Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/852 E. 2018/137 K. 16.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/852
KARAR NO : 2018/137
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/06/2017
NUMARASI : 2016/611 2017/570
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Rekabet Yasağının İhlalinden Kaynaklanan
Cezai Şart)

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkili şirket bünyesinde 21/03/2016 tarihinden 07/01/2016 tarihine kadar satın alma müdürü olarak çalıştığını, 07/01/2016 tarihinde davalının emekliye ayrılma talebi üzerine tüm haklarını alarak emekli olduğunu, davalının müvekkili şirketten ayrılmadan aynı alanda faaliyet gösteren … A.Ş. isimli şirket ile anlaşma yaptığını ve müvekkilinden ayrılır ayrılmaz bu şirkette çalışmaya başladığını, davalının rakip firmaya geçmekle kalmayıp müvekkili şirket bünyesinde intibak kurduğu bir kısım müşterileri yeni başladığı şirkete transfer ettiğini, bu şekilde davalının TMK nın 2 ve 3. maddeleri ile 15/02/2013 tarihli gizlilik ve sır saklama taahhütnamesine ve BK 396 ve devamı maddelerine aykırı hareket ettiğini, 15/02/2013 tarihli sözleşmede 10.000 Euro cezai şart öngörüldüğünü, davalının taahhütnamede belirtildiği gibi rekabet yasağına aykırı davranışı nedeniyle cezai şart alacağının tahsili için aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasındaki iş sözleşmesi dikkate alındığında görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, davacı şirket ile müvekkilinin çalıştığı… A.Ş.’ nin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ve BK’nın 447. maddesi gereğince rekabet yasağının sona erdiğini, gizlilik ve sır saklama taahhütnamesinin geçerli olmadığını, işverenin somut olarak uğradığı bir zararının da bulunmadığını, müvekkilinin saklamakla yükümlü olduğu sır ve bilgileri davacının menfaatine aykırı kullandığına dair hiçbir delil de bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; sözleşmede herhangi bir süre ve yer belirtilmediği, TBK’nın 445. maddesi gereğince rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği, özel durum ve koşullar dışında sürenin iki yılı aşamayacağı, TBK’nın 445. maddesinin emredici nitelikte olduğu, madde hükmüne aykırı olan sözleşme düzenlenmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmede bu madde hükmüne aykırı hususlar yer aldığı, dolayısıyla sözleşmenin ve sözleşmede taahhüt edilen cezai şart alacağının emredici düzenlemeye aykırı bir şekilde konulması sebebiyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Rekabet yasağı sözleşmesinde coğrafi alan ve süre sınırlamamasının bulunması halinde sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceğini, en dar kapsamda işçi lehine yorumlanması gerektiğini, davalının, müvekkili şirketten ayrıldıktan hemen sonra hiç zaman kaybetmeden müvekkili şirket ile aynı adreste faaliyet gösteren ve rakip olan firmada çalışmaya başladığını, gerek süre, gerekse coğrafi olarak işçinin çalışma hürriyeti ve iktisadi geleceğini tehlikeye atan bir husus bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dosya kapsamına göre, davacı 21/03/2006-07/01/2016 tarihleri arasında davacı şirkette satın alma müdürü olarak çalışmış, emekliği sebebiyle tüm haklarını alarak davacı şirket ile ilişiğini kesmiştir.
Davacı ile davalı arasında 15/02/2013 tarihli gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi başlıklı bir adet sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme ile davalı, işten ayrıldıktan sonra davacı şirket ile rekabet etmeyeceğine dair taahhütte bulunmuş, bu taahhüte uymaması halinde 10.000 Euro cezai şart ödeyeceğini taahhüt etmiiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen ”gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi” başlıklı sözleşmede kararlaştırılan rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi, 15/02/2013 tarihli sözleşmede yer, zaman ve süre sınırlaması yapılmadığından sözleşmenin TBK’nın 445. maddesinin emredici hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle uyuşmazlık 6098 sayılı TBK hükümlerine tabidir.
Taraflar arasında akdedilen 15/02/2013 tarihli ”gizlilik ve sır saklama taahhütnamesi” başlıklı ceza koşulu içeren sözleşmenin son paragrafı incelendiğinde; sözleşmenin önceki maddelerinde belirtilen taahhütlerin işçi tarafından kısmen veya tamamen yerine getirilmediği, sözleşmeye kısmen veya tamamen aykırı hareket ettiği taktirde şirket zarar görsün veya görmesin işçinin aykırı davranışı nedeniyle 10.000 Euro cezai şartı koşulsuz ödeyeceği öngörülmüştür.
İlk derece mahkemesi, rekabet yasağı anlaşmasının TBK’nın 445/1.maddesi uyarınca yer ve zaman sınırlaması içermediğinden geçersiz olduğu gerekçesiyle davayı reddetmişse de aynı maddenin 2.fıkrasındaki düzenleme karşısında, ilk derece mahkemesinin bu gerekçesi yerinde değildir. Çünkü, anılan 445/2.maddesi uyarınca hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Ancak bu sınırlama, yasal düzenleme gereğince, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutmak suretiyle yapılır. Oysa, olayımızda, işçinin rekabet yasağı karşılığından işverenin herhangi bir karşı edim üstlenmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, TBK’nın 445/2.maddesi uyarınca hakim, üre sınırı içermeyen rekabet yasağı için yasadaki iki yıllık üst sınırı; coğrafi sınır içermeyen rekabet yasağını işçinin çalıştığı il ile sınırlandırılarak sorunu çözebir çözülebilir. Ancak, TBK’nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza koşulu geçersizdir.
Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.
Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir.
Davacı vekilinin istinaf sebepleri haklı olmadığından, davalının istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir. Ancak, TBK’nın 420/1.maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK’nın 355.maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, HMK’nın 353/1.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının sadece gerekçesinin düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,
B-HMK 355 ve 353/1.b.2.maddeleri uyarınca kararın gerekçesinin resen düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davacının davasının TBK 420/1.maddesi uyarınca reddine,
2-Alınması gereken 35,90-TL harcın, peşin alınan 400,26-TL harçtan mahsubu ile artan 364,36-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 3.947,28-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
7-Davacının istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine,
9-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16/02/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.