Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/835 E. 2018/234 K. 12.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/835
KARAR NO : 2018/234
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2017
NUMARASI : 2016/665 2017/339
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinden …’ın davalı şirketin eski yönetim kurul üyesi ve hissedarı, diğer müvekkilinin ise davalı şirkette hissedar olduğunu, davalı şirketin esas sözleşmesinin 11.maddesinin idare meclisi toplantıları hakkında yürürlükten kaldırılan TTK’nın 330. maddesine atıf yaptığını, müvekkili …’ın 25/04/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu toplantılarına davet edilmediğini, 25/04/2016 tarihinde genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının da müvekkilinin yokluğunda alındığını, şirketin yönetim kurulunun üç kişiden oluştuğunu, 6762 Sayılı TTK’nın 330/1.maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nın 390/1.maddesi arasında düzenleme farkı bulunduğunu, 6102 Sayılı Yasa’nın 390/1.maddesinin üye tam sayısının çoğunluğunu yeterli saymasına rağmen 6762 Sayılı Yasa’nın 330/1. maddesinin azaların en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır olmasını şart koştuğunu, 6103 Sayılı Yasa’nın 7.maddesi, yürürlükten kaldırılan veya değiştirilen maddelere diğer mevzuat tarafından yapılmış bulunan yollamaları yeni TTK’nın da o maddeleri karşılayan hükümler varsa onlara yapılmış sayılacağını düzenlediğini, aynı Yasa’nın 22. maddesine göre de; anonim şirketler, ana sözleşmelerini yürürlük tarihinden itibaren on iki ay içerisinde TTK ile uyumlu hale getirirler, aksi taktirde ana sözleşmedeki hüküm yerine 6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümleri uygulanır düzenlemesini içerdiğini, şirketin bu konuda yeni karar almadığını, müvekkili …’ın yönetim kuruluna çağrılmadan bir üye eksik olarak toplanması sebebiyle alınan kararların yokluk yaptırımına tabi olduğunu, genel kurul toplantısında bu konuda yaptıkları itirazlarının reddedildiğini, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptali gerektiğini, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerinin yeniden yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, 6102 Sayılı Yasa’nın 413/3.maddesinin yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmalarını, yenilerinin seçimini yıl sonu finansal tablolarının müzakeresi ile ilgili saydığını, TTK’nın 420. maddesi gereğince, finansal tabloların ve buna bağlı gündem maddelerinin görüşülmesinin bir ay ertelendiğini, bu konudaki gündem maddesinin müzakereleri bir ay ertelenmesine rağmen genel kurulda henüz ibra edilmeyen … ve …’ın yeniden yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, bu kararın açıkça hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 395-396.maddeleri gereğince, yönetim kurulu üyeleri hakkında alınan kararların açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, bu kişilerin 2004-2005 yıllarından bu ana kadar şirketle iş yaptıklarını, borçlanma yasağına aykırı hareket ettiklerini, şirketin hakim hissedarlarının şirketle rekabet etmeme ve kendileri ile işlem yapma yasağına uymamaları sebebiyle şirketin zararına ve dürüstlük kuralına aykırı olarak genel kurulca alınan bu kararın da iptali gerektiğini, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında çağrının yetkisiz yönetim kurulu tarafından yapıldığını, zira 25/04/2016 tarihli genel kurulda TTK’nın 420. maddesi gereğince, finansal tabloların bir ay sonraya ertelenmesine rağmen yeni yönetim kurulu üyeleri seçildiğini, yeni yönetim kurulunun da 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantasında çağrıya yönelik karar aldığını, yetkisiz yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı sonucu alınan genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantasında alınan kararların yok hükmünde olmadığı kanaatine varılması halinde, gündemin 3.maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasına yönelik alınan kararın TTK 447/1.c bendi gereğince batıl olduğunu, ortaklardan …’ın şirkete borcunu ödemediğini, şirkete haksız bir şekilde kendisini borçlandırdığını, bu konuda özel denetçi atanması talepli dava açtıklarını, faaliyet raporlarının gerçeği yansıtmadığını, bu sebeple ibra kararının batıl olduğunu, davalı şirkete ait taşınmazın gerçek değerinin altında yönetim kurulu üyeleri … ve … tarafından satılarak şirketi zarara uğrattıklarını, bu konuda C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantasında 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararın bu sebeple batıl olduğunun tespitine, yönetim kurulu üyeleri genel kurula hesap vermeyerek kanuna ve esas sözleşmeye aykırı hareket ettiklerini, azlık pay sahibi olan müvekkillerinin görmezden gelindiğini, şirketin hakimiyetinin bu şekilde ele geçirilmeye çalışıldığını, bu sebeple 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantasında 3 nolu gündem maddesi ile yönetim kurulunun ibrasına yönelik alınan kararın TTK’nın 445. maddesi gereğince iptali gerektiğini belirterek, 25/04/2016 tarihli 2013-2014 ve 2015 yılı olağan genel kurul toplantısının yapılmasına yönelik yönetim kurulu tarafından alınan kararın yok hükmünde olduğunun tespitine veya 25/04/2016 tarihli olağan genel kurul toplantasında alınan kararların iptaline, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantasının çağrısız genel kurul hükümlerine uymaması nedeniyle TTK’nın 416.maddesi gereğince iptaline, bu talebin de uygun görülmemesi halinde 25/04/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 ve 8 nolu kararların iptaline, 03/06/2016 tarihli 2013-2014 ve 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, bu taleplerinin uygun görülmemesi halinde 03/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantasında yönetim kurul üyelerinin ibrasına ilişkin 3 nolu kararın batıl olduğunun tespitine, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde 03/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin ibrasına yönelik alınan 3 nolu kararın TTK’nın 445. maddesi gereğince iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; TTK’nın 446/1.a maddesi gereğince, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için dava açabileceğini, davacıların kanuna uygun şekilde muhalefet şerhlerini tutanağa geçirtmediklerini, genel kurulda alınan kararlara karşı peşinen verilen muhalefetin davacılara dava açma hakkı vermediğini, öncelikle 25/04/2016 ve 03/06/2016 tarihli genel kurul kararlarının iptaline yönelik iş bu davanın bu gerekçe ile reddi gerektiğini, genel kurul kararlarının tamamanın yasa, yönetmelik ve şirket ana sözleşmesine uygun olarak alındığını, müvekkili şirketin yönetim kurulunun toplantı yeter sayısı ile toplanıp katılanların tamamının olumlu oyu ile şirket genel kurulunu toplantıya çağırma konusunda karar aldığını, 6103 sayılı Yasa’nın 7. maddesi gereğince, ana sözleşmede mülga TTK’nın 330. maddesine yapılan yollamanın 6102 sayılı Yasa’nın 390. maddesine yapılmış sayılacağını, TTK’nın 390. maddesi gereğince de yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanacağı ve kararların da toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınacağını, müvekkili şirketin yönetim kurulunun üç kişiden oluşup yönetim kurulunun iki kişi ile toplandığını, toplantıya katılanların olumlu oyları ile karar alındığını, bir an için davacının bu konudaki iddiasının doğru olduğu kabul edilse dahi genel kurul toplantısına tüm hissedarların iştirak ettiğini, müzakere sonucu karar alındığını, bu hususun hak sahiplerine sadece iptal davası açma hakkı verdiğini, genel kurulda alınan kararların geçersizliği sonucunu doğurmayacağını, dolayısıyla yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğu iddiasının reddi gerektiğini, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyelerinin yeniden yönetim kuruluna seçilemeyeceği iddiasının da dinlenmeyeceğini, bu konuda herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığını, bilançonun görüşülmesine dair gündem maddesinin ertelendiğini, bu konuda Yargıtayın yerleşmiş uygulamaları olduğunu, kaldı ki yeni seçilen yönetim kurulu üyelerinin tamamının ibra edildiğini, 25/04/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların kanuna ve esas sözleşmeye uygun olduğunu, toplantı ve karar yeter sayısının bulunduğunu, çağrının usulsüz yapılmasının genel kurul kararlarının hükümsüz sayılmasını gerektirmeyeceğini, usulüne uygun yapılmayan çağrının, sadece ortaklara dava açma hakkı sağlayacağını, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantasının 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptali yönünde ise, davacıların usulüne uygun muhalefet şerhleri bulunmadığını, oylamanın yasa ve yönetmeliğe uygun olduğunu, TTK 447.maddesinde sayılan hallerden hiçbirinin bulunmadığını belirterek, öncelikle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; davalı şirketin yönetim kurulunun üç üyeli olduğu, iki üyenin katılımı ile dava konusu çağrı kararının alındığı, şirket ana sözleşmesinin 11. maddesi ve TTK’nın 390. maddesi dikkate alındığında üç üyeli yönetim kurulunun iki üye ile toplanabileceği, dolayısıyla çağrı kararı alınmasının ana sözleşmeye ve kanuna aykırı olmadığı, toplantıya çağrının usulüne uygun olmaması halinde genel kurul kararlarının salt bu nedenle yokluğunun ve iptalinin gerekmeyeceği, iyi niyet kurallarına aykırı bulunması gerektiği, davacının katılmadığı yönetim kurulu kararı aleyhine iptal davası da açılmadığı, davacıların genel kurul toplantısına vekilleri aracılığı ile katıldığı, bu sebeple davacının bu yöndeki iddiasının yerinde olmadığı, 25/04/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısının çağrısız genel kurul toplantısı kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira çağrının usulsüz olduğu iddia edilen yönetim kurulu kararı ile yapıldığı, gündemin 7. maddesi ile yönetim kuruluna yeni üye seçildiği, finansal tabloların okunması ve tasdiki ile görüşülmesi ertelense dahi yönetim kurulu üyeliğine seçim yapılabileceği, yapılan seçimde gerekli nisapların bulunduğu, gündemin 8. maddesi ile de yönetim kurul üyeliğine TTK’nın 395-396. maddeleri gereğince izin verildiği, izin verilmesinin şirket genel kuruluna ait olduğu, 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında finansal tabloların okunması, tasdiki ve görüşülmesinin ertelenmesine karar verilmesi üzerine 03/06/2016 tarihinde yeniden olağan genel kurul toplantısı yapıldığı, bu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğu iddia edilmiş ise de ileri sürülen nedenlerin bir kısmının 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantasına karşı ileri sürülen nedenlerle aynı olduğu, bu toplantıda gerekli nisaplara uyulduğu, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantIsının 3 nolu gündem maddesi ile ibraya ilişkin alınan kararının butlanına veya iptaline karar verilmesi talep edilmiş ise de ibraya ilişkin kararın yöntemine uygun olarak görüşülüp yasal nisaplarla alındığı, bu kararın butlanını veya iptalini gerektiren bir husus bulunmadığı, ibra kararının yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına engel teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Genel kurulun toplantıya çağrılmasına dair yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu, şirket esas sözleşmesinin 11. maddesinin idare meclisi toplantıları hakkında eTTK’nın 330. maddesine atıf yaptığını, yönetim kurulunun üç kişiden oluştuğunu, yarının bir fazlasıyla toplanıp karar alabilceğini, müvekkili Mustafa Korkmaz’ın yönetim kurulu toplantısına davet edilmeden yokluğunda 25/04/2016 tarihinde genel kurul yapılmasına yönelik karar alındığını, bu kararın şirket esas sözleşmesinin 11. maddesine açıkça aykırı olduğundan yok hükmünde olduğunu,
Genel kurul toplantısı esnasında çağrısız genel kurul hükümlerine göre, genel kurulun devamına itiraz ettiklerini, bu durumu tutanağa geçirdiklerini, bu sebeple 25/04/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantasında alınan kararların iptali gerektiğini,
TTK’nın 420. maddesi gereğince, finansal tabloların müzakeresi ertelenir ise yönetim kurulu seçiminin yapılamayacağını, finansal tabloların görüşülmesi bir ay sonraya ertelenmesine rağmen aynı genel kurulda yeni yönetim kurulu üyeleri seçildiğini, TTK’nın 413/3. Maddesine göre, yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yıl sonu finansal tabloların müzakereleri maddesiyle ilgili sayıldığı, bu sebeple genel kurulda eski yönetim kurulu üyeleri ile birlikte yenilerinin seçilmesine dair karar alınamayacağından bu kararın da iptali gerektiğini,
TTK’nın 395-396. maddeleri gereğince yönetim kurulu üyeleri ile ilgili alınan kararların açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, sermayenin korunması ilkesine aykırı olduğunu, TTK’nın 447/1.c bendi gereğince, şirketin temel yapısını bozduğunu, bu sebeple 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında 8 nolu gündem maddesi ile alınan kararın da iptali gerektiğini,
03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısına çağrının yetkisiz yönetim kurulu tarafından yapıldığını, yetkisiz yönetim kurulu tarafından yapılan çağrı üzerine yapılan genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan ibra kararının TTK’nın 447/1.c maddesi uyarınca batıl olduğu belirterek,
25/04/2016 tarihinde genel kurul yapılmasına yönelik yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile bu olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline,
Bu taleplerinin uygun görülmemesi halinde 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında 7 ve 8 nolu gündem maddesi ile alınan kararların iptaline,
03/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespitine, bu taleplerinin uygun görülmemesi halinde 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerini ibrasına yönelik 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararın butlanının tespitine karar verilmesini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davalı şirket 25/04/2016 tarihinde 2013-2014 ve 2015 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısını yapmıştır. Gündemin ikinci maddesi ile 2013-2014 ve 2015 yıllarına ait faaliyet raporları okunarak müzakereye açılmıştır. Davacıların talebi üzerine finansal tabloların müzakeresi TTK’nın 420. maddesi gereğince bir ay ertelenmiştir. Gündemin 7.maddesi ile yönetim kurulu üye sayısı, görev süreleri ve yönetim kurulu üyeleri belirlenmiştir. Buna göre şirketin yönetim kurulu üyeliğine …, … ve … davacıların olumsuz oyuna karşı oy çokluğuyla seçilmişlerdir. Gündemin 8. maddesi ile TTK’nın 395 ve 396.maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağı davacıların olumsuz oyuna karşılık oy çokluğuyla kaldırılmıştır.
03/06/2016 tarihinde yapılan 2013-2014 ve 2015 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesiyle önceki yönetim kurulu üyeleri … ve … ibra edilmişlerdir. Davacı … ise ibrasız bırakılmasına karar verilmiştir.
Şirket ana sözleşmesinin 11. maddesi, idare meclisi toplantıları hakkında eTTK’nın 330. maddesine atıf yapmıştır.
TTK’nın yürürlüğü hakkındaki 6103 Sayılı Yasa’nın 7. ve 22/1. maddelerine göre, davalı şirket, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren oniki ay içerisinde şirket ana sözleşmesini 6102 Sayılı TTK ile uyumlu hale getirmemiştir. Bu halde şirket esas sözleşmesinin 11.maddesindeki atıf 6102 sayılı Yasa’nın 390. maddesine yapılmış sayılır. Zira yürürlükten kaldırılan TTK’nın 330.maddesi ile 6102 sayılı Yasa’nınn 390. maddesi anonim şirketlerde yönetim kurulu toplantılarını düzenlemektedir.
Davalı şirketin yönetim kurulu üç kişiden oluşmuştur. Davacı … dışındaki diğer iki yönetim kurulu üyesi, davalı şirketi 25/04/2016 tarihinde olağan genel kurul toplantısına davet etmiştir. Yönetim kurulunca alınan karar 6102 sayılı Yasa’nın 390. maddesindeki toplantı ve karar nisaplarına uygundur. Bu sebeple davacıların yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğuna yönelik iddiaları yerinde değildir. Davacı, yönetim kurulu toplantılarına kendisinin çağrılmadığını savunmuşsa da yönetim kurulu toplantılarında, genel kurul toplantılarında olduğu gibi sıkı bir çağrı şekli aranmaz. Davacı yönetim kurulu üyesinin yönetim çalışmalarından dışlandığına ilişkin somut bir kanıt sunulmamıştır. Davacıların yokluk ve butlan iddiaları yerinde değildir.
Bu durumda çağrının usulsüz olduğundan söz edilemez. Davacılar bu genel kurul toplantısına iştirak ederek oy kullanmışlar ancak oylamadan sonra muhalefet şerhlerini tutanağa geçirmemişlerdir.
Genel kurul kararlarının, yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalmasının ve bu keyfiyeti zapta geçirmesinin gerekmesine, oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarındadır (Bkz. Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı ilamı). Gerek 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında 7 ve 8 nolu gündem maddeleri ile alınan kararlarda gerekse 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararlarda davacıların muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Gündem maddeleri görüşülmeden önce gündem maddelerine yönelik olumsuz görüşlerini tutanağa geçirmişlerse de oylama yapıldıktan sonra karara muhalif olduklarına dair bir beyanları olmamıştır. Oylama öncesi görüşme esnasında toplantıya katılan üyenin öneriye karşı olduğunu belirtmesi alınan karara muhalif olduğu anlamını taşımamaktadır (Yargıtay 11.H.D’si 2014/818 E. 2014/2043K sayılı emsal kararı).
25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 7.maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin seçimine yönelik kararın, finansal tabloların ertelenmesi sebebiyle yapılamayacağı ve kararın TTK’nın 420 ve 413/3.maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle de iptali talep edilmiştir. Finansal tabloların ertelenmesine rağmen yönetim kuruluna üye seçimi yapılması kanuna aykırı olmasına rağmen bu husus butlan değil iptal edilebilirlik sonucunu doğurur. Butlan, alınan kararların içeriği ile ilgilidir. İptal davası açabilmesi için de TTK’nın 446. maddesine uygun bir şekilde muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Bu sebeple 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 7 nolu maddesi ile alınan kararın iptaline yönelik davanın reddinde, sonuç itibariyle bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 8.maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı ile şirketle rekabet etmeme yasağı kaldırılmıştır. Ancak, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi oy kullanamayacağı gibi TTK’nın 436/1.maddesinde sayılan yakınların da bu kararların oylanmasında oy kullanmaları mümkün bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyeliğine seçilen …, diğer yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın babasıdır. Oylamaya katılan … ise …’ın eşi, … ve …’ın annesidir. Oylamada olumlu oy kullanan … ise …’ın kızı, …’ın kardeşidir. Davacılar olumsuz oy kullanmıştır. Oydan yasaklı kimselerin oyu hesaba dahil edilmediğinde, bu kararın alınamadığı, gündem maddesinin reddedildiği sonucuna varılmalıdır. Dolayısıyla TTK’nın 395 396. maddeleri kapsamında yapılan oylamada alınan kararın iptali gerekir. İlk derece mahkemesinin bu maddeye ilişkin davayı reddetmesi isabetsiz olup, davacıların bu konudaki istinaf talebi haklı bulunmuştur.
03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesi ile eski yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın ibralarına karar verilmiştir. Davacılar bu kararını iptal etmişlerdir.
TTK 436/2.maddesine göre, şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar. Ancak, yönetim kurulu üyelerinin yakınlarının, ibra kararı alınmasında oydan yoksunlukları söz konusu değildir. Bu nedenle ibra kararının yeterli nisapla alındığı anlaşıldığından, bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin kanunun olaya uygulanmasında hata yaptığı ve kararın bu nedenle düzeltilmesi gerektiği kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 352/1.b.2.maddesi uyarınca kısmen kabulü ile, istinafa konu ilk derece mahkemesinin 29/03/2017 tarih, 2016/665 E.,2017/339K.sayılı kararının kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-TTK’nın 445.maddesi uyarınca davanın kısmen kabulüyle, davalı şirketin 25/04/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 8 nolu maddesi ile rekabet yasağının kaldırılmasına yönelik alınan kararın iptaline,
2-25/4/2016 ve 03/06/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan diğer kararların butlanına ve iptaline yönelik taleplerin reddine,
3-Alınması gerekli 31,40 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,20 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafın yapılan 449,30TL müzekkere ve tebligat gideri ile 2100 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2549,30 TL yargılama giderinden tarafların davadaki haklılık oranına göre 1/3’ü olan 849,76 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ ne göre hesaplanan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ne göre hesaplanan 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadasine,
8-Kararın kapsamına göre, davacılar tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
9-Kararın mahiyetine göre davacılar tarafından yapılan 117,10 TL harç gideri, 30,00TL posta gideri olmak üzere toplam 147,10 TL istinaf yargılam giderinin 49,00 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
10-Duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verildiğinden, istinaf yargılaması için taraflar lehine ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
12-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08/03/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açıktır.