Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1037 E. 2018/129 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1037
KARAR NO : 2018/129
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2017
NUMARASI : 2016/510- 2017/225 E.K
DAVANIN KONUSU : Tanıma ve Tenfiz
Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, uluslararası piyasada gemi işletmeciliği ile iştigal eden müvekkili şirketin davalı ile akdettiği 25.11.2010 tarihli çarter parti ile, davalı tarafından verilecek çeşitli evsaf ve miktardaki yükün İzmir’in Aliağa Limanından, Kongo’nun Matadi Limanına taşınmasını üstlendiğini, sözleşmede ihtilâfların İngiliz hukukuna tâbi olduğu ve uyuşmazlık halinde İngiltere’nin Londra kentinde tahkime gidileceğinin düzenlendiğini, ayrıca davalıya (çarterer), sözleşmede kendisi lehine öngörülen haklarını kullanması için üçüncü (sözleşme dışı) bir tarafı, kendisinin “garantör” sıfatıyla sorumluluğu devam etmek kaydı ile yetkilendirme hak ve imkânının tanındığını, bu bağlamda davalının 30.11.2010 tarihli yazısında da garantörlüğünü teyit ettiğini, davalı tarafça çarterer olarak Nevis’te kurulu .. Ltd.’yi tayin ettiğini müvekkiline bildirdiğini, müvekkilinin taşıma edimini yerine getirmesine karşın davalı ve onun tayin ettiği çarterer çarter partide düzenlenen borçlarını ifa etmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından çarterer … Ltd. aleyhine Londra’da tahkim yoluna başvurulduğunu, 23.05.2012 tarihli hakem kararı ile … Ltd.’nin müvekkil şirkete toplam 673,240.11 USD ve 3.400 GBP tutarı işleyecek faizleri ile birlikte ödemesine karar verildiğini, ancak hakem kararında hükme bağlanan alacakların ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine çarter partideki “garantör” sıfatına binaen tahkim yoluna başvurulduğunu, 27 Mart 2013 tarihli hakem kararı ile; davalının müvekkilimize 673.240,11 USD ve 6.400 GBP ile hakem kararında hükme bağlanmayıp tarafların anlaşmasına veya müteakip bir karara bırakılan masrafları, hakem kararında belirlenen oranda işleyecek faizleri ile birlikte ödenmesine karar verildiğini, tenfiz şartlarının gerçekleşmiş olduğunu ileri sürerek 27.05.2013 tarihli hakem kararının aynen tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, çarterpartinin ve gerekse tahkim yargılamasının tarafı dava dışı … olup, davanın tahkim yargılamasının tarafı olmayan şirket tarafından açıldığını, bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tahkim yargılamasına konu çarter partide tahkim şartına yer verilmiş ise de, sözleşmeyi paraflayan … olup, bu kişinin müvekkili şirket adına tahkim sözleşmesini imza etmek konusunda özel yetkisinin bulunmadığını, bu bakımdan geçerli bir tahkim sözleşmesinden bahsedilemeyeceğini, kaldı ki garantör konumundaki müvekkili yönünden tahkim şartının bağlayıcılığının bulunmadığını, davanın maktu harç yatırılarak açıldığını, oysaki davanın nisbi harca tabi olduğunu, tenfize konu hakem kararının müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, savunma ve kanun yolu hakkının kısıtlandığını, geçerli olmayan tahkim sözleşmesi çerçevesinde ve yalnızca garantör sıfatı bulunan müvekkili şirket hakkında hakem kararının tenfizinin kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliler sonucunda; davayı açan ….Ltd Şti’nin hakem kararının tarafı olmadığı nedeni ile davanın husumet yokluğundan reddi talep edildikten sonra davacı vekili tarafından davanın sehven bu şirket adına açıldığı beyan edilerek HMK 124.maddesi gereğince tarafı değişikliği talebinde bulunulmuş olup, her iki yanca dosyaya sunulan vekaletnamelerden Marshall Adalarında kurulu … şirketi ile ticaret merkezi İstanbul’da bulunan ….Ltd Şti’nin iki ayrı şirket olduğu, ancak ikisinin de …. isimli kişi tarafından temsil edildiği ve … logosunun Türkiye’de kurulu şirket adına tescilli olduğu, hakem kararında da “İstanbul” ibaresinin yer aldığı nedeni ile tenfiz davasının sehven …. Şirketi adına açıldığı anlaşılmış olup, HMK’nun 124/3 maddesinde maddi bir hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralarına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin karşı tarafın rızası aranmaksızın mahkemece kabul edileceği hükmü düzenlenmiş olduğundan, anılan yasa hükmü gereğince Marshall Adalarında kurulu…. Inc’nin davacı olarak kabulüne karar verildiği, dava konusu hakem kararına konu uyuşmazlık taraflar arasındaki 25/11/2010 tarihli Çarter Sözleşmesinden kaynaklanan ölü navlun, yükleme ve tahliye limanı demuraj alacağına ilişkin olup tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği, tahkime elverişli bir uyuşmazlık olduğu, dosya kapsamına göre, davalının 25/11/2010 tarihli çarterpartinin varlığını ve içeriğini benimsediği, sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların tahkim yolu ile halledilemeyeceği konusunda işbu dava tarihine kadar herhangi bir itirazda bulunulmadığı, öte yandan Newyork sözleşmesinin V/1-a maddesi uyarınca tahkim sözleşmesinin geçerliliğinin tarafların anlaşmayı tabi kıldıkları hukuka veya böyle bir anlaşma yoksa hakem kararının verildiği yer hukukuna göre değerlendirilmesi gerektiği hükmü kabul edilmiş olup, somut uyuşmazlıkta taraflar İngiliz hukukunun uygulanacağını kabul etmiş olduklarından, Türk hukukuna göre tahkim sözleşmesinin geçersizliğinin de ileri sürülemeyeceği, tenfizi istenilen 27/03/2013 tarihli hakem kararının 1.sayfasında “kesin karar” olduğuna ilişkin kayıt yer almakta olup, 5718 sayılı MÖHUK 60/1 maddesine göre kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararlarının tenfizinin talep edilebileceği, dava konusu hakem kararının ise İngiltere hukukuna göre verilmiş olduğundan, kesinliğinin tespiti açısından İngiltere hukukunun uygulanması gerektiği, buna göre, İngiltere’de uygulanan 1996 tarihli Tahkim Kanununa göre hakem kararlarının kesin ve tarafları yönünden bağlayıcı olması nedeni ile kararın tebliğinin kesinleşme açısından sonuca etkili bir işlem olmadığı, aksinin kabulü halinde dahi davacı vekilinin 12/04/2017 tarihli dilekçesi ekinde kararın davalı yana tebliğine ilişkin belgelerin de sunulmuş olduğu, tenfizi talep edilen 27/03/2013 tarihli nihai hakem kararının taraflarca iptal davasına konu edilmediği ve İngiliz hukukuna göre kesinleşmiş olduğu, kararda Türk kamu düzenine aykırılık görülmediği gibi davalı vekili tarafından ileri sürülen red sebepleri de yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne davacı …. ile davalı …. A.Ş arasında görülen tahkim yargılaması sonucu İngiliz hakem …. tarafından verilen 27/03/2013 tarihli nihai hakem kararının aynen tenfizine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-Davayı açan şirketin tahkim sözleşmesinin tarafı olmadığını, aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, yabancılık teminatından kurtulmak için …. Ltd Şti’nin davacı olarak gösterildiğini, usul ve yasaya aykırı olarak taraf değişikliği talebinin kabul edildiğini, dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil eden taraf değişikliği istemine muvafakat edilmediğini, bu yöndeki muhalif üyenin görüşüne itibar edilmesi gerektiğini,
2-Hakem kararının müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin kanun yollarına başvurma hakkından mahrum bırakıldığını, ortada usulüne uygun kesinleşmiş bir hakem kararının bulunmadığı gibi tenfizi istenen kararda kesinleşme şerhi ya da onayının yer almadığını, hakem kararının tebliğine ilişkin olarak yargılamada davacı tarafça sunulan belgelerin kabul edilmediğini, kararın tebliğinin ispata muhtaç olduğunu,
3-Tahkime dayanak sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, bu kişinin müvekkili şirket adına tahkim sözleşmesini imza etmek konusunda özel yetkisinin bulunmadığını, bu bakımdan geçerli bir tahkim sözleşmesinden bahsedilemeyeceğini, kaldı ki garantör konumundaki müvekkiline tahkim şartının teşmil edilemeyeceğini,
4-Mahkemenin davayı aydınlatma görevini yerine getirmediğini, bilirkişiden rapor alınması talebinin reddedildiğini, kararın eksik incelemeye dayalı olarak verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı beyanlarında özetle; tenfiz şartlarının somut olayda gerçekleştiğini, davalının itirazlarının karşılandığını, istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, yabancı hakem kararın tenfizi istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasındaki çarter parti (gemi kiralama) sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için sözleşmedeki tahkim şartı gereğince hakeme başvurduğunu, 27.05.2013 tarihli hakem kararının aynen tenfizini istemiş, davalı davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekilince, davanın “…” şirketi adına açılması gerekirken sehven “… Ltd. Şti” adına açıldığı, bu durumun maddi hatadan kaynaklandığı iddia edilerek taraf değişikliği talebinde bulunulmuş ve mahkemece bu yöndeki talep kabul edilmiştir. Dosya kapsamı, taraf beyanları, dosyaya sunulan her iki şirkete ait vekaletnameler, şirketlerin yetkilisinin aynı kişi olduğu, şirketler arasında organik bağın bulunduğu gözetildiğinde ilk derece mahkemesince HMK’nun 124/3.maddesinde maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Tahkime dayanak 25.11.2010 tarihli çarterparti sözleşmesinde davalı şirket kaşe ve imzası bulunmaktadır. Anılan sözleşmede, tahkim yerinin Londra olduğu, İngiliz Kanunlarının geçerli olacağı, diğer konuların, CP ile ilgili GNC 94 CP detaylarına tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Davacı tarafça dosyaya sunulan ve itiraza uğramayan davalı şirket antetli 30.11.2010 tarihli “… AŞ hesabına /25.11.2010 tarihli çarterparti” açıklamalı belgede; “Kiracı.. navlun/ölü navlun ödemeleri dahil ve fakat bunlarla sınırlı olmamak üzere tayin ettiği kimselerin edimini garanti eder ve kiracı olarak ayrıca yürürlükteki çarterpartinin hüküm ve koşulları uyarınca onların edimlerinin icrasını da garanti eder.” denilmiş olup, sözkonusu belge davalı şirket kaşe ve imzası ile onaylanmıştır.
Bunun yanısıra, dava konusu hakem kararında, tahkim yargılamasında davalı tarafça sunulan 27.06.2011 tarihli cevap yazısından sözedilmiş olup, buna göre, davalının gemi kiralama sözleşmesinden … Ltd (…) şirketinin tayin edilmesi suretiyle çekildiğini, sözleşmeden kaynaklı ihtilafların muhatabının adı geçen şirket olduğunu, davalının tahkim maddesine bağlı olarak addedilemeyeceğini belirtmiştir.
Hal böyle olunca, 25.11.2010 tarihli sözleşmenin tarafı olan davalının inkar etmediği sözleşmenin sonradan yetkisiz kişi tarafından imzalandığını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması kapsamında dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Bu durumda davalı şirketin, 25.11.2010 tarihli gemi kiralama sözleşmesinin tarafı olup, aynı zamanda 30.11.2010 tarihli taahhüdü ile, kendi yerine çarterer (kiracı) olarak tayin edeceği tarafın sözleşmeden kaynaklı edimlerinin ifasını garanti etmiş olmasına göre tahkim şartı ile bağlıdır.
Somut olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı taraflar arasındaki 25.11.2010 tarihli sözleşmeye ilişkin olup, New York Sözleşmesine taraf olan İngiltere’de verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa tenfiz şartları bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, New York Sözleşmesine göre, tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince; yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen haller New York Sözleşmesinin (V). maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin (V). maddesindeki şartlardan bir kısmını tenfiz mahkemesi re’sen dikkate almak zorundadır. Diğer şartları ise tarafların iddia ve ispat etmesi gerekir.
Mahkeme tarafından re’sen dikkate alınacak şartlar şunlardır: 1- Hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması, 2- Hakem kararının kamu düzenine aykırı olmasıdır.
Taraflarca iddia ve ispat edilecek tenfiz engelleri ise 1- Tahkim anlaşmasının taraflarının ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olması, 2- Hakkında hakem kararının tenfizi istenen tarafın hakem seçiminden veya tahkim yargılamasından usulen haberdar edilmemiş olması veya delillerini sunma imkânından mahrum edilmesi, 3- Hakem kararının, tahkim anlaşmasında yer almayan bir hususa ilişkin olması veya tahkim anlaşmasının sınırlarını aşması, 4- Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usulün, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği yer hukukuna aykırı olması, 5-Hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuku hükümlerine göre kesinleşmemiş veya icra kabiliyeti kazanmamış veya verildiği yer mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır (Nuray Ekşi, Yargıtay Kararları Işığında ICC Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi, 25.11.2008 tarihinde İstanbul Sanayi Ticaret Odası’nda yapılan ICC Tahkimine İlişkin Milletlerarası Seminer’de sunulan tebliğ, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:67, sayı:1,Kış 2009, sh.58,59).
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede tahkim yeri olarak Londra’nın gösterildiği ve İngiliz Kanunlarının geçerli olacağı belirtildikten sonra ayrıca Gencon 94 formunda gemi kiralama sözleşmesinin geçerli olacağı öngörülmüştür. Gencon 94 formu, II. Bölüm 19 (a) maddesinde ise; “Bu gemi kiralama sözleşmesi, İngiliz kanunlarına tabidir ve ona göre yorumlanacaktır ve bu gemi kiralama sözleşmesinden kaynaklanan tüm ihtilaflar, 1950 ve 1979 Tahkim Kanunları ve o an için geçerli olan yasal tadiller ya da yeniden yapılan kanunlara uygun olarak Londra’da tahkime götürülecektir. Taraflar tek bir hakem üzerinde anlaşmaya varmadıkça, her bir taraf tarafından birer hakem tayin edilecek ve bu şekilde tayin edilen hakemler bir üçüncü hakemi tayin edeceklerdir. Bu şekilde oluşturulan üç kişilik tahkim heyeti ya da onların ikisinin kararı kesin olacaktır. Bir taraf tarafından diğer tarafın hakeminin yazılı olarak tayin edildiğinin alınması halinde o taraf da kendi hakemini on dört gün içinde tayin edecektir. Bunu yapmaması durumunda tayin edilmiş olan tek hakemin kararı kesin olacaktır.” denilmiştir. Buna göre, davacı tarafça hakem belirlenmiş ve fakat hakem seçimi için haberdar edilen davalının hakem tayin etmediği görülmüştür. Öte yandan “kararı vermiş bulunan hakem veya hakemlerin “tarafsızlığı” hakkında şüphe yaratacak unsurların bulunması genel ahlaka ve kamu düzenine aykırılık sebebiyle hakem kararının tenfizini engelleyebilir (Prof. Dr. Ergin Nomer, Prof. Dr. Cemal Şanlı, Devletler Hususi Hukuku, Beta, 18. Baskı, sh.524, 525). Bu bağlamda, tenfize konu hakem kararının tek hakemle sonuca bağlanmasında aykırılık olmadığı gibi dava konusu uyuşmazlıkta hakemin tarafsızlık ve bağımsızlığını ortadan kaldıracak somut herhangi delil ortaya konulmamıştır.
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 60-63. maddelerinde yabancı hakem kararlarının tenfizi düzenlenmiştir. Buna göre, “kesinleşmiş” ve “icra kabiliyeti kazanmış” veya “taraflar için bağlayıcı olan” yabancı hakem kararlarının tenfiz şartlarını yabancı mahkeme kararlarının tenfizi şartlarından farklı olarak ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
MÖHUK’un 60/1. maddesinde “Kesinleşmiş ve icra kabiliyetini kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir.” aynı yasanın 61 maddesine göre ise yabancı bir hakem kararının tenfizini isteyen tarafın dilekçesine tahkim sözleşmesi veya şartının, aslı yahut usulüne göre onanmış örneğini, hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğini, sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerini eklemek zorundadır.
Davacı vekili açmış olduğu iş bu davada, tahkim sözleşmesinin aslının onanmış sureti ile tercümesini yabancı hakem kararının apostil şerhli ve tercümesi yapılmış belge örneklerini ibraz etmiş, bu belge asılları mahkeme kasasında muhafaza altına alınmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, MÖHUK’un 60. maddesine göre kesinleşmiş ve icra kabiliyetini kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz istenebilir. MÖHUK’un 62. maddesinin 1. Fıkrasının (h) bendi uyarınca, hakem kararı tabi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veyahut tabi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptâl edilmiş ise tenfiz mahkemesinin bu kararın tenfizi talebini reddetmesi gerekir. Yabancı hakem kararlarının tenfizinde aslolan, verildiği ülkede dahi henüz bağlayıcı, kabili icra, geçerli olmayan hakem kararlarının, tenfizin talep edildiği ülkede icra olunmamasıdır. Bu durumda, dava konusu tenfizi istenen hakem kararının verildiği yer (İngiltere) hukukuna göre, hem bağlayıcı hem de icra kabiliyeti niteliğine haiz olması gerekir. Bu bağlamda İngiliz hukukunda yürürlükte bulunan 1996 tarihli Tahkim Kanunu’nun 58 (1) maddesinde; “Taraflar arasında aksine anlaşma yok ise, bir tahkim anlaşmasına göre hakem kurulu tarafından verilmiş olan hakem kararları kesin ve tarafları ve bu hakem kararı gereği talepte bulunan kişiler bakımından bağlayıcıdır.” şeklinde hüküm bulunmaktadır.
Buna göre, tenfizi istenen hakem kararı kesin olmak üzere karara bağlanmış olup, karara karşı bir üst tahkim mercii bulunmamaktadır. Bunun yanısıra, davalı tarafça dava konusu hakem kararının iptal davasına konu edildiği ileri sürülmediği gibi nihayetinde işbu dava ile hakem kararından haberdar olunduğu halde tenfiz davasına konu hakem kararı hakkında iptal davasının ikame edildiğine ilişkin herhangi bir beyana ya da belgeye dosya kapsamında rastlanılmamıştır. O halde, dava konusu hakem kararının İngiliz hukukuna göre kesinleşmiş olduğunun kabulü gerekir.
Dava konusu yabancı hakem kararının kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği de gözetildiğinde ilk derece mahkemesince, koşulları bulunan yabancı hakem kararının tenfizine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
HMK 33.maddesi uyarınca hukuki değerlendirme mahkemeye ait olduğu ve hukuki konularda bilirkişiye başvurulamayacağı gözetildiğinde bu konudaki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle karar verildi. 15/02/2018
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.