafların sözleşmeye yansıyan iradesi, davalının sözleşme bittikten sonra bir yıl süreyle ortaya çıkabilecek sorumluluk risklerinin teminat altına alınması yönündedir. Bu nedenle davacının teminat mektubunun süresini uzatmaması karşısında davalının teminat mektubunu nakde çevirmesi tarafların iradesine uygundur.
Davalının elinde ayrıca teminat senedinin (bononun) bulunması sonuca etkili değildir. Çünkü teminat senedinin sağladığı hukuki güvenceyle banka teminat mektubunun sağladığı hukuki güvencenin aynı olmadığı açıktır. Kaldı ki taraflar teminatlar konusunda bir ayrım yapmaksızın ve çoğul bir ifade kullanarak teminatların davalı uhdesinde bir yıl daha kalacağını kararlaştırmışlardır.
Tüm bu açıklamalara göre HMK.’nın 353/1.b.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-İtirazın iptali davasına konu icra takibinin alacak henüz muaccel olmadan önce başlatılmış olması nedeniyle süresinden önce açılan takibe dayalı iş bu davanın reddine,
2-Davacının icra takibine girişmekte haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 35,90 TL harcın dava açılırken peşin alınmış olan 301,94 TL harcın mahsubu ile artan 266,04 TL’ harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafın yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından ilk derece yargılaması aşamasında harcanan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini avukatla temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T’ne göre ve ret sebebi dikkate alınarak maktu olarak belirlenen 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadasine,
9-a) Kararın kapsamına göre, davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
b) Davalı tarafından yatırılan 43,00 TL istinaf peşin harcının talep halinde davalıya iadesine,
10-a)Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
b)Davalı tarafından harcanan 85,70 TL istinaf başvuru harcı giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
11-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
12-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/03/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK.’nın 362/1.a.maddesi uyarınca dava konusunun değerine göre karar kesindir.