Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1007 E. 2018/75 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2017/1007
KARAR NO : 2018/75
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2017
NUMARASI : 2015/108-2017/379 E.K
DAVANIN KONUSU :Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin hissedarı olduğunu, 05.11.2014 tarihli genel kurul gündeminin 4. maddesinde, sermaye artırımı kararının alındığını, oysaki İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/446 Esas sayılı dosyasında davalı şirketin sermaye artırımına yönelik işlemlerin tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, tedbir kararı halen yürürlükte iken, sermaye artırımına gidildiğini, sermaye artırımının dürüstlük kuralına aykırı olarak çoğunluğun azınlığı ezmek ve onlara zarar vermek kastıyla yapıldığını, zira şirketin aktifinde yer alan milyon değerindeki taşınmaz değerlendirilmeden keyfi biçimde sermaye artırımına gidildiğini, ayrıca sermayenin bu denli yüksek bir meblağ olarak artırılmasının da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, genel kurul gündeminin 3. maddesinde yönetim kurulun üyelerinin ibrasına karar verildiğini, bu kararın TTK.nın 436/II. Maddesine aykırılık teşkil ettiğini, genel kurul gündeminde yer almamasına rağmen gündemin 2. maddesinde, boşalan yönetim kurulu üyesinin yerine seçilen yeni yönetim kurulu üyesi … hakkında ibra kararı alındığını ileri sürerek davalı şirketin 05.11.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 3 ve 4 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sermaye arttırımının usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen tedbir kararının kaldırıldığını, davacıların yönetim kurulunda bulunduğu dönemde şirketin zarara uğratıldığını ve özkaynak değerinin gerilediğini, bilançoda görüleceği üzere sermaye arttırımına gitmenin yasal bir zorunluluk olduğunu, müvekkili şirketin bütün ortaklarının aile bireyleri olduğunu, dolayısıyla şirketin yönetim kurulu üyelerinin şeklen ibrası TTK 436/1 maddesine göre mümkün değil ise de, finansal tabloların gerçeği yansıttığından bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin ibrasının gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı şirketin faaliyet raporu ve finansal tablolarının çelişkili olmadığı, istifa eden yönetim kurulu üyesinin yerine seçilen yeni yönetim kurulu üyesinin üyeliğinin genel kurulun onayına sunulmasının TTK.nın 363. maddesine uygun olduğu, bu nedenlerle dava konusu genel kurulun 2 nolu gündem maddesinde alınan kararın iptaline gerek bulunmadığı, 3 nolu gündem maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin ibralarının görüşüldüğü, TTK’nun 436/2 maddesi kapsamında toplantıda oy kullanmayan … AŞ’nin oylarının belirli olacağı, adı geçen şirket adına oy kullanılmadığı, yönetim kurulu üyeleri…. . kendi ibralarında oy kullanmamış ise de, diğer yönetim kurulu üyelerinin oyları ile ibra edildikleri, bu durumda alınan ibra kararının TTK’nun 436/2 maddesine aykırı olduğu, bu maddeye aykırı olarak alınan kararın batıl olduğu, toplantıya katılan davacıların bu kararla ilgili muhalefet şerhlerini yazdırmaksızın iptalini isteyebilecekleri, genel kurulun 4 nolu gndem maddesinde şirket ana sözleşmesinin 6. maddesi tadil edilmiş ve şirket sermayesinin 500.000,00 TL’ye çıkarıldığı, davalı şirketin 31.12.2013 tarihli bilançosuna göre borca batık durumda olduğu, öz varlığının eksi değerlere düştüğü, şirketin borca batıklıktan kurtulması ve eski sermayesine kavuşması için sermaye arttırımının zorunlu olduğu, ayrıca 6102 sayılı TTK uyarınca anonim şirketlerin asgari sermaye tutarı 50.000 TL olup, 14.02.2014 tarihine kadar sermaye miktarı bu tutara arttırılmadığı takdirde şirket infisah ederek tasfiyeye gireceğinin öngörüldüğü, davacıları zarara uğratma kastı ile hareket edildiği, iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturduğu iddiasının kabul edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu davalı şirketin 05/11/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 3. maddesinde alınan ibra kararının iptaline, gündemin 2 ve 4 nolu maddeleriyle alınan kararların iptaline ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Taraflar vekilleri tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacılar vekilinin istinaf sebeplerinde özetle;
1-İstifa eden yönetim kurulu üyesinin yerine görev yapmak üzere (ilk genel kurulun onayına sunulmak üzere) seçilen yönetim kurulu üyesinin ibrası” gündemde madde olmasa bile karara bağlanamayacağını, 2013 yılı yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ve finansal tabloların çelişkili olduğunu, bu nedenlerle 2 nolu gündem maddesinde alınan kararın iptali gerektiğini,
2- Sermaye artırımının MK md. 2’de düzenlenen “dürüstlük kuralına” aykırı olarak çoğunluğun azınlığı ezmek ve onlara zarar verecek şekilde yapıldığını, davalı şirketin aktifinde yer alan milyon dolar değerindeki taşınmazın değerlendirilmeden keyfi bir biçimde sermaye artırımı yolunun seçildiğini, ayrıca genel kurul devam ederken hala geçerli olan İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tedbir kararına rağmen sermeye artırımına gidildiğini, bu nedenlerle 4 nolu gündem maddesinde alınan kararın iptali gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; TTK.nın 424. maddesinde; “Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur.” hükmünün yer aldığını, bilançoda tüm hususların gereği gibi belirtildiğini ve bilançonun şirketin gerçek durumunu yansıttığını, dolayısıyla TTK 424 kapsamında esasen ibranın gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF GEREKÇESİ
Dava, 05/11/2014 tarihinde yapılan genel kurulun 2, 3 ve 4.maddelerinde alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu olan 2013 senesine ilişkin olağan genel kurul toplantısının 05.11.2014 tarihinde yapıldığı, şirketin sermayesinin 62.950 adet hisseye ayrılmış 62.950,00 TL olduğu, 27.072,00 TL sermayeye karşılık 27.072 adet ..’a vekaleten, 7.287,00 TL sermayeye karşılık gelen 7.287 adet davacı …’a ait hissenin temsilen, 9.442,00 TL sermaye karşılık 9.442 adet davacı …’a hissenin vekaleten, 9.442,00 TL sermaye karşılık 9.442 adet …’a hissenin asaleten, 9.442,00 TL sermaye karşılık 9.442 adet …a hissenin asaleten olmak üzere toplam 62.950 adet hissenin 62.685 adedinin toplantıda temsil edildiği, toplantı nisabının sağlandığı, hazirun cetvelinde; davacı …’ın 7.287 adet paya; davacı …’ın ise 9.442 adet paya sahip oldukları görülmüştür.
05.11.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 2. maddesinde; 2013 yılı yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu ve finansal tablolar okunmuş ve müzakere edilmiştir. Toplantıya katılan 16.729 adet olumsuz oya karşılık 45.956 adet olumlu oy ile yıllık faaliyet raporu, bilanço ve gelir tablosu kabul edilmiştir. 14.05.2014 tarihinde istifa eden yönetim kurulu üyesi ….ın yerine TTK. 363. maddesi çerçevesinde 29.05.2014 tarihinde tescil edilen karar ile seçilen ….’ın yönetim kurulu üyeliği genel kurulun onayına sunulmuş,16.729 adet olumsuz oya karşılık 45.956 adet olumlu oy ile kabul edilmiştir.
TTK.nın 363. maddesine göre, yönetim kurulu üyeliğinin herhangi bir sebepten dolayı boşalması durumunda yönetim kurulunca boşalan üyeliğin yerine geçici olarak atanan yönetim kurulu üyesinin üyeliğini gündemde olmasa bile genel kurulun onayına sunulması gerekir. Bu bağlamda boşalan yönetim kurulu üyeliğine yönetim kurulu kararı ile atanan yönetim kurulu üyesi ..’ın TTK. 363. maddesi gereğince üyeliğinin onaylanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi dava konusu genel kurulunda adı geçen yönetim kurulu üyesinin ibrası görüşülmemiştir. Ayrıca davacılar tarafından bilanço ve kar zarar hesaplarının hangi açıdan kanuna aykırı olduğuna dair somut iddialar ileri sürülmemiştir. Bu nedenlerle bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Gündemin 3. maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin ibralarının görüşüldüğü, yönetim kurulu üyelerinden ….ın kendi oyu hariç diğer hissedarların 16.729 adet olumsuz oyuna karşılık 18.884 adet olumlu oy ile ibra edilmesine, yönetim kurulu üyeliğinden 14.05.2014 tarihinde istifa eden….’ın kendi oyu hariç diğer hissedarların 16.729 adet olumsuz oyuna karşılık 36.514 adet olumlu oy ile ibra edilmesine, yönetim kurulu üyelerinden …’ın kendi oyu hariç diğer hissedarların 16.729 adet olumsuz oyuna karşılık 36.514 adet olumlu oy ile ibra edilmesine karar verildiği görülmüştür.
TTK.nın 436. maddesinin 2.fıkrasında, yönetim kurulu üyesinin gerek kendisi gerekse diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasıyla ilgili oylamada oy hakkının bulunmadığı açıkça düzenlenmiştir. Anılan genel kurul toplantısında TTK m. 436/2.maddesi ihlal edilerek, oydan yoksun olan payların katılması ile ibra kararı alındığı, bu sebeple 4.maddede alınan ibra kararının iptali şartlarının gerçekleşmiş olduğu, ayrıca bilançonun onaylanması ve yönetim kurulunun ibrası ayrı ayrı görüşülüp kararlar alındığından, bilançonun kabulünün ibra sonucunu doğurmayacağı gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Gündemin 4. maddesinde; Esas sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmiş yeni halinin görüşülmesi, şirketin sermayesinin 500.000,00 TL’ye çıkarılması ve esas sözleşmenin ilgili maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesi, hissedarların 16.729 adet olumsuz oyuna karşılık, 45.956 adet olumlu oy ile kabul edilmiştir.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, davalı şirketin ticari defterleri incelenmiş olup, buna göre şirketin ödenmiş sermayesini tamamen yitirdiği, özvarlığının eksi değere düştüğü ve borca batık olduğu, bu nedenle sermaye artırımının gerekli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, davalı şirketin henüz gelir getirici bir faaliyetinin olmadığı gibi tek mal varlığı olan taşınmazını uygun bir şekilde değerlendirmesi insiyatifini elinde bulundurduğu ve hali hazırda bulunduğu şartlar gözetildiğinde sermaye arttırımının elzem olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Artırılan sermaye miktarından davacı azınlık ortakların hissesine düşen miktar ( davacı …- 50.592,25 TL; davacı …-65.554,04 TL) dikkate alındığında, davacıları zarara uğratma kastı ile hareket edildiği ve iyi niyet kurallarına aykırılık oluşturduğu iddiası yerinde kabul görmemiştir.
Ayrıca, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davalı şirketin sermaye artırımına yönelik işlemlerin tedbiren durdurulmasına ilişkin kararının, mahkemenin 14.03.2014 tarihli ara kararıyla durdurulmasına, 01.12.2014 tarihli kararı ile kaldırılmasına karar verilmiş olduğundan davacıların bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, her iki tarafın istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Her iki tarafça yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Her iki tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair,
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.