Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1027 E. 2018/121 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/1027
KARAR NO : 2018/121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2017
NUMARASI : 2014/1088- 2017/377 E.K
DAVALARIN KONUSU :TESPİT
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tespit davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davaların davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ
Asıl davada davacılar vekili, davalı ..Ltd Şti’nin 21.09.1998 tarihinde müvekkili ….’un %95, dava dışı ….’in %5 ortaklığı ile kurulduğunu, 28.11.2002 tarihinde dava dışı …. %5 payını, müvekkili …’ya devrettiğini, davalı şirketin 28.11.2002 tarih, 2002/1 nolu ortaklar kurulu kararıyla yasal prosedüre uygun olarak müvekkilinin ortaklığa kabul edildiğini, müvekkili …’un 09.05.2003 tarihinde %95 payının %57’sini davalı ….’a, %38’ini dava dışı …’ye devrettiğini, müvekkili ….’nın da 13.05.2003 tarihinde noter sözleşmesi ile %5 payını yine davalı ….’a devrettiğini, işbu devirlerle ilgili olarak davalı şirketin 13.05.2003 tarihli 4 nolu ortaklar kurulu kararının alındığını, sözkonusu kararın henüz davalı şirkete ortak olmayan ortak adayı pay devralanlar davalı …. ve dava dışı… tarafından alındığını, payı devreden müvekkillerinin ortaklar kurulu kararında imzalarının bulunmadığını, kararın bu şekliyle tescil ve ilan edildiğini, dava dışı …’nin 22.06.2004 tarihli noter senedi ile %38 payını dava dışı …’e devrettiğini, yine pay devreden dava dışı … ile davalı …’ın toplanarak karar almaları gerekirken, davalı ..ın henüz ortaklık sıfatına sahip olmayan dava dışı … ile biraraya gelerek 25.06.2004 tarih, 5 nolu ortaklar kurulu kararını aldıklarını, böylece dava dışı …’in ortaklığa kabul edildiğini, bu kararın da ticaret sicilinde tescil ve ilan edildiğini, sonrasında dava dışı …’in %38 payını 15.02.2006 tarihinde halen davalı şirketin ortağı görünen davalı …a, davalı …’ın da %62 payını davalı …’e devrettiğini, bu devirden sonra davalılar … ve….’ın henüz ortak adayı olmalarına rağmen kendilerini ortak yerine koyarak 15.02.2006 tarih, 2006/1 nolu ortaklar kurulu kararını aldıklarını, oysaki bu kararın payı devreden ortaklar davalı .. ve … tarafından alınmasının gerektiğini, 6762 sayılı TTK.nın 520. maddesinde düzenlenen emredici hükme aykırı olan 13.05.2003 tarih, 4 nolu kararın yok hükmünde olduğunu, dolayısıyla tüm hisse devirleri ve bu konuyla ilgili alınan tüm ortaklar kurulu kararları hükümsüz olduğundan davalılar … ve …’ın hiç bir zaman davalı şirketin ortağı olamadıklarının kabulü gerektiğini, öte yandan müvekkil .. . tarafından Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde tespit davasının açıldığını, anılan mahkemenin 2012/660-2013/170 E.K sayılı kararında; müvekkilleri tarafından yapılan hisse devirleri ile ilgili ortaklar kurulu kararının yasaya uygun olmadığının tespitine karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, böylece davalı şirketin pay devrine ilişkin 13.05.2003 tarih, 2003/4 nolu ortaklar kurulu kararının yasal olmadığının kesinleştiğini, dolayısıyla davalı şirketin pay devri ile ilgili diğer 25.06.2004 tarih, 5 nolu ve yine 15.02.2006 tarih, 2006/1 nolu ortaklar kurulu kararların da yok hükmünde sayılmasının gerektiğini, davalı ticaret sicil müdürlüğünün kesin hükümsüzlük içeren kararları tescil ve ilan ettirdiğini ileri sürerek davalı şirketin 13.05.2003 tarih, 2003/4 nolu, 25.06.2004 tarih, 5 nolu ve 15.02.2006 tarih, 2006/1 nolu pay devirlerinin onaylanması ve kabulüne ilişkin ortaklar kurulu kararlarının yok hükmünde olduklarının tespitine, davalılar … ve …’ın davalı şirketin ortağı sıfatını kazanamadıklarının ve halen ortaklık sıfatlarının bulunmadığının tespiti ile müvekkiller … ve ….’nın davalı şirketin yasal ortağı olduklarının tespiti ile davalı ticaret sicil kayıtlarının bu şekilde düzeltilerek müvekkillerinin davalı şirket ortağı olarak tescili ile ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili, noterde hisse devir sözleşmesi yaparak şirket hisselerini devretme iradesini ortaya koyan ve bu hisse devrine ilişkin olarak alınacak ortaklar kurulu kararına zımni onay veren hisseleri devreden ortaklar dışında şirketin başkaca hissedarı bulunmadığından yeni ortakların katıldığı ortaklar kurulunda alınan ve hisse devirlerine onay veren kararın mevzuat hükümlerine uygun olduğunu, kararın tescil talebi doğrultusunda tescil edildiğini, müvekkilinin yaptığı tescil işlemlerinin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davaya konu ortaklar kurulu kararlarının hukuka aykırı olmadığını, şirket hisselerini devralan ortakların katılımıyla kararların alındığını ve bu kararların tescil ve ilan edildiğini, davacıların gayesinin şirket hissesini ele geçirerek şirkete ait olan değerli taşınmazı elde etmek olduğunu, nitekim davacılardan …. tarafından şirkete yönelik açılan tapu tescil davasının şirketin davayı kabul etmesi sonucunda davanın kabulüyle sonuçlandığını, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, ancak yargılamanın iadesi yoluna başvurularak taşınmazın yeniden şirkete intikal etmesinin sağlandığını, müvekkili ile şirket hissedarı davalı… arasında hukuki ihtilafların bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davacıların davalarına dayanak olarak sunduğu Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin ilgili kararında kesinliklik kuralının gözardı edildiğini ve davada şirketin taraf gösterilmediğini, bu kararla ilgili olarak yargılamanın iadesi yoluna gidildiğini, davacıların şirket hisselerini devir etme iradelerini noter devirleriyle ortaya koyduklarını, davaya konu ortaklar kurulu kararının alındığı tarih itibariyle şirkette eski ortak bulunmadığını ve dolayısıyla hisse devirlerine onay veren ortaklar kurulu kararının devralan yeni hissedarlar tarafından alındığını, davacıların uzun yıllardan sonra ortaklar kurulu kararlarının geçersizliğini ileri sürmelerinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Limited Şirketi vekili, davacılar kardeş olup müvekkili şirketin eski ortaklarından olduğunu, söz konusu ortaklar kurulu kararı ile şirket hisselerinin %100’üne tekabül eden hisse paylarının tamamını devrettiklerini, esasen davacıların amacının üzerinde hiçbir hakları olmadığı halde şirketin gayrimenkulünü elde etmeye yönelik olduğunu, ortaklar kurulu kararından on yıl sonra butlan iddiasının ileri sürülmesinin iyi niyetle bağdaşmadığını, hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin sadece dava dışı …. için önceden belirlenmiş bir taşınmazı satın almak ve taşınmazı adı geçenin hesabına muhafaza etmek amacıyla kurulduğunun ihtilafsız olduğunu, başka bir ifadeyle şirketin kuruluş amacının ticari bir faaliyet göstermekten ziyade söz konusu taşınmazı emanet olarak elde tutmak olduğunu, bu hususların tarafların da kabulünde olduğunu, ancak davacıların şirket gayrimenkulü ile geçinmek ve sebepsiz zenginleşmek için bir çok davalar açtığını ve kötü niyetle hareket ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen (İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1251E.sayılı) davada, davacılar vekili, müvekkili …’un kurucu ortağı olduğu dava dışı …Limited Şirketinin %95 hissesine sahipken diğer sahip olduğu şirketlerin ve şahsi borçlarının bu şirkete zarar vermemesi maksadıyla anlaşmalı olarak ileride kendisine geri verilmesi şartıyla sahip olduğu payın %57’sini 09.05.2013 tarihli noter işlemiyle davalı …’a %38 payını da dava dışı …’ye devrettiğini, diğer kurucu ortak dava dışı ….’in de şirketteki %5 hissesini müvekkili …’un ablası…..’ya 28.11.2012 tarihli noter senediyle devrettiğini, bu kez müvekkili ….’nın %5 payını 13.05.2013 tarihinde kardeşi diğer müvekkilinin talebi üzerine davalı …’a devrettiğini, böylece davalı …’ın hisse payının %62 olduğunu, dava dışı …. Limited Şirketinin vergi borçları nedeniyle hakkında takibata başlanması üzerine davalı….ın şirket hisselerinin geri alınmasını istediğini, bunun üzerine müvekkili M….’un şirket hisselerini birlikte yaşadığı diğer davalı ….’e devrini istemesi üzerine davalı ….’ın şirketteki %62 hissesini bedelsiz olarak ileride müvekkili ..’in talep ettiği anda iade etmek üzere devralan davalı …’e devrettiğini, müvekkili… ile davalı .. arasındaki birlikteliğin sona erdiğini, ancak talep edilmesine rağmen davalının uhdesinde emaneten tuttuğu hisseleri iade etmediğini, davalı …’in şirketin gerçekte ortağı olmadığını, öte yandan davalı ile şirketin diğer ortağı olarak görünen dava dışı ….’ın 6762 sayılı TTK.520.maddesine aykırı olarak hisse devrinin gerçekleştirildiğini, davalı …’in şirket hissesini diğer davalı …’dan devraldığı için …ın da davalı olarak gösterildiğini, diğer müvekkil ..’nın şirket hisselerinin müvekkili …’a aidiyeti konusunda bir itirazının olmadığını, hissesini davalı …l’a devrettiği için davacı olarak yer aldığını ileri sürerek davalı ..’e inançlı işlemle intikal etmiş olan dava dışı .. Ltd.Şti.’nin %62 payının müvekkili …’a aidiyetinin tespiti ile iadesine, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde gerekli düzenlemelerin yapılarak davalı Lerzan Metin adına kayıtlı %62 pay kaydının terkinine müvekkili … adına kayıt ve tescili ile ilan ettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin gerekse davacıların şirket hisseleri üzerinde esasen hak sahibi olmadıklarını, şirketin dava dışı …’nın talebi üzerine kurulduğunu, şirket hisselerine emaneten sahip olanların dava dışı …’ya veya onun göstereceği 3.bir kişiye devretmekle yükümlü olduklarını, dolayısıyla davacıların şirket hisselerine inanılan olarak sahip olduğunu, hisseler üzerinde gerçek hak sahibi olmadıklarını, bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, nitekim dava dışı … tarafından Amsterdam Mahkemeleri huzurunda inanç sözleşmesinden doğan haklarına dayanılarak açılan davanın kabul edildiğini, bu karar ile davacı .. .’in şirket hisseleri üzerinde hukuken hak sahibi olmadığının hüküm altına alındığını, müvekkilinin şirket hisselerini davacıya devretmek üzere değil, hisselerin asıl sahibi olan …’ya devretmek üzere devraldığını, davacının esasen kendisine ait olmadığını bildiği şirket hisselerinin kendi adına tescilini sağlamak için kötü niyetli olarak davrandığını, söz konusu hisse devirlerinin dava dışı.. ile yapılan sözleşmelerle oluşan inançlı işlem ve mülkiyeti korumaya yönelik olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili, davadan sonra müvekkilinin şirketteki hisselerini, dava dışı … ve …. Ltd. Şti.’ne devrettiğini, söz konusu hisse devirlerinin 19.08.2014 tarihli genel kurulda onaylanarak 26.08.2014 tarihinde ticaret sicilinde tescil ve ilan edildiğini, müvekkilinin şirket ortaklık sıfatı sona erdiğinden davada davalı sıfatının kalmadığını beyan etmiştir.
Davalı …. vekili, davalı şirketin hisseleri müvekkilinin arkadaşı olan davacı ….un sıkıntılarından kurtarmak amacıyla ricası üzerine müvekkilince bedelsiz alındığını ve bedel alınmadan davacının talebi üzerine diğer davalı Lerzan Metin’e devredildiğini beyan etmiştir.
Davacılar vekili 01.10.2014 tarihli dilekçesiyle, …. ve …. Limited Şirketini davaya dahil etmiştir.
Davalılar ….Yatırım Ltd. Şti. vekili, davacının taleplerinin tamamının aynı davalılara karşı daha önce ikame ettiği ve halen derdest olan davanın olduğunu, derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davalı şirketin kurucu hissedarı ve müdürü olan davacı …. ile dava dışı….. arasında imzalanan inanç sözleşmesi gereğince kurulan davalı şirketin dava dışı…. nam ve hesabına hareket ederek taşınmaz iktisap etmek amacıyla hareket ettiğini, bu bağlamda satın alınan taşınmazı ve şirket hisselerini adı geçenin kendisine veya onun tarafından gösterilecek kişiye devretme borcu altında olan davacının bu borcun ifasından kaçındığını ve şirket hisselerini peş peşe devirler yapmak suretiyle kaçırdığını, hisseleri devralanların da bu inanç sözleşmesinden haberdar olduklarını, nitekim davalılardan …’in dava dışı …’nın açık talimatı doğrultusunda hisselerini müvekkillerine devrettiğini, bu kapsamda hisseler üzerinde hiçbir hakkı bulunmayan davacıların hisseleri iade talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen ( İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/241 E. Sayılı) davada, davacılar vekili, müvekkillerinin kardeş olduğunu, davalı şirketin müvekkili …’un %95, dava dışı ….’in %5 hissedarı olarak 1998 yılında kurulduğunu, şirketin kuruluşunda dava dışı …. bedelsiz olarak şirket kuruluşunda en az iki kişinin olması nedeniyle ortak edildiğini, bir müddet sonra da payını diğer müvekkili…’ya devrettiğini, müvekkili ….’un muhtelif nedenlerden dolayı muvazaalı olarak sahip olduğu davalı şirkete ait %95 payından %57’sini….’a %38’ini ….’ye bedelsiz devrettiğini, bir süre sonra …nin hisseleri geri vermek istemesi üzerine bu defa….ye ait hisseleri müvekkilinin teyzesinin oğlu ….’e devrinin sağlandığını, diğer müvekkili…’nın şirketin vergi borçlarından dolayı evine haciz gelmesi nedeniyle %5 hissesini …a devrettiğini, şirketin vergi borçlarından dolayı müvekkili ….’in talebi üzerine …’ın %62 şirket hissesinin….’e, ….’in %38 hissesinin ise ….’a bedelsiz devredildiğini, hisseleri devralanlardan…..in müvekkili …. ile gayrimeşru birliktelik yaşadığını, ….’ın ise …..’in ilk eşinden olma kızının nişanlısı olduğunu, müvekkilinin 2012 yılı sonlarında… ile olan birlikteliğine son verdiğini, ancak hisseleri devralanların hisseleri müvekkiline iade etmekten kaçındığını, hisse devirleriyle ilgili olarak alınan ortaklar kurulu kararının da 6762 sayılı TTK’nun 520.maddesine de aykırılık teşkil ettiğini, bu aykırılığın bir yana davaya konu hisselerin bedelsiz muvazaalı devirlere konu olduğunu ileri sürerek davalı şirketin muvazaalı olarak devre konu hisselerinden ….’in sahibi olduğu %62 payın müvekkillerine aidiyetinin belirlenerek adlarına tesciline ve ticaret sicil müdürlüğü kayıtlarının düzeltilmesine ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı .. Ltd.Şti.’nin hissedarlarından davalı ….’ın sahip olduğu %38 payını 10.12.2015 tarihli noter hisse devri sözleşmesiyle …..ye devrettiği ve davalı şirketin 11.12.2015 tarihli ortaklar kurulu kararıyla hisse devrinin onaylandığı ve kararın 17.12.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, davacı ….. ile Hollanda vatandaşı …. arasında imzalanan 08.12.1998 tarihli sözleşme gereğince kurulan Türk şirketi davalı … Ltd Şti.adına Türkiye’de bir arazi (yatırım) alınması hususunun kararlaştırıldığı, bu doğrultuda dava dışı …… tarafından 4.500.000 USD tutarında bir bedelin davacıya gönderildiği, davacının da yediemin olarak aralarındaki sözleşme gereğince şirketin tüm hisselerini ve taşınmazı dava dışı …. ya da onun belirleyeceği bir tarafa devir ve temlik edeceği ve bu kişinin talimat ve çıkarları doğrultusunda hareket etmesi konusunda anlaşma yapıldığı, bu doğrultuda dava dışı ….’nın edimini yerine getirdiği, ancak davacının bu şekilde kurulan şirketteki hisselerini başkalarına bedelsiz muvazaalı olarak devrettiği, sonrasında asıl ve birleşen davalarını ikame ettiği, asıl davada davalı şirketin 13.05.2003 tarihli ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitinin istendiği, bu kararda davacılar ….ı ve….’un hisselerinin tamamını, davalı …’a ve….ye devrettikleri, hisse devrinin onayına ilişkin ortaklar kurulu kararının hisseleri devralan ..l ile..i’nin katılımı ile alındığını, keza hisse devrinin onayına ilişkin 22.06.2004 tarihli ortaklar kurulu kararında …..’nin hisselerinin tamamı …’e devretmiş olduğundan, bu kararın da 6762 sayılı TTK.’nun 520.maddesindeki amaca uygun olarak şirkette kalan .. ile…. tarafından onaylandığı, 15.02.2006 tarihli ortaklar kurulu kararında ise…. ile..’in hisselerinin tamamını …. ile ….’a devrettikleri, şirkette kalan … ve … tarafından hisse devri kararının onaylandığı, dava konusu hisse devirlerinin onaylanmasına ilişkin davalı şirketin ortaklar kurulu kararlarının 6762 sayılı TTK.’nun 520.maddesine uygun olduğu, ayrıca davacıların hisselerinin noter huzurunda gerçekleştirdikleri hisse devri sözleşmesiyle devrettikleri, hisse devirlerinin onayına ilişkin ortaklar kurulu kararlarını imzalamadıkları şeklindeki iddialarının TMK.’nun 2.maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirildiği, bu nedenle davacıların hisse devirlerini yapıp şirketten ayrıldıktan on yıl sonra kendilerinin sebep olduğu şekle aykırılıktan dolayı kendi lehlerine sonuç çıkarmalarının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, birleşen İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1251 Esas sayılı dosyası ve bu dosya ile birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/241 Esas sayılı dosyalarında davalı şirketin muvazaalı olarak davalı … ve onun kanalıyla dahili davalılara intikal eden %62 payın iptali ile davacılara aidiyetinin tespitinin istendiği, davacının aynı sebebe dayanarak her üç davada da kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunmuş ise de, hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği, herkesin haklarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı, davacıların hisse devirlerinden uzun yıllar sonra açtıkları bu davaların TMK.2 ve 3.maddelerince hukuken himaye görmediğini, davacının dava açmakta iyi niyetli olmadıkları, korunmaya değer hakların bulunmadığı gerekçeleriyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı asıl ve birleşen davaların davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davaların davacılar vekili istinaf sebeplerinde özetle;
1-Davaya konu yapılan hisse devirleriyle alakalı şirket ortaklar kurulu toplantılarının henüz ortaklık sıfatını kazanmamış devralan ortaklarca yapıldığı, bu durumun mülga, eTTK.nun 520.maddesinin emredici şekli hükümlerine aykırı olduğunu, başka bir ifadeyle pay devriyle ilgili ortaklar kurulu toplantısına payını devreden ortağın katılabileceğini, yeni pay devralan ortak adayının katılamayacağının doktrin ve Yargıtay kararlarıyla açıkça ortaya konulduğunu,
2-Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/660 – 2013/170 E.K.sayılı kararı ile … Limited Şirketinin 13.05.2003 tarih, 2013/4 sayılı hisse devir kararının mülga, eTTK.’nun 520.maddesine aykırılığın belirlendiğini ve kararın kesinleştiğini, bu karara karşı yargılamanın iadesinin istendiği ve yapılan yargılamada önceki hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.HD.’nin kararıyla yargılamanın iadesi davasında verilen kararın müvekkili lehine bozulduğunu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda da yargılamanın iadesi isteminin aynı mahkemenin 2017/386 Esas sayılı 03.10.2017 günlü kararıyla reddedildiğini, bu kararının dikkate alınmadığını, bununla birlikte taraflarınca dosyaya sunulan hukuki uzman görüşünün de göz önünde bulundurulmadığını,
3-Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerden de anlaşıldığı üzere hisseleri devralan davalıların hisseleri bedelsiz aldıkları hususunu kabul ettiklerini, dolayısıyla muvazaa iddiasının da sübut bulduğunu, öte yandan davalı …’in hisselerini ….’ya devrettiği gerekçede derç edilmiş ise de, gerekçenin bu bölümünün yanlış olduğunu, zira davalı …’ın hisselerini …. ve …. Şirketine devrettiğinin sabit olduğunu,
4-Müvekkili …ile dava dışı ….Arasında yapılan kâr paylaşım sözleşmesinin dikkate alınmadığını, gerekçede bundan bahsedilmediğini,….’nın aralarındaki sözleşmeye dayanarak Hollanda Amsterdam Mahkemesinden müvekkili .. aleyhine karar aldığını ve bu kararın kesinleştiğini, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin 16.maddesine göre bu mahkeme kararının sözleşmenin yerini aldığının kabulü gerektiğini, bu kararın icraya konularak kararda hüküm altına alınan bedelin dava dışı … tarafından ödendiğini, bu kararla birlikte …’nın şirket hisseleri ve şirketin sahibi olduğu taşınmaz üzerinde hiçbir yasal hakkının kalmadığını, bunun yanı sıra … tarafından şirket hisselerinin kendisine devri istemli açılan İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/134-102 E.K.sayılı dosyasında davadan feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, yine … tarafından açılan şirket adına kayıtlı taşınmazın adına tescili davasının mahkemece Hollanda Amsterdan Mahkemesinin kararının kesin hüküm teşkil ettiğinden reddedildiğini, bu kararın temyizi üzerine kararın Yargıtay 14.HD.tarafından karşılıklılık ilkesi gerçekleşmediğinden bozulduğunu ve bozma sonrası yargılamanın halen devam ettiğini, öte yandan anılan Yargıtay kararını veren başkan ve bir kısım üyelerin ve tetkik hakimlerin Fetö terör örgütüne üye olduklarından ihraçlarına karar verildiğini, bu hususlar dikkate alındığında mahkemenin karar gerekçesinin kabulünün mümkün olmadığını,
5-Müvekkilinin 2002 ve takip eden yıllarda sahip olduğu diğer şirketlerin borçlarından dolayı … Limited Şirketinin zarar görmemesi için sahip olduğu hisseleri yakınlarına ve arkadaşlarına emaneten bedelsiz olarak devrettiğini, …’nın haklarının zayi olmaması için muvazaalı olarak devredilen hisselerin müvekkiline tekrar iadesinin gerektiğini, dosya kapsamı itibariyle davalıların muvazaalı işlemlerin tarafı olduğunun sabit olduğunu, nitekim mahkemenin gerekçesinde yer verilmeyen davalı …. tarafından şirketin tasfiyesi için açılan İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/809-524 E.K.sayılı kararında da muvazaa olgusunun açıkça ortaya konulduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davalar hakkındaki kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve …. Limited Şirketi vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle, tüm şirket hissedarlarının şirketten ayrılması halinde devirle alakalı ortaklar kurulu toplantılarının henüz ortaklık sıfatını kazanmamış devralan ortaklarca yapılmasının emsal Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 1997/5843 Esas 1997/6431 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, tüm şirket hisselerinin birlikte devredildiğine göre geriye mağduriyeti söz konusu olabilecek başkaca hiçbir pay sahibi kalmadığına göre, eTTK.nun 520/2.maddesinin amacına uygun muvafakat kararının örtülü olarak alındığının kabulü gerektiğinin belirtildiğini, bu itibarla davacıların bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını, kaldı ki talebin uzun bir süre sonra ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olup hakkın kötüye kullanılması kapsamında olduğunu, Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin ilgili kararının şirkete karşı ileri sürülemeyeceğini, Yargıtay kararıyla hüküm altına alındığını, dolayısıyla bu kararın şirket yönünden hukuken bağlayıcılığının bulunmadığını, davacının istinaf dilekçesinde iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak yeni iddiaları ileri sürmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, kaldı ki .. … tarafından açılan tapu iptal tescil davasının usulden bozulduğunu ve yargılamanın halen devam ettiğini, kimsenin kendi muvazaasından yararlanamayacağını, davacının kendi muvazaasına dayalı hak talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, öte yandan davacıların hisselerin kendilerine geçmesi halinde …’nın hak kaybına uğramayacağını iddia etmiş ise de inanç sözleşmesini bizzat yerine getirmeyen ve sürekli davalar açan davacının bu şekilde ikrarıyla çeliştiğini, kötü niyetle hareket ettiğini belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …Limited Şirketi vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle, hisse devirlerinin onayına ilişkin ortaklar kurulu kararının yasaya uygun olduğunu, devreden ortakların noter devirleri ile devir iradelerini ortaya koyduklarını, devralan ortaklar dışında şirkette başka ortak kalmadığı için yasadaki öngörülen amacın kendiliğinden gerçekleştiğini, kaldı ki davacı …. tarafından bizzat tescil talebinde bulunulduğunu, kararın tescilini talep eden dilekçeyi de bizzat kendisinin imzaladığını, on yıl sonra kendilerinin sebep olduğu şekle aykırılıktan kendi lehlerine sonuç çıkarmaya çalışan davacıların bu talebinin dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil ettiğini, yargılamanın yenilenmesine konu kararın davalı şirketi hukuken bağlayıcılığının bulunmadığını, bu hususun Yargıtay kararında da belirtildiğini, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak dava aşamasında ileri sürülmeyen kâr paylaşım sözleşmesine aykırı hareket edildiği iddiasının dinlenemeyeceğini, buna muvafakat etmediklerini, kimsenin kendi muvazaalı işleminden dolayı hak talep edemeyeceğini belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Asıl davada, davalı …. Ltd.Şti’nin hisse devirlerinin onaylanmasına ve kabulüne ilişkin 13.05.2003 tarih 2003/4 nolu, 25.06.2004 tarih 2004/5 nolu ve 15.02.2006 tarih 2006/1 nolu pay devirlerinin 6762 Sayılı TTK.nun 520. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden yok hükmünde olduğunun tespiti, davalılar ….in ve…’ın davalı şirketin ortağı olmadıklarının ve davacıların davalı şirketin yasal ortağı olduğunun tespiti ile ticaret sicil kayıtlarının bu şekilde düzeltilerek tescili ile ilan edilmesi istenmiştir.
Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1251 Esas sayılı dosyasında ve bu dosya ile birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/241 Esas sayılı dosyasında; davacı …’un kurucu ortağı olduğu davalı ….Ltd Şti’nin %95 hissesine sahip olduğunu, başkaca borçlarından dolayı şirketin zarar görmemesi amacıyla anlaşmalı olarak ileride kendisine geri verilmesi şartıyla sahip olduğu payın %57’sini, davalı ….’a kalan %38 payını da dava dışı ..ye, diğer kurucu ortağın da şirketteki %5 payını davacı…in ablası olan diğer davacı…ı’ya devrettiğini, daha sonradan bu %5 payın davalı …a devredildiğini, davalı…’ın uhdesindeki %62 şirket payını davacı …’in istemi üzerine davalı …’e devrettiğini, davacının talep etmesine rağmen bu davalının uhdesinde emaneten tuttuğu hisseleri iade etmediğini, bunun yanında hisse devirlerinin yasada aranan koşulları taşımadığını iddia ederek ileride iade edilmek şartıyla bedelsiz olarak muvazaalı devredilen davalı şirketin %62 payının davacılara ait olduğunun tespiti ile sicil kayıtlarının bu şekilde düzeltilerek davacılar adına kayıt ve tescili istenmiştir.
Birleşen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1251 Esas sayılı dosyasında davalı …nın babası… ile davacı … arasında 13.10.1998 tarihli inanç sözleşmesi kurulduğu, inanç sözleşmesi uyarınca, davacı …’un tüm masrafları … tarafından karşılanarak Türkiye’de bir şirket kuracağı, şirketin taşınmaz satın alacağı, daha sonra talep doğrultusunda taşınmazın maliki olan şirketin hisselerinin ve/veya taşınmazın …ya veya göstereceği üçüncü kişiye devredeceğinin belirlendiği, şirketin kurulup, ilgili taşınmazın şirket adına satın alınmasından sonra davacıların sahip olduğu şirket hisselerinin davalıların taraf olduğu birden çok hisse devirlerine konu olduğu, şirket hisselerinden %62’lik payını devralan davalı …’in inanç sözleşmesi ve tadil kapsamında hisselerini davaya dahil olan diğer davalılara devrettiği, davalı …ın ise %38 şirket hissesinin tamamını 10.12.2015 tarihli noter hisse devri sözleşmesiyle ..i’ye devrettiği ve davalı şirketin 11.12.2015 tarihli ortaklar kurulu kararıyla hisse devrinin onaylandığı ve kararın 17.12.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği görülmüştür.
Öncelikle birinci uyuşmazlık, dava konusu hisse devir işlemlerinin devir için yasada öngörülen şekil koşullarına haiz olmadığından geçersiz olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu hisse devirlerine ilişkin olarak pay devir sözleşmelerinin noter önünde usulüne uygun olarak yapıldığı sabit olup, bu husus tarafların da kabulündedir. Davacıların şirket hisselerinin tamamını devrini onaylayıp karara bağlayan dava konusu 13.05.2003 tarihli 2003/4 nolu ortaklar kurulu kararının henüz ortaklık sıfatı taşımayan pay devralanlar tarafından alındığı görülmüştür.
Somut olaya uygulanması gereken 6762 Sayılı TTK’nun 520. maddesinde “bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder” hükmü mevcut olup, 520/2. maddesi hükmünde ise, devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin dörtte üçüne sahip olmasının şart olduğu öngörülmüştür.
Davacılar, iki ortaklı davalı şirketin ortağı iken önce, davacı ….un 09.05.2003 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile şirketteki %95 hissesinin bir bölümünü davalı …’a, bir bölümünü ise dava dışı ….’ye, davacı ..nın sahibi olduğu şirketin kalan % 5 payını 13.05.2003 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile davalı …..a devretmiş bulunduklarından, bu işlemler yönünden 6762 sayılı Yasanın 520. maddesindeki ¾ çoğunlukla devre izin verme koşulu gerçekleşmiş bulunmaktadır. Yasa maddesinde hisse devrine muvafakat için bir şekil öngörülmemiş olup, muvafakatın yasada öngörülen nisapla alınmış bir ortaklar kurulu kararı biçiminde verilmesi olanaklı olduğu gibi -ispat edilmesi koşuluyla- kişi ve sermaye payı olarak ¾ oranındaki ortakların devre muvafakat yönünde irade açıklamasında bulunmalarıyla da mümkündür. Bu durumda ayrıca yazılı bir ortaklar kurulu kararının bulunmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, devirden önce davalı şirketin iki ortaklı olup, devrin pay defterine işlenmesi için bu iki ortağın onayı gerekli ise de, davacıların zaten hisseyi devreden konumunda oldukları, bu devrin ortaklı pay defterine işlenmesine karşı gelmesinin sözkonusu olamayacağı gibi muvafakatın mutlaka ortaklar kurulu karar metnine yazılıp imzalanması zorunlu olmayıp, muvafakat iradesinin hisse devir senedinde açıkça ortaya konulduğu, 6762 sayılı TTK.nun 520. Maddesindeki nisapların gerekleştiğinin kabulü gerekir. Diğer taraftan söz konusu işlemler pay defterine kaydedilmiş olup ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiş bulunduğundan bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir (Bkz. Emsal Yargıtay 11. HD, 30.09.2014 tarih, 2014/8328-14927 E.K.; 06.11.2013 tarih, 2013/2301-1980 E.K; 11.11.2013 tarih, 2013/4382-20208 E.K sayılı ilamları).
Dosya kapsamında bulunan Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.04.2013 tarih, 2012/660 Esas – 2013/170 Karar sayılı kararında, davacı …vekili tarafından davalı ….aleyhine ikame edilen davada … .. Limited Şirketinin hisse devirlerine ilişkin olarak yapılan ortaklar kurulu kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğundan geçerli olmadığının ve hisselerini davalıya devredip etmediğinin tespitinin istendiği, yargılama sonucunda hisse devri sonrası yapılan ortaklar kurulu kararının yasaya uygun olmadığının tespitine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bu kez davacıları… Ltd.Şti.ve .. vekilleri tarafından yargılamanın iadesi istemli davanın açıldığı ve mahkemenin 30.06.2015 tarih, 2014/995 Esas, 2015/946 Karar sayılı kararıyla ortaklar kurulu kararının iptali davasının tüzel kişilik hasım gösterilerek açılmadığı, ortaklardan yalnızca …’a yöneltilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinin kabulüyle önceki hükmün iptali ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bu kararın davacı …vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.HD.’nin 15.12.2016 tarih, 2015/15768 Esas – 2016/9617 Karar sayılı kararıyla; sözü edilen davanın şirket tüzel kişiliği aleyhine açılması gerekirken, hisse devir sözleşmesinin tarafı olan ortak aleyhine açılarak davanın somutlandırıldığı anlaşıldığından, yargılamanın yenilenmesi istenen ilamın şirkete karşı ileri sürülemeyecek nitelikte bulunduğu ve şirket kayıtlarındaki hissedarlık durumunu etkilemeyeceği açık olduğundan davacıların eldeki yargılamanın yenilenmesi davasını açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen yargılamanın iadesi isteminin reddine yönelik 17/03/2015 tarihli, 2014/997-2015/114 Esas ve Karar sayılı kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.02.2017 tarihli 2015/1278 -2017/593 E.K sayılı ilamıyla kararın onanmasına karar verildiği görülmüştür.
Bu durumda yargılamanın yenilenmesi istenen ilamın şirkete karşı ileri sürülemeyecek nitelikte bulunduğu ve şirket kayıtlarındaki hissedarlık durumunu etkilemeyeceği açık olduğundan somut olay bakımından davaya etkisi bulunmamaktadır.
İkinci uyuşmazlık ise, birleşen davalar yönünden davacıların muvazaa iddiası üzerinde toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı ….’un 13.10.1998 tarihli inanç sözleşmesi gereğince, dava dışı …. tarafından masrafları karşılanarak Türkiye’de kurduğu şirket adına taşınmaz satın alarak şirketin hisselerinin ve/veya taşınmazın dava dışı ….’ya veya göstereceği üçüncü kişiye devretmeyi üstlenmiştir. Başka bir ifadeyle, davacı ile dava dışı …. arasındaki iç ilişkide, davacı inanılan, sözleşmede belirtilen koşullara göre hareket etme, amacın gerçekleşmesi veya sürenin dolması ile o malı veya hakkı tekrar devretme yükümlülüğü altına girmiştir.
Dava konusu edilen şirket hisselerinin bedelsiz olarak davacılar tarafından devralanlara devredildiği ihtilafsızdır. Bu durumda davacılar ile hisseleri devralanlar arasındaki hukuki ilişki yönünden muvazaa olgusunun değerlendirilmesi gerekir.
Muvazaa kısaca, irade ve beyan arasında istenerek meydana getirilen uygunsuzluktur. (Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, Bası 3, sh.419 vd) Muvazaa gerek öğretide gerekse uygulamada mutlak muvazaa ve nispi muvazaa şeklinde iki guruba ayrılır. Mutlak muvazaa, tarafların bir sözleşme yapmak istemedikleri halde, üçüncü kişileri aldatmak maksadı ile aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan görünüşte bir sözleşme yapmaları halidir. Nispi muvazaa ise, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları bir sözleşmeyi iradelerine uygun uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemeleri şeklinde tanımlanmaktadır. Nispi muvazaada mutlak muvazaadan farklı olarak taraflar bir sözleşme yapmak istemektedirler. Ancak yapmak istedikleri sözleşmeyi açıkça yapmamakta, gerçek iradelerine uymayan görünüşteki yaptıkları başka bir sözleşme ile gizlemektedirler.
Muvazaa iddiasının ileri sürülmesi de bazen hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edebilir ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Hakkın kötüye kullanılması hali muvazaalı sözleşmeyi veya muameleyi geçerli hale getirmez. Sadece muvazaanın ileri sürülmesini önler. Hakkın kötüye kullanılması kuralı da muvazaa gibi hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulur (Özkaya Eraslan, Açıklamalı-İçtihatlı İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 3. baskı, Ankara 2004, sf. 165 vd).
Bu açıklamalar ışığında muvazaada devralan, muvazaa sözleşmesi ile devrin geçerli olmadığını kabul ederek aldığını gerçek malike iade etmekle yükümlüdür. Bu durumda somut olaya gelince; davacılar ile hisseleri devralan davalılar … arasında çok yakın ilişki bulunmaktadır. Dolayısıyla davacı ile dava dışı …. arasındaki hukuki ilişkiden ve süreçten bilgi sahibi olan bu davalıların bedelsiz olarak iktisap ettikleri ihtilafsız olan şirket hisselerinin gerçek malikinin dava dışı …. olduğunu bildikleri dosya kapsamı itibariyle sabittir. O halde dava konusu şirket hisselerinin gerçek maliki olmayan ve yalnızca inançlı işlem gereğince hareket eden davacıların muvazaa iddiasını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması kapsamında iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığından muvazaa iddiası dinlenemez. Öte yandan inançlı işlemin tarafı olan inanan dava dışı ….’nın iradesi doğrultusunda, davalılar ….in ve ….’ın sahip oldukları şirket hisselerinin tamamını devretmiş olduklarından bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacı ile dava dışı …. arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan ihtilafların birden çok davaya konu edildiği ve bu davalarla ilgili süreçten bahsedilerek bu davaların ilk derece mahkemesince delil olarak eldeki davaya etkisinin değerlendirilmediği istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, iddia, savunma, dava kapsamı, delillerin takdiri, mahkemece tespit edilen maddi ve hukuki olgular ve varılan hukuki sonuç gözetildiğinde bu yöndeki istinaf sebeplerinin de reddi gerekmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacılar vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurularının esastan reddine,
2-Davacılar tarafından asıl ve birleşen davalar için yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından, istinaf yargılaması için avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
6-Dava dosyasının karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/02/2018
KANUN YOLU : HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.