Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/950 E. 2023/840 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/950 Esas
KARAR NO: 2023/840 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/784 Esas (Derdest DavaDosyası)
TARİHİ: 23/03/2023 (Ara Karar)
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davacılar … ve …’in, … Ruhsat Nolu maden işletme ruhsatına sahip olan … San. Ve Tic. Ltd Şti. eski unvanlı ve tür değiştirerek 26/03/2015 tarihinden itibaren ise, … San. ve Tic. A.Ş. unvanını alan davalı şirket hisselerinin, sırasıyla %49 ve %51’lik paylarına, yani her iki davacı birlikte, tüm şirket hisselerine malik iken; bu hak ve hisselerinin tümünün, davalılardan … ile akdettikleri ve ekte bir sureti mübrez bulunan 27/03/2015 tarihli sözleşme ile, davalı …’a devredilmesi kararlaştırıldığını,ayrıca, ekte bir sureti mübrez bulunan 14 Nisan 2015 Tarih ve 8800 Sayılı TTSG nüshasının 285.sayfasında da bu keyfiyet ilan edilmiş ve devre dayanak olarak da, 27/03/2015 tarihli ve 02 ve 03 Sayılı Yönetim Kurulu kararları ile Malkara Noterliği’nin 08/04/2015 Tarih ve … ve … Yev. sayılı işlemleri gösterildiği, şirket hisse devrini konu edinen 27/03/2015 tarihli mezkûr Sözleşme’nin 3.maddesi uyarınca, devir bedelinin, nakdi 1.200.000,00 TL ve ayrıca, ayni olarak da 4.000 ton torbalı parça kömür teslimi ve bunun yanında, borçların da mahsubu üzerinden belirlendiği; Sözleşmeye ekli ve taraflarca imzalanmış olan mizana göre, belirlenen devir bedelinin, nakdi 1.200.000,00 TL; 4.000 ton torbalı parça kömür bakımından ise, o dönemki piyasa rayici üzerinden 720.000,00 TL ve borçların ise 413.486,00 TL olmak üzere, devre konu payların net değerinin, borçların mahsubundan sonra, 1.506.514,00 TL olarak gösterildiği; ayni kömür tesliminin, 1.960 tonunun davacı …’e, diğer 2.040 tonluk kısmın ise, davacı …’e 12 taksit hâlinde yapılmasının kararlaştırıldığı, akdi ilişkinin devamı sırasında, davalı devralan, davacılara keşide ve tebliğ ettirdiği Malkara Noterliği’nin 08 Eylül 2015 Gün ve … Yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, özetle; 27.03.2015 tarihinde taraflar arasında imzalanan sözleşmede bahse konu maden sahasında yapılan arama faaliyetinin olumsuz sonuçlandığından bahisle, sözleşmenin 3/son ve 5/6 maddelerine istinaden, şirket paylarının geri iade edileceği ve yapılan masrafların sahadan çıkarılan kömür ile takas edileceğini bildirildiği, netice itibariyle bir uzlaşıya ve hukukî çözüme varılamadığı, gelinen aşamaya kadar geçen süre zarfında, müvekkillerimizin şirket paylarının kendilerine geri iade edilmesi veya üçüncü bir kişiye devrine izin ve onay vermesi ya da sözleşme kapsamında geri kalan taksit borçlarını ödemesi şeklindeki alternatif uzlaşı tekliflerine karşı ise kendisi tarafından olumlu bir yanıt verilmediğinden, meselenin çözümünün neticesiz bırakıldığı, taraflar arasında, 10/03/2020 tarihli ekli “Mutabakat” metni akdedildiğini, Haziran 2020 tarihinden itibaren başlayarak teslimi öngörülen 4.000 ton kömür teslim borcu ise, herhangi bir surette yerine getirilmediğini, davacıların sözleşmeden doğan alacaklarının tam ve kesin bir biçimde belirlenebilmesinin madden ve hukuken olanaklı olmaması nedeniyle, HMK 107/1 maddesi uyarınca, başta belirsiz alacak davası olarak ikâme edilmiş olsa da; davacılar lehine ileride hükmedilebilecek olan tahmini bir değer üzerinden de ihtiyati haciz kararı verilebileceği istemi ile taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkillere teslimi gereken 4.000 ton torbalı parça kömür teslimi edimi karşılığı olarak; piyasa rayiç değeri üzerinden belirlenecek bedele artırılmak üzere, şimdilik 4.900,00 TL’nin, HMK 107 maddesi uyarınca, müvekkil davacı … bakımından ise, teslimi taahhüt edilen 2.040 ton torbalı parçalı kömürün, dava tarihindeki piyasa rayiç değeri üzerinden belirlenecek bedele artırılmak üzere, şimdilik, 5.100,00 TL’nin tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekilince 22.03.2023 tarihli talep dilekçesinde özetle, dosyanın tahkikat aşamasında olduğu, dosyaya ibraz edilen 10/03/2023 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve dosya mevcudundaki diğer deliller doğrultusunda, ihtiyati haciz talebimizin tekrar edilerek müvekkillerin tahmini olarak şimdilik 10.000.000,00 TL tutarındaki alacakları için, müvekkillerin haklarının muhtel olmasının önlenmesi ve alacaklarının tahsilinin güvenceye bağlanabilmesi bakımından, davalı borçluların, menkul, gayrimenkul malları, fikri ve sınai mülkiyet hakları ile, ayrıca davalı … San. ve Tic. A.Ş. üzerindeki şirket payları ve banka hesapları, bu şirkete ve dolayısı ile de davalı borçlulara ait … Ruhsat numaralı maden ruhsatı, rödovans hakkı, hak edişleri, maddi ve gayri maddi malları, banka ve kasasındaki aralar ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine, İİK 257 ve devamı maddeleri uyarınca, teminatsız olarak veya çok makul ve cüz’i teminat mukabilinde, ihtiyati haciz konulmasına, bu talebimiz yerinde görülmez ise de, davalı şirketin maden ruhsatı üzerinde teminatsız olarak tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/03/2023 (Ara Karar) tarih 2022/784 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Talep, davacılar ile davalı … arasında tanzim edilen hisse devir bedeli karşılığı satış sözleşmesine ve protokole dayalı ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İİK 257 vd. maddelere göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı ile vadesi gelmemiş olsa da 257/2. Maddede düzenlenen hallerde vadesi gelmemiş alacaklar yönünden, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ve alacaklariyle diğer hakları üzerinde ihtiyati haciz isteminde bulunulabilir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklının alacağını ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermesi gerekmektedir. Burada senetlerden değil, delillerden bahsedilmektedir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için bir kimsenin aleyhine delil olmak üzere vücuda getirdiği bir belgenin varlığı şart değildir. İhtiyati haciz kararı verilirken dikkat edilmesi gereken hususun alacağın yazılı delille ispatı değil, alacağın varlığı konusunda hakime kanaat verecek delillerin sunulmasıdır. Hakim, taraflar arasındaki ilişkiye, alacağı doğuran sebebin şekline ve niteliğine göre ibraz edilen delilleri değerlendirerek alacağın varlığı hakkında bir kanaata vardığı takdirde İİK‘daki diğer şartlar mevcutsa ihtiyati haciz talebini kabul edecektir. Alacağın varlığına kanaat getirilmesi yaklaşık ispattır. Bununla birlikte hukuki bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı sona erdirmek değildir.Davacı vekilince yargılamanın başında 15.11.2022 tarihli ara karar ile ihtiyati haciz istemi reddedilmiş, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş ise de yargılama sırasında incelenen ve ibraz edilen deliller neticesinde yeniden ihtiyati haciz talebinde bulunulabileceğinden ihtiyati haciz harcının ikmal edilmesi nedeniyle yeniden inceleme yapılmıştır. Dava ve talep dilekçesi ekinde ve davacı vekiline tanınan kesin süre içerisinde ibraz edilen 10.03.2020 tarihli protokolün onaylı sureti, 8.9.2015 tarihli ve 13.01.2020 tarihli ihtarnameler, 27.03.2015 tarihli sözleşme sureti, davalı …’ın beyan dilekçesi ile dava dışı … San. Ve Tic. AŞ’nin müdahale dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacılar ile davalı …arasında davalı şirketin hisselerinin davalı …’a satışı konulu sözleşme yapıldığı, hisse bedeli olarak davacılara kömür teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde, 16.03.2020 tarihli sözleşme ile davalı şirketteki hisselerini dava dışı … AŞ’ye devir ve temlik ettiğini ve yükümlülüklerinin dava dışı şirket tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalıların kömür bedelinin dava tarihi itibariyle yargılama sırasında tespit edilecek değer üzerinden davacılara ödenmesi gerektiğini iddia ettiği 10.000,00 TL yönünden kısmi alacak davası açılarak 22.03.2023 tarihli talep dilekçesi ile 10.000.000,00 TL alacak için ihtiyati haciz isteminde bulunulduğu, dosya içerisine 10.03.2020 tarihli protokolün, 08.09.2015 tarihli ve 13.01.2020 tarihli ihtarnamelerin onaylı suretini sunduğu, davalı …’ın 16.03.2020 tarihli dilekçe ile 4.000 ton parçalı kömür borcunun, borcun nakli sözleşmesi nedeniyle muhatabının … AŞ olması nedeniyle sorumluluğunun kalmadığını savunduğu, dava dışı … AŞ’nin müdahale isteminde bulunduğu, davacı vekilince borcun nakline dair davacı ile yapılmış protokol bulunmadığını beyan ettiği, onaylı sureti sunulan protokolde davalı …’ın nakdi para haricindeki 4.000 ton torbalı kömürü sözleşme şartlarında alınacağının kararlaştırıldığı, yargılama sırasında alınan 10.03.2023 tarihli bilirkişi raporuna göre dava tarihi itibariyle kömür bedelinin 2.400.000 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirdiği, davalı …’ın beyanı, borcun nakli sözleşmesi, bilirkişi raporunda tespit edilen değer nazara alınarak davacının 2.400.000 TL yönünden alacağının varlığının yaklaşık olarak ispatlandığı, davalı şirket yönünden davacının alacağının varlığı, alacağının ne miktarda olduğu, alacağın vadesinin dolduğu yönünde yaklaşık ispat şartının sağlanmadığı, alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği kanaatine varıldığından ihtiyati haciz talebinin davalı …yönünden 2.400.000 TL’lik kısım yönünden alacağın % 15’i oranında teminat alınarak kısmen kabulüne, davalı şirket yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”gerekçesi ile, Davacılar vekilinin davalı …yönünden ihtiyati haciz talebinin KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, İhtiyati haciz isteyen 360.000,00 TL teminat yatırdığında veya kesin ve süresiz teminat mektubu ibraz ettiğinde 2.400.000,00 TL üzerinden davalı …’ın menkul ve gayrimenkul ile bankalarda bulunan diğer hak ve alacakları üzerine İİK.nun 257. ve bunu izleyen maddeleri gereğince İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA, Davacılar vekilinin davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yönünden ihtiyati haciz talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle istinafa getirilen ara kararda, davalı …yönünden, alacağın varlığının yaklaşık olarak kanıtlandığı gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin %15 teminat mukabilinde kabulüne ve fakat, davalı şirket yönünden ise, müvekkillerin alacağının varlığı, miktarı ve vadesi konusunda yaklaşık ispat sağlanamadığından bahisle, bu yönden ise talebin reddine karar verildiğini; bu itibarla, esasında müvekkillerin karşısındaki hukukî durumları aynı olan davalılar bakımından, birbiri ile çelişen gerekçeler ile farklı kararlar ihdas edilmiş bulunmakta olduğunu, buna göre, davalı gerçek kişi bakımından mahkemenin de kabulünde bulunan yaklaşık ispatın, herhangi bir gerekçe de açıklanmaksızın, diğer davalı … San. ve Tic. A.Ş. yönünden ise sağlanmadığı şeklinde, tamamen mübayenet teşkil eden, delillerin takdir ve değerlendirilmesinde de hatalı, usule ve yasaya aykırı, mütenakız bir hüküm tesis edilmiş bulunmakta olduğunu; bu anlamda, davalı gerçek kişi bakımından ihtiyati haczin kabulüne dair kararın, hukuken isabetli ise de, aynı hukukî durumda bulunan diğer davalı şirket bakımından ise, yaklaşık ispatın sağlanmadığı gerekçesi ile verilen kararda hukuka uyarlık bulunmadığını; ilk derece mahkemesince, hukukî durumları aynı olan davalılar hakkındaki deliller bölünerek, biri için yaklaşık ispatı sağladığı kabul edilen mevcut delillerin, buna karşılık, müvekkiller alacağının esas tahsil kabiliyetinin bulunduğu diğer davalı şirket yönünden ise, yaklaşık ispatı sağlayamadığı şeklinde, neticede delillerin takdir ve değerlendirilmesinde çelişkili ve mübayenet teşkil eden hatalı bir hüküm tesis edildiğini; davalı gerçek kişi bakımından yaklaşık ispatın sağlandığı bir dosya mevcudunda, müvekkilleri karşısındaki hukukî sorumluluk bakımından onunla aynı konumda ve durumda bulunan diğer davalı şirket bakımından da yaklaşık ispatın evleviyetle sağlandığının aşikar olduğunu; hatta, delillerin objektif olarak değerlendirilmesi hâlinde, esasında, ihtiyati haciz için varlığı gerekli yaklaşık ispat ölçüsünün de üzerinde, esasında davanın kabulü için gerekli tam ve kesin ispatın dahi henüz şu aşamada da sağlandığının sabit olduğunu; buna rağmen, ilk derece mahkemesinin, müvekkiller alacağının gerçek ve geçerli teminatını teşkil edebilecek olan yegâne ve etkili korumanın, davalı şirket aleyhine de verilecek bir ihtiyati haciz kararı ile sağlanabilecek olmasına rağmen, taleplerini reddetmiş olmasında, hukuka uyarlı herhangi bir yön görülemediğini, İstinafa getirilen karara konu sözleşmeden doğan bedel alacağı davasında, Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. … ile Maden Mühendisi Bilirkişi Sayın …’dan teşekkül ettirilen heyetçe tanzim edilen 10/03/2023 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile de, ihtirazi kayıt koydukları temerrüt olgusuna ve Sözleşmedeki birim kömür fiyatının, sabit fiyat olduğuna dair mütalaalar haricinde, hukuk fakültesi öğretim görevlisi bilirkişi tarafından açıklandığı anlaşılan hukukî mütalaalar itibariyle de, dava ve taleplerindeki haklılıklarının bir kez daha doğrulanıp teyit edildiğini; böylece, özellikle de hukukçu bilirkişi tarafından arz edilen mütalaalar itibariyle, raporun, kendilerinin başından beri ileri süregelmekte oldukları iddia, beyan ve taleplerinin yasallığını, haklılığını ve hukuka uygunluğu ve yerindeliğini açıkça ortaya koyduğunun bir kez daha müşahede olunduğunu ancak, maden mühendisi bilirkişi tarafından açıklanan mütalaaya katılabilmeye ise herhangi bir biçimde olanak bulunmamak ile birlikte; talep tarihi itibariyle, ihtiyati haciz için gerekli bulunan mukarine ispat gerçekleşmiş olduğundan, taraflarınca 22/03/2023 tarihli talep dilekçeleri ile, ihtiyati haciz taleplerinin yinelediğini çünkü, davada en acil ihtiyaç duyulan usuli güvencenin, müvekkil davacıların ileride hüküm altına alınacak olan haklı alacaklarının tahsil kabiliyetinin şimdiden güvence altına alınabilmesi olduğunu; özellikle de, rapordan sonra, davalıların mal kaçırma ya da şüpheli devir işlemleri yapma ihtimali, riski ve endişesinin de yükseldiğini; böylece, her ne kadar, daha evvel vaki ihtiyati haciz istemlerinin 15/11/2022 tarihli ara karar ile reddedilmiş ve bu ara karar hakkında, tarafımızca 18/11/2022 tarihli dilekçe ile istinaf kanun yoluna müracaat edilmiş ve fakat, henüz istinaf incelemesi neticelenmemiş olsa da; sonuçta, bu gibi geçici hukukî koruma tedbirleri davanın her aşamasında yeniden ileri sürülebileceğinden, taraflarınca, iddia ve taleplerinin hukukçu bilirkişi tarafından açıklanan mütalaa ile de teyit edilmesi üzerine, yeniden bir talepte bulunulduğunu; taleplerinin, her iki davalı yönünden de tam kabulünü beklemekte iken, mevcut delillerin davalılar yönünden bölünerek, birbirine aykırı bir gerekçe ile, davalı şirket yönünden taleplerinin reddine dair bir ara karar ihdas edildiğini; dolayısı ile, tesis edilen söz konusu ara kararda, bu bakımdan hukuka uyarlık bulunmadığını, Taraflarınca ayrıca istinaf da edilen sayın yerel mahkemenin 15/11/2022 tarihli ara kararında, mukarine ispat sağlanamadığından ve alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle, ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmiş olsa da; netice itibariyle, bundan sonra, mahkemece aldırılmasına karar verilen bilirkişi kurulu raporu ve özellikle de hukuk fakültesi öğretim üyesi bilirkişi tarafından açıklanan mütalaalar ile de, görülen dava ve taleplerindeki haklılıklarının, en azından ihtiyati haciz kararı için varlığını gereken ölçüde yaklaşık olarak da ispat edilmiş bulunmakta olduğunu; bu anlamda, davalılardan her ikisinin de, müvekkillere karşı hukuken sorumlu ve borçlu konumunda oldukları, aralarındaki sorumluluk rejiminin de, borcun tamamından, müşterek ve müteselsil sorumluluk niteliğinde olduğunun; hukuk fakültesi öğretim görevlisi bilirkişi tarafından açıklanan mütalaa ile de, bir kez daha teyit edildiğini; dolayısı ile, burada, her iki davalının da, müvekkillere borçlu olduklarının artık sabit olan bir vakıa ise de, bundan sonraki yargısal araştırmaların ise, daha ziyade bilirkişi kurulu raporuna itirazları doğrultusunda, esas olarak, müvekkili davacıların alacaklarının miktarının belirlenmesine yönelik olacağını; bu itibarla da, yaklaşık ispatın sağlanamadığına dair yerel mahkeme kararının, bu anlamda da hukuken isabetsiz ve yersiz bulunduğunu ancak, rapora itiraz ve talep dilekçelerinde de gerekçeleri ile arz ettikleri nedenlerle, esasında piyasa rayicine göre epey düşük olarak belirlenmiş olsa da, mevcut rapora göre bile, müvekkili alacaklarının, asgari 2.400.000,00 TL mertebesinde olduğunun belirtildiğini; dolayısı ile, gerçek durumda, müvekkili alacaklarının, belki de, bu meblağın dahi 14-15 katı olduğu bir vakıanın ise de, ancak, görülen davada, en acil biçimde ihtiyaç duyulan usul aracının ise, müvekkili davacıların, ileride lehlerine hüküm altına alınacak olan alacaklarının tahsil gücü ve imkânının, yargılamada verilecek bir ihtiyati haciz kararı ile gecikmeksizin korunması ve teminat altına alınması olduğundan, yeniden bir ihtiyati haciz talebinde bulunmakta da zaruretin doğduğunu; buna karşılık, yerinde ve yasal olmayan, kendi içerisinde de çelişkili gerekçe ile ihtiyati haciz taleplerinin, davalı şirket yönünden reddine dair kararda ise hukukî isabet bulunmadığını, Buna göre, kanun yolu müracaatları ile, davanın esası hakkındaki talepleri bakımından haklılıklarından son derece emin olduklarından, müvekkillerin hak ve hukukunun korunması için, etkili ve zorunlu bir tedbir olması nedeniyle, değişik tarihlerde ihtiyati haciz müessesesine müracaat etmiş isek de, yerel mahkemenin, bu konudaki hatalı ve hukuka aykırı kararları ile, müvekkillerin ağır ve vahim bir zarar rizikosu ile karşı karşıya kaldıklarının görülmekte olduğunu; özellikle de, yaptıkları araştırmalarda, davalı …’ın, zaten adına kayıtlı, ihtiyati haczi kabil herhangi bir malvarlığı unsuru bulunmadığının öğrenildiğini; bu durumda, müvekkili davacıların, dava sonucunda hükmedilecek olan alacaklarının, ancak, müşterek ve müteselsil sorumlulardan biri olarak davalı şirketten tahsil kabiliyetinin bulunduğunun anlaşılmakta olduğunu; bu nedenlerle de, taraflarınca, esas itibariyle davalı şirket hakkında bir ihtiyati haciz kararı verilmesinin talep edildiğini; dosyada mevcut yazılı belgelere göre de, davalılardan, 4.000 ton kömür alacakları bulunduğu, esasında, davalıların ve müdahillerinin de kabulünde bulunan müvekkili davacıların, bu süre zarfında, davalılarca mal kaçırılarak, davanın akamete uğratılması durumunda, ileride lehlerine verilecek tahsil hükümlerinin de, herhangi bir anlamı, hükmü ve işlevi bulunamayacağının, muhterem dairenin de takdir ve tensiplerinde olduğunu; bu nedenlerle, kendilerinin de, esas mahkemesinden, müvekkillerin hukukunun etkili, güvenceli ve süratli bir biçimde muhafazası ve teminat altına alınması için, değişik tarihlerde ihtiyati haciz kurumuna müracaat ettiklerini; özellikle de davalı şirket bakımından olumlu bir sonuç alabilmenin, yine olanaklı olmadığını, 10/03/2020 tarihli Mutabakat ile borç altına giren davalı … San. ve Tic. A.Ş.’nin de, 27.03.2015 tarihli Sözleşme ile borç altına girmiş olan diğer davalı …yanında, müvekkili davacılara karşı, ödenmemiş olan ayni kömür teslim borcu nedeniyle müşterek ve müteselsil borç altına girdiği, dolayısı ile, davalı şirket vekilince ileri sürülen husumet itirazlarının da, yersiz, usule ve yasaya da aykırı olduğunun kanıtlanmış bulunduğunu; bu itibarla da, daha evvel, dava ve cevaba cevap dilekçeleri ile, son olarak ara karara istinafa ilişkin 18/11/2022 tarihli dilekçelerinin (9) numaralı bendinde ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde de arz ve izah ettiklerini, davalı … firmasının da, TBK 201 maddesi uyarınca mevcut borca katılma sureti ile, müvekkili davacılara karşı, diğer davalı …ile birlikte, onun yanında müşterek müteselsil sorumluluk yüklendiğinin sabit olduğunu; bu nedenlerle, davalı şirket vekilince ileri sürülen husumet itirazları yerinde olmadığı gibi, müvekkili alacaklarının, davalı şirket yönünden varlığı, miktarı ve vadesi hakkında yaklaşık ispatın sağlanamadığından bahisle verilen ret kararının da, haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu; bilirkişi heyetinin, bu yöndeki beyan ve açıklamalarını teyit eden hukukî mütalaaları olmasa idi bile, esasında, tüm bu hususlar ve uyuşmazlık konuları ile sözleşmelerin yorumu, hâkimin hukukî ve genel bilgisi ile çözülmesi gereken uyuşmazlık konularına ilişkin bulunduğundan, yine de sonucun değişmeyeceğini; çünkü, HMK 33.maddesi ile 04/06/1958 Gün 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevi olduğunu; diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmanın, taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmanın hâkime ait olduğunu; buna göre, mevcut deliller itibariyle de, davalı şirketin, TBK 201 maddesi uyarınca, borca katılmak sureti ile sorumluluk deruhte ettiğinin sabit olduğunu ancak, belirttikleri hususlardaki hukukî açıklamalarının, bilirkişi heyetince açıklanan mütalaa ile doğrulanmış olmasının da, dava ve taleplerindeki haklılıklarının, daha belirgin bir biçimde ortaya çıkmasına vesile olduğunu; taleplerinin, her iki davalı bakımından da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde ve yasal olmayan çelişkili gerekçe ile, davalı şirket yönünden, ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen kararında, usule, yasaya ve hukuka uyarlık görülmediğini, 6098 sayılı TBK’nın “borca katılmaya” ilişkin 201 maddesi uyarınca şu şekilde olduğunu: “BORCA KATILMA, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar.” daha evvel 818 sayılı mülga Borçlar Kanununda açıkça yer verilmemiş olan ve fakat, uygulamada mevcut bulunan borca katılmaya ilişkin söz konusu kanuni düzenlemenin Hükûmet Gerekçesinde de, “Bilindiği gibi, borcun üstlenilmesi sonucunda eski borçlu borcundan kurtulmakta, onun yerini yeni borçlu almaktadır. Borca katılmada ise, borçlu borcundan kurtulmamakta, “katılan” da borçlu ile birlikte aynı borçtan müteselsilen sorumlu olmaktadır. Uygulamada sıkça karşılaşılan borca katılmanın, yasal bir düzenlemeye kavuşturulması yerinde görülmüştür.” denilerek, burada amaçlananın, mevcut bir borç ilişkisine, başkaca kişilerin de müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile dâhil edilmelerinin sağlanması olduğunun açıklandığını; dolayısı ile, davalı şirketin de, borca katılma niteliğindeki Mutabakat başlıklı sözleşme ile müvekkile karşı, davalı gerçek kişi ile birlikte müşterek ve müteselsil olarak sorumluluk altına girdiğinde aslında herhangi bir duraksamanın da bulunmadığını; bu hususların, istinafa getirilen ara kararda, mahkemece delil takdir ve münakaşa konusu bile yapılmadığı, göz ardı edildiği; yetersiz gerekçe ile bir kısmi ret kararı verildiğinin gözlendiğini; takdirin, yüksek dairede bulunduğunu, Bunlara ilaveten, Ekim 2022 itibariyle, torbalı kömürün perakende satış bedelinin, asgari 3.000,00 TL/ton ila 9.000,00 TL/ton civarında bulunduğunu; buna göre, 4.000 ton torbalı kömürün ortalama değerinin, davanın ikâme edildiği tarih itibariyle, yaklaşık olarak, 12.000.000,00 TL ile 36.000.000,00 TL dolaylarında bulunduğunu; belirtilen bu kömür teslimi borcunun, davalılarca müvekkillere ifa edilmediğinden ve son olarak, aldıkları haberlere göre de, davalıların, müvekkillere olan borçlarını ödememek için, maden ruhsatını ve sahayı da üçüncü kişilere devrederek, ilçeyi terk edip, müvekkillere mal teslimi veya karşılığı para ödemesi yapmamak için mevcudu eksiltme, taahhütlerinden kurtulmak maksadı ile malvarlığını da devrederek, ilçeyi terk edip kaçma ve buna benzer hileli işlemler ile, müvekkilleri mağdur etme girişiminde bulunduklarının haber alındığını; ancak, davaya konu alacak miktarının, değişen piyasa koşullarına, mahalli piyasa şartlarına, maden sahasından çıkarılan kömürün rayicine, kalitesine, torbalama masrafları ile navlun ve sair çok çeşitli unsurlara göre değişkenlik arz edeceğinden; hâlihazır aşamada, müvekkillerin alacaklarını tam ve kesin bir biçimde belirleyebilmenin, objektif bakımdan ve müvekkiller yönünden, kanunen ve fiilen olanaklı olmadığını; müvekkillerin, talep ettikleri gerçek alacak miktarının, ancak, mahkemece, bilirkişi kurulu raporuna itirazları doğrultusunda, gerekirse mahallinde yapılacak keşif ve ayrıca uzman bilirkişi incelemeleri ile tam ve kesin bir biçimde ortaya çıkarılabileceğinden, dava da, asgari bir değer gösterilmek sureti ile, başta, HMK 107/1 maddesi uyarınca, belirsiz alacak davası olarak ikâme edildiğini fakat, durum böyle olmak ile birlikte, neticede, müvekkillerin, davalılardan olan, ceman 4.000 ton mertebesindeki ayni kömür alacaklarının, dava tarihindeki parasal değerinin, tam ve kesin biçimde olmasa da, yine de yaklaşık olarak tahmin edilebilmesinin ise olası olduğunu; bu nedenlerle, hâlihazırda, belirttikleri şekilde, müvekkillerin esasında çok daha fazla bir alacak kalemi üzerinden ihtiyati haciz talep etme imkânları yasal olarak bulunmakta ise de, fazlaya ilişkin hakları ile rayice göre talep edebilecekleri daha yüksek miktardaki alacak istemleri ve başkaca hakları saklı kalmak üzere, şimdilik, sadece sözleşmede yazılı bulunan ayni devir bedeli karşılığı olarak, 10.000.000,00 TL’lik alacak miktarı bakımından bir ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu; mahkemece, taleplerinin, beklenmedik bir biçimde reddedilmiş olması neticesinde, müvekkillerin ileride hüküm altına alınacağı muhakkak olan mevcut alacaklarının tahsilinin de rizikoya atıldığını ve müvekkillerinin alacağının, tamamen teminatsız bırakıldığını; ayrıca, sadece davalı gerçek kişi hakkında bir ihtiyati haciz kararı verilmiş ise de, zaten bu davalının, ihtiyati hacze konu ve müvekkillerin alacağının gerçek bir teminatını teşkil edebilecek herhangi bir malvarlığı unsuru bulunmadığından, verilen kararın, bu yönü itibariyle de, amaca ulaşılabilmesi ve teminat işlevini yerine getirebilmesi bakımından yararsız ve yetersiz bir hüküm niteliğinde bulunmakta olduğunu; bu nedenlerle, müvekkillerinin hak ve hukukunun etkili şekilde ve gerçek anlamda korunabilmesi için, davalı şirket hakkında da talep ettikleri değer üzerinden bir ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini, Ancak, bunlar haricinde, daha evvel 15/11/2022 tarihli ara karara yönelik istinaf itirazlarına ilişkin 18/11/2022 tarihli istinaf dilekçeleri içeriğini de aynen tekrar ettiklerini; istinafa getirilen kararın, ayrıca, önceki istinaf itirazları uyarınca da kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğinin değerlendirilmekte olduğunu; pratiklik sağlamak bakımından, aynı itirazların ikinci istinaf dilekçelerinde tekrar belirtilmediğini, sadece atıf yapmak ile iktifa edilmesi uygun görüldüğünü, Arz edilen nedenlerle, istinaf itirazlarının kabulü ile, hatalı kararın kaldırılmasına ve gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığı ile müvekkillerin, davalılarca hadsiz şekilde mağdur edildiği ve teminat ödeyebilecek güçlerinin de bulunmadığı gözetilerek, 22/03/2023 tarihli talep dilekçelerinde de arz ettikleri üzere, doğrudan dairemizce ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, açıklanan tüm bu nedenler ve ayrıca dairemizce re’sen nazara alınacak olan sair nedenlere göre, ihtiyati haciz talebinin, davalı … San. ve Tic. A.Ş. yönünden reddine dair ara karara yönelik istinaf itirazlarının, HMK 341/1-(b) ve İİK 258/3-1 maddeleri uyarınca KABULÜ ile, Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/03/2023 Tarih ve 2022/784 E. sayılı ihtiyati haciz talebinin davalı şirket yönünden kısmi reddine ilişkin ara kararının istinafen tetkik edilerek, neticesinde müvekkili davacılar yararına KALDIRILMASINA, esas hakkında istinaf merciince yeniden karar verilecek olur ise; dava, davanın başındaki aşamada, müvekkili davacıların sözleşmeden doğan alacaklarının tam ve kesin bir biçimde belirlenebilmesinin madden ve hukuken olanaklı olmaması nedeniyle, HMK 107/1 maddesi uyarınca, başta belirsiz alacak davası olarak ikâme edilmiş olsa da; müvekkilleri lehine ileride hükmedilebilecek olan tahmini bir değer üzerinden de ihtiyati haciz kararı verilebileceği ve bu yönde verilecek kararın, müvekkillerin, müşterek ve müteselsil borçlu konumundaki davalılar karşısında, hak ve hukukunun muhafaza ve sıyaneti bakımından yasal olarak kaçınılmaz derecede gerekli olması karşısında, bilirkişi kurulu raporuna itirazlarımız doğrultusunda, ileride yaptırılacak yeni bilirkişi raporlarında ulaşılacak lehe sonuçlara göre, daha yüksek meblağlarda yeniden talepte bulunma haklarının da mahfuz kalmak üzere, müvekkillerin tahmini olarak şimdilik 10.000.000,00 TL tutarındaki alacakları için, müvekkillerinin haklarının muhtel olmasının önlenmesi ve alacaklarının tahsilinin güvenceye bağlanabilmesi bakımından, davalı borçlu şirketin de menkul, gayrimenkul malları, fikri ve sınai mülkiyet hakları ile, ayrıca şirket payları ve banka hesapları, bu şirkete ve dolayısı ile de davalı borçluya ait … Ruhsat numaralı maden ruhsatı, rödovans hakkı, hak edişleri, maddi ve gayri maddi malları, banka ve kasasındaki paralar ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine, İİK 257 ve devamı maddeleri uyarınca, teminatsız olarak veya çok makul ve cüzi bir teminat mukabilinde, ihtiyati haciz konulmasına, bu talepleri yerinde görülmez ise de, davalı şirketin maden ruhsatı üzerine teminatsız olarak tedbir konulmasına, ihtiyati haciz ve istinaf yargılama giderlerinin de, müşterek ve müteselsilen davalılar üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 27/03/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile 10/03/2020 tarihli mutabakata dayalı olarak açılan 10.000,00-TL dava değerli belirsiz alacak davasında, 10.000.000,00-TL tahmini alacağa ilişkin ihtiyati haciz istemine ilişkin olup, mahkemece talebin davalı …yönünden talebin kısmen kabulüne, diğer davalı şirket yönünden reddine karar verilmiş, hakkındaki ihtiyati haciz talebi reddedilen şirket yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili; davalı ile aralarında bağıtlanan 27/03/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davalı şirkette yer alan hisselerini davalı …’a devrettiklerini, devrin şirket pay defterine kaydedildiğini ve sicil gazetesinde ilan edildiğini, sözleşme ile devir bedelinin bir kısmının nakdi bir kısmının ise 4.000-ton kömür teslimi suretiyle ayni olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı …’ın devir bedeli ödeme borcunu yerine getirmediği gibi, devraldığı hisseleri de iade etmediğini, bunun üzerine davalı …ile yapılan görüşme sonucu davalı şirket ile 10/03/2020 tarihli mutabakat imzalandığını ve davalı Yaşar’ın hisse devir bedeline ilişkin ayni ve nakdi borcuna davalı şirketin de katıldığını, 4000 ton ayni kömür teslim borcunun yerine getirilmediğini, bu nedenle kömürün dava tarihindeki piyasa rayiç değerinin tespit edilerek davalılarca taraflarına ödenmesinin gerektiğini, şimdilik 10.000,00-TL olarak açtıkları alacak davasında, alacaklarının 10.000.000,00-TL olduğunu tahmin ettiklerini ileri sürerek, bu 10.000.000,00-TL alacak yönünden davalılar aleyhine teminatsız veya cüzi bir teminatla ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket vekili 10/03/2020 tarihli mutabakatın davalı şirketi bağlamadığını, mutabakat üzerinde şirket ünvanı ve kaşesinin yer almadığını, iddia olunan alacak bakımından davalının pasif husumetinin bulunmadığını savunmuştur. İİK’nun 257/1 fıkrası uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nun 258 maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. Somut olayda; dosyaya mübrez 23/07/2015 tarihli devir sözleşmesi, 10/03/2020 tarihli mutabakat belgesi, sicil gazetesi örnekleri, davalı …ile dava dışı … Şirketi arasındaki hisse devir sözleşmesi ve 18/10/2021 tarihli taahhütname ve ihtarnameler ile tüm dosya kapsamına göre; davacılar ile davalı …arasında hisse devir sözleşmesi yapıldığı ihtilaf konusu olmamakla birlikte, 10/03/2020 tarihli mutabakatın davalı şirketi bağlayıp bağlamadığı, buna göre davacıların davalı şirketten muaccel ve rehinle temin edilmemiş hisse devir alacaklarının varlığı ve miktarı hususunda yaklaşık ispat koşulunun bu aşamada oluşmadığı anlaşılmış olup, mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamış, davacılar vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik ara kararı ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.