Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2017/1006 E. 2018/34 K. 11.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2017/1006
KARAR NO : 2018/34
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2017
NUMARASI : 2015/646 2017/778
DAVANIN KONUSU : Limited Şirketteki Gizli ortaklığın Tespiti
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; .. Vergi Dairesi mükelleflerinden davalı şirketin 2011 ile 2012 hesap dönemi işlemlerinin incelenmesi sonucunda vergi müfettişi …. tarafından düzenlenen 21/01/2014 tarih ve 2014-A 579/11-12 sayılı vergi tekniği raporu düzenlendiğini, rapor gereğince, davalı …’ın, diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğunu belirterek, davalı ile davalı şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünden ihtiyati tedbir konulmasına, davalının davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespit edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili savunmasında özetle; açılan tespit davasının yasal şartlarının mevcut olmadığı gibi davacının dava açmakta hukuki yararının da bulunmadığını, davacının gizli ortaklık iddiasının asılsız olduğunu, Limited Şirkete ortak olma ve şirkette yöneticilik yapma usul ve esaslarının TTK ‘da açıkça düzenlendiğini, davalı şirket ortak ve yöneticilerinin, ticaret sicil müdürlüğü kayıtları ile sabit olup, müvekkilinin gizli yada yasal ortağı olmadığının açık olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; davacının dava açmasında hukuki yarar bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Yerel mahkemece dava açılmasında yararları olmadığından reddine yönelik verilen kararının yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporu ve vergi teknik raporuna göre davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespit edildiğini, bu raporların yok sayılarak dava şartı yokluğu ile red kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati tahakkukun kalkması ile ihtiyati haciz de kalkacağından ihtiyati haczin dayanağı olan ihtiyati tahakkuka dayalı tarhiyatlara karşı dava açılıp açılmadığı, açılmışsa sonucunun ne olduğu veya davalılarca teminat gösterilmediği, kesin olarak tahakkuk ettirilen vergi, resim ile bunların zam ve cezalarının ödenip ödenmediğinin araştırılmadan salt idarenin bu yetkiye sahip olduğundan bahisle dava açmakla hukuki yararının olmadığı yönünde karar vermesinin de hukuka aykırı olduğunu, belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, davalı gerçek kişinin, davalı şirketin gizli ortağı olduğu iddiasıyla, ortaklığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, davalı şirketin 2011 ile 2012 hesap dönemi işlemlerinin incelenmesi sonucunda vergi müfettişi tarafından düzenlenen 21/01/2014 tarih ve 2014-A 579/11-12 sayılı vergi tekniği raporu ile davalı …’ın, diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğunu belirterek, davalı ile davalı şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünden ihtiyati tedbir konulmasına, davalının davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespit edilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermiştir.
Amme Alacaklarının Thsili Usulü Hakkında Kanun (AATUHK)’ un İhtiyati tahakkuk başlıklı 17. maddesi gereğince – ” (Değişik birinci fıkra: 26/11/1980 – 2347/2 md.) Aşağıdaki hallerden birinin bulunması takdirinde vergi dairesi müdürünün (5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürünün ve/veya müdürün) yazılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı, mükellefin henüz tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek olanlarla bunların zam ve cezalarının derhal tahakkuk ettirilmesi hususunda yazılı emir verebilir.(1) Vergi dairesi müdürü (5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürü ve/veya müdür) bu emri derhal tatbik eder:(1) 1. 13 üncü maddenin 1, 2, 3 ve 5 inci bentlerinde yazılı ihtiyati haciz sebeplerinden birisi mevcut ise, 2. Mükellef hakkında 110 uncu madde gereğince takibata girişilmişse, 3. Teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse ” şeklindedir.
AATUHK’ un 17. Maddesi gereğince, vergi takibatı veya ihtiyati haciz uygulanması için mahkemeden herhangibir karar alınması gerektiğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Aynı yasanın 18. Maddesinde ihtiyati tahakkukkun neticeleri, 20. maddesinde de ihtiyati tahakkkuka itiraz düzenlenmiştir. Davacı idarenin, konuya ilişkin tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur. Bilindiği gibi, HMK 114/1.h bendi gereğince hukuki yarar dava şartlarındandır. Bu doğrultuda, ilk derece mahkemesinin dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan davanın reddine ilişkin kararı hukuka uygundur.
Aynı mahiyetteki Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/649-505 E.K sayılı kararında hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, anılan kararda özetle; “…hukuki yararın tespit davası açma şartı olduğu, muvazaalı işlemlere dair karinelerin olduğu, ilk bakışta hukuki yarar var gibi göründüğü, ancak limited şirketlerde ortakların kamu borcundan dolayı sorumluluğuna dair özel düzenlemeler olsa da, gizli ortağın durumunun adi ortaklık olarak kabul edildiği ve limited şirket ortaklarının sorumluluğunun adi ortaklığa teşmil edilemeyeceği, davalının hangi ortakla gizli ortak olduğu ve daha önce pay sahibi olup olmadığının belirsiz olduğu, üstelik muvazaalı işlemlere dair deliller varsa ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz yetkisinin davacı idarenin takdirinde olduğu, kesinleşmiş bir yargı kararına gerek olmadığı, delillerin takdirinde bir tespit kararına gerek olmadığı, idarenin yapması gereken açık ve emredici bir hüküm olduğu, tespit hükmü ile idari işlemlerden dolayı gidilecek kanun yollarında sorunlara neden olabileceği; ihtiyati tedbir istemi için de hukuki yararın olmadığı, ayrıca idarenin tasarrufun iptali ve tüzel kişiliğin perdesinin aralanması gibi yollara başvurabilmesi için ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alması gerektiği gerekçesiyle taleplerin hukuki yarar yokluğundan ayrı ayrı reddine dosya üzerinden karar verilmiştir.” denilmiştir. Bu kararın, davacı kurum tarafından temyiz edilmesi üzere Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2016 tarih, 2016/2100 Esas -2016/6849 Karar sayılı ilamı ile kararın onanmasına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, davacı kurumun eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı Kurum harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde temyizi kabildir.