Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/836 E. 2018/96 K. 08.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/836
KARAR NO : 2018/96
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/04/2017
NUMARASI : 2015/840 Esas – 2017/252 Karar
DAVANIN KONUSU : Bankacılık Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin müteaddit defalar davalıdan taşıt kredisi kullanma yoluna gittiğini, bu krediyi kullanırken kendisinden dosya masrafı, kredi kullanım masrafı ya da başka adlar altında hukuka aykırı şekilde kesinti yaparak masraflar alındığını, müvekkili ile banka arasında imzalanan sözleşmenin bir örneğinin davacıya verilmediği gibi önceden hazırlanmış matbu sözleşme olması dolayısıyla kendisine sözleşmenin içeriğine müdahale hakkı da verilmediğini ve sözleşmenin müzakere edilmediğini, kaldı ki sözleşmelerin taraflar arasındaki akdedilirken, sözleşme hürriyeti ilkesine bağlı olarak taraflar arasında dengesizliğe yol açacak veya taraf aleyhine olacak bir maddenin hukuken bağlayıcılığının olmayacağını, önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmakta olduğunu, bu tür sözleşmelere ” tip sözleşme” , ” kitle sözleşme” , ” katılım sözeşme ” yada ” formüler sözleşme ” denildiğini, kitlelere yönelik sözleşmede , sözleşmenin kurulmasına ilişkin görüşmeler ve pazarlıklar yapılması söz konusu olmadığını, açıklanan sebeplerle, müvekkilinden haksız ve hukuka aykırı olarak dosya masrafı, komisyon ve sair başkaca isim adı altında kesilen meblağın tespiti ile dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte müvekkile iade edilmesini, haksız ve hukuka aykırı olarak alınan şimdilik 1.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında; davacı tarafın müvekkili Bankanın Ankara Ticari ve Kurumsal Merkez Şubesinin … numaralı müşterisi olduğunu, davacnın, imzalamış olduğu 12/12/2012 tarihli 5.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözlemesi kapsamında çeşitli tarihlerde krediler kullandırıldığını, Genel Kredi Sözleşmelerinde ve yasal mevzuatta müşteriden alınacak ücret komisyon ve her ne nam altında olursa olsun tahsili gereken her kalem alacak ayrı ayrı ve detaylı bir biçimde düzenlendiğini, davacı tarafından dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 1.000,00 TL alacağın hangi kalemlere istinaden talep edildiğinin açıklanması gerektiğini, imzalanan sözleşmenin, birer sermaye şirketi durumundaki tacirler arasında imzalanmış olup, ticari krediye ilişkin bir sözleşme olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; davacı tarafça davalıdan yapılan tahsilatların gerek bankacılık uygulamaları, diğer banka örnekleri ve Merkez Bankası tebliğine, yasal mevzuata ve taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu, bu haliyle de davacının haksız şart ve haksız tahsilatlar yönündeki iddiasının subuta ermediği ve davacının gerçek kişi tüketici sıfatının da bulunmadığı dikkate alındığından tüketici yasasından kaynaklanan haksız şart yönündeki değerlendirmesine de itibar edilemeyeceği, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince de sözleşmede erken kapama nedeniyle ücret alınamayacağına dair herhangi bir hüküm de bulunmadığından davanın reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, müvekkilinin alacak tutarını önceden bilmesinin mümkün olmadığını, mahkemece neticei talebi artırmalarına fırsat vermeden karar verildiğini, gerçek zararlarının bilirkişi tarafından belirlenen 18.116,71 TL olup HMK.’nın 341.maddesi uyarınca istinaf sınırının belirlenmesinde alacağının tümünün dikkate alınması gerektiğini, esas yönünden ise bankaların faiz ve diğer gelirlerinin mevzuat tarafından belirlendiği, bankanın herhangi bir sebebe dayanmayan kesintilerinin haksız olduğunu, karar dayanak oluşturan bilirkişi raporunda dosya masrafı, komisyon ve kredi tahsis gideri adı altında kesintiler yapıldığının belirlendiğini, sözleşmenin matbu olduğunu, müzakere edilmediğini, müvekkilinin tacir olmasının sözleşmeye müdahale hakkı vermediğini, sözleşmenin 3.4.maddesinde yeralan düzenlemenin müvekkili tarafından bilinmediğini, çünkü sözleşmenin bir örneğinin müvekkiline verilmediğini, ayrıca sözleşme öncesinde müvekkiline verilmesi gereken bilgilendirme formunun dahi sözleşme içeriği hakkında yeterli bilgi içermediğini, ilk derece mahkemesinin TTK.’nın 20.maddesi uyarınca Bankanın bu ücretleri alma hakkının bulunduğuna dair değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu, başka bir banka hakkında açtıkları benzer bir davada alınan bilirkişi raporunda banka kesintilerinin haksız olduğunun belirlendiğini ve müvekkili lehine karar verildiğini, ayrıca sözleşmede belirtilen ücret ve masrafların hangileri olduğunun ispat yükünün davalı bankada olduğunu, sözleşme hükmünün haksız şart niteliğinde olup Yargıtay emsal uygulamasına göre de davanın kabulü gerektiğini belirterek sonuçta, ilk derece mahkemesinin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusuna karşı verdiği 19.09.2017 tarihli dilekçesinde; dava değerine göre kararın kesin olduğunu, istinaf başvuru dilekçesinde sözü edilen Yargıtay kararının tüketici kredisi niteliğinde olup olaya uygulanma kabiliyetinin bulunmadığını, istinaf sebep ve gerekçelerinin haksız olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca haksız kesildiği iddia edilen ücret ve masrafların sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.
İlk derece mahkemesince taraf delilleri toplanıp bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesinin içeriğine göre davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilin 1.000,00 TL talep edildiği, davacının aynı zamanda tespit talebinde de bulunduğu, bilirkişi raporuna göre banka kesintilerinin miktarının 18.116,71 TL olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi, dava değeri itibariyle kararın kesin olduğunu belirtmiş ise de davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle HMK.’nın 362.maddesinin 2.fıkrası uyarınca, iddiaya konu alacağın tamamı dikkate alındığında istinaf yolunun açık olduğu belirlenmiş ve işin esası incelenmiştir.
Davacı vekili banka kredi sözleşmesinin genel işlem koşulları içerdiğini, sözleşme hükümlerinin müzakere edilmediğini, bankanın ücret ve masraf keseceğine dair sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde olduğunu savunmuştur. TBK.’nın 20.vd.maddeleri uyarınca genel işlem koşulu içeren sözleşme düzenlenmesi hukuken mümkündür. Genel işlem koşulu içeren sözleşmelerin doğrudan doğruya geçersiz olduğu ileri sürülemez. TBK.’nın 25.maddesi uyarınca genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz. Buna göre genel işlem koşullarının geçersiz kabul edilebilmesi için, genel işlem koşulunun dürüstlük kuralına aykırı olması ve karşı tarafın durumunu ağırlaştırması gerekir. Bu koşullar varsa genel işlem koşulunu içeren sözleşmenin hükümsüzlüğü söz konusu olacaktır.
Olayımızda her iki taraf tacirdir. Tacir olan bankanın yaptığı işlemler nedeniyle ve verdiği hizmetler karşılığında ücret ve masraf alması olağandır. Bu bedenle sözleşmeye ücret ve masraf alınacağına ilişkin hükümler konulmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğundan söz edilemez. Nitekim 5411 sayılı Kanun’un 144.maddesi uyarınca, bankaların çeşitli adlar altında ücret ve masraf alması düzenlemeye bağlanmış, Bakanlar Kurulu kararıyla düzenleme yetkisi TCMB.’ye verilmiştir. TCMB.’nin 2006/1 sayılı tebliği ile bankalara tahsil edecekleri ücret ve masrafların serbestçe belirlenme yetkisi verilmiş, ancak bankaların bu ücret ve masraf tutar ve oranlarını önceden bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu nedenlerle, davalı Banka’nın genel işlem koşulu içeren kredi sözleşmelerine ücret ve masraf alacağına dair koyduğu hükümlerin dürüstlük kuralına aykırı haksız şart olduğundan söz edilemez. Davacı vekilinin bu konudaki istinaf gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere davalı Banka’nın yaptığı kesintilerin daha önce duyurduğu azami oranların altında olduğu anlaşılmaktadır. Banka tarafından yapılan ücret ve masraf kesintilerinin, bilirkişi tarafından denetlendiği üzere emsal banka uygulamalarına da uygun olduğu, emsalleri yönünden davalı uygulamalarının fahiş olmadığı belirlenmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi tüketici ilişkisi olmadığından tüketici mevzuatına ilişkin koruyucu hükümler ve o konudaki Yargıtay emsal uygulamalarının olayımızda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Açıklanan bu gerekçelerle HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
5-Dava dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.’nun 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08.02.2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK.’nun 362/1.a.maddesi uyarınca dava değerine göre karar kesindir.