Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/983 E. 2023/1059 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/983 Esas
KARAR NO: 2023/1059 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/978 Esas – 2022/1094 Karar
TARİHİ: 28/12/2022
DAVA: Şirketin İhyası
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile … San. Tic. Ltd. Şti. arasında genel nakdi ve gayrinakdı kredi sözleşmesi akdedildiğini, şirketin sicilden terkin edildiğini öğrendiklerini, ihyası talep edilen şirketin bankaya olan borçları nedeniyle icra takibi başlatılacağını beyanla davanın kabulü ile şirketin ihyasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK madde 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği madde 34 çerçevesinde işlem yaptığını, tasfiye sürecindeki sorumluluğun tasfiye memuruna ait olduğunu, olağan tasfiye sürecinden kaynaklanan, tasfiye sürecinin eksik/erken sonuçlandıran tasfiye memurunun kusurundan dolayı müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin dava açılmasına sebep olmadığını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyanla müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili bankanın Yeşilyurt/İstanbul Şubesi ile … San. Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmeleri akdedilerek anılan firmaya kredi kullandırıldığını, davalı firmanın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne … sicil numarası ile kayıtlı olduğunu, davalı şirket hakkında İcra Müdürlüğünce yapılan GİB/Mersis servis sonuç raporunda İstanbul Ticaret Odası kayıtları incelendiğinde 25.03.2022 tarih, 10545 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan “Yukarıda bilgileri verilen şirketin ticaret sicil kaydı müdürlüğümüze ibraz edilen belgelere istinaden ve Türk Ticaret Kanunu’na uygun olarak terkin edilmiştir.” şeklindeki ilan ile terkin edildiğinin tespit edildiğini, re’sen terkin kapsamında ticaret sicilinden kaydı silinen davalı şirket, müvekkili bankaya borçlu olduğundan, anılan şirketten olan alacakların tahsilini teminen icra işlemlerinin ikmal edilmesi gerektiğini, terkin işlemi ile borçlu firmanın tüzel kişiliğinin sona erdiği karine olarak kabul görse dahi, tüzel kişiliğin kesin olarak sona erdiğinden bahsedilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerektiğini, bu nedenle davalı şirketin sicil kaydının ihya edilmesini talep etme zarureti hasıl olduğunu, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/978 E. Sayılı dosyası üzerinden ihya davası açılmışsa da ara karar ile tasfiye memuruna karşı da dava açmak üzere taraflarına kesin süre verildiğini, alacaklı konumda bulunan müvekkili bankanın davalı şirketin ihya edilmesinde hukuki yararının olduğu dikkate alınarak, davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin tüzel kişiliğinin ihyasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tasfiye memuru vekili cevap dilekçesi ile; arabuluculuk yoluna başvurulmadığından davanın reddinin gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin davada husumetinin bulunmadığını, davacı bankanın alacaklarını kefalet ve ipotekle teminat altına almış olması nedeniyle şirketin devamında hukuki yarar bulunmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 28/12/2022 tarih ve 2022/978 Esas – 2022/1094 Karar sayılı kararında; “Dava, şirketin ihyası istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın ihya koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin olduğu anlaşıldı. …6102 sayılı TTK’nun Geçici 7. maddesi uyarınca, sicilden terkin edilen şirketin aynı maddenin 15. bendine göre ihyası mümkündür; bu bentte, “… Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir…” düzenlemesine yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 547. maddesinde “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebiler” düzenlemesine yer verilmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede, ihyası talep edilen şirketin 6102 Sayılı TTK’nun 547 maddesi gereğince tasfiye ile sicilden terkin olduğu, davacı tarafça ihyası talep edilen şirkete karşı açılan davanın derdest olup, şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla … sicil numarasında kayıtlı TASFİYE HALİNDE … LİMİTED ŞİRKETİ’nin ihyasına, …’nın tasfiye memuru olarak atanmasına, ihyası talep edilen şirkete husumet yöneltilmiş ise de, sicilden terkin edilen davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla davalı şirkete karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Davacı tarafın, davanın konusu TTK m. 5/A gereği ticari dava olması itibariyle davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu halde zorunlu arabuluculuk hususunu yerine getirmediğini, ticari davalarda arabuluculuğun dava şartı olduğunu, fakat davacı kurumun davacı kurum dava şartı zorunlu arabuluculuğa başvurmaması sebebiyle dava şartını yerine getiremediğini, bu sebeple işbu davanın usulden reddedilmesi gerekirken Yerel mahkemenin davanın kısmen kabulüne karar vermesinin yasaya ve usule aykırılık teşkil ettiğini, davanın, davacı kurum tarafından kanuni süresi içinde açılmaması sebebiyle zamanaşımı itirazında bulunmanın zorunlu hale geldiğini; Gerekçeli kararda; “Davalı Tasfiye Halinde … Ticaret Limited Şirketi’ne karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine” karar verildiğini, Yerel mahkemenin yargılama sürecinde davacı vekiline davanın tasfiye memuruna karşı açılmadığı gerekçesiyle davanın tasfiye memuruna karşı açılarak birleştirilmesi için süre verdiğini ve verilen süre içerisinde Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/999 E.sayılı dosyasına kayıtlı olarak dava açıldığını ve davanın işbu dosya ile birleştirildiğini; Husumet yokluğu yargılama sürecinde giderilebilecek bir eksiklik olmayıp davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği halde, davacı vekiline tasfiye memuruna dava açılması için süre verilmesi ve yol gösterilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğinden bahisle husumet itirazında bulunmanın zorunlu hale geldiğini, davacı bankanın istinaf başvurusuna konu olan davayı açarken şirketin tasfiye halinde olduğunu bildiğini, dava tarihi itibariyle tasfiye memuru atanmış olduğundan işbu davanın niteliği ve konusu itibariyle bu hususun açıkça ortada olduğunu, davacının dava dilekçesinde tasfiye memurunu taraf olarak göstermemesinin HMK kapsamında sonradan giderilebilecek bir eksiklik olmaması sebebiyle daha sonra davalı müvekkili aleyhine açılan dosyanın esas dosya ile birleştirilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, açıklanan sebepler neticesinde husumet zorunlu dava şartlarından olup, husumet yokluğu durumunda mahkemenin re’sen veya tarafların iddiaları doğrultusunda husumet yokluğu nedeniyle ilgili davayı usulden reddetmesi gerektiğini; Davalı şirketin davacı bankaya olan borçlarının, şirket yetkilisi tarafından ödenmesi sebebiyle şirketin ihyası kararına yönelik olarak hukuki yararın mevcut olmadığını, davanın konusuz kaldığını, davacı bankanın her ne kadar davalı şirketin bankaya karşı borçlu olduğunu, anılan şirketten kaynaklı alacakların tahsili için icra işlemlerinin ikmal edilmesi gerektiği yönünde beyanda bulunmuşsa da, davalı şirket yetkilisinin davacı banka ile yapmış olduğu Kefalet Sözleşmesi ve Kredi Sözleşmesi incelendiğinde şirketin borçlarına kefil olarak davalı müvekkili …’nın ve haricen 3. kişilerin kefil olduğu ve dava tarihi itibariyle şirketin davacı kuruma karşı borçlarını bizzat ödediğinin tespit edileceğini, Yerel mahkemenin tarafların talep ettiği delilleri celp etmeden resen araştırma ilkesine aykırı davranarak davaya ilişkin gerekli görülen delilleri toplamayarak davalı müvekkilinin yargılama sonunda mağduriyetine sebebiyet verdiğini, ilgili borçlarda taşınmaz ipoteklerinin de mevcut olduğunu, davacı bankanın alacaklarını ipotekle ve kefalet sözleşmesi ile garanti altına aldığı dikkate alındığında davalı şirketin devamını gerektirecek hiçbir maddi ve hukuki yararın bulunmadığını, açıklanan sebepler neticesinde davacı kurumun alacaklarını tahsil edemeyeceği endişesiyle açtığı istinaf başvurusuna konu olan davada tasfiye sürecini tamamlayan şirketin devamını gerektirecek hiçbir hukuki yarar bulunmadığını ve davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekmekteyken kısmen kabul kararı verilmesinin yasaya ve usule aykırı olup ilgili karara itiraz etmenin zorunlu hale geldiğini; Davaya ilişkin gerekçeli kararın gerekçesiz şekilde hazırlanması sebebiyle Anayasaya aykırılık teşkil ettiğini, 30.12.2022 tarihli gerekçeli kararda delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında dahi hangi sebeplerden dolayı şirketin ihyasına karar verildiğine ilişkin herhangi bir tespit yapılmadığını, Yerel mahkeme kararlarının gerekçeli olarak hazırlanması hususunun anayasa ile korunmuş bir hak olduğunu ve davalı müvekkilinin bu hakkının ihlal edildiğini, ilgili AİHM, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay içtihatları, BAM Kararları ve doktrin incelendiğinde, Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararları Anayasa’nın 141. maddesinde belirtildiği üzere dayanaklarıyla birlikte yeterli gerekçelerle açıklığa kavuşturmak zorunda olduğunu, istinaf başvurusuna konu karar incelendiğinde, kararın dava ve cevap dilekçesini özetlemekten ileri gitmediğinin tespit edileceğini, açıklanan sebepler neticesinde kararın gerekçeli olmaması hususuna itiraz etmenin zorunlu hale geldiğini, istinaf incelemesine konu dava dosyasına sunmuş oldukları cevap dilekçesinde davaya konu olayı aydınlatmak amacıyla davacı banka ile yapılmış olan kefalet sözleşmesini, kredi sözleşmesinin celbini talep ettiklerini fakat Yerel mahkemenin talep ettikleri delilleri toplamadığını; Dava dosyası incelendiğinde mahkemenin de tespit edeceği üzere celbini talep ettikleri hiçbir delili toplamayarak hüküm kurduğunu, Yerel mahkemenin davacı banka lehine olacak şekilde davaya ilişkin gerekli tahkikatı yapmayarak, delilleri toplamayarak eksik araştırma yaptığını ve eksik araştırma yapmak suretiyle hüküm kurduğunu, kurulan bu hükmün yasaya ve usule aykırı olduğunu, HMK madde 31/1’de açıkça düzenlendiği üzere hakimin ilgili uyuşmazlığı çelişkilerin giderilmesi suretiyle aydınlatmakla yükümlü olduğunu, dava dosyası incelendiğinde, delillerin toplanılmamasına ilişkin gerekçenin açıklanmaksızın sebebi anlaşılmayacak şekilde hüküm kurulduğunu; Dairemiz aksi kanaatte ise davanın esas yönünden reddedilmesi gerekmekteyken davanın kısmen kabulününe karar verilmesi yönünden de itirazlarının mevcut olduğunu, davalı şirketin davacı bankaya olan borçlarının davalı şirket yetkilisi tarafından ödenmiş olmakla birlikte, davacı bankanın alacaklarının kefalet sözleşmesi, kredi sözleşmesi ve ipoteklerle güvence altına alınmış olmasına rağmen alacaklarını temin edememe endişesiyle işbu davayı açmasının davacı bankanın işbu davayı açmakta hukuki yararının olmadığının en somut göstergesi olduğunu, Yerel mahkemece oluşturulan hükmün celbini talep ettiklerini, delillerin celp edilmeden ve hükmün hukuki gerekçe olmaksızın davacı banka lehine olacak şekilde oluşturulmasının da AİHM, Anayasa, Yargıtay içtihatlarına ve doktrine göre hukuka aykırı olduğunu beyanla Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/978 E. 2022/1094 K. Sayılı ve 30/12/2022 tarihli kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticaret sicilinden tasfiye nedeniyle terkin edilen şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi uyarınca, ek tasfiye işlemleri nedeniyle ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı birleşen davada davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Ticari davalarda arabuluculuk TTK’nın 5/A maddesinde düzenlenmiş olup ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut davada ise dava konusu alacak veya tazminat talebine ilişkin olmadığından dava arabuluculuğa tabi değildir. Davalı tasfiye memuru vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesinde “tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlanıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemleri yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veyan birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” denilmek suretiyle ek tasfiye düzenlenmiştir. Tasfiye Halinde … Ticaret Limited Şirketi’nin sicil kaydı 24.03.2022 tarihinde tasfiye neticesinde davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce terkin edilmiştir. Dosya kapsamından ihyasına karar verilen şirket ile davacı banka arasında 10.08.2018 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, davacı banka tarafından şirkete 21.09.2018 tarihli kat ihtarnamesinin gönderildiği, şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Şirket hakkında davacı tarafından açılmış takip dosyasının olması ve yine sunulan deliller kapsamında icra takibi başlatılacağından tasfiyesi tamamlanmamıştır. Ek tasfiye işlemlerinin yapılması için yeniden sicile tescil edilmesi ve tasfiye işlemleri eksik bırakıldığından ek tasfiye işlemleri yönünden tasfiye memurunun görevinin devamına karar verilmesi gerekir. Bu nedenle Mahkemece davacının şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğunun kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı tasfiye memurunun bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. İhyası talep edilen şirket tasfiye neticesinde ticaret sicilden terkin edildiğinden, ihyası talepli davanın tasfiye sürecini tamamlayan tasfiye memuru ile yasal hasım olan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne karşı yöneltilmesi gerekir. Bu noktada anılan davalılar arasında HMK’nın 59. maddesi uyarınca zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Asıl davada tasfiye memuruna karşı dava açılmaması nedeniyle Mahkemece davacı tarafa, pasif husumet eksikliğini tamamlamak üzere tasfiye memuruna karşı dava açmak için süre verilmesi ve birleşen dava ile asıl davanın birlikte karara bağlanması usul ve yasaya uygundur. Davalı tasfiye memurunun bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.Somut davada ihyası talep edilen şirket tasfiye neticesinde sicilden terkin edilmiş ve ihyasına TTK’nın 547. maddesi uyarınca karar verilmiştir. Bu maddede düzenlenmiş bir zamanaşımı süresi bulunmadığından davalı tasfiye memurunun zamanaşımına yönelik istinaf sebebi de yerinde değildir. Mahkemece yapılan yargılamada, davanın esasına etki edecek deliller toplanmış olup, davalı tasfiye memurunun celbini talep ettiği diğer deliller ve yapılmasını talep ettiği incelemeler bu davanın konusu dışında olduğundan ancak açılacak bir menfi tespit davasında incelenebilir. Bu nedenle Mahkemece mevcut dosya kapsamı üzerinden yapılan değerlendirme ile gerekçeli kararda hukuki dayanakları gösterilmek suretiyle şirketin ihyasına karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu minvalde davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun tümüyle haksız olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden birleşen davada davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Birleşen davada davalı tasfiye memuru …’nın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.