Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1089 E. 2018/489 K. 10.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1089
KARAR NO : 2018/489
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2017
NUMARASI : 2016/1297 -2017/256 E.K
DAVANIN KONUSU : Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasındaki anlaşma uyarınca, Tunus ve Suudi Arabistan’a gönderilmek üzere iki farklı ürünün müvekkili şirket tarafından tüm kontrolleri yapılarak usulüne uygun bir şekilde davalı tarafından müvekkiline ait iş yerinden teslim alındığını, Tunus ve Suudi Arabistan için her biri 88,50 TL yurt içi nakliye ücreti ve 35,00 USD deniz navlunu olmak üzere toplam 70,00 USD ve 177,00 TL ücretin ödendiğini, ancak Tunus’a gitmesi gereken ürünlerin Suudi Arabistan’a, Suudi Arabistan’a gitmesi gereken ürünlerin ise Tunus’a gönderildiğini ve buradaki alıcılara teslim edildiğini, taşıma hatasından kaynaklanan bu durumdan ötürü alıcı firmalar karşısında zor durumda kalan müvekkilinin malların zamanında teslim edilememesinden dolayı zarara uğradığını, zayi olan ürünlerin toplam bedelinin 8.794,99 USD olduğunu ileri sürerek davalı tarafa ödenen taşıma ücreti ve zayi olan emtia bedeli toplamı 8.864,99 USD’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsil tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının ve yine yurt içi taşıma ücreti olan toplam 177,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin ikametgahı İstanbul/Üsküdar olup, davanın yetkisiz yerde açıldığını, deniz yolu ile yük taşıma işini iştigal eden…Limited şirketinin Türkiye acenteliğini yaptığını, müvekkili acente aleyhine doğrudan dava açılamayacağını, taşıma sözleşmesinde taşımadan kaynaklanan uyuşmazlıkların Singapur Mahkemeleri’nde çözüleceği hususunda yetki klozunun bulunduğunu, istiflemenin müvekkili tarafından yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, tacir kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda yetki sözleşmesi veya geçerli bir yetki şartı varsa, H.M.K.’nın 17nci maddesi gereğince davanın sözleşmede belirtilen yerde dava açması gerektiği, kural olarak taşıma sözleşmesinde yükün alındığı yer mahkemeleri de yetkili ise de taraflar arasındaki sözleşmede açıkça bir yerin yetkili kılındığı, Singapur’un hem bir ülke hem de bir şehir olduğu nazara alındığında davanın yetki sözleşmesinde gösterilen yerde açılması gerektiği, bu sebeple yetkisizlik kararı verilmekle birlikte yetkili mahkemenin ülke sınırları dışında olduğu gözetilerek bir gönderme kararı verilmeyerek harç ve masrafların hüküm altına alındığı gerekçesiyle mahkemenin yetkisiz olması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; konişmentonun tek taraflı olarak düzenlendiğini ve ön yüzünün müvekkiline gönderildiğini, müvekkilinin yetki şartını kabul ettiğine yönelik herhangi bir yazılı beyanının bulunmadığını, davalının ikametgahı Türkiye’de olduğundan kendini daha iyi savunabilecek olmasına karşın yetki itirazında bulunmasının kötü niyet teşkil ettiğini, öte yandan hukuki ilişkinin belli ve bilinebilir olmadığından yetki şartının geçerli olmadığını, müvekkilinin adil yargılanma ve savunma hakkının elinden alındığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; müvekkilinin acente sıfatıyla hareket ettiğini, yetki şartının geçerli olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, tazminat talebine ilişkindir.
Davacı, yurt dışına ihraç ettiği emtianın davalının sorumluluğunda Tunus ve S.Arabistan’daki alıcı firmalara sevk edilmek üzere deniz yoluyla taşındığını, ancak Tunus’a gönderilen emtianın S.Arabistan’a, Tunus’a gönderilenen ise S.Arabistan’a taşındığını, emtianın farklı ülkedeki alıcılara teslim edildiğini, bu nedenle zarara uğradığını iddia etmiş, davalı ise davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Sözleşmeler Hukuku’nun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatları ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, dava konusu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, def’i niteliğinde olmayıp itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu hususun mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davaya konu deniz taşımasına ilişkin konişmentoda taşıyıcının “…” , göndericinin “…” olduğu, davalının konişmentolarda acente olarak kaşe ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Başka bir ifadeyle, dosyada yer alan konişmento, navlun faturaları, gümrük belgeleri gözetildiğinde gönderici/taşıtan şirketin dava dışı “…i” olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan, konişmentoda “…” şirketinin taşıyan sıfatıyla taraf olup, davalı şirket taşıyanın acentesi olarak yer almaktadır.
O halde, ilk derece mahkemesince, HMK 31.maddesinde düzenlenen davayı aydınlatma görevi gereğince, davaya konu taşımada ve dolayısıyla konişmentoda gönderici/taşıtan şirketin davacı şirket olup olmadığı konusunda araştırma yapılarak dava konusu taşımanın tarafları belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Davada taraf teşkili usulüne uygun olarak sağlanmadan ve bu konuda davanın görülebilmesine ilişkin şartlar tamamlanmadan ve dolayısıyla tarafların konşimentoya taraf olup olmadıkları açıklığa kavuşturulmadan konşimentodaki uluslararası yetki klozuna göre yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeplerle HMK 353/1.a.4.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.353/1.a.4.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülüp karara bağlanması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf harcının talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine,
4-Yapılan kanun yolu masraflarının ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın, ilk derece mahkemesince davacı tarafa çıkarılacak davetiyeyle tebliğine dair;
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1.a.4. maddesi uyarınca, 10/05/2018 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK.353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.