Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/832 E. 2018/105 K. 08.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/832
KARAR NO : 2018/105
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2016
NUMARASI : 2014/511 2016/471
DAVANIN KONUSU : Genel Kurul Kararının İptali
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin davalı şirkette %25 sermaye payına sahip olduklarını, 10/06/2013 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında, toplantının 9.maddesi ile davalı şirketin esas sözleşmesine 33.maddenin eklenmesine yönelik karar alındığını, bu ortaklar kurulu kararına göre TTK’nın 640. maddesi delaletiyle ve mahkeme kararına gerek olmaksızın şirket menfaatlerine veya teamüllerine aykırı davranan veyahut kendi tutum ve davranışları ile şirket ortakları arasında karşılıklı güven ortamının kalkmasına neden olan ortak ile şirket tarafından hakkında icra takibi başlatılmış ortak veya hakkında şirket tarafından icra takibi başlatılmış bir şirketin ortağı veya yetkilisi olan ortağın, esas sermayenin %20’sinin istemi ile mahkeme kararına gerek olmaksızın TTK 621. maddesinde aranan nisapların sağlanması suretiyle ortaklar kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılabileceği hükmünün getirildiğini, şirket menfaatlerine ve teamüllerine aykırı davranma olgusunun subjektif olup pozitif hukuk düzenine aykırı olduğunu, özel bir çıkarma sebebi ihdas edilmesinin Kanun’un emredici hükmünün dolanılması anlamına geldiğini, haklı sebeplerin varlığı halinde ortağın ortaklıktan çıkarılması için dava açılabileceğini, bu konuda ortaklar genel kuruluna yetki verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu şekilde bir esas sözleşme değişikliğinin TTK’da düzenlenen dürüstlük ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğunu, bu genel kurul kararıyla ortaklık ilişkisinin kurulmasından uzun bir süre geçtikten sonra sadece bazı ortakların şirketten çıkarmanın hedeflendiğini, şirket tarafından hakkında icra takibi başlatılan ortakların da ortaklıktan çıkarılması konusunda ortaklar kuruluna yetki verildiğini, borçlu aleyhine icra takibi başlatılması durumunun özel çıkarma sebebi olarak ihdas edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, alacaklı ve borçlu olmanın hukuk karşısında bir hak olduğunu, ortakların şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermayeyi getirmemelerinin bir çıkarma nedeni olarak şirket sözleşmesine yazılabileceğini ancak bu düzenleme ile ortakların şirkete karşı tüm borçlarından dolayı çıkarma kararı alınabileceğini, sadece ortağa yönelik takip yapılmasının ortağın şirkete borçlu olduğu anlamını taşımadığını, hukukumuzda ilamsız icra takibi sistemi öngörüldüğünü, ilamsız icra takibinin herhangi bir belgeye dayanmadığını, bu sebeple bu düzenlenmenin de hukuka aykırı olduğunu, şirket ana sözleşmesi değişikliğinin oy birliği ile alınması gerektiğini, bu durum TTK 640. maddesinde ifade edildiğini, 6102 Sayılı Yasa’nın 621.maddesine eklenen 3.fıkra ile özel bir düzenleme getirildiğini, TTK 589. maddesinde de ana sözleşme değişiklikleri için özel nisap öngörüldüğünü belirterek, 10/06/2013 tarihli genel kurulda alınan esas sözleşme değişikliğine dair hükmün uygulanmasının tedbiren geri bırakılmasını, genel kurul kararının butlanına ve bu kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; esas sözleşmenin 33/a. maddesinde, şirket menfaatlerine veya teamüllerine aykırı davranan, kendi tutum ve davranışlarıyla şirket ortakları arasında karşılıklı güven ortamının kalkmasına neden olmanın şirketten çıkarılma sebebi olarak öngörüldüğünü, TTK’nın 638. maddesinin, limited şirket ortaklarına şirketten çıkma hakkını, 640. maddesinin ise şirketten çıkarılma halini düzenlediğini, dolayısıyla şirket sözleşmesine, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceğine dair sebepler konulabileceğini, bir ortağın genel kurul kararı ile ortaklıktan çıkartılması halinde ortağın mahkemeye müracaat edebileceğini, TTK’nın 640/3. maddesine göre haklı sebeplerin varlığı halinde ortağın şirketten çıkarılması konusunda şirketçe dava açılabileceğini, esas sözleşme değişikliğinin sübjektif olmadığını, çıkarma nedenlerinin esas sözleşmede tek tek sayılmasının düşünülemeyeceğini, bu düzenlemenin tüm ortaklar için geçerli olduğunu, şirkete borçlanan ve sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borcunu ifa etmeyen ortağın sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılacağını, düzenlemenin ikinci maddesinde bahsedilen icra takibinden bu durumun anlaşılması gerektiğini, TTK’nın 640. maddesi gereğince, ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceğine yönelik öngörülen sebeplerin sınırlayıcı olmadığını, her olayın özelliğine göre yorumlanması gerektiğini, TTK’nın 621. maddesinde, esas sözleşme değişikliğine ilişkin düzenleme yer aldığını, iptali talep edilen genel kurula bütün ortakların asaleten ve vekaleten katıldığını, kararın ise 2/3 oranın üzerinde alındığını, söz konusu değişiklik için oy birliği gerekmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; şirket esas sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile ortaklıktan çıkarılabileceğine yönelik düzenlemenin yer alabileceği, sözleşmede belirlenen çıkarma sebeplerinin objektif nitelikte olması ve dürüstlük kurallarına aykırı olmaması gerektiği, davalı şirketin 10/06/2013 tarihli ortaklar kurulu kararının 9. maddesi ile esas sözleşmeye eklenen 33. madde ile mahkeme kararı olmaksızın şirket menfaatlerine ve teamüllerine aykırı davranan ya da kendi tutum ve davranışlarıyla şirket ortakları arasında karşılıklı güven ortamının kalkmasına sebep olan ortaklar, ortaklar kurulu kararı ile ortaklıktan çıkarılabileceği, bu düzenlemenin yukarıdaki kriterlere aykırı olduğu, şirket menfaatlerine veya teamüllerine aykırı davranma ve kendi tutum davranışları ile şirket ortakları arasında karşılıklı güven ortamının kalkmasına sebep olma kavramının ise sübjektif nitelik taşıdığı, mahkeme kararı olmaksızın tamamen keyfi uygulamalara yol açabilecek nitelikte ve iyi niyet kurallarına da aykırı olduğu, ortaklık haklarının kısıtlanması niteliği taşıdığı, hakkında icra takibi başlatılan ortak veya hakkında şirket tarafından icra takibi başlatılmış bir şirketin ortağı veya yetkilisi olan ortak hakkında çıkarma kararı alınabileceğine dair sözleşme değişikliğinin ise yine sübjektif ve kötü niyetle kullanılabilecek nitelikte olduğu, hakkında icra takibi başlatılan ortağın gerçekten borçlu olup olmadığı irdelenmeden veya takip kesinleşmeden ortağın ortaklıktan çıkartılması hakkaniyet ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı, sadece icra takibi başlatılmasının yeterli görülmesi, istenmeyen ortağın ortaklıktan uzaklaştırılması için keyfi uygulamalara yol açabileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile 10/06/2013 tarihli ortaklar kurulu kararının 9. maddesi ile esas sözleşmeye 33. madde olarak eklenen hükmün mutlak butlan ile malul olduğunun tespitine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Limited şirketlerin, ortaklar arasında güven ilişkisine dayalı şirketler olup kanun koyucu tarafından ortağın ortaklıktan haklı nedenle çıkarılmasına izin verildiğini, limited şirketlerin sermaye şirketi olduğunu, yapılan düzenlemenin TTK’nın 557. maddesine ve şirketlerin kuruluş felsefesine ve kanuni düzenlemelere uygun olduğunu,
TTK’nın 640. maddesine göre, şirket sözleşmesine bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceğine dair sebepler konulabileceğini, ilgilinin buna karşı dava açma hakkı bulunduğunu, bu durumda çıkarma sebeplerinin haklı olup olmadığının tartışılabileceğini, bu konuda ortaklık sözleşmesine hüküm konulmasının ortağın haklarını ihlal etmeyeceğini, zaten sözleşmede hüküm bulunmasa da TTK’nın 640/3. maddesi gereğince ortağın mahkeme kararı ile ortaklıktan çıkarılmasının her zaman istenebileceğini,
Müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen ortaklık sözleşmesi değişikliğinin TTK hükümlerinin tekrarından ve kanunen verilen yetkinin kullanılmasından ibaret olduğunu, müvekkili şirkete keyfi bir şekilde kullanılmak üzere yetki verilmediğini, ortaklar arasında güven ilişkisinin yıkılmasına sebep olan olayların şirketten çıkarılma sebebi olarak öngörüldüğünü, bu sebeple kanunca izin verilen hususların ortaklık sözleşmesine konulmasında hukuka aykırılık bulunmadığını,
Ortak aleyhine, ortağın sermaye koyma borcundan kaynaklanan icra takibi yapılması halinde ortağın şirketten çıkartılabileceğine dair hüküm konulduğunu, bu düzenleme kanunun tekrarından ibaret olduğunu, sermaye koyma borcu dışındaki borcun ödenmemesi durumunun ise geniş anlamda bağlılık yükümlülüğüne ve ortaklar arasında güven ilişkisine aykırı hareket anlamını taşıdığını,
Çıkarma kararının her halükarda TTK’nın 640/2. maddesi gereğince, mahkeme denetimine tabi olduğunu,
Yürürlükte olmayan kanun hükümlerinin gerekçe olarak karara işlenmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davalı şirket 10/06/2013 tarihinde yaptığı olağan ortaklar kurulu toplantısında, şirket ana sözleşmesine ortaklıktan çıkartma başlıklı 33. maddeyi oy çokluğuyla karara bağlamıştır. Ana sözleşmeye eklenen 33. madde, ”TTK’nun 640.maddesi delaletiyle ve mahkeme kararına gerek olmaksızın; a)şirket menfaatlerine veya teamüllerine aykırı davranan veyahut kendi tutum ve davranışları ile şirket ortakları arasında karşılıklı güven ortamının kalkmasına neden olan ortak, b) şirket tarafından hakkında icra takibi başlatılmış ortak veyahut hakkında şirket tarafından icra takibi başlatılan başka bir şirketin ortağı veyahut yetkilisi olan ortak esas sermayenin % 20’sini elinde bulunduran ortak veyahut ortakların istemi ile ve mahkeme kararına gerek olmaksızın TTK 621. maddesinde aranan nisapların sağlanması suretiyle verilecek ortaklar kurulu kararı ile ortaklıktan çıkartılabilir” düzenlemesini içermektedir. Davacılar bu düzenlemenin kanunun emredici hükümlerine, dürüstlük kurallarına aykırı ve sübjektif olduğu gerekçesiyle butlanını talep etmişlerdir.
TTK’nın 640/1. maddesine göre, şirket ana sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararıyla şirketten çıkartılabileceğine dair sebepler yer alabilir. Davalı şirket bu hükme dayanarak şirket ana sözleşmesinde değişiklik yaparak şirket ortaklarının şirketten bir kısım sebepler ortak kurulu kararı ile çıkarılabileceğine dair düzenleme yapmıştır.
TTK’nın 622. maddesinde, anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerin limited şirketlerde de uygulanacağı öngörülmüştür.
TTK’nın “Butlan” başlıklı 447. maddesinde, ”1-Genel kurulun, özellikle; a)pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c)anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır.” hükmü yer almaktadır. Kanun’daki düzenleme ile butlan sebepleri sınırlandırılmamıştır. TBK’nun 27.maddesi gereğince, TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan genel kurul kararları da batıldır.
İstanbul 44. ATM’nin 2013/236 E. 2014/191K. sayılı dava dosyasında; davacılar ..l, davalı .. Ltd. Şti. aleyhine, 28/06/2012 tarihli genel kurul toplantısında 9. madde ile şirket ana sözleşmesine 18. madde olarak eklenen ortaklıktan çıkarma başlıklı genel kurul kararının iptaline yönelik dava açmışlar, yapılan yargılama sonunda bu kararın butlanla malul olduğuna karar verilmiş, ilk derece mahkemesi kararı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
İstanbul 44.ATM’nin 2013/236 esas sayılı dava dosyasındaki davacılar ile bu dosyadaki davacılar aynı olup iptali istenilen genel kurul kararının içeriği ise benzer niteliktedir.
10/06/2013 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ana sözleşmeye eklenen 33. maddenin şirket tarafından ortaklarına karşı keyfi olarak uygulanabileceği, yine şirket tarafından ortakları aleyhine icra takibi yapılarak ortaklıktan çıkartılabilecekleri, bu durumda şirketin temel yapısının bozulabileceği, düzenlemenin bu hali ile pay sahibinin kanundan kaynaklanan vazgeçilmez haklarını sınırlandıran, yok eden nitelikte olduğu, düzenlemenin sübjektif nitelik taşıdığı, aksine yapılan yeni düzenlemenin ortaklar arasındaki güven ilişkisini sarsacağı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Dava konusu genel kurul kararı TTK’nın 447/1.a-c.maddesi uyarınca mutlak butlanla batıl bir karar olduğundan, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı hukuka uygun bulunmuştur.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Kararın kesinleşmesinden sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/02/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK.’nın 361.maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.