Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1071 E. 2018/112 K. 09.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1071
KARAR NO : 2018/112
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/08/2017 ve 07.09.2017 tarihli ara kararlar
NUMARASI : 2017/721Esas
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasında, ilk derece mahkemesince 04/08/2017 ve 07/09/2017 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararlarına karşı davacı/tedbir isteyen vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı şirket vekili ve yetkilisi, turistik tesis işletilmek amacıyla kurulan davacı şirket iki ortaklı olup, şirketin %51 payının yetkilisi … adına; %49 payın ise davalı adına kayıtlı ve tescilli olduğunu, …’in yakın akrabası olan davalıyı sermaye koymaksızın davacı şirkete ortak yaptığını, davalının davacı şirketi uzun süre müdür olarak yönettiğini, ortaklar arasında ihtilaf çıkması üzerine hakeme başvurma kararı alınarak bu konuda protokol akdedildiğini, bu protokole istinaden seçilen Hakem Av…. tarafından 10.03.2002 tarihli 2012/1 Esas; 2014/1 Karar sayılı kararın ve bu karara itiraz edilmesi üzerine 02.12.2014 tarihli ek kararın verildiğini, anılan hakem kararında davalının davacı şirketten çıkma talebinin kabulü ile 14.680.465,52 TL ayrılma akçesinin ödenmesine karar verildiğini, itiraz üzerine alınan ek kararda ise, ek kararın 1, 2, 3. Bentlerinde belirtilen ara kararların yerine getirilip hüküm verilinceye kadar 2012/1 Esas; 2014/1 Karar sayılı hakem kararının uygulanmasının geçici olarak durdurulduğunu, hakem kararların iptali için açılan ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/741 Esas sayılı dosyasında görülen davanın reddedildiğini, oysa kamu düzeninden olduğu anlaşılan çıkma davasının tahkime elverişli olmadığını, bu nedenle hakem kararının geçersiz olduğunu, davalının hakem kararına dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alarak icra takibine giriştiğini ileri sürerek öncelikle itiraz üzerine Hakem tarafından verilen 02.12.2014 tarihli ek kararın 4. Fıkrasında; “İş bu kararın 1, 2, 3. bentlerindeki ara kararların yerine getirilip hüküm verilinceye kadar hakemliğimizce verilen 2012/1 Esas; 2014/1 Karar sayılı 10.03.2014 tarihli kararın infazının durdurulmasına” dair ek karara istinaden dava sonuna kadar durdurulmasına dair ihtiyati tedbire hükmedilmesine, icra takibine konu hukuken geçerli ve infazı mümkün olmayan hakem kararından ve bu kararda yazılı 14.680.365,52 TL ayrılma akçesinden borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki ihtilaftan dolayı bir çok davanın açılıp sonuçlandığını, davacının ileri sürdüğü iddiaların önceki davalarda tartışıldığını, bu iddialarının yerinde görülmediğini, çıkma kararının tahkime elverişli olup, hakem kararının usulüne uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARAR ÖZETLERİ
İlk derece mahkemesinin 04.08.2017 tarihli ara kararıyla; takibe yönelik menfi tespit davası açıldığı, takibin konusunun ilamlı icra olması nedeniyle davacı tarafın İİK’nun 33.maddesi gereğince ilamların icrasına yönelik icra hukuk mahkemesi nezdinde talepte bulunması gerektiği, İİK’nun 72.maddesinin ilamsız icra takibine yönelik menfi tespit davasını düzenlendiği, bu bağlamda ilamlı icra takibine yönelik menfi tespit davası kapsamında icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilemeyeceği, ilam mahiyetindeki hakem kararının icrasının durdurulmasıyla ilgili bir karar alınmış ise İİK’nın 36.maddesi gereğince bu hususunda şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürülebileceği, tarafların daha evvel aralarında ihtilaf çıkması halinde ihtilafın esasının bağlayıcı olan hakem yoluyla çözümünün karara bağlanması yolunda iradelerinin uyuştuğu ve bağlayıcı hakem şartına göre davanın esası hakkında ve ayrıca tedbirle ilgili olarak hakem yolunun işletilmesinin gerektiği ve Adli Yargı Mahkemesine hangi hallerde başvurulabileceğinin kanunda belirtilmiş olduğu ve buna göre neticede İİK’nın 36.maddesi hükmü dikkate alınarak dosya içeriğine göre belirtilen hukuki yolun kanunen açıkça gösterilmiş olması gözetilerek ilamlı icra takibinin tedbiren durdurulması yönünde karar verilemeyeceği gerekçesiyle ilamlı icra takibinin tedbiren durdurulması yönündeki isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 08.08.2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; taraflar arasında başvurulan tahkim yolunda hakem tarafından 2012/1 Esas 2014/1 Karar Sayılı dosyadan verilen 10/03/2014 tarihli kararına istinaden davalının davacı şirket aleyhine Bakırköy .. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından yürütmekte olduğu cebri icra işleminin, hakemin 2012/1 Esas 2014/1 Karar sayılı 02/12/2014 tarihli 19 sayfadan ibaret ek kararının (4) nolu hüküm fıkrasındaki, “İş bu kararın, 1, 2, 3. bentlerindeki ara kararlarının yerine getirilip hüküm verilinceye kadar hakemliğimizce verilen 2012/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı ve 10/03/2014 tarihli kararın infazının durdurulmasına” dair kararın bulunduğunu, tahkimin HMK.nun 421/3 maddesi uyarınca infazı kabil bir son karar verilmeksizin sona erdiğinin tespiti kararına kadar, HMK.nun 390 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesinin 07.09.2017 tarihli ara kararı ile; ilamlı icra takibine konu hakem kararının geçerliliğinin kalmadığı, bu nedenle icra takibinin dava sonuna kadar HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talep edilmiş ise de; talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı, takibin konusunun ilamlı icra olması nedeniyle davacı tarafın İİK’nın 33.maddesi gereğince ilamların icrasına yönelik icra hukuk mahkemesi nezdinde talepte bulunması gerektiği, ilam mahiyetindeki hakem kararının icrasının durdurulmasıyla ilgili bir karar alınmış ise İİK’nın 36.maddesi gereğince bu hususunda şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürülebileceği, İİK’nın 36.maddesi hükmü dikkate alınarak dosya içeriğine göre belirtilen hukuki yolun kanunen açıkça gösterilmiş olduğu gibi ihtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olup davacı vekili tarafından dosyaya sunulan delillerin somut delil kabul edilip haklılık konusunda yaklaşık ispat ölçüsü kriterine uymadığı gerekçesiyle ilamlı icra takibinin HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca tedbiren durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin 04.08.2017 ve 07.09.2017 tarihli ara kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin 28.08.2017 ve 03.10.2017 tarihli istinaf dilekçelerinde özetle; taraflar arasındaki ihtilafın çözümlenmesi için akdedilen protokol gereğince hakem yoluna gidildiğini, oysaki ihtilafın tahkime elverişli olmadığını, seçilen hakem tarafından verilen kararın usule ve yasaya aykırı olduğunu, hakem kararının iptali için açılan davanın reddedildiğini, bu kararın temyiz aşamasında olduğunu, hakemin 10.03.2014 tarihli kararına itiraz edildiğini, 02.12.2014 tarihli ek kararında ara kararları ile açılan tahkikat sonuçlanıp, yeni bir son karar verilinceye kadar ilk kararın infazının durdurulmasına karar verildiğini, bu kararın karşı tarafa tebliğ edilmediği gibi ara kararlarında yer verdiği tahkikatın yapılmadığını, 24.11.2015 tarihinde hakemlikten çekinildiğini, dolayısıyla ortada uygulanabilir bir son kararın bulunmadığını, ihtiyati tedbir koşullarının bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin 04.08.2017 ve 07.09.2017 tarihli ara kararların kaldırılmasına ve ihtiyati tedbire karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı vekili, menfi tespit davasında, dava konusu ilamlı icra takibine konu edilen hakem kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, ortada nihai verilmiş bir hakem kararının bulunmadığını iddia ederek icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiş, ilk derece mahkemesince, 04.08.2017 ve 07.09.2017 tarihli ara kararları ile davacının tebdir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava dosyasının istinaf incelemesine gönderilmesi aşamasında, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 16.10.2017 tarih, 2017/721 Esas; 2017/799 Karar sayılı kararı ile; HMK’nun 439/1. maddesi uyarınca hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabileceği ön görülmüş olup, davacının hakem kararının iptali ile ilgili olarak daha önce dava açtığı, iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığından davanın HMK’nun 114/1-(h) ve 115/2 maddeleri uyarınca hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, esas dava hakkında davanın reddine karar verilmiş olduğu gözetildiğinde, istinafa konu önceki ara kararlar yönünden istinaf incelemesi konusuz kalmıştır. Bu durumda bu kararların nihai kararla birlikte kanun yolu aşamasında değerlendirilmesi durumu saklı olmak üzere, istinafa konu ara kararlar yönünden istinaf incelemesi konusuz kaldığından istinaf başvurusunun reddi gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın bir örneğinin davacı vekiline tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.353.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09/02/2018
KANUN YOLU : HMK. 391/3.maddesi uyarınca karar kesindir.