Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/494 E. 2018/181 K. 01.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/494
KARAR NO : 2018/181
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2017
NUMARASI : 2015/558- 2017/25 E.K
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, istinaf incelemesinin HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak incelenerek dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirketin yurt dışına ihraç ettiği ve muhtelif firmalardan alınan malın davalı şirkete ait …plakalı araç ile havaalanı ve ambarlı gümrüğüne taşınmak üzere şirketin şoförü davalı …’ye teslim edildiğini, 07.03.2014 tarihinde havaalanı ve ambarlı gümrüğüne teslim edilmek üzere teslim edilen malların 22 kolisinin davalı şirket ve çalışanı tarafından çaldırıldığını, savcılık tahkikatın devam ettiğini, davalıların sözleşmeye aykırı davranışlarından dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, sözkonusu malların veya bedellerinin davalılar tarafından başvuruya rağmen karşılanmadığını, alacağın tahsili için davalılar aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın eşya taşımacılığı için öngörülen 1 yıllık süre içinde açılmadığını, davacının talebi üzerine gece yarısı malların yüklendiğini, sürücünün gümrükleme sahasına malları teslim etmesi için mesaiyi beklemek zorunda kaldığını, bu süre zarfında araçta hırsızlık olayının meydana geldiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, davacının 32 koli muhtelif giysi beyanı ile teslim yapıldığını ancak yüklenen malların niteliğinin, ağırlığının ve değerinin bildirilmediğini, çalınan malın eşyaların değerinin davacının iddia ettiği miktarda olmadığını, ayrıca TTK 882. maddesi uyarınca sınırlı sorumluluklarının bulunduğunu, faiz oranı ve faiz talebinin de kabul edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kolilerin içeriği ve değerinin bilinmediğini, davacının iddia ettiği değerin kabul edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, davalıların zamanaşımı itirazlarının yerinde görülmediği, davalı taşıyıcı çalıştırdığı adamı vasıtasıyla taşınmak üzere teslim alınanı sağlam olarak götürülmesi gereken yere götürüp teslim etmekle yükümlü olduğu, davalı gerçek kişinin diğer davalı şirket ile müteselsil sorumluluk esası kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, somut olayda hırsızlık olayının vuku bulabileceğini tahmin etmeleri beklenmesine rağmen bunu bile bile ihmali davranış fiiline girmiş olduklarından meydana gelen ziyadan sorumlu oldukları, uyuşmazlık, hırsızlığa konu 22 koli malın değerine ilişkin olup, bilirkişiler tarafından değer tespiti yapılamamış ise de; dosyadaki bilgi ve belgelerden taşımanın gerçekleşmesi halinde gümrüklemeyi yapacak olan gümrük firmasından gelen yazı cevabına göre, toplamda 201.540,19 TL’lik mal bedeli ile teslim yapılmadığından, fatura içeriği için gümrük beyannamesinin açılamadığının belirtildiği de dikkate alındığında, iade edilen koli içindeki mal bedelinin toplamanın 43.493,05 TL olduğu, ayrıca davacı tarafından dosyaya sunulan ürün faturaları ile tedarikçi listesindeki bilgilerin de birbirini teyit eder nitelikte olmasından dolayı davacının talep ettiği ve davacıya iade edilenlerin dışında kalan diğer kolideki malların bedellinin 145.815,59 TL olduğu sonucuna varıldığı, bu alacaktan davalıların müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne davalıların icra takibine yönelik itirazlarının 145.815,59 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin bu asıl alacak yönünden aynı şartlarla devamına karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalılar …i ve … vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Ltd Şti vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Bilirkişi raporunda davalının sorumlu olabileceği zarar miktarının tespit edilemediği belirlendiği halde davanın kabulünün doğru olmadığını, yerel mahkemenin zararı nasıl hesapladığını da açıklamadığını, davacının zararının sonradan düzenlenen faturalara dayalı olarak kabul etmenin hukukla bağdaşmadığını,
2-Davacının cevaba cevabında dava dilekçesinde belirtmediği şekilde hasarın taşıyıcının kastından veya pervasızca hareketinden kaynaklandığını iddia ederek iddiasını genişlettiğini, davalı firmanın ya da çalışanı diğer davalının ağır kusuru ve pervasızca hareketinin bulunmadığını, taşımanın mevcut ticari teamüle uygun gerçekleştirildiğini, kusur olsa dahi davacı firmanın da kusurunun olduğu kusur tespitinde dikkate alınmadığını,
3-Taraflarına bir kusur yüklenecek ise bunun TTK 886 gereği sorumluluk sınırlaması kapsamında olması gerektiğini,
4-Taraflar arasında bir taşıma senedi veya sözleşmenin düzenlenmediğini, taşınan malın değerinin gösterilmediğini, çalınan koliler ile araçta kalan kolilerde hangi malların taşındığına yönelik tespitin bulunmadığını, en azından araçtan çıkan(çalınmayan) koliler üzerinde içindeki mallar üzerinde yapılan bir tespitin olmadığını, 32 koli muhtelif giysi beyanı ile teslimin yapıldığını, davacı firmanın sonradan düzenlenen faturalarla kolilerin içerisindeki eşyaların niteliği ve fiyatını beyan etmelerinin taraflarınca kabul edilmediğini, davacının teslim esnasında irsaliye ve fatura beyan etmediği gibi gümrük beyannamesi de sunamadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-Somut olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını,
2-Davacının zararının sonradan düzenlediği faturalara göre belirlenmesinin ve buna göre hüküm tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, çalınan eşyanın kaç kilo ve değerinin ne olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerekmekte olup bu hususun ispatlanamadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, 34 koli, içeriği muhtelif giysi açıklamalı emtianın davalı şirketin …plakalı aracıyla şirket çalışanı şoför davalı … tarafından davacının Şişli deposundan Ambarlı Gümrüğü ve Havalimanına götürülmek üzere sabaha karşı teslim alındığını, sabah mesai saatinin başlamasına kadar aracın yüklü vaziyette davalı şoförün evi yakınında bekletildiği ve şoförün istirahate çekildiğini, bu sırada meydana gelen hırsızlık sonucu 22 koli emtianın çalındığını, davalıların kusurlu olduğunu iddia ederek zararın tahsilini istemiş, davalılar kusurlarının bulunmadığını, çalınan emtianın değerinin davacının iddia ettiği miktarda olmadığını, sınırlı sorumluluğun esas olduğunu savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Uyuşmazlık, taşımaya konu hırsızlık nedeniyle zayi olan emtia sebebiyle davalıların sorumlu olup olmadığı ve eğer sorumlu iseler talep edilebilecek zarar miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında yazılı taşıma sözleşmesi bulunmamaktadır. Bunun yanında dosyada yaralan 07.03.2014 tarihli sevk İrsaliyesine göre 34 koli muhtelif giysinin taşınmak üzere davalıya imza karşılığında teslim edildiği sabittir. Dolayısıyla davalılar bakımından kendilerine tam ve sağlam olarak teslim edilen yükün aynı şekilde teslim edilmesi borcu doğmuştur. Bu durumda davalıların yüke özen mükellefiyeti devam ederken oluşan hırsızlık ve zarar sebebiyle davacıya karşı davalıların müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
TTK 886. maddesine göre ; zarara, kasden veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı (ve adamları) sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Bu durumda taşıyıcının sorumluluğu artık sınırlı olmayıp, gerçek zararın tamamını kapsayan bir sorumluluktur.
6102 sayılı TTK.’nın madde gerekçesinde, TTK 886. Md. nin, CMR 29 maddesine paralel olarak düzenlendiği belirtilmiştir. CMR md.29’a göre; hasar ve ziya taşıyıcının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmişse, taşıyıcı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut kanıt yükümünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz. Doktrinde “isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusur” kavramı, “ağır kusur” veya “ağır ihmal” olarak yorumlanmaktadır.
TTK 886. madde düzenlemesindeki “pervasızca hareket” kavramı da bu kıstaslar çerçevesinde ele alındığında, taşıyıcı veya yardımcılarının yükün güvenliği ile ilgili hususları açıkça önemsemeden hareket etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Somut olaya gelince; hırsızlık olayı davalı şoförün istirahati sonucu meydana geldiği davalıların kabulündedir. O halde böyle bir durumda şoförden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, en basitinden aracı yola değil de güvenlikli bir otoparka bırakması yahut aracın başından ayrılmayarak durum ve şartlara göre günün ilk saatlerinde karşılaşma ihtimali en yüksek olan çalınma gibi bir durumuna karşı önlem alması bekleneceğinden taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren kimselerce yükün güvenliği hakkında herhangi bir tedbir alınmaksızın, emtia yüklü aracın yol üstüne bırakılması ağır kusur ya da pervasızca ve zarar meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle yapılan bir ihmal ya da hareket olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple davalıların, sınırlı sorumluluk imkanından yararlanmayıp, çalınma sebebiyle kayıp olan yükün değeri üzerinden sorumluluğu sözkonusu olacaktır.
Öte yandan sürücünün davacı talimatlarına ve hayatın olağan akışına uygun davrandığı, davacının kendi talimatı nedeniyle oluşan durumdan davalıların sorumlu tutulamayacağı savunulmuş ise de, araç yüklendikten sonraki aşamalarla ilgili taraflar arasında yapılan bir anlaşma yahut bu yönde verilen bir talimat bulunmadığı gibi taşıyıcının, yükü hangi saatte teslim alırsa alsın yasa hükümleri kapsamında tam ve sağlam olarak teslim etme borcu bulunduğundan bu çerçevede taşıyıcı, sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerinin somut olayda bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Dosyada yer alan Ayman Gümrükleme şirketi tarafından düzenlenen yazıda; çalınan malların da içinde yeraldığı 07.03.2014 tarihli, 098178 Seri nolu 024414 irsaliye nolu 73.151.68.USD.lik fatura kapsamında gümrüğe mal teslimi yapılamadığından gümrük beyannamesi düzenlenemediği belirtilmiştir.
Bu durumda hırsızlığa konu 22 koli malın, hangi firmalardan tedarik edilen mallar olduğu dosyadaki belge ve bilgilerden anlaşılamamıştır. Davacı tarafça, çalınan 22 koli içeriği emtianın niteliği ve değeri konusunda delil dosyaya sunulmamıştır. Davacı tarafça tek taraflı olarak her zaman düzenlenebilecek fatura ve tutanağa göre, gerçek zararın belirlenerek bu miktara göre karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Ne var ki, gerçek zararın tespiti yönünden, davacı şirket yetkilisi …’nun ceza soruşturmasında alınan ifadesinde; çalınan koliler içinde, “Şık marka erkek gömlek, … marka erkek gömlek, … marka kot pantolon, … marka erkek gömlek, … ., … marka bayan giysiler, .. giyim, … marka erkek giyim” mallarının bulunduğunu beyan etmiştir. Bu durumda, davacı şirket yetkisinin soruşturmadaki ifadesinde belirttiği ürünler kapsamında gerçek zararın belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Dairemizce, HMK m. 356.maddesi uyarınca duruşma açılarak bilirkişi marifetiyle, soruşturma dosyasındaki davacı şirket yetkilisinin kollukta alınan ifadesi ve ekli faks metninde çalındığı belirtilen ürünlerin dosyaya sunulan faturalarla karşılaştırılarak davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından dosyaya sunulan raporda; davacı şirket yetkilisi … tarafından verilen ifade tutanağında ve ekli faks belgesinde ismi geçen ürünlerden “.. marka erkek gömlek, …gömlek, .. … marka erkek gömlek, .. …. marka ürünlerine ait faturaların davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu buna karşın “..” marka ürünlerine ait faturaya rastlanılmadığı belirtilmiş, buna göre tespit edilen adı geçen firmalardan yapılan alımların toplam tutarının kdv dahil 61.203,85 TL olduğu belirtilmiştir. Bu durumda, davacının tespit edilen gerçek zararının 61.203,85 TL olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HMK.353/1.b.2.maddesi uyarınca, yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesine ve davanın davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
HMK.’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı ilamsız icra takibine davalılar tarafından yöneltilmiş olan itirazın İİK’nın 67/1.maddesi uyarınca kısmen iptali ile 61.203,85 TL asıl alacağın icra takip tarihinden itibaren işleyecek yasal temerrüt faizi ile birlikte tahsili için takibin devamına,
2- Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-a)Alınması gerekli 4.180,83 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 1.694,94 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.485,89 TL’nin davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
b)Davacı tarafından yatırılan 1.722,64 TL toplam harç giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
c)Davacı tarafça sarfedilen bilirkişi masrafı, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.271,00 TL yargılama giderinin, davanın kabul (%41) ve red (%59) oranına göre hesaplanan 931,11 TL’lik kısmının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
d)Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen 7.082,33 TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
e)Davalılar kendilerini ayrı vekille temsil ettirmiş ise de, müteselsillik esasına ve red sebebine dayalı olarak (AAÜT 3/II.md) karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 9.518,88 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
f)Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
4-Bakiye, 1.690,66 TL nispi istinaf harcının davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının kararın mahiyetine göre, Hazineye irad kaydına,
6-Davalı şirket tarafından istinaf yargılamasında sarf edilen 1.150,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre, 678,50 TL’lik bölümünün davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
7-Duruşma açıldığından kendilerini ayrı vekille temsil ettirmiş olan davalılar yararına müteselsillik esasına ve red sebebine dayalı olarak (AAÜT 3/II.md) karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre, 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
8-Duruşma açıldığından kendisini vekille temsil ettirmiş olan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre, 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, yapılan duruşma sonucunda, 01/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU:HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açıktır.