Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/363 E. 2018/763 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/363
KARAR NO : 2018/763
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2016
NUMARASI : 2014/1020E.- 2016/831K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin 08.10.1991 tarihinde İstanbul Ticaret Odasına kayıtlı, her türlü sıhhi tesisat, mutfak, ve ev eşyası malzemesi başta olmak üzere paslanmaz çelikten her çeşit ürün imalatı alımı satımı ,ithali ve ihracatı ticari faaliyetine devam ettiğini, müvekkilinin 22 yılı aşkın süredir evye sektöründe faaliyet gösterdiğini, Türkiye’de ortalama 10 civarı şirketin evye sektöründe yer aldığı ve müvekkilinin başta Mısır olmak üzere birçok ülkeye evye ürünü üretip ihraç ettiğini, müvekkili ile aynı sektörde faaliyette bulunan …. Ltd. Şti.’nin müvekkilinin hiçbir şekilde onayı olmaksızın kötü niyetli ve gerçeği yansıtmayan davranışları ile haksız rekabet teşkil edici ticari faaliyette bulunduğunun öğrenildiğini, davalı şirketin; müvekkili şirketin ürettiği/ihraç ettiği, müvekkili şirketin etiketinin birebir aynısını yapıştırdığı evye ürünlerini ürettiğini öğrendiğini, hatta müvekkili şirketin 2013 yılı Mayıs ayı gibi yakın tarihlerde kendi müşterisi olup mal sattığı Mısır’daki ….’ya da bu ürünleri satmak üzere evye ürettiğinin öğrenildiğini, bu ürünlere müvekkili şirketin etiketini basmak suretiyle ihraç edilecek aşamada bu ürünlere tedbiren mahkeme kararıyla el konulduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirket ürünü ile iltibas yaratacak şekilde faaliyette bulunması sebebi ile haksız rekabet fiilini işlediğini, ayrıca davalının, müvekkilinin müşterisini yanıltarak, müvekkilinin ürettiği ürünlerin kalitesinden çok daha kötü kalitede malı, müvekkilinin ismini ve etiketini kullanmak suretiyle yurt dışına ihraç etme girişiminde bulunduğunu, müvekkili şirketin davalının bu kötü niyetli ve kusurlu faaliyetinden haberdar olunca hem haksız rekabet teşkil eden, hem de marka hakkını ihlal eden bu ticari faaliyetleri sebebi ile Küçükçekmece Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/37740 soruşturma numaralı soruşturma dosyasına istinaden K.Çekmece 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/1147 D.İş sayılı dosyasından verilen tedbir kararı çerçevesinde davalı şirketin adresinde 13.09.2013 tarihinde arama yapıldığını, yapılan aramada; evyeler üzerindeki etiketlerde üretici/ihraç eden kısmında müvekkilinin unvanını içeren “… ÇELİK” ibaresi yer alan 4360 adet evye ürünün tespit edildiğini, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 2013/37740 sor. No’ lu dosyası nezdinde alınan 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporu ile de uzman tarafından hak ihlalinin bulunduğunun tespit edildiğini, Savcılık şikayete istinaden marka hakkını ihlal suçunun işlendiği yönünde kanaat edinip bu içerikle iddianame düzenleyerek Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi 2013/540 Esas sayılı dosyasında ceza davası açıldığını, dosyanın derdest olduğunu, tedbiren el konulan malların yediemin sıfatı ile müvekkili şirketin adresinde muhafaza edildiğini, ancak tedbir kararının her an kaldırılabilir olması ihtimali bulunması sebebi ile müvekkilinin mevcut zararının büyümemesi ve telafisi imkânsız zararların meydana gelmemesi için haksız rekabete konu ürünlerin işbu dava kapsamında da el konulması ve usul ekonomisi kapsamında yediemin olarak müvekkilinin tayin edilmesini, işbu haksız rekabetin sona erdirilmesini haksız rekabetten dolayı müvekkilinin zararının davalıdan tazmin edilmesini, işbu ürünlerin müvekkilinin zararına karşılık mahsup edilmek üzere müvekkiline devredilmesini talep ettiklerini, davalının, müvekkili şirketin ürettiği evye ürünü daha kötü kalitede üretmiş olduğu ve bu evyelerin üzerine müvekkili şirket etiketinin birebir görsel olarak aynısını yapıştırdığı, üretici şirket kısmı karşısında … ÇELİK ibaresini kullandığı.Müvekkili şirketin hem kendi unvanının kullanılması ile ve hem de daha düşük kalitede mal üretimi sebebi ile zarara uğratıldığını, yurt dışında müvekkilinin itibarının sarsıldığını ,müşteri ve ciro kaybı sebebi ile zarara uğratıldığını, bahsi geçen ürünlerin, müvekkili şirketin yakın tarihte mal gönderdiği Mısırlı bir şirket için üretildiğinin bilindiğini, açıkça davalının kötü niyetli ve kusurlu bir şekilde müşteriyi yanıltma amacını taşıdığını belirterek, haksız rekabetin tespitine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, 11/10/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle netice-i talebini artırmış ve sonuçta 101.169,18 TL tazminatın davalıdan faiziyle birlikte birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar hukuki mesnetten uzak olup gerçekle bağdaşmayan bu iddialara dayalı davanın reddinin gerektiğini, her şeyden önce ortada haksız rekabet veya haksız fiil niteliğinde bir eylem bulunmadığını, müvekkili şirketin müşterinin talebi doğrultusunda üretim yaptığını. Ürün üzerinde yer alan etiketin müşterisine ait olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin haksız rekabette bulunma gibi iradesi ve hareketi olmadığını, davacının dava dilekçesinde haksız rekabet iddiasında bulunduğunu, öncelikle bu iddianın davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, ortada haksız bir rekabet olmadığı gibi müvekkili şirkete yüklenmesini gerektirecek bir kusur ve davacının zararının da bulunmadığını, davacının zararını ve müvekkilinin kusurlu olduğunu ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI
İlk derece mahkemesi; “Usül ve yasaya uygun bulunan Mahkememizce denetime elverişli görülen raporda da belirlendiği üzere; Davacı şirketin 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defterlerinin, usulüne uygun olarak süresi içinde AÇILIŞ ve KAPANIŞ onaylarının yapıldığı, Davacı şirketin 2013 ve 2014 yıllarına ait defterlerinin yazdırılmış olduğu, defter kayıtlarının, dayanağı belgelerle uyumlu olduğu, yasal defterler üzerinde herhangi bir silinti, kazıntı ve karalamanın olmadığı tespit edildiği, dolayısıyla Davacı (alacaklı) şirketin defterlerinin sahibi lehine delil olarak kullanılma vasfına haiz olduğu, Davalı tarafından kopyalandığı iddia edilen ürünlerin ilk defa davacı tarafından Ar-Ge çalışması yapmak suretiyle üretilen etiketleri ile piyasaya sürüldüğü ve bu etiketlerin üzerinde davacının… ÇELİK ibareli ticaret unvanının esas unsurunun bulunması sebebiyle bu durumun TTK 55 anlamında haksız rekabet oluşturduğu, Her iki firmanın piyasaya sunduğu ürünler üzerinde yer alan etiketlerin aynı olmasından dolayı davalı firma tarafından ürünlerin üzerine konulan ürün etiketlerinde davacının tekel hakkı olduğunu ileri sürülebileceği; Davacı şirketin nasıl bir itibar kaybına uğradığı ile ilgili dosyada herhangi bir delile rastlanmadığı, bu sebeple davacının itibar kaybına ilişkin tazminat talebinin yerinde olmadığı, Davacı şirketin dava konusu malları … firmasına satışından kaynaklanacak gelirin 36.225,00 USD olduğu, bu değerin dava açılış tarihindeki T.C. Merkez Bankası Döviz Alış kuru üzerinden değerlendirildiğinde 101.169,18 TL olduğu, davacı tarafça 11/10/2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 91.169,18TL arttırarak 101.169,18TL olarak kabulünü, haksız rekabeti eyleminin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsilini istediği görülmüştür. Mahkememizce malların mülkiyetinin tazminattan mahsup edilmek suretiyle davacıya bırakılabileceği kanaatine varıldığı, bu nedenle de ihtilaf konusu ürünlerin değerinin (Bilirkişiler tarafından da tespit edilmiş olan 15.146,82 TL olarak kabulü) uygun görüldüğünden, bu tutardaki ürünlerin mülkiyetinin davacı tarafa bırakılmasına dolayısıyla, malların mülkiyetinin tazminattan mahsup edilmek üzere davacı firmaya bırakılması kanaatine varıldığından davalı tarafça davacı şirkete ödenmesi gereken miktarın 86.022,36 TL olması gerektiği, Bakiye 86.022,36-TL’nin 10.000,00-TL’na dava tarihinden geri kalan 76.022,36-TL’na ıslah tarihi olan 11/10/2016 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi kanaati oluştuğundan neticeten, toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucunda, Davacı vekilinin davasının kabulüne, Haksız rekabete konu (davadaki ihtilaf konusu 15.146,82-TL değerindeki ürünlerin ) mülkiyetinin davacı tarafta bırakılmasına, Bakiye 86.022,36-TL’nin 10.000,00-TL’na dava tarihinden geri kalan 76.022,36-TL’na ıslah tarihi olan 11/10/2016 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, itirazlara rağmen yeniden rapor alınmadığını,
Bilirkişinin ürünler hakkında yaptığı değerlendirmelerin isabetsiz olduğunu, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ürünlerin ayırt edici bir vasfı bulunmayan ve piyasada başka firmalar tarafından da üretilen mallar olduğunu, krom çelik ibaresinin marka olmayıp ürünü tanıtan ve özelliği gösteren ibare olduğunu, dava konusu ürünler üzerinde müşterinin isminin baş harflerini ifade eden MS ibaresinin bulunduğunu, bu nedenle TTK.m.55.uyarınca haksız rekabetin unsurlarının bulunmadığını,
Bilirkişinin tazminat hesabı konusunda uzman olmaması nedeniyle hata yaptığını, hesaplama yaparken davacının kendi satış faturalarındaki birim fiyatın, davalıda ele geçirilen ürün sayısına çarpılması sonucu bulunduğunu, bundan sadece hurda bedelinin düşüldüğünü, oysa davacının iddia edilen zararından üretim maliyetlerinin de düşülmesi gerektiğini, bu hesaplamanın hükme esas alınmasının tazminat hukukuna aykırı olduğunu,
Davacının herhangi bir zararının gerçekleşmediğini ve müvekkilinin kusurunun da bulunmadığını,
Mahkemece, müvekkilinde ele geçirilen ürün miktarı konusunda ve hurda ağırlı konusunda hatalı değerlendirme yapıldığın, ayrıca mamul malın hurda değeri esas alınarak indirim yapılmasının doğru olmadığını,
Aynı olay hakkında ceza mahkemesinde görülen davada verilen karar kesinleşmeden hüküm verilmesi hukuka aykırı olduğunu belirterek
İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TTK 55. madde kapsamında açılan, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile oluşan zararın tazmini talebine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı firmanın, davacı firmaya ait, marka tescil belgesi ile korunan markasını ve Tescilli Ticaret Unvanını, davaya konu ürünler üzerinde yer alan etiketlerde, haksız rekabet teşkil edecek şekilde kullanıp kullanmadığı hususudur.
İlk derece mahkemesinin karar başlığında … davalı olarak gösterilmiş ise de bu şahsın dava dilekçesinde davalı şirketin temsilcisi sıfatıyla gösterildiği, bu şahsın ayrıca davalı olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince ön inceleme tutanağında UYAP sistemindeki bu hatanın düzeltilmesine karar verildiği halde düzeltilmediği ve karar başlığında bu şahsın davalı olarak gösterildiği; davacı vekilinin tavzih talebi üzerine ilk derece mahkemesinin 07/03/2017 tarihli ara kararında, davalı vekilinin istinaf başvurusu yaptığı gerekçesiyle düzeltme talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Davada sadece bir davalı bulunduğu, onun da davalı şirket olduğu anlaşıldığından bu maddi hata istinaf yargılama aşamasında Dairemizce düzeltilmiştir.
İstinaf kanun yoluna sadece davalı taraf başvurmuş, davacı taraf istinafa başvurmamış, davalı tarafın istinaf başvurusuna karşı verdiği cevap dilekçesinde, ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddini istemiştir. HMK 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi, davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
HMK.m.356 uyarınca istinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmış ve Dairemizce bilirkişi raporu alınarak inceleme sonuçlandırılmıştır. Taraf vekillerinin bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin yeterli olmadığı gerekçesiyle ileri sürdüğü istinaf sebebi Dairemizce alınan bilirkişi raporuyla karşılanmıştır. Ayrıca HMK 282.maddesi uyarınca bilirkişi raporları mahkemece serbestçe değerlendirebileceği tarafların ek rapor ve yeniden rapor alınması talepleri yerinde görülmemiştir.
Öncelikle davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı konusundaki istinaf sebebinin incelenmesi gerekir. Davalı, davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ürünlerin piyasada başka firmalarca üretilen türde ürünler olduğunu, davacının markası olduğunu iddia ettiği krom çelik ibaresinin ürünün türünü belirten bir ibare olduğu gerekçeleriyle haksız rekabetin oluşmadığı savunmasında bulunmuştur. Davamıza konu olayla ilgili olarak Bakırköy 2. Fikri ve Sinai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2013/540E.-2015/737K.sayılı 08/12/2015 tarihli kararında; ” Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, katılanın iddiası, sanığın ve sanık müdafiinin savunmaları, suça konu ürünlerin ele geçirilmesine ilişkin görevlilerce düzenlenen arama, el koyma tutanağı, Türk Patent Enstitüsünün cevabi müzekkeresi ve yeterli teknik bilimsel verilere dayalı bulunan bilirkişi heyet raporu ile sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait ürün etiketlerinde katılana ait 2000 20823 nolu tescilli markanın ve katılanın ticari ünvanın da yer alan krom çelik ibarelerini aynen ve üretici firmayı tanımlar nitelikteki… ÇELİK şeklinde kullanımı ile ürünlerin kaynağını gösterir işletmede yanılgıya neden olarak katılanın markasını iltibas suretiyle tecavüz ettiği, sanık tarafından gerçekleştirilen kullanımın 556 Sayılı KHK’nun 12/1.’de tanımlanan dürüst kullanım niteliğinde olmadığı ve sanığın katılan şirketin şekil ve isim olarak tescil ettirdiği markasına tecavüz ettiği sübut bulmakla suçun işlenmesindeki özellik ve ağırlığa göre 556 Sayılı KHK’nun 61/A-1.maddesi yönünden sanık hakkında suçun işleniş biçimi nazara alınarak cezanın alt sınırdan tayini ile ….” denilmek suretiyle davalı şirketin yetkilisi olan … hakkında mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizce alınan bilirkişi raporunda da, davacının tescilli markası ile üretilen ürünler davalıda ele geçirilen ürünlerle ve üzerindeki etiketlerle denetlenebilir şekilde karşılaştırılmış ve sonuçta davalının, davacının tescilli markası ile ürettiği ürünü birebir ve daha düşük kalitede üretmek suretiyle ve yine davacının müşteri çevresinde yer alan bir alıcıya satmak suretiyle haksız rekabet yaptığı belirlenmiştir. Davalının bu eylemleri TTK.m.54 ve 55/1.a.2.maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğundan, davalının bu konudaki istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Davacının talep edebileceği maddi tazminatın miktarı konusunda istinaf sebeplerinin yapılan incelemesinde; ilk derece mahkemesince tazminat hesabı yapılırken, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre, davalıda ele geçirilen ürünlerin davacı tarafından satıldığı dönemde düzenlediği faturadaki birim fiyat esas alınmak suretiyle ve bu birim fiyatla davalıda ele geçirilen ürün sayısı çarpılmak suretiyle zarar miktarının 36.225,00 USD olarak belirlendiği, bu tutarın dava tarihindeki kur karşılığının 101.169,18 TL olarak hesaplandığı, bu tutardan davalıda ele geçirilen ve davacıya teslim edilmiş olunan ürünlerin hurda bedeli olan 15.146,82 TL’nin düşürülmesi suretiyle davacının talep edebileceği tazminat miktarının 86.022,36 TL olarak hesaplandığı ve bu tutarın hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.
Davacının zararının hesaplanırken, bürüt satış tutarı olan fatura bedelinin esas alınarak hesaplama yapılması ancak bu tutardan üretim maliyet bedellerinin düşülmemiş olması hatalı olup davalının bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmüş ve bilirkişi kurulundan, davacının zararı hesaplanırken üretim maliyetlerinin düşülmesi suretiyle zarar hesabının yapılması istenilmiştir. Bilirkişi kurulu raporunda üretim ve pazarlama maliyetlerini hesaplamış ve davacının yurt dışı satışlardaki pazarlama maliyet oranı esas alınarak talep edebileceği bakiye tazminatın 34.515,76 TL olduğunu hesaplamıştır. Diğer bir hesaplama daha yapılmış ve net satışlardaki pazarlama maliyet oranı itibariyle farklı bir rakam verilmiş ise de olayımızda davacının satışlarını yurt dışına yaptığı ve yurt dışı satışına göre zarar hesabı yapılması gerektiği anlaşıldığından birinci seçenekteki hesaplama tarzı Dairemizce belirlenmiştir. Buna göre davacının birim satış fiyatlarına göre bulunan gelir kaybı üzerinden öncelikle üretim ve pazarlama maliyetleri düşülmüş, ardından davacıya teslim edilen ürünlerin hurda bedeli düşülmek suretiyle davacının talep edebileceği tazminat miktarının 34.515,76 TL olduğu sonucuna varılmış, davalı vekilinin istinaf başvurusu bu yönden kabul edilmiştir.
Davalı vekilinin, müvekkilinde yakalanan ürünlerin miktarı konusundaki ve hurda olarak değerlendirilmemesi gerektiği yönündeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Bilirkişinin miktar konusundaki hesaplaması raporda denetlenebilmektedir. Ayrıca, bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere davalının taklit etmek suretiyle ürettiği evyelerin kalitesinin daha kötü olduğu ve defolu imalat yapıldığı anlaşıldığından mamul ürün olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp hurda olarak değerlendirilmesi isabetli bulunmuştur.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, müvekkilinin tek zararının bundan ibaret olmadığını, davacının yurt dışındaki müşterisine davalının taklit ve düşük kalitede mal satması nedeniyle müvekkilinin bu pazarı kaybetmiş olması nedeniyle de zararının oluştuğunu, bu zararın hesaplanması gerektiğini ileri sürmüş ise de yukarıda belirtildiği gibi istinaf başvurusunu sadece davalı taraf yapmış, davacı taraf istinaf kanun yoluna başvurmamıştır. Böylece davacı taraf ilk derece mahkemesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama tarzını belirlemiş olup o raporda ve ilk derece mahkemesi kararında yer almayan bir tazminat kalemini istinaf aşamasında talep etmesi hukuken mümkün değildir. Çünkü HMK.m. 355 uyarınca istinaf incelemesi istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılır ve istinaf yoluna başvuran aleyhine değerlendirme yapılamayacağı gibi davacı tarafın istinaf sebebi yapmadığı bir hususta istinaf mahkemesinin karar vermesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı vekilinin bu konudaki ek bilirkişi incelemesi talepleri reddedilmiştir.
Yukarıda anılan Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin kararının kesinleştiği ve bu konudaki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.m.356 uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, Bu doğrultuda;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile haksız rekabete konu olup davacıya verilen emtianın hurda bedelinin ve maliyet kalemlerinin düşülmesi suretiyle belirlenen 34.515,76 TL maddi tazminatın, 10.000,00 TL’lik bölümü yönünden dava tarihinden itibaren, 24.515,76 TL’lik bölümü yönünden ıslah tarihi olan 11/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasa’nın 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine,
2-Fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine
3-Alınması gerekli 2.357,71 TL harçtan peşin alınan 1.727,74 TL’nin mahsubu ile bakiye 629,97 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20-TL başvuru harcı, 1.727,74 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.752,94 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacının tarafından sarf edilen 2.700,00-TL bilirkişi ücreti ve 210,25-TL posta masrafı toplamı olan 2.910,25-TL’nin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 1.150,00TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Avukatlık ücret tarifesine göre, hesaplanan 4.141,89 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davanın reddedilen bölümü için 6.015,77 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-İstinaf yargılaması yönünden;
a)Kararımızın mahiyetine göre ( istinaf başvurusu kısmen reddedildiğinden), davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf başvurusunun reddedilen kısmı dikkate alınarak hesaplanan bakiye 2.018,00 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
c) Davalı tarafından harcanmış olan 80,60 TL kanun yolu masrafı, 2,250 TL bilirkişi ücreti, 55,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 2.385,60 TL’nin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 950,00 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı kendisini duruşmalarda bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e)Davacı kendisini duruşmalarda bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00.-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
10-Kararın kesinleşmesinden sonra dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 17/07/2018
KANUN YOLU: HMK.m.361 uyarınca gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.