Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1059 E. 2018/497 K. 10.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1059
KARAR NO : 2018/497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2017
NUMARASI : 2014/1313- 2017/496 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan 18.08.2011 tarihli belirsiz iş sözleşmesi ile davalının petrol sektöründe faaliyet gösteren firmalara tank imalatı yapan müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, davalının şirket ortağı olan … tarafından tasarımları yapılan projelerin ve imalat resimlerinin bilgisayara kayıt işlemini gerçekleştirerek imalat bölümüne ilettiğini, dolayısıyla tüm şirket sırlarına vakıf olduğunu ve müşterileri ve rakip firmaları bildiğini, ancak davalının 17.05.2014 tarihinde istifa etmek suretiyle iş akdini tek taraflı feshettiğini, davalının müvekkili işyerinde çalıştığı esnada taraflar arasında 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması akdedildiğini, bu anlaşmaya aykırı hareket ederek davacı şirketle aynı konuda faaliyet gösteren ve aynı bölgede bulunan … adlı şirkette çalışmaya başladığını, bu şirketin aynı zamanda müvekkilinin çalıştığı eski müşterisi olup, müvekkilinde farklı görevlerde çalışan iki kişiyi daha işe aldığını, davalının müvekkili şirketin üretim sırlarını bildiği ve müşterilerini tanıdığı halde aynı bölgede aynı işi yapan başka bir şirkette çalışarak rekabet yasağını ihlal ettiğini ileri sürerek 70.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı işyerinde işe başladığı tarihten yaklaşık 8 ay sonra davacının müvekkilinden dava konusu gizlilik sözleşmesini imzalamasını talep ettiğini, bir kısmı boş olan sözleşmenin işten çıkarılma baskısı ve tehdidi altında müvekkiline imzalatıldığını, anılan boşlukların imzadan sonra davacı tarafça tamamlandığını, sözleşmenin tanzim tarihi 03.09.2011 olmasına rağmen aynı sözleşmede işten ayrılma tarihinin 17.05.2014 olarak belirtildiğini, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, sözleşmede coğrafi sınırlamanın bulunmadığı gibi sürenin 7 yıl olarak belirlendiğini, bu bakımdan sözleşmenin yasaya aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, davacı iş yerinde ustabaşı olarak görev yapmış müvekkilinin yaptığı işin gereği olarak iş yeri sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, iş akdinin haklı nedenle sonlandırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi halinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, sözleşmenin boş olarak imzalandığı ve daha sonradan davacı tarafça sözleşmenin doldurduğu iddiasının hak düşürücü süre içinde ileri sürülmediğinden bu savunmaya itibar edilmediği, sözleşmede coğrafi yer sınırlamasının bulunmamasının ve sürenin yasada belirtilenden fazla öngörülmüş olmasının sözleşmeyi tümden geçersiz kılmadığı, hakime müdahale hakkı verildiği, dolayısıyla sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, somut olayda, davalının kendi isteği ile davacıya ait iş yerinden ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı iş kolunda ve onunla rekabet halinde olan bir başka işyerinde aynı sıfatla çalışmaya başladığı, davalının sıfatı itibariyle davacının ticari / iş sırlarına vakıf olduğu, bu haliyle davacıya önemli zarar verebileceği, sözleşmede ceza miktarı 150.000 USD olarak kararlaştırılmış ise de davacının talebinin 70.000 TL olduğu, bu tutarın da davalının mali ve sosyal durumuna göre fazla olduğundan TBK 182/son maddesine dayalı olarak talepten %60 oranında tenkis yapılarak neticede 28.000 TL’ye hükmedildiği, reddedilen kısım için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 28.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf sebeplerinde özetle; müvekkilinin gizli bilgilere vakıf olmadığı gibi diğer işçilerle birlikte işten çıkarılma baskı ve tehdidi altında sözleşmenin imzalatıldığını, sözleşmenin iş akdinden sonra boş olarak imzalatıldığını ve sonradan doldurulduğunu, sözleşmede işten çıkış tarihinin de gösterilmiş olmasının bu iddiayı ispatlar nitelikte olduğunu, bu nedenle sözleşmenin geçerli olmadığını, dosyada alınan ilk bilirkişi raporunda müvekkili lehine yapılan hukuki değerlendirmelerin kabul edilmemesinin nedeninin gösterilmediğini, ceza koşulundan yapılan tenkisin yeterli olmadığını, reddedilen kısım yönünden müvekkili lehine vekalet ücretinin hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
Davacı, davalının işveren şirkette görev tanımının tasarımları yapılan projelerin ve imalat resimlerinin bilgisayara kayıt işlemi ve bunları imalat bölümüne iletmek olduğunu, iş akdini 17.05.2014 tarihinde feshederek hemen akabinde davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir firmada çalışmaya başladığını ileri sürmüş ve taraflar arasında imzalanan gizlilik anlaşmasında öngörülen rekabet yasağını aykırı davrandığından 70.000 TL cezai şartın tahsilini istemiş, davalı ise, bir kısmı boş imzalanan gizlilik anlaşmasının sonradan doldurulduğunu, sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, taraflar arasında akdedilmiş olan 18.08.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi, 03.09.2011 tarihli gizlilik anlaşması yer almakta olup, davalının davacı işyerinden 17.05.2014 tarihinde istifa etmek suretiyle ayrıldığı ve dava dışı … şirketi ile 20.05.2014 tarihinde geçerli olmak üzere belirsiz iş sözleşmesi imzaladığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu “Gizlilik Anlaşması” başlıklı sözleşmede, rekabet yasağı ile ilgili olarak “….. Ltd Şti. projelerinin fikirlerini ve teknolojilerini kullanarak kısmen yada aynen özel olarak ürün geliştiremez ve bu ürünleri kar amacı ile satamaz ve benzer işleri yapan herhangi bir firmada sözleşmeli, sözleşmesiz, danışman vs. her ne nam adı altında olursa olsun 7 yıl süre ile çalışamaz.” şeklinde hüküm bulunmakta olup, sözleşmenin “Cezai Şart” başlıklı bendinde; “Personel bu sözleşme gereği belirtilen maddelere aykırı davranmasının, tespiti, ispatı durumunda herhangi bir mahkeme veya kovuşturma süreci beklemeden firmaya 150.000 USD ödemeyi peşin kabul eder.” denilmiştir.
Anılan sözleşmenin giriş kısmında “… Ltd Şti.(firma)’da personel olarak çalışmak için 18.08.2011-17.05.2014 arasında çalışan …… (personel) bu gizlilik anlaşmasını imzalayarak taahhüt eder ki..” denilmiş, sözleşmenin tanzim tarihi olarak da “03.09.2011” gösterilmiştir.
O halde, sözleşmede davalı işçinin iş akdini feshettiği ve dolayısıyla iş yerinden ayrıldığı “17.05.2014” tarihinin gösterilmiş olması sözleşmenin iş akdinin feshi tarihi itibariyle düzenlendiğine karine teşkil eder. O halde sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle uyuşmazlık 6098 sayılı TBK hükümlerine tabidir.
Somut olayda sözleşmede rekabet yasağına ilişkin hükmün TBK’nın 445/1.maddesi uyarınca yer ve zaman sınırlaması içermediği sabit ise de, aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Ancak bu sınırlama, yasal düzenleme gereğince, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutmak suretiyle yapılır. Oysa, olayımızda, işçinin rekabet yasağı karşılığından işverenin herhangi bir karşı edim üstlenmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, TBK’nın 445/2.maddesi uyarınca hakim, süre sınırı içermeyen rekabet yasağı için yasadaki iki yıllık üst sınırı; coğrafi sınır içermeyen rekabet yasağını işçinin çalıştığı il ile sınırlandırılarak sorunu çözülebilir. Ancak, TBK’nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza koşulu geçersizdir.
Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.
Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir.
TBK’nın 420/1.maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK’nın 355.maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1b.2 .maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu 03/07/2017 tarihli, 2014/1313 E- 2017/496 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL maktu red harcının peşin olarak yatırılan 1.195,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.160,55 TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 8.050,00 TL vekalet ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
6-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 85,70 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
7-Davalı tarafından yatırılan peşin istinaf harcının talep halinde davalıya iadesine,
8-Davalı tarafından istinaf yargılama sırasında yapılan 30.00 TL yargılama gideri, 85,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 115,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10/05/2018 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.