Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/818 E. 2018/63 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/818
KARAR NO : 2018/63
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2017
NUMARASI : 2013/340 2017/406
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ortağı …’in 2004 yılından hisse devir tarihine kadar müvekkili şirkette ortak olduğunu, 10 yıllığına münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür tayin edildiğini, bu kapsamda 9 yıl süre ile şirketi yönettiğini, 19/11/2012 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesi ile şirketteki hissesini diğer ortak ….a devrederek ortaklıktan ayrıldığını, hisse devir sözleşmesi yapmadan önce 14/11/2012 tarihinde müvekkili şirketin yanındaki binada müvekkili şirketin ünvanı ile iltibas yaratacak şekilde . … Ltd. Şti.’ni kurduğunu, müvekkili şirketin Arap ülkelerine tekstil, konfeksiyon ürünleri ihracatı yaptığını, davalının ortağı olduğu şirketin, yurt dışı ve yurt içindeki müşterilerine müvekkili şirketi kötülüyerek müşterilerin kendisi ile çalışmasını sağladığını, müşteriler nezdinde müvekkili şirketin ticari sırlarını ve oluşmuş itibarını kullanarak haksız rekabet yaptığını, müvekkili şirketin çalışanlarına işi bırakmaları konusunda tavsiyede bulunduğunu, bu konuda davalı şirketin ihtar edildiğini, akabinde davalı şirket ismini değiştirse de haksız rekabete devam ettiğini belirterek haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, yanıltıcı ve aldatıcı beyanların düzeltilmesine, davalının kusurlu hareketleri nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararlar için şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ile haksız rekabet sonucu davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatlerin karşılığı olan şimdilik 1.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; ….’in davacı şirketin kuruluşunda önemli rol üstlendiğini, 1996 yılından 2004 yılının ekim ayına kadar davacı şirkette çalıştığını, 2004 yılında davacı şirkete ortak olduğunu, 19/11/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile hissesini diğer ortağa devrettiğini, devir bedelinin ödenmediğini, her ne kadar dava dilekçesinde, yeni kurulan şirkette … ünvanının kullanıldığı ve bu durumun haksız rekabet yarattığı belirtilse de .. kelimesinin “Kabe-i Şerf’in kapısı” anlamını taşıdığını, bu sebeple haksız rekabet yaratma amacı taşımadıklarını, müvekkilinin davacıya ait müşterilere kötüleme yapmadığını, müvekkilinin Suriye vatandaşı olması ve uzun yıllar aynı işi yapıyor olması nedeniyle müşteriler ile tanışıklığı olduğunu, müvekkilinin böyle bir eylemde bulunmaya ihtiyacı bulunmadığını, davacı şirketin çalışanlarının haksız bir şekilde ayartılmadığını, davacı şirketin hiçbir çalışanının müvekkili şirkette istihdam edilmediğini, müvekkili şirketin ünvanındaki….kelimesinin birkaç gün içerisinde değiştirildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili bilirkişi raporu ibrazından sonra dava dilekçesini ıslah ederek harcını ikmal etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; her iki şirketin de iştigal konularının aynı olduğu, Türkiye’den Arap ülkelerine tekstil ihracatı yaptıkları, davalı şirket ortağı ..’in uzun yıllar davacı şirkette ortak olduğu ve 10 yıl müdür olarak çalıştığı, ‘in, davacı şirketin ortaklığından ve müdürlüğünden ayrıldıktan hemen sonra 14/11/2012 tarihinde davalı … kurarak tescil ve ilan ettirdiği, davalı şirketin unvanında yer alan … kelimesinin davacı şirketin unvanı ile benzerliğe yol açmadığı, ihtarnameden sonra şirket unvanının olarak değiştirildiği, ancak davalı şirketin ortağının davacıya ait müşteri çevresindeki tanınmışlığından istifade ederek müşteri portföyünü kendisine çekerek bu müşterilere yönelik yaptığı ticari faaliyetin TTK 54 ve 55.maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu, bu kapsamda yapılan ticari faaliyet neticesinde davacının kar mahrumiyeti şeklinde maddi zararı oluştuğu gerekçesiyle davalının haksız rekabetinin tespiti ile men’ine, haksız rekabet eylemleri nedenleriyle davacının uğradığı kar mahrumiyetinin davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Davacının, şirket unvan benzerliği, işçi ayartma, müvekkili şirketi müşterilere karalama, kötüleme fillerine dayalı haksız rekabet yapıldığı iddiasıyla müvekkili aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açtığını, davacının, müşteri portföyünün alınması, limited şirket müdürünün rekabet yasağı gibi hiçbir beyanı olmamasına rağmen davacının müşteri portföyünun kullanılarak kar mahrumiyeti bahsine dönüştüğünü,
Tanıklarının dinlenmediğini,
Müvekkili şirketin davacı … kötülediğine dair somut bir hiçbir bilgi ve belge ayrıca delil de bulunmadığını,
Davacının işçilerinin ayartıldığına dair iddiasından başka beyan bulunmadığını, davacı şirket çalışanlarının müvekkili şirkette hiçbir şekilde çalışmadığını, davacı şirketin haksız rekabete dayalı iş bu davayı açmasına rağmen müvekkili şirket ile ticari ilişki içerisinde olduğunu, müvekki şirket yetkilisi’e ortaklıktan ayrıldığı tarihten sonra işlerini takip etmesi için vekaletname verdiğini, haksız rekabet eylemini kabul etmemelerine rağmen davacının bu tutumunun zımnen kabul anlamını taşıdığını,
TTK’nın 626. maddesindeki özen ve bağlılık yükümlülüğü müdürün görev yaptığı döneme ait olup’in davacı şirketten ayrıldıktan sonraki döneme ilişkin rekabet yapmayacağına dair bir sözleşme bulunmadığını, bu sebeple aynı faaliyet konusu bir şirkette çalışabileceğini, ortak ya da müdür olabileceğini,
Her iki şirketin de dış ticaret işi ile uğraştığını ve ortadoğu ülkelerine ihracat yaptığını, şirketin tanınmışlığı değil şahısların tanınmışlığının ve güvenirliğinin etkili olduğunu, müvekkilinin Irak Türkmeni oluşu, ortadoğu kültürünü ve dilini iyi bilmesi sebebiyle bir kısım şahıs ya da şirketlerin müvekkili ile ticaretlerine devam etme kararı aldığını,
Zararın hesaplanmasında tüm zamanların dikkate alındığını, oysa’in davacı şirkette ve kendi şirketinde müdür olduğu dönemin esas alınması gerektiğini, taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi olmadığına göre davanın reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı şirketin, . … Ltd. Şti. ünvanı ile tescil edildiği, 09/04/1996 tarihinde ünvanını… Ltd. Şti. olarak değiştirdiği, davalı şirketin ortağı ve müdürü olan’in 07/04/2004 tarihinde davacı şirkete ortak olduğu, 10 yıl süre ile . ile birlikte müdür olarak seçildiği, 19/11/2012 tarihinde davacı şirketteki hisselerini diğer ortak.’a devrederek ortaklıktan ve müdürlükten ayrıldığı; davalı şirketin ise 14/11/2012 tarihinde tarafından tek ortaklı olarak …. Ltd. Şti. ünvanı ile kurulduğu, 30/01/2013 tarihinde ünvan değişikliği yaparak Dış Ticaret Ltd. Şti. olarak unvanını değiştirdiği anlaşılmıştır.
Davacı, davalı şirketin haksız rekabet yarattığı gerekçesiyle haksız rekabetin tespiti ve men’i ile zararlarının tazminini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi, davalı şirketin ortağının davacıya ait müşteri çevresindeki tanınmışlığından istifade ederek davacının müşteri portföyünü kendisine çekerek bu müşterilere yönelik yapmış olduğu ticari faaliyetin TTK’nın 54 ve 55.maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
TTK’nın 54/2. maddesinde, ”rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına, diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde düzenlenmiştir.
TTK 55/1.a.1.maddesinde, ”Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar ile kötülemek ” haksız rekabet olarak tarif edilmiştir.
Tanık beyanları ve bilirkişi raporuna göre, davalı şirketin çalışanları ya da daha önce davacı şirkette ortak ve müdür olarak çalışan’in davacı … kötüleyici, onurunu zedeleyici söylemde bulunduğu, iş ürünlerini, faaliyetlerini yanıltıcı veya gereksiz yere incitici beyarlarda bulunduğu ispatlanamamıştır.
19/11/2012 tarihinde davacı şirketteki hissesini şirketin diğer ortağına devrederek ortaklıktan ve müdürlükten ayrılmıştır. Hisse devir sözleşmesinde,’in davacının faaliyette bulunduğu iş kolunda iş yeri açmayacağı, rakip şirketlere ortak-yönetici olmayacağı konusunda da bir taahhüdü bulunmamaktadır.
Davalı şirketin ortağı ve müdürü olan, davacı şirkette yaklaşık 9 yıl boyunca ortak ve müdür olarak çalışmıştır. Bu çalışması nedeniyle edindiği bilgilerin, tecrübelerin ticari sır kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu süre zarfında davacı şirketin müşteri çevresini tanıması da hayatın normal akışı içerisinde değerlendirilmelidir.’in aynı alanda faaliyet gösteren davalı … kurarak çalışmaya başlaması çalışma hürriyetinin bir gereğidir. Uzun süre davacı şirkette müdür olarak çalışması sebebiyle davacı şirketin müşteri çevresini tanıması kendisine avantaj sağladığı doğrudur. Bu durum başlı başına haksız rekabet olarak değerlendirilemez. Zira davalı şirket çalışanlarının ya da ortağı ve müdürlerinin davacıyı, müşterilerine haksız bir şekilde kötülediğine dair de dosyada delil de bulunmamaktadır. Sadece müşteri portöyünün kullanılması başlı başına haksız rekabet sayılmaz. Kaldı ki müşteri portfoyü davalı şirket ortağı’in uzun süre çalışması sonucu hayatın norman akışı içerisinde elde ettiği bilgi ve tecrübe kapsamında değerlendirilmelidir. Ticari sır olarak kabul edilemez. Kanun, rekabeti değil haksız rekabeti yasaklamış ve yaptırıma bağlamıştır. Ticaret hayatında dürüst rekabet esastır. Davalının rekabetinin hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanıtlanamamıştır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2.madesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK.353/1.b.2.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesi gerektiğinden; Istanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu 2013/340 Esas; 2017/406 Karar sayılı ve 24/05/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Maktu red harcı 35,90 TL’nin peşin alınan 1.947,73 TL’den mahsubu ile artan 1.911,83 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-İlk derece mahkemesi yargılamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 72,20 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 11.794,48 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde tarafların artan gider avansı bulunması halinde kendilerine iadesine,
7-Davalıdan istinaf karar harcı olarak peşin alınan 1.930,71 TL’nin başvuruda haklı çıkıldığından, talep halinde iadesine,
8-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından harcanan 85,70 TL başvuru harcı, 24,00 TL tebliğ ve posta gideri olmak üzere, toplam 109,70 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.