Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/994 E. 2023/1060 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/994 Esas
KARAR NO: 2023/1060 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/278 Esas – 2023/56 Karar
TARİHİ: 02/02/2023
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı müvekkili ile davalı …’nun 2010 yılından beri davalı şirketin ortağı olduklarını, ortaklar kurulu tarafından aksi karar alınıncaya kadar … ve şirket dışından davalı …’nun eşi …’nun şirket müdürü olarak seçildiklerini, şirket unvanı altında atacakları ortak imza ile şirketi temsil ve ilzam etme yetkisine sahip olduklarını, şirket ortaklarından … ve şirket müdürü olan eşi …’nun çok uzun süredir şirket ile ilişkilerini kestiklerini, şirket faaliyetlerinin yürütebilmesi için gerekli ve zorunlu kararların alınamadığını, şirket faaliyetlerini yürütmenin imkansız hale geldiğini, müvekkilinin davalı ve eşi … ile müteaddit defalar görüşerek şirketin zarara uğradığını, biriken vergi borçlarının ödenmesi, acil olarak toplantı yapılıp kararlar alınması gerektiğini bildirmesine rağmen, gerekli ilgi ve alakayı göstermeyerek olumsuz yaklaşım ve davranışları ile şirketin faaliyetlerinini engellediklerini, davalı şirketin şuan itibari ile sadece Ticaret Sicilinde kayıt üzerinde göründüğünü, şirketin aktif halde olmadığını, şirketin devamı ve amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiğini, kurumlar vergisi beyannamelerinde de şirketin devamlı olarak zarar ettiğinin görülebileceğini, biriken vergi borçları ve diğer tüm borçlar müvekkili tarafından ödenmiş olup şirketten alacaklı durumda olduğunu, ortak …’nun şirket borçları ile ilgili herhangi bir ödemesi bulunmadığını beyanla iki ortaklı davalı …’nin haklı nedenle feshine ve Türk Ticaret Kanunu’nda gösterilen şekillerde tasfiyesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 02/02/2023 tarih ve 2020/278 Esas – 2023/56 Karar sayılı kararında; “Dava, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Türk Ticaret Kanunu 636.maddesinde limited şirketlerin Sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları düzenlenmiş olup TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir. …Limited şirketin fesih ve tasfiyesi isteminin şirkete yöneltilmesi zorunlu ve yeterli olup şirket ortağına husumet yöneltilemeyeceğinden davalı …’na karşı açılan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesi ile davacının davalı …’na yönelik davasının HMK 114/1-d ve HMK 114/2 gereği usul yönünden reddine, davalı …’ne yönelik davasının kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; dava açmaktaki hukuki yararın hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olması olduğunu, bu yararın dava açan hak sahibi ile ilgili olması gerektiğini ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunması gerektiğini, ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerektiğini, bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebileceğini, bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemeyeceğini, davalının yönetim kurulu toplantılarına katılım sağlamayarak şirketin işler olmasına engel olduğunu, daha sonra şirketin feshine ilişkin karar alma yönündeki taleplerini de reddettiğini, arabuluculuk ve uzlaşma aşamasında da bunu yinelediğini, davalının mahkemenin ilk oturumunda şirketin tasfiyesine karar verilmesi yönündeki beyanını bildirdiğini ve davayı kabul ettiğini, kararda bu konu ile ilgili bir açıklama ve değerlendirmenin olmadığını;Davalı …’nun davalı şirketin tasfiyeye gitmesine sebep olacak şekilde kusurlu hareket ettiğini, işbu davanın ikame edilmesine gerek olmadan, yönetim kurulu toplantısında karar alarak şirketin tasfiyesi mümkün olduğu halde, ortaklarca alınabilecek bir tasfiye kararına engel olduğunu, bu sebeple Mahkeme yoluna gidilme zorunluluğunun doğduğunu, bir Mahkeme kararına ihtiyaç yokken mahkeme yoluna gidilmesinin davalının kusurundan kaynaklandığını, hukuki yarar bulunmazken kusuru ile dava açılmasına sebebiyet veren taraf lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gibi, dava açılmasında kusuru bulunmayan davacı müvekkili aleyhine de vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, konuya ilişkin HMK’daki hükmün; Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk “MADDE 327- (1) Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. (2) Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.” şeklinde olduğunu; İşbu dava henüz açılmamışken ve dava safahatı sırasında yinelenen davalı …’nun tasfiyeye ilişkin olarak karar almak için yönetim kurulu toplantısına katılması yönündeki çağrıya muhalefet etmesinin, davanın açılmasına neden olduğunu, davalı …’nun şirketin feshi yönünde yönetim kararı alma çağrısına olumsuz cevap vermesinin davalının şirketin feshine muhalefet ettiğini göstereceğini ve bu durumun davanın tarafı olması için geçerli bir sebep olduğunu, bu nedenle dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde davanın açılmasına sebep olan kişi lehine HMK.m. 327/1 hükmü gereğince vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, davalının, dava süreci sırasında davayı kabul ettiğini, bu kabulü nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca cevap dilekçesi sunmayan davalı …’nun Mahkemeden dava masrafları ile avukatlık ücretlerinin taraflarına yükletilmesine dair herhangi bir talebinin olmadığını beyanla İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/278 E. – 2023/ 56 K. Sayılı kararında davalı …’nun kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle HMK.m. 327/1’e aykırı olarak lehine vekalet ücreti takdir edilmesine dair usul ve yasaya aykırı olan kısmın istinafen incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, limited şirketin TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca haklı nedenle feshi ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın davalı şirket yönünden kabulüne, davalı … yönünden pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili, davalı … lehine takdir edilen vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.TTK’nın 636/3. maddesi uyarınca limited şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesine ilişkin davada davalı sıfatı şirkete aittir. Davanın şirkete karşı yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup şirket ortağının pasif husumeti bulunmamaktadır. Somut dosyada davalı şirketin ortakları davacı ile davalı, yetkilileri ise davacı ile dava dışı …’dur. Mahkemece davalı … yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi nedeniyle lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Her ne kadar davacı taraf istinaf başvurusunda, davalının aleyhine dava açılmasına sebebiyet verdiğini ve bu nedenle HMK’nın 327. maddesi uyarınca lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini iddia etmiş ise de; davanın niteliği itibariyle şirket ortağına yöneltilmesinin gerekli olmadığı ve davacıya ait bir yanılgıdan kaynaklandığı anlaşıldığından davalının aleyhine dava açılmasına sebep olduğundan bahsedilemeyecektir. Pasif husumet yokluğu halinde davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı ise tartışılamayacaktır. Öte yandan davacı taraf davalı … vekili tarafından davaya cevap verilmediğini ve vekalet ücreti talep edilmediğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de; HMK’nın 323/1-ğ maddesi uyarınca vekil ile temsil olunan taraf yönünden hükmedilecek yasal vekalet ücreti yargılama giderlerindendir ve yine HMK’nın 332/1. maddesi uyarınca Mahkemece yargılama giderlerine re’sen hükmedilir. Bu minvalde Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmayıp, davacı tarafın istinaf başvurusu haksızdır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.